Kamuoyu Açıklama Bekliyor, Başkanım!
Telefonum susmadı.
Dün yazdığım “İzmir’in Sessiz Başkanı: Cemil Tugay Neredeydi?” başlıklı yazı, herhalde yazarlık kariyerimin “en çok aranılan yazısı” olarak kayıtlara geçti.
Arayan herkesin kafasında aynı soru: “Bu operasyon gerçekten Cemil Tugay’ın şikayetiyle mi başladı?”
İtiraf edeyim…
Bu mesele sıradan bir belediye memurunun işe geç gelip gitmesi meselesi değil.
Bu mesele, İzmir’in siyasi tarihine damga vuracak bir operasyonun merkezinde sizin adınızın dolaşması meselesi.
Altında sizin imzanızın olduğu iddia edilen belgeler dolaşıyor,
Sizin döneminizde başlatıldığı iddia edilen dosyalar konuşuluyor,
Siz ise çıkıp sadece “biz yapmadık” diyorsunuz.
İyi de...
Bu iki satırlık açıklama ile kimi ikna ediyorsunuz?
Kusura bakmayın başkanım...
Bu kriz, sosyal medya story'si atarak geçiştirilecek cinsten değil.
Bu meselede kamuoyunun size bir sorusu var:
“Başkan bu operasyonun neresinde?”
Ve bu soruya verilecek yanıt, bir danışmanın yazdığı kuru bir açıklamayla değil,
kameraların karşısında, halkın gözüne baka baka yapılacak bir açıklamayla verilir.
Eğer bu yapılmazsa…
Şu cümleler konuşulmaya devam eder:
“Birileri temizlenmek için birilerini feda etti.”
“Dosyaların arkası geldi, bazıları sustu.”
“Yeni dönem, eski dönemi sırtından vurdu.”
Bunların hiçbiri gerçeği yansıtmıyor olabilir.
Ama bu iddiaların çürütülmesi için susmak değil, konuşmak gerekir.
O yüzden tekrarlıyorum:
İki satırla olmaz başkanım.
Kamuoyunu tatmin edecek açıklama zamanıdır.
Yoksa bu sessizlik, yarın çok daha yüksek sesle konuşur.
Başkan Tugay’ın “Benimle ilgisi yok” mealindeki yazılı açıklamasına rağmen, arayanların hiçbiri ikna olmamış.
Ne diyorlar biliyor musunuz?
“Madem yoktu, neden gün boyunca tek kelime etmedi?”
İşte kırılma noktası tam da burası.
Çünkü bu ülkede bir şeyi gerçekten yapmadığını ispatlamanın tek yolu vardır:
Çıkacaksın kameraların karşısına, belgeleri göstereceksin, içten ve net bir dille konuşacaksın.
“Ben yapmadım kardeşim!” diyeceksin.
Ve bunu da bir basın danışmanının kaleme aldığı paragraflarla değil, doğrudan yüzünle, gözünle, sesinle yapacaksın.
Kaldı ki…
Sosyal medyada dolaşan ve altında Cemil Tugay’ın imzası olan bazı belgeler, bazı kararlar, bazı evraklar var.
Bu belgeler ortadayken…
“Ben şikâyet etmedim” demek, tek başına pek de yeterli olmuyor.
Bu sessizlik de haliyle şüpheyi büyütüyor.
Sayın Başkan Cemil Tugay…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmanın hakkı yalnızca karizma yapmakta, tekne gezmekte, festival açılışlarında poz vermekte değildir.
Bazen çıkar, elini taşın altına koyarsın.
Bazen konuşursun.
Bazen “Bu işin benimle ilgisi yok” demek için kameraların karşısına geçersin.
Hele ki mesele…
157 kişilik gözaltı listesinin ucunun nereye gittiği belli olmayan bir operasyonsa…
Yani diyeceğim şu: Cemil Tugay, artık sadece başkan değil, aynı zamanda bir “kriz yöneticisi” olmak zorunda.
Bu kriz de yazılı açıklamayla değil, çıkıp konuşarak çözülür.
Yoksa İzmir'in sokaklarında sadece bir soru dolaşmaya devam eder: “Tugay neredeydi?”
Ve bu soru, yarın öbür gün sadece bugünle değil, tarihle de sorulur hale gelir.