Dolar 39,8993
%0.32
Euro 46,8971
%0.42
Altın 4.200,610
%-1.3
Bist-100 9.405,00
%1.12

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Gitmiyor... Gitmeyecek… Gitmem diyor!

CHP şu anda ne yapıyor biliyor musunuz?

Savaşlar, ekonomik krizler, göç dalgaları, genç işsizliği, bölgesel kaoslar ortasında...

Kayıkçı kavgasına kilitlenmiş durumda.

Ama durun bir dakika...

Bu bildiğiniz kayıkçı kavgası değil.

Bu tam anlamıyla "içeriden kilitleme" operasyonu.

Evet, yanlış duymadınız.

Kılıçdaroğlu ve bir grup milletvekili, CHP’nin içinde adeta bir hukuki darbe yapıyor.

Düne kadar “tek adam Erdoğan!” diye bas bas bağıranlar,

bugün “tek adam Kılıçdaroğlu!” modelini partinin içine monte etmiş durumdalar.

Toplam milletvekili sayısı 135 civarında.

Kemal Bey'in yanında duran kaç kişi? 10, bilemedin 15.

Ama ne hikmetse, partiyi yönetmek için bu kadarcık destek yetiyor onlara göre.

Geri kalan 120 kişi?

E onlar zaten “halktan kopmuş azınlık” falan oluyor. (!)

İşte bu yüzden diyoruz ki: Bu bir hukuki darbedir.

Ve en ironik tarafı?

Bu yöntemi yıllarca eleştirdikleri AK Parti’den kopyalıyor olmaları.

Dün dediklerini bugün tersine çeviriyorlar.

CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelttikleri eleştiriler üzerinden bakalım…

Ne diyorlar;

“Erdoğan seçilmişleri görevden alıyor!”

Ama Kılıçdaroğlu, seçilmiş kurultayla gelen Özgür Özel’i yargı üzerinden tasfiye etmeye çalışıyor.

“Erdoğan saraya kapanıyor!”

Ama Kemal Bey 40 kişilik eski ekiple partiye çörekleniyor.

“Erdoğan demokrat değil!”

Ama partide sandıkla gelen yönetimi ‘mahkeme kararı’ ile susturmak isteyen kim?

Yani herkes kendine Erdoğan...

Peki, buradan nereye gidilir?

Bölünmeye.

Vallahi artık bu işin adı konmalı: Kemal Kılıçdaroğlu bir siyasi lider değil, bir “ısrar manifestosu.”

Adam emekli olamıyor.

İktidar hayalinin peşini bırakmıyor.

Koltuğu bırakmayı aklından bile geçirmiyor.

SGK'nın başındayken milyonları emekli eden adam, kendini bir türlü emekli edemiyor.

Seçim kaybetmenin literatürdeki karşılığı artık değişti. Artık “kaybetti” demiyoruz.

“Kemal Kılıçdaroğlu gibi kaybetti” diyoruz.

2009’dan bu yana bir kayıp serisi ki sorma gitsin.

Diyor ki: “Partiyi yolsuzluklardan temizleyeceğim, il başkanlarını yenileyeceğim, vizyonu ben getireceğim.”

Yani sanki 13 yıl boyunca CHP'nin başında olan başkasıydı.

Yani sanki o dönem iktidarda Kemal Kılıçdaroğlu değil, Kemal Sunal'dı.

Zaten şöyle bir bakın;

2009: “Başarısız değiliz, oy artırdık.”

2010: “Yüzde 42 iyi sonuç.”

2011: “%40’ın altında kalırsam bırakırım.” Kaldı. Bırakmadı.

2014: “Tatilciler yüzünden kaybettik.”

2017: “Toplumun en az %50’si hayır dedi.”

2018: “Kaybeden AK Parti.”

2019: “Biz mücadele ettik.”

2023: “Mücadelem sürecek.”

Bir adam düşünün, her seçim sonrası yenilgisini bir marifetmiş gibi pazarlayabilen...

Kayıp dediniz, adam kazanç yazdı.

Oy kaybı oldu, adam ivme dedi.

İstifa denildi, adam ofis açtı!

Peki, şimdi ne mi yapıyor?

El ovuşturuyor.

Kurultay iptal edilirse “tekrar gelirim” diyor.

Bir “üç aşamalı plan” açıklıyor.

İzleyince insan “acaba bu AK Parti'nin B planı mı?” diye düşünmeden edemiyor.

Çünkü bu kadarına da pes!

Tam kaybedenler kulübü...

Birbirine “git artık” diyemeyen il başkanları,“yenilen pehlivan güreşe doymazmış” gibi dönen genel başkanlar, Ve bu duruma AK Parti'nin bakışı:“Eyvahlar olsun, muhalefet toparlanıyor!” değil, “Süper! Devam edin lütfen…” Ve işin trajikomik tarafı?

Ekrem İmamoğlu içeride, moral vermeye gidenler dışarıda moral bulamıyor.

İçeri giriyorlar: “Üzgünüz, çökmüşüz.”

Dışarı çıkıyorlar:“Direndik, güç aldık.”

Yahu içerideki özgüven dışarıdakinden fazla!

Son sözüm şu:

Kemal Bey…

Bu inatla, bu ısrarla, bu “ben hâlâ buradayım”cılıkla,

CHP’yi değil, kendi adınıza bir tabela partisi kurun…

Adı da hazır: “Gitmem Partisi” Ya da daha popülist bir versiyon: “Benim partim, benim kararım!”

Çünkü bu partinin, bu seçmenin ve bu ülkenin, daha fazla kaybediş manifestosuna değil, kazandıran bir lidere ihtiyacı var.