Dolar 39,1214
%-0.19
Euro 44,5543
%-0.73
Altın 4.216,540
%-1.08
Bist-100 9.277,00
%2.98

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

DİSK’in grev gölgesi: İşçinin hakkı mı, siyasi şantaj mı?

İzmir’de bir sendika var, adı DİSK.
Başında da Memiş Sarı.
Yıllardır aynı sahne: Toplu sözleşme zamanı geliyor, DİSK’in çadırları belediyenin önünde, işçi slogan atıyor, yönetimle pazarlık masasında güç gösterisi…
Şimdi de 23 bin işçi için “grev!” deniyor.
Kamuoyundan ise beklenen destek yok.
Ama neden?

Çünkü, insanlar artık bu senaryodan sıkıldı.
Çünkü, halk “sendikacılık” denince aklına gerçekten işçinin, emekçinin hakkını savunan bir yapı gelmiyor; tam tersi, siyasetin aparatı haline gelmiş, patronunu belediyede, düşmanını da belediyede arayan bir sendika geliyor.

Bakın, çok açık konuşacağım.
Türkiye’de asgari ücretli perişan, emekli açlık sınırının altında, enflasyon almış başını gitmiş, gençler işsizlikten kırılıyor…
Buna rağmen, DİSK’in büyük “eylem” ajandası sadece belediyelerle mi sınırlı?
Memiş Sarı ve ekibi, ne hikmetse hükümete gelince suspus, hükümetin memura, emekliye reva gördüğü zamlar karşısında ses yok, cılız bir iki açıklama dışında kıyamet kopmuyor, meydanlar dolmuyor!
Ama iş belediyeye gelince…
Hele de karşılarında CHP’li bir başkan varsa…
Gövde gösterisi,“işçinin hakkı”, “alın teri” söylemleri, grev şovları havada uçuşuyor.

Soruyorum: Sendikacılık sadece belediyenin kapısında mı yapılır?
Neden DİSK’i Çalışma Bakanlığı önünde, Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde, Saray’ın kapısında göremiyoruz?
Milyonlarca açlık sınırında yaşayan çalışanın, emeklinin hakkı için neden meydanlarda değilsiniz?

Bakın, hafızası güçlü olanlar iyi bilir:
DİSK
ve Memiş Sarı, Tunç Soyer döneminde tam bir “siyasi aparat” gibi çalıştı.
Hatırlayın, CHP içinde bir koltuk savaşı çıktığında, hemen sendika harekete geçti.
Utku Gümrükçü’nün grup başkan vekilliği için adı geçti, o gün tesadüf bu ya, Çiğli Belediyesi önünde DİSK eylem yaptı!
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de koşa koşa gelip sahne aldı.
Açık açık güç gösterisi!
DİSK, parti içi dengeleri değiştirmek için kullanıldı.
Bunu bilmeyen yok!

Şimdi ise yeni başkan Cemil Tugay, “ben gerçekçiyim” diyor, popülizme kapı açmıyor, belediyenin mali tablosunu masaya koyup, “fazlasını veremem, şehir batmaz” diyor.
Ee, DİSK ne yapıyor?
Klasik, hemen işçiyi sokağa döküyor.
Ama bu kez bir fark var:
Cemil Tugay sendikanın karşısında “oyuncak” gibi oynamıyor.
Direniyor.
Ve bunu gören herkes, “ilk kez bir başkan sendikaya teslim olmadı” diyor.

Burada mesele para değil; mesele güç.
DİSK, belediyelerde pazarlık gücünü kaybetmekten korkuyor.
Ama işçinin çıkarını savunmak gibi bir derdi varsa, neden Türkiye genelindeki sefalet için, hükümete karşı aynı kararlılıkla eylem yapmıyor?
Neden sadece CHP’li belediyeleri hedef alıyor?
Bu mudur sendikacılık?

Bugün işçi dediğiniz, sadece belediye çalışanı değildir.
Türkiye’de milyonlarca insan, taşeron sisteminde, özel sektörde, zincir marketlerde, fabrikalarda sürünüyor.
Asgari ücrete mahkum edilen, enflasyona ezdirilen, açlık sınırında yaşam savaşı veren milyonlar…

Onlar için DİSK ne yaptı?
Hangi grevi, hangi mitingi, hangi kitlesel hareketi örgütledi?

Kusura bakmayın, DİSK’in sendikacılığı;

  • Sadece belediyeye “zam” pazarlığı yapmak,

  • Siyasete “ayar” vermek,

  • CHP içindeki klikleri dizayn etmek,

  • 23 bin kişiyi “koçbaşı” gibi kullanmaksa…

Bu sendikacılığın adı, gerçek sendikacılık değildir.
Bunun adı güç oyunu, bunun adı çıkar lobisi.

Madem samimisiniz,

  • Hadi bakalım, Saray’ın önüne bir çadır kurun.

  • Hükümetin enflasyon zamlarını protesto edin.

  • Emekliye, asgari ücretliye sahip çıkın.

  • Tüm işçiler için meydanlara inin.

Yoksa halk sizin bu “sözde sendikacılık” numaralarınızı artık yemiyor.
Sokaktaki gerçek işçinin, emeklinin gözünde DİSK’in ve Memiş Sarı’nın güvenilirliği bu kadar.

Ve işte son perde…
Memiş Sarı öyle bir sendikacı ki, İstanbul’da sabahın köründe CHP’li belediyelere 6. dalga operasyonu yapılırken, İzmir’de işçilere “Pazartesi rapor alın, işe gitmeyin!” talimatı veriyor.
Ne diyelim…
Böyle sendikacılığı tarih affetmeyecek...
Kimin için, ne için, hangi amaca hizmet ettiği artık o kadar açık ki…
Burası Türkiye; Bazı sendikacılar sahnede grev şovu yapar, perde arkasında ise kimlerin işine yaradığını herkes bilir.
Herkesin maskesi bir gün düşer.
Ama unutmayın:
Gerçek işçi, gerçek emekçi, kimin yanında olduğunu da, kimin karşısında durduğunu da unutmaz.
Tarihe not düşülsün: Sendikacılık sadece belediyenin kapısında grev çağrısı yapmakla olmaz.
Bir de bakarsınız, bir gün kimse o çağrılara kulak asmıyor…