Makam pazarlığına giremeyenlerin iftira operasyonu
CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal arasında zaman zaman görüş ayrılıkları olduğu artık sağır sultanın bile kulağına gitmiş durumda.
Ne olmuş?
Ne var bunda?
Bu, CHP içinde biat kültürü değil, tartışma ve fikir üretme kültürünün hâkim olduğunu gösteriyor. Kaldı ki bu durum bir zayıflık değil, tam tersine bir güçtür.
Ama bazıları bu farklılığı “çatlak” gibi göstermeye çalışıyor. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki, bu farkı kullanarak CHP içinde “karıştır-bulandır” operasyonları yapmaya kalkışıyorlar.
Evet, buraya dikkat: Bu sadece bir dedikodu değil. Bu düpedüz bir operasyon girişimi.
Kime karşı?
Karşıyaka’da kendi yolunu çizen, kimseye yaranma derdi olmayan, delikanlı gibi siyaset yapan Yıldız Ünsal’a karşı.
Evet evet, delikanlı dedik.
Çünkü siyasette artık çok az bulunan bir şey var Yıldız Ünsal’da: Açık sözlülük. Cesaret. Kimseden medet ummadan, arkasından iş çevirmeden yürümek.
Bir yılda ortaya koyduğu bu duruş, parti içindeki konfor alanlarına dokundu.
Ve ne oldu?
Hemen devreye “malum mekanizma” girdi. Algı yönetimi, hedef şaşırtma, iftira bombardımanı…
İşte AK Partili Meclis Üyesi Özgür Solmaz’ın ortaya attığı iddialar tam da bu düzlemin ürünü.
Ne diyordu Solmaz “Cemil Başkan'ın döneminden bir zabıta çalışanının ailesine ait şirketle yapılan doğrudan teminleri bana şikâyet etti. Ben de çıkarın dedim. Ama Yıldız Hanım, ‘Ben CHP’liyim, sen MHP’lisin, al sen ver savcılığa’ dedi.”
Haydaa!
Sizce bu senaryoyu kim yazdı?
Gerçekten bir siyasetçi mi?
Yoksa belediye kulislerinde kol gezen dedikodu tüccarları mı?
Kusura bakmayın ama bu açıklama operasyonel kurgu kokuyor. Hem de fena kokuyor.
Bir CHP’li belediye başkanı, bir usulsüzlük varsa, neden bunu gidip bir AK Partiliye taşır? Üstelik “sen ver savcılığa” diyecek kadar da garip bir şekilde?
Bu iş mantıktan geçmiyor. Aklını peynirle yememiş hiç kimse bu senaryoya inanmaz.
Çünkü bu bir “çamur at, yapışmazsa izi kalsın” operasyonudur.
Ama Yıldız Ünsal öyle biri değil.
İddialara öyle alttan alarak, yuvarlayarak değil; adeta yumruğunu masaya vurarak karşılık verdi:
“Yönettiğim ilçede kimse kul hakkı yemeyecek. Kimse makam peşinde koşarak Karşıyaka’ya zarar veremez. Mecliste 37 üyem var, 36’sı Karşıyaka için elinden geleni yapıyor. Ama bir kişi benimle makam pazarlığına kalktı. Olmayınca da iftiraya sarıldı.”
Buyurun cenaze namazına…
Bu açıklama bir savunma değil, bir duruş beyanıdır. Bu açıklama, belediyeciliğin pazarlıkla değil, hizmetle yapıldığını ilan etmektir.
Ve o “bir kişi” şimdi elinde bayatlamış iddialarla geziyor.
Sebep mi?
İstediği koltuğu alamamış. Makam yoksa, mızmız var. Makam yoksa, iftira var. Makam yoksa, çamur var.
Ama bilmedikleri şu: Çamurla siyaset yapanın üzerine önce kendi izi bulaşır.
Bu yazının özeti şu:
Operasyon varsa, hedef bellidir: Cesur, bağımsız, kendi yolundan yürüyen siyasetçiler.
Ama bu defa unuttukları bir şey var: Karşılarında lafı eğmeden söyleyen, eğilmeden yürüyen bir kadın var.
Ve o kadın diyor ki:
“Ben Karşıyaka’ya hizmet için geldim. Pazarlık için değil.”
Bazıları bu mesajı çok iyi aldı. İşte bu yüzden kuduruyorlar.