Kayyum mu, Kılıçdaroğlu mu? Valla kayyum daha demokratik olabilir!
Kemal Kılıçdaroğlu…
CHP’nin başına “temiz adam” diye geldi.
“Uslu adam”, “dürüst adam”, “karizmatik olmasa da güvenilir adam” diye anlatıldı.
Peki ne yaptı bu 13 yılda?
Buyurun kronolojik bir “başarılar zinciri”ne bakalım:
2011
İlk genel seçim. Erdoğan karşısında ezildi.
Ama olsun, yeni geldi. “Bir dahaki sefere” diyerek geçiştirildi.
2014
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu faciası.
CHP tabanı gözlerine inanamadı:
“Kim bu Ekmeleddin?”
Ama Kılıçdaroğlu ısrarlıydı. “Çatı aday” dediler, çatır çatır çöktü.
2015
Çift seçim. Birinde oyları artırdı, diğerinde yine geriye düştü.
Koalisyon kuramadı, fırsatı kaçırdı.
AK Parti’ye yeniden tek başına iktidarın yolu açıldı.
2017
Adalet Yürüyüşü yaptı. Evet…
Ama bu yürüyüşün sonunda somut ne oldu?
İşte orası meçhul.
2018
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısına İnce’yi çıkardı.
Sonuç: Yine hüsran.
Kılıçdaroğlu ise yine geri çekildi, sorumluluk almadı.
2019
İstanbul ve Ankara kazanıldı.
Ama herkes biliyor ki, bu zaferin mimarları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’tı.
Kılıçdaroğlu’na değil, yerel kahramanlara yazıldı bu başarı.
2023
“Tarihi seçim” denildi.
“Tayyip Erdoğan karşısında kazanabilir mi?” sorusu soruldu.
Ve... yine kaybetti.
6’lı masa dağıldı. Umut dağıldı. Moraller yerle bir oldu.
Şimdi bir düşünün…
13 yıl boyunca “kazanamamakta” ısrar etmiş, seçimden seçime halkın umutlarını "bir dahaki sefere" diyerek yitirmiş bir lider var.
Ve bu lider diyor ki: "Mutlak butlan çıkarsa partimi kayyuma terk edemem."
Yani şunu söylüyor aslında: “CHP’nin başına kayyum gelmesindense... ben geleyim.”
Şaka gibi ama gerçek!
Sayın Kılıçdaroğlu…
13 yıl boyunca kaç seçim kaybettiniz?
Kaç defa “Bu sefer olacak!” dediniz de olmadı?
Ve şimdi…
Partinin gençleşmesi için, dönüşmesi için, mücadele etmesi için canhıraş çalışan bir ekip var.
Özgür Özel’inden Ekrem İmamoğlu’na kadar bir “direniş ruhu” var.
Siz ne yapıyorsunuz?
Ankara koridorlarında dolaşan bir mahkeme kararı umuduna tutunmuşsunuz.
Ve diyorsunuz ki: “Ben kabul etmesem de kayyum gelecek. Mecburen ben geçeyim.”
Buyurun buradan yakın!
Bu ne biliyor musunuz?
CHP’nin en zor zamanlarında meydanlarda dimdik duranlara karşı, arka kapı siyasetiyle yapılan bir örtülü darbe girişimidir bu.
Hatta daha net söyleyeyim: Bu, AK Parti'nin atayamadığı kayyumu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gönüllü olarak oynama teklifidir.
Ve bu teklif, öyle sandıkla falan değil…
Bir mahkeme salonundan çıkacak “mutlak butlan” kararına endekslidir.
Bir bakıma; CHP’nin değişim talebine yargı yoluyla “hükümsüzdür” denmesini beklemek gibi bir şey…
Kimse kusura bakmasın.
Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu'nun geri dönüşü,
CHP için ne bir özlem, ne bir güven, ne de bir kurtuluş reçetesidir.
Aksine…
Bu, mücadele eden herkesin sırtına saplanacak bir hançerdir.
Bu, iktidarın baskısına karşı direnen belediyelerin, örgütlerin, gençlerin önüne çekilecek bir settir.
Bu da yetmezmiş gibi, “Kayyumdan iyiyim” diyecek kadar da iddialıdır.
Sayın Kılıçdaroğlu…
Siz artık bu hikâyenin final sahnesinde yoksunuz.
Siz sahneden alkışlarla indiniz.
Bırakın artık perde arkasından kulis yapmayı…
Çünkü bu halk artık kayyumdan da korkmuyor, sizin “vicdan” diye paketlediğiniz dayatmadan da.
CHP, sizin değil, bu milletin partisi…
Şimdi CHP yeni bir yol arıyor.
Gençleşmek istiyor. Direnmek istiyor.
İktidar olmak istiyor.
Ama siz, bu yürüyüşün önüne tekrar dikiliyorsunuz.
Tıpkı yıllardır olduğu gibi…
Ve ne yazık ki bu, iktidara karşı değil…
Partinize karşı yapılmış en büyük kötülüklerden biridir.