Bir CEO, bir milyon sekiz yüz bin dolar ve koskoca bir sessizlik
Bazen insan şunu düşünüyor:
Acaba bu ülkenin “iş dünyası” dedikleri kulüpte üyelik şartı olarak “vicdan yoksunluğu” mu aranıyor?
Bakın…
İzmir merkezli Batıçim’in CEO’su Gülant Candaş hakkında ortaya atılan iddialar, sıradan bir dedikodu değil.
İddia şu: İstanbul’daki bir atık tesisi projesinin hızlanması için, Ekrem İmamoğlu’na tam 1 milyon 800 bin dolar rüşvet verildi.
Tam tamına 1 milyon 800 bin dolar!
Yani öyle “bir çanta dolusu” falan değil…
Resmen “beton lobisi kasası”!
Ve bu rüşvetin, tutuklu olduğu iddia edilen Ekrem İmamoğlu’na, bir atık fabrikası projesinin hızlanması için verildiği konuşuluyor.
Aracı kim?
Üstelik bu trafiğin ortasında bir de aracı var: CHP eski milletvekili Aykut Erdoğdu.olduğu iddialar gelen arasında...
Ama asıl mesele ne biliyor musunuz?
Batıçim yönetimi dut yemiş bülbül gibi.
Yahu insan bir açıklama yapar.
“Bizim CEO’muz kendi başına mı hareket etti?” der…
“İddialar asılsızdır, kurumsal değerlerimiz buna izin vermez” der…
Hiçbiri yok.
Ortada ne bir savunma var, ne bir inkar.
Sanki İzmir’in en köklü sanayi kuruluşlarından biri değilmiş gibi davranıyorlar.
Sanki kamuoyunun bu konuda bir şey sorma hakkı yokmuş gibi susuyorlar.
Kusura bakmasınlar ama…
Bu işler böyle olmaz!
Batıçim’in CEO’su hakkında böylesine büyük bir rüşvet iddiası varken, şirketin tüm yönetim kadrosu bu kadar sessiz kalamaz.
Bu suskunluk, kamuoyunun gözünde itiraf kadar etkili bir kabuldür.
Koca holdingin CEO’su, 1.8 milyon dolar gibi devasa bir parayı, “bir atık tesisini hızlandırmak” uğruna harcıyorsa…
Ve siz hala çıkıp, “Bu iddialar şirketimizin etik ilkeleriyle bağdaşmaz” demiyorsanız…
O zaman kusura bakmayın…
Sadece CEO değil, tüm yönetim zan altındadır.
Çıkın anlatın:
Bu rüşvet neden verildi?
Verildiyse kimin bilgisi dahilinde verildi?
Verilmediyse neden yalanlamıyorsunuz?
Yoksa “İzmirli sanayici” deyip sağda solda ahlsk dersi vermek kolay…
Ama sıra bu iddialarla yüzleşmeye gelince “sessizliğe gömülmek”,
Bazen insan ister istemez soruyor: Bu ülkenin iş dünyasında "başarı" artık kaç para?
Ve şimdi asıl can alıcı nokta geliyor:
Batıçim yönetimi, sanki şirketin CEO’su değil de karşı apartmanın yöneticisi yakalanmış gibi sus pus!
Ne bir basın açıklaması…
Ne bir savunma…
Ne de bir iç soruşturma mesajı!
Peki, neden bu kadar sessizler?
Neyin üstü örtülmeye çalışılıyor?
Bu sessizlik bir "kurumsal aklama" planının parçası mı?
Gülant Candaş bu rüşveti tek başına mı verdi?
Yoksa Batıçim yönetiminin bilgisi ve onayı dahilinde mi hareket etti?
Bu sorular cevaplanmadıkça, kamuoyunun Batıçim’e duyduğu güven yerle bir olmaya mahkum.
Çünkü bu sessizlik, “bir şeylerin üstü örtülüyor” şüphesini daha da büyütüyor.
Hele ki iddialar bu kadar ağır, bu kadar yüksek meblağlıyken…
Yani kimse “bekleyelim, sulh mahkemesi karar versin” demesin.
Koca holdingin itibarını korumak mahkemenin değil, yönetimin görevidir!
Bakın sevgili Batıçim yöneticileri…
Bu iş öyle “biz konuşmayalım, geçer gider” meselesi değil.
Bu sessizlik sizi korumaz.
Tam tersine, sizi şüphelerin ortasına çeker.
Ve zamanla bu sessizlik, “suça ortaklık” gibi okunur kamuoyunda.
O yüzden ya çıkıp net bir açıklama yapacaksınız…
“Evet, bu kişi kendi başına hareket etti, araştırıyoruz.”
Ya da çıkıp diyeceksiniz ki:“Şirketin bilgisi dahilindeydi, hataydı, bedelini ödeyeceğiz.”
Ama bu böyle…
Sessiz, süzülen, arka kapıdan kaçan bir tavırla olmaz!
Çünkü artık mesele sadece bir CEO’nun değil…
Koca bir şirketin namus meselesidir.
Ve şimdi asıl soru şu:
Bu sessizliğin sonunda acaba bu rüşvet hikayesinin ucu yönetim kuruluna mı dayanacak?
İşte bu yüzden, devletin ilgili kurumlarının artık bu dosyaya çok daha dikkatli ve kararlı biçimde bakması gerekiyor.
Çünkü mesele artık sadece bir şahsın değil…
Kurumsal suskunlukla büyüyen bir düzenin meselesidir.