Karşıyaka’da bir kadın başkan direniyor: Siyasetçi yoldaşları nerede?
Önceki gün yazdığım köşe yazısından sonra Karşıyaka’da taşlar yerinden oynadı.
Meğer perde arkasında öyle şeyler yaşanıyormuş ki, Başkan Yıldız Ünsal, NEO TV ekranlarına çıkıp tümünü bütün çıplaklığıyla, saklamadan, süslemeden, korkmadan anlattı.
Karşımızda ne vardı biliyor musunuz?
Tehdit edilen bir belediye… Evleri basılan yöneticiler… Milyonluk tezgah rantına çökmüş bir yapı…
Ve tüm bu baskının, zorbalığın, tehditlerin ortasında tek başına çırpınan bir kadın belediye başkanı…
Evet, Yıldız Ünsal…
Yanında kimse yokken bile meydan okuyan, tehditlere boyun eğmeyen, “Ben Karşıyaka’nın hakkını kimseye yedirmem” diye dimdik duran bir başkan…
Yalnız bırakılmış ama hiçbir an korkmamış bir kadın başkanın, hakikati tüm Türkiye’ye duyuran cesareti…
İşte asıl manşet buydu.
Bostanlı Pazaryeri meselesi artık bir “pazar kavgası” değil.
Açık açık söyleyeyim: Bir düzen çöküyor, çöküşün sahipleri de sağa sola saldırıyor.
Haftalardır yaşananlara şöyle bir bakın: Beton bariyerleri devirenler, tel örgü sökenler, kapı kırıp içeri dalanlar, araç sokanlar…
Sonra da “biz mağduruz” rolleri.
Kusura bakmayın, ama bu işte mağdur filan yok.
Bu işte zorbalık var, rant var, tehdit var.
Ve bu düzenin karşısında, Meclis’te gözyaşlarını tutamayan ama geri adım atmayan bir başkan var: Yıldız Ünsal.
O gözyaşı zayıflık değil…
Tam tersine: “Ben bu şehrin hakkını kimseye yedirmem” diyen bir tavrın dışa vurumu.
Ses bombasıyla belediyeyi korkutmaya çalışan tayfa…
Ses bombası…
Düşünün, belediye binasının önünde iki tane patlatılıyor.
Bu nasıl bir zihniyet?
Neyin mesajı bu?
“Biz buradayız, korkun” mesajı mı?
Hadi oradan!
Karşıyaka gibi bir yerde, kendini mafya sanan tiplerin şov yapmasına kimse prim vermez.
Tehdit kültürü: Ev basmalar, çocukların izlenmesi…
Başkan Ünsal diyor ki: “Yöneticilerimizin evlerine kadar gidildi. Çocukların bulunduğu yerler dahi tespit edildi.”
Bakın bu cümle herhangi bir belediye başkanının ağzından çıkmış bir cümle değil…
Bu, hukuk tanımazlığın resmi.
Peki Başkan bunları söylerken, devlet baba nerede...
O pazarcı esnafını toplayan, onların kamu malına zarar verirken, başında bekleyen dernek başkanı hakkında bir işlem yapılmayacak mı?
Bir tezgahın kapatılması için uğraşan belediyecileri evlerine kadar takip etmek nedir ya?
Bu neyin özgüveni?
Kimin sırtı sıvazlanıyor, kim kime güveniyor?
Gelelim 12 milyonluk tezgah meselesine…
Başkan Ünsal'ın iddiası ise dikkate alınmalı... Çünkü bu hikayenin temelini oluşturduğunu düşünüyorum...
Ne diyor Başkan Ünsal “Tezgah 12 milyona satılmış, 15 bin liraya kiraya verilmiş.”
İşte asıl kıyamet bence bunun için kopuyor.
Çünkü birileri yıllardır “burası bizim” diye dolaşıyormuş.
Birileri “tezgahım var” diye kendini pazarın sahibi sanıyormuş.
Belediye encümeni dışında kimsenin tezgah değiştirmeye yetkisi yok.
Ama ortada öyle bir düzen kurulmuş ki, tezgah transferi futbolcu transferine dönmüş.
Haliyle düzen bozulunca, düzen sahipleri kuduruyor.
Elektrik tesisatı yenilenecekmiş…
vay efendim olmazmış…
Gediz Elektrik yazmış: “Tesisat riskli, olası bir kazanın sorumluluğu bize ait değil.”
Bu ne demek biliyor musunuz? “Birini çarpabilir.”
Belediye de diyor ki: “Bu risk geçmeden pazar açılmayacak.”
Normal bir ülkede herkes memnun olur.
Bizde?
Tel örgü sökülüyor, bariyer kırılıyor.
Neymiş?
“Tepki.”
Yok, öyle yağma.
Bu tepki değil.
Bu düpedüz zorbalık karışımı bir hareket…
“Karşıyaka Belediyesi fakir” diyen başkan aslında şunu söylüyor: “Bu belediye yıllardır borç yükü altında bırakılmış. Maaşlar aksıyor. Borçlar kesiliyor. Hacizlerle uğraşıyoruz.”
Yani belediye yıllardır çökertilerek bugünlere bırakılmış.
Birileri ise bu çöküntünün üzerinde kendi saltanatını kurmuş.
Kurulan düzen bozulunca da isyan ediyorlar.
Ve o yazışmalar… Cumhurbaşkanı’na edilen hakaretler
Başkan Ünsal diyor ki: “WhatsApp yazışmalarında devlet büyüklerine ağır hakaretler var.”
İşte size gerçek tablo: Pazarcı kılığına girip “hak savunucusu” gibi görünen kimi tipler, kapalı gruplarda devlete ağza alınmayacak sözler yazıyor.
Sonra da çıkıp “biz mağduruz” diyorlar.
Yersen!
Son söz:
Bu olay pazaryeri olayı filan değil.
Bu olay bir rant çetesinin çözülme sancısı.
Rant düzeni çökerken bağıranlar, bugün Karşıyaka’yı tehdit ediyor.
Ama o düzen artık bitti.
Ve Karşıyaka’da bu zorbalığa boyun eğmeyecek bir başkan var.
Benim asıl merak ettiğim şey şu:
Bu yaşananlara, bu tehditlere, bu zorbalığa, bu organize baskıya…
Başta CHP İzmir İl Başkanı olmak üzere, İzmir’in siyasetçileri ne zaman sahip çıkacak?
Ne zaman birisi çıkıp da “Bu kadın yalnız değil, biz buradayız”
diyecek?
Karşıyaka’da bir kadın belediye başkanı tüm riskleri göze alıp dik duruyorsa…
Siyasi sorumluluk sahibi olanların suskunluğu daha ne kadar sürecek?
Gerçekten çok merak ediyorum.