Dolar 40,5673
%0.03
Euro 46,9050
%-0.25
Altın 4.340,430
%0.41
Bist-100 10.487,00
%-0.52

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Sansürcü demokrat başkan…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay çıktı, dedi ki: “İki tane Cemil var...”

Buyur buradan yak!

Biri öğretmen çocuğuymuş...

Mahallelerden gelmiş...

Mütevazıymış...

İçimizdenmiş...

Öteki mi?

Başkan olan Cemil.

Sertmiş.

Sinirlenirmiş.

Karar alırmış.

Sonra da pişman olurmuş.

Yani neymiş?

İzmir halkı bir Cemil’i severken diğerine sabretmek zorundaymış.

Bir Cemil’le empati kuracak, diğer Cemil’in faturalarını ödeyecekmişiz.

Ama yetmedi...

Meğer “iki Cemil” meselesi sadece belediyecilikte değil, gazetecilikte de varmış!

Bir Cemil var: Eleştiren gazeteyi kara listeye alır.

Diğer Cemil var: Mikrofonu eline alır, basın özgürlüğü dersi verir.

Dün gözlerime inanamadım.

Bir yanda gazetecilere "İlan sopası" çeken bir belediye başkanı...

Diğer yanda aynı belediye başkanının, alnı açık, yüzü gülerek “özgür basın” güzellemesi yaptığı bir konuşma!

Nerede mi oluyor bu garabet?

İzmir’de.

Başrolde kim mi var?

Elbette İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay.

Şimdi sıkı durun, çünkü bu sözler Sayın Tugay’a ait: "Basının özgür olmadığı bir yerde halk da asla özgür olamaz,doğruların sesi olmuş gazetecilerin her biri kahramanımızdır, gazetecilerin susturulmak istenmesi büyük bir acıdır.”

Bak sen şu işe!

Demokrasi havarisi kesilen başkan, konuşmasını yaparken gırtlağı yırtılana kadar özgürlük diyor.

Ama ne hikmetse...

Eleştiren gazetelere ilan yok.

Tartışan yazarlara kapı duvar.

Kendisine karşı tek kelime eden gazetecilere “ekonomik infaz” uygulaması…

Sonra çıkmış utanmadan “gazeteciler bizim kahramanımız” diyor.

Ey Cemil Başkan...

Sen önce bir aynaya bak.

Eğer gerçekten "kahraman gazetecileri" seviyordun da neden Egepostası’na sansür uyguladın?

Neden seni eleştiren yayın organlarını kara listeye aldın?

Niye ilanları kestin?

Hani demokrattın?

Hani basın özgürlüğüne inanıyordun?

Hani gazeteciler susturulmasın istiyordun?

Hadi itiraf et başkan...

Sen “demokrasi”yi sadece alkışlandığın sürece seviyorsun.

Sana methiyeler dizen, övgü yağmuru yapan, broşür gibi manşet atan “gazeteciler” senin için özgür basının örnekleridir.

Sayın başkan...

İki Cemil’le bu işler yürümez.

Halk bir yüz ister.

Gazeteci bir duruş ister.

Siyaset tutarlılık ister.

Aksi halde...

Bir gün “demokrasi havarisi” olursunuz...

Ertesi gün “sansürün mimarı” diye manşet olursunuz.

Gerçi sizin için bu da sorun değil.

Zira ilan vermezsiniz, o haberi yapan gazeteyi yok sayarsınız olur biter!

Ama unutmayın...

Gerçek gazeteciler ilanla terbiye olmaz.

Ve siz kaç Cemil olursanız olun, halk sadece gerçeği bilir.

Gerisi makyaj.

Ve makyaj, eninde sonunda akar.

Gazeteci arkadaşımız Mithat Umutoğulları’nın gündeme getirdiği sansür gerçeği ortadayken...

Kalkıp “gazeteciler bizim kahramanımız” nutku atmak, olsa olsa siyasi ikiyüzlülüğün manifestosudur.

Sayın Tugay...

Demokrasi; senin hoşuna giden manşetlerle değil, eleştiriye tahammül edip etmediğinle ölçülür.

Özgür basın; belediye bütçesinden nemalananlar değil, sana rağmen doğruları yazabilenlerdir.

Bunu ya anlayacaksın...

Ya da hepimiz seni “özgürlük güzellemesi yapan sansürcü başkan” olarak anacağız.

Haberin olsun.