Şakşakçılığın Belgesi: Medya değil, çürümüşlük organizasyonu!
Geçtiğimiz günlerde sevgili Mithat Umutoğulları’nın kaleme aldığı “Sendika tuş olmadı, Manşet mahvoldu” başlıklı yazıyı okuyanlar fark etmiştir.
Bir yazı değildi o…
Bir yüzleştirme metniydi.
Bir ayıptan perdesini kaldırma işiydi.
İzmir medyasının geldiği acıklı hali suratımıza çarpan tokattı adeta.
Ne diyordu yazısında?
“Bir manşet değil, bir linç bildirisi! Bir habercilik değil, bir dalkavukluk şöleni!” diyordu…
Ve Egedesonsöz'ün o meşhur manşetine (hadi adını da yazalım):
“Başkan konuştu, sendika 120 dakikada tuş oldu!” diye utanmadan, sıkılmadan, bir medya yüzsüzlüğü abidesi olarak tarihe geçirmişlerdi.
Manşeti atarken, bir gazetecilik refleksi değil; bir "patronculuk" refleksiyle hareket ettikleri o kadar açık, o kadar netti ki... "Patron Cemil ağzını açtı, sendika diz çöktü" demeye getiren bu ifadenin, gazetecilikle değil, PR’la; halkla ilişkilerle değil, dalkavuklukla bir ilgisi var.
Tam bu rezillik unutulmuşken...
Şimdi yine aynı adresten, Egedesonsöz’ün Haber Müdürü Ender Aldanmaz bir “yorum” yazısı kaleme almış.
Ama nasıl bir yazı!
Yani derseniz ki, “Yalpalamak nedir?”, açın bu yazıyı okuyun.
Mahkeme tutanaklarına geçen, bizzat İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın imzasıyla savcılığa sunulan şikayet dilekçesi ortadayken, Aldanmaz çıkıp, “Büyükşehir Belediyesi’nin soruşturma sürecinde şikayetçi taraf olduğu yönünde iddialar ortaya atılmıştır” diyebiliyor.
İddia mı?
Pardon da, “iddia” olan ne?
Ve üstüne üstlük, mahkeme tutanaklarına geçmiş, imzalı resmi belgeye rağmen…
İnsanların gözünün içine baka baka yalan söylüyor!
Ve bir de çıkıp, bu gerçek haberi yapan İzmirli gazetecileri, iktidara yakın medya kuruluşlarıyla aynı torbaya koyuyor.
Yani hem gerçeği çarpıtıyor…
Hem de doğruları yazanların alnına “operasyonel” damgası vurmaya kalkıyor.
Pes!
İşte tam burada durup kendi kendime soruyorum…
Bu Ender Aldanmaz, aynı Ender Aldanmaz değil mi?
Hani Cemil Tugay henüz sadece bir aday adayıyken, Egedesonsöz’ün başında oturup onun hakkında peş peşe olumsuz haberler yayımlayan kişi değil miydi?
O gün Cemil Tugay’a neler yazdıklarını, hangi başlıklarla nasıl yıpratma çabası içine girdiklerini hatırlayan çok kişi var.
Ama bugün ne hikmetse, başkan olduktan sonra aniden "şakşakçılar" safına geçen bir manşet düzeni görüyoruz.
Ve ben ister istemez kendi kendime şu cümleyi kuruyorum:
“Nereden nereye...”