Dolar 32,5865
%0.31
Euro 35,0286
%0.16
Altın 2.454,640
%0.76
Bist-100 9.775,00
%0.6

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Beklemek

Altı yıl önce dalış turizmi için İzmir körfezinin mavi sularına batırılmadan önce fırtınalı bir kış günü son seferlerinden birini yapan emektar Alaybey vapuru, Karşıyaka’ya gitmek için Konak iskelesinden körfeze açılır açılmaz azgın dalgalarla bo-ğuşmaya başlamıştı.

Yarı yarıya boş olan üst kattaki yolcu salonunda yolcular söz birliği etmiş gibi suskundu. Herkes vapurun bordosuna vuran şiddetli dalgaların sesine ve vapuru inatla takip eden irili ufaklı martıların çığlıklarına kulak kesilmişti.

Karşımda orta yaşlı, saçları ve bıyıkları beyazlaşmaya yüz tut-muş, kılık kıyafeti düzgün, elindeki gazeteyi etrafa nefis bir koku saçan piposunu keyifli keyifli içerek okuyan bir yolcu vardı. Yanındaki bond çantasına bakılacak olursa, ya bir avukat ya da bir doktor olduğu anlaşılıyordu.

Her haliyle işi düzeni yerinde bir beyefendiye benziyordu. Gıpta edilecek, imrenilecek bir görünüşü vardı. O’na baktıkça, işi düzeni yerinde olmak, dertleri, kaygıları, ekonomik sıkıntıları olmamak ve gelecekten endişe duymadan yaşamak acaba nasıl bir şeydi diye düşünüyordum.

Bütün gün aralıksız devam eden şiddetli fırtına yüzünden Karşıyaka İskelesine güçlükle yanaşan Alaybey vapurdan iner inmez aniden bastıran sağanak yağmurda sırsıklam ıslanmamak için koşar adımlarla kendimi iskelenin karşısındaki eski Atlas sineması pasajında bulunan santral kahvesine atmıştım.

Her vapur yolculuğundan sonra buraya gelip çay içmeyi alışkanlık haline getirmiştim. Her gelişimde, kahvenin çay ocağının duvarında yıllardır aynı yerde büyük bir çerçeve içinde asılı duran Bülent Ecevit’in rengi solmuş büyük posteri gözüme ilişirdi hep.

1973'lerde sosyal demokratların ikonu olan bu ünlü posterin üzerindeki “Umudumuz Ecevit” yazısı, İrlandalı ünlü tiyatro yazarı Samuel Beckett’in, yıllar önce birkaç kez okuduğum, “Godot’yu beklerken” adlı tiyatro oyununu hatırlatırdı hep.

Bu oyunda Godot’yu, kendisini bekleyenlere bir ulak vasıtasıyla her gün bir sonraki gün geleceğinin haberini gönde-riyordu. Fakat hiçbir zaman gelmeyecekti. Sadece gelecekmiş gibi kendini bekletiyordu…
 
“Godot’yu Beklerken” adlı tiyatro oyununda, her ne kadar sonu gelmeyen bir bekleyişin hikâyesi anlatılsa da… İnsanlar, bu oyundaki gibi bir türlü gerçekleşmeyen ve her gün bir sonraki güne erteledikleri hayalleri için yine bıkıp usanmadan hep bir bekleyişin içinde olacaklar ne yazık ki…

Not: Bu günlerde yeni baskısı çıkan Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı kitabını sevgili dostlarımıza öneriyorum.