Dolar 32,4160
%-0.07
Euro 34,8203
%0.23
Altın 2.431,310
%-0.3
Bist-100 10.083,00
%1.69

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Eğitim yılı başlarken Eğitim-İş’ten kara tablo

Eğitim yılı başlarken Eğitim-İş’ten kara tablo

Milyonlarca öğrenci, ilk ve orta öğretimde ders başı yaparken, Eğitim-İş Sendikası İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci, AK Parti’nin eğitim uygulamalarını sert şekilde eleştirdi.

  • Ege Postası
  • 15.09.2014 - 13:00
İZMİR - AKP iktidarının temel hedefinin dindar bir nesil yetiştirmek olduğunu, bütün adımlarını bu hedefe ulaşmak doğrultusunda attığını belirten Prof. Dr. Değirmenci, imam hatip okullarının sayısının olabildiğince artırıldığını, genel okulların eğitim programlarına konulan dini içerikli derslerle bütün okulların imamhatip okuluna dönüştürüldüğünü savundu. İktidarın kadrolaşma politikalarının okul yöneticilerine ve ardından da öğretmenlere kadar indiğini kaydeden Değirmenci, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

 Dersaneler kapatılmış ve belirlenen kriterleri sağlayanlar özel okullara dönüştürülmüştür. Böylece özel okulların Milli Eğitimdeki oranı 2014 – 2015 yılında daha da artmıştır. Geçtiğimiz dönem özel okullardaki öğrenci sayılarının tüm öğrenciler içerisindeki oranı ilkokullarda %3.3, ortaokullarda %3.6, genel ortaöğretim okullarında %4.8 ve mesleki ve teknik ortaöğretim okullarında da %2.2 iken bu oranların 2014 – 2015 eğitim-öğretim yılında daha da artacağı açıktır. Aynı kurumlarda görev yapan öğretmen sayılarının genel sayılar içerisindeki oranları ise sırasıyla %7.7, %7.6, %18 ve %4.6’dır. Görüldüğü üzere en büyük oran genel ortaöğretim kurumlarında karşımıza çıkmaktadır. Resmi ve özel genel ortaöğretim kurumlarındaki öğrenci ve öğretmen oranlarını karşılaştırdığımızda karşımıza çok çarpıcı bir durum çıkmaktadır. Buna gore, 2013 – 2014 eğitim – öğretim yılında resmi ortaöğretim kurumlarında görev yapan her öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, özel okullardakinin yaklaşık olarak 4.4. katıdır. İlkokul, ortaokul ve mesleki ve teknik okullarda ise örtemne başına düşen öğrenci sayısı resmi okullarda, özel okullardakinin yaklaşık olarak iki katı civarındadır.

 Milli Eğitim Bakanlığı ve teşkilatı ülkemizin en büyük ve en kaotik kurumlarından biridir. Geçtiğimiz 2013 – 2014 eğitim öğretim yılında ülkemizdeki resmi ve özel toplam 56506 okulda, 847889 öğretmen görev yapmış ve 16473493 öğrenci öğrenim görmüştür.
 Böylesine devasa bir kurumda anlaşılmaz bir şekilde yasa ve kurallar sürekli değiştirilmektedir. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde 4+4+4 yasası nedeniyle norm dışına kalacak sınıf öğretmenlerinin alan değişikliğine zorlanmaları, bilgisayar derslerinin kaldırılması, Teknoloji ve Tasarım dersinin azaltılması ile bu branşlardaki öğretmenlerimiz büyük sorunlar yaşamışlardır.

Yeni düzenlemeyle aday öğretmenlerin adaylıkları, sergileyecekleri yıl içi performansları ve yapılacak sözlü veya yazılı sınavda gösterecekleri başarı ile değerlendirilecektir. Performans değerlendirmelerinin ve sözlü sınavların objektifliği konusunda büyük şüpheler vardır. Her alanda kadrolaşan iktidarın bu politikasını öğretmenlik mesleğine kadar indirgemiş olması asla kabul edilebilir değildir. Bir uzmanlık ve ülkü mesleği olan öğretmenlik mesleğinin bu şekilde politikaya alet edilmesinin ülkemizin geleceği açısından büyük bir geriye gidişi de beraberinde getireceği kuşkusuzdur.

Özel dersanelerin, özel okullara dönüştürülmesiyle birlikte özel okullaşma oranı daha da yükselmiştir. İktidarın hedefi bu oranı yıllar içerisinde %25’e ulaştırmaktır. Bu yolla eğitim ve öğretim adeta ticarileştirilmekte ve bir kazanç kapısı haline dönüştürülmektedir. Neoliberal anlayışın eğitimdeki bu yansımasını, anayasasında yazan “sosyal devlet” ilkesine ve anlayışına aykırı buluyor ve kabullenmiyoruz. Eğitim – Öğretim bir ticari alan olamaz. Halbu ki, tüm yurttaşların; çağdaş, bilimsel, demokratik, laik ve ulusal eğitimden eşit biçimde yararlanmasını sağlamak çağdaş bir devletin en önemli görev ve sorumluluklarından biridir. Eğitim, günlük siyasete alet edilemeyecek bir alandır. Bu alanda yapılan en küçük değişikliklerin sonuçları bile 10 -15 yıl içerisinde alınmaktadır. Bu nedenle, eğitim politikaları ile sık sık oynanmasının, değişikliklerin planlanmadan ve üzerinde düşünülmeden yapılmasının devlete ve ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacağını görmek gerekir.
TEOG sınavı sonucunda yaklaşık 40 bin öğrencinin ilçe dışında bir okula, yüzlerce öğrencinin kendi istekleri dışında imam hatip okullarına yerleştirilmesinin, bu durumdaki öğrenci ve velilere haftalardır yaşatılan stresin altında da yine iktidarın yukarıda ifade ettiğimiz temel hedefi yatmaktadır.

Temel hedef, sayıları hızla arttırılan imam hatip okullarına zorla da olsa öğrenci bulmak ve yerleştirmektir. Bugün genel liselerin tümü anadolu liselerine dönüştürülmüş ve sınav sistemine dahil edilmiştir. Okulların fiziki alt yapılarında herhangi bir değişiklik olmadan; spor salonları, resim atelyeleri, müzik odaları, laboratuarlar, kütüphane, çok amaçlı salonlar, dinlenme alanları, geniş bahçe gibi olanaklardan yoksun kuru binalar anadolu lisesine dönüştürülmüş ve sınav sistemine dahil edilmişlerdir. Sınavda başarısız olanlara gösterilen adres ise imam hatip okullarıdır.

Öğretmenlerin nöbet görevleri için ücret taleplerine kulak tıkayan hatta bu taleplerine karşılık nöbet saatlerini arttıran iktidarın hakim ve savcılara rüşvet niteliğinde önerdiği ücret artışı, iktidarın eğitime ve onun vazgeçilmez unsuru olan öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine bakış açısını açıkça ortaya koymaktadır.

İktidar, devlet olanaklarını kullanarak, baskı ve tehditlerle üye sayısını şişirdiği yandaş sendika eliyle, iş kolu çalışanların örgütlenmelerini ve sendikal haklarını kullanmalarını da engellemekte ve adeta biat eden bir meslek grubu yaratmaya çalışmaktadır. Bu yandaş sendika, okul ve şube müdürleri vasıtasıyla üye sayısını arttırmaya devam etmektedir.
İktidar ve yandaş sendika, türbanı okullara sokmak amacıyla, başlatılan serbest kıyafet eylemlerine karşı aynı kulvarda yer almakta ve bu duruma açıkça göz yummaktadırlar. Bugün okullarımızda her türlü kılık kıyafet fiilen serbesttir ve kimse bu duruma ses çıkarmamaktadır. Serbestliğin sınırları belirsizdir. Bu nedenle, önümüzdeki günler sırf bu konuda önemli olaylara gebedir. Böylesine laçkalaşmış bir sistemde geleceğin nesillerini yetiştirmeye çalışıyoruz.

Eğitim-İş olarak, eğitim – öğretimin bu denli günlük siyasete bulaştırılmış olmasını, uygulamaların bilimsellikten bu oranda uzaklaştırılmasını asla kabullenmiyor ve duyduğumuz kaygıları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bugün milli eğitimin içerisine düşürüldüğü durum ve uygulanan eğitim politikaları, eğitime büyük önem veren Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörülerinden de eğitimden beklentilerinden de son derece uzak bir yola saptırılmıştır.

Eğitim-İş olarak, her zaman dediğimiz gibi, çağdaş, bilimsel, laik, parasız ve ulusal eğitim için çaba ve gayretlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz."

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.