Dolar 34,2790
%0.02
Euro 37,4844
%-0.03
Altın 2.921,750
%-0.22
Bist-100 8.876,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Cemil Tugay'ın çağrısı: Gerçek mi, yoksa sadece seçim hüneri mi?

İzmir, CHP'nin kalesi olarak bilinir. Ancak son dönemlerde yaşananlar, “kalelerin bile nasıl sarsılabileceğinin bir örneği olabilir.” İzmir il başkanı Şenol Aslanoğlu'nun ve CHP örgütlerinin  oyundan çıkarılması ve SKM (Seçim Koordinasyon Merkezi) faaliyetlerinden uzak tutulması, "dostlar alışverişte görsün" siyasetinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Peki, bu strateji İzmir'de seçimlerin akıbetini nasıl etkileyecek?

Cemil Tugay'ın seçim kampanyası, deneyimsiz isimlerle ve örgüt içinde karşılığı olmayan figürlerle dolu... Sanki bir tiyatro sahnesi kurulmuş da, oyuncuları sadece repliklerini bilmekle yükümlü figüranlar. Ancak seçimler bir tiyatro oyunundan çok daha fazlası. Sahnedeki her bir oyuncunun, her bir figüranın halk nezdinde bir karşılığı, bir ağırlığı olmalı…

Tugay'ın “bağımsız bir aday” edasıyla ilerlemesi, sanki kendi partisinin rüzgarından çok, kişisel bir yelkenle denize açılma çabası gibi. Ancak unutulmamalı ki, İzmir gibi bir şehirde politika yapmak, denizde yelken açmaktan çok daha karmaşık. Burada rüzgarlar her an değişebilir, dalgalar beklenmedik anlarda yükselir.

Programlarda kalabalıkların olmaması, ilçe belediye başkanlarının yok sayılması... Bunlar, bir seçim kampanyasının karşılaşabileceği en büyük sıkıntılardan sadece birkaçı. İnsanlar, tanıdıkları, güvendikleri, yıllardır destek verdikleri yüzleri görmek isterler. Yeni isimler elbette önemlidir, ancak bu isimlerin arkasında bir hikaye, bir geçmiş, bir örgüt desteği olmalı.

Seçimlerde başarı, sadece iyi niyetle ya da yüksek umutlarla sağlanamaz. Gerçek bir örgütlenme, sahada etkin bir varlık ve halkın gerçekten inanabileceği, güvenebileceği adaylar gerektirir. İzmir'de "dostlar alışverişte görsün" mantığıyla yürütülen bir seçim kampanyasının sonuçları, maalesef ki beklenenin çok altında kalabilir.

Sonuç olarak, İzmir'de Cemil Tugay ve ekibinin karşılaştığı bu zorlu sınav, sadece bir adayın ya da bir partinin değil, demokrasinin, katılımcılığın ve örgütlenmenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. İzmir, bu seçim döneminde, sadece kendi geleceğini değil, aynı zamanda Türk siyasetinde örgütlenmenin ve gerçek halk desteğinin ne kadar hayati olduğunu da oylayacak.

İzmir, politikanın renkli ve dinamik yüzünü sergileyen bir şehir... Ancak son zamanlarda, Cemil Tugay'ın mevcut belediye başkanlarını yok sayan tavrının ardından yaptığı çağrı, siyasi kulislerde yeni bir tartışma başlattı.

İzmir, tarihine tanıklık ettiği pek çok önemli olaya bir yenisini daha ekledi. Bu kez sahne, Cemil Tugay'ın Bornova Seçim Ofisi'nin açılışına ev sahipliği yaptı. Ancak asıl mesele, açılışta verilen mesajlardan ziyade, bu mesajların arkasındaki samimiyetin boyutları.

Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin eski kaptanı Aziz Kocaoğlu ve diğer CHP'li yoldaşlarıyla birlik ve beraberlik tablosu çizdi. Ancak bu resmin altında yatan gerçekler, biraz karışık. Tugay'ın, parti içindeki mevcut belediye başkanlarına yaptığı çağrı, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu…

Peki, bu ne anlama geliyor?

Birlik ve beraberlik mi, yoksa bir siyasi manevra mı?

Bir yanda, Cemil Tugay'ın bu çağrısı, parti içi çatışmaları yumuşatma ve seçim öncesi birlik mesajı verme çabası olarak görülebilir. Ancak biraz derin kazıyınca, bu hamlenin altında yatan gerçekler çok daha karmaşık.

Yok sayılan belediye başkanlarına yapılan bu çağrı, bir yandan "geçmişteki hatalarımızı telafi etmek istiyoruz" mesajı verirken, diğer yandan "aslında sizsiz de olmuyor" itirafını içeriyor. Ancak bu itiraf, seçim meydanlarının ısındığı şu günlerde, acaba biraz geç mi kalındı?

Tugay'ın, daha önce hiçbir programa davet etmediği, adeta siyasi sahneden silmeye çalıştığı isimlere şimdi uzattığı zeytin dalı, bazılarına göre siyasi bir hesap kitabın ürünü. Zira İzmir gibi bir şehirde seçim kazanmak, halkın tam desteğini almakla mümkün...

 Ve bu destek, ancak partinin içindeki tüm seslerin harmoni içinde olmasıyla sağlanabilir.

Peki, bu çağrıya mevcut belediye başkanları nasıl yanıt verecek?

Kabul edecekler mi, yoksa bu hamleyi seçim öncesi yapılan bir gösteriş olarak mı değerlendirecekler? Bu, sadece onların vereceği bir karar değil, aynı zamanda İzmir halkının da tepkisine bağlı.

Bir yandan, bu hamle, Tugay'ın liderlik yeteneğine dair soru işaretleri uyandırıyor. Gerçek bir lider, zor zamanlarda bile ekibini bir arada tutmayı, herkesi kucaklamayı başarandır. Ancak görünen o ki, Tugay bu dengeyi sağlamakta geç kalmış gibi.

Cemil Tugay'ın yok saydığı belediye başkanlarına yaptığı bu çağrı, İzmir siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak bu dönemin başarısı, yapılan çağrının samimiyetine ve partinin içindeki tüm seslerin bir araya gelip gelmeyeceğine bağlı. İzmir'in geleceği, şimdi bu birlikteliğin sağlanıp sağlanamayacağına bağlı… Ve unutmayalım, politikada zamanlama her şeydir. Acaba bu çağrı için doğru zaman mı, yoksa çoktan tren kaçmış mı?

Ve şimdi, sahneye geri dönüyoruz.

Yok sayılan belediye başkanları, bu çağrı karşısında nasıl bir pozisyon alacak?

Kucaklaşma mı olacak, yoksa "1 Nisan'da görüşürüz" mü?

Cemil Tugay'ın çağrısı, kuşkusuz, bir umut ışığı… Ancak unutmayalım ki, siyasetteki umutlar bazen hızla sönen yıldızlara benzer. Ve İzmir'de, 1 Nisan sonrası, belki de bir "hesaplaşma" günü değil, yeni bir başlangıcın kapısı olabilir.

Ama bu, sahnedeki oyuncuların vereceği kararlara bağlı…

Sonuç olarak, İzmir'de oynanan bu oyun, herkesin merakla izlediği bir drama dönüşmüş durumda. Ve unutmayalım, siyasette her zaman için en büyük umut, yarınların daha iyi olacağı inancıdır. Belki de İzmir, bu inancın can bulduğu yer olacak. Ancak şimdilik, perde hala açık ve final sahnesi için herkes nefesini tutmuş bekliyor.