Dolar 34,2770
%0.02
Euro 37,4801
%-0.04
Altın 2.916,560
%-0.4
Bist-100 8.876,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Bayraklı'da CHP ne yapıyor? AK Parti ise fırsatı görüp kapıyor!

Ah Bayraklı, ah!

İzmir'in “kalbinde” neler oluyor neler...

 CHP'nin içindeki "demokratik" serüven, sanki bir Latin Amerika dizisine dönüşmüş vaziyette. İlçe Başkanı Didem Hanım ile Belediye Başkanı İrfan Bey arasındaki "soğuk savaş", parti içindeki "sıcak" gelişmelerin sadece bir perdesi.

Didem Hanım ve İrfan Bey, siz ne yapıyorsunuz?

 Bayraklı'nın solun kalesi olma yolunda ilerlediği bu dönemde, sizin kendi aranızdaki "soğuk savaş" neden? Parti içindeki bu gerilim, "Biz birlikte güçlüyüz" naralarının arasında, biraz ironik durmuyor mu?

Ve o da ne?

Meclis üyesi belirleme sürecindeki "cömertlik"! Parti dışından, hatta partiye üyeliği olmayan kişiler meclis üyesi olarak atanıyor. Bu, sol değerlerle, halkçı politikalarla iç içe olan CHP'nin, "kucaklayıcı" politikasının bir parçası mı, yoksa parti içi "demokrasi"nin yeni bir yorumu mu?

Seçmen kafası karışık, "Benim oylarımla ne yapılıyor?" diye soruyor.

Seçmen, partiye inandı, destekledi; şimdi ise karşılığında parti dışından meclis üyeleri görüyor. Bu durum, "Biz ne yapıyoruz?" sorusunu akıllara getiriyor. Parti içi demokrasi mi dediniz?

Belki de bu, CHP'nin yeni "yenilikçi" stratejisi.

İrfan Bey'in erken zafer ilanı ise, siyasi sahnenin en yeni mizah malzemesi…

 "Seçimi kazanmış gibi" davranmak, ne büyük strateji!

 Gerçekçi olmayan vaatler ve kendinden emin tavırlar, seçmenin "Bu da mı gol değil?" tepkisini beraberinde getiriyor. Seçim sürecindeki aksaklıklar ve parti içi bölünmüşlük, sanki bir "nasıl yapmamalıyız" rehberi olmuş.

Bayraklı'daki bu durum, CHP için bir "dönüm noktası" olabilir. Parti, ya halkın güvenini kazanacak bir yol izleyecek ya da parti içi çekişmelerle kendi kendini tüketmeye devam edecek. Bu, sadece Bayraklı için değil, genel olarak solun Türkiye'deki geleceği için de kritik bir mesele.

Ah Bayraklı, senin bu hallerini görmek, bizlere hem üzüntü hem de "Bu kadarı da komedi" dedirtiyor. CHP'nin Bayraklı'da, gerçekten halktan yana, şeffaf ve kucaklayıcı bir politika izlemesi gerekiyor. Yoksa, bu tür "demokratik serüvenler", hem parti için hem de Bayraklı için kaçırılmış bir fırsat olacak.

Ve unutmayın, politikada bazen gerçekler, en iyi mizah malzemesidir. Bayraklı'da yaşananlar da, bize politikanın "ince" mizahını bir kez daha hatırlatıyor.

Birde bu kadar işlerin karışık olduğu Bayraklı’da Milletvekillerinin, İlçe Başkanı Didem Gültekin'i görevden almak için kolları sıvadığını duyunca, "Acaba yeni bir Netflix dizisi mi başlıyor?" diye düşünmeden edemedim.

Meğersem dizinin adı "Birlik ve Beraberlik Yerine Karmaşa ve Çekişme".

Dış müdahaleler, yerel örgüt dinamiklerini altüst ediyor, parti içi uyum ve morali bozuyor. "Biz birlikte güçlüyüz" söylemleri, bu durumda, biraz ironik kalıyor değil mi?

Yerel örgütlerin özerkliğine ve karar alma süreçlerine müdahale, adeta "parti içi demokrasiye elveda" demek.

Parti içindeki "biz" duygusu, milletvekillerinin "ben" hırsı karşısında soluk kalıyor. Yerel dinamikleri ve üyelerin tercihlerini göz ardı eden bu tür hamleler, Bayraklı'da CHP'nin seçim başarısını tehlikeye atıyor. "Dışardan müdahale iyidir" diyenler, muhtemelen tarih derslerini kaçırmış olmalı.

Ah Bayraklı, senin güzelliğine layık bir siyasi manzara yaratmak bu kadar mı zor?

 Görünüşe göre, parti içi diyalog ve iş birliği, bazıları için sadece güzel bir slogan. Gerçekten birlik ve beraberlik içinde olmak varken, "kendi kendimize zarar verme" politikası daha cazip geliyor herhalde.

Bu saatten sonra, Bayraklı'da CHP'nin işlerin çıkmazdan çıkması için bir mucizeye ihtiyacı var. Belki de yerel örgütlerin ve üyelerin sesine kulak vermek, şeffaflık ve katılımcılığı artırmak... Ama bu, bazıları için çok radikal bir fikir olabilir, değil mi?

Sonuç olarak, Bayraklı'da CHP'nin başarılı olması için, "birlik ve beraberlik"ten daha fazlasına ihtiyacı var: Gerçek bir iç muhasebe, samimi bir diyalog ve elbette biraz da ironiye yer var. Yoksa "Bayraklı'da CHP" dizisi, beklenmedik bir finalle sona erebilir.

Ve bu final, hiç kimsenin hoşuna gitmeyecek cinsten.

Ve bu durum, AK Parti'nin Bayraklı'da "ilk defa bu kadar sonuca yakın" olmasının önünü açıyor.

 

Bir yandan CHP, kendi iç sorunlarıyla uğraşıp duruyor; diğer yandan AK Parti, adeta bir “şahin” gibi fırsatı gözlüyor. "Kavgalı evde düğün olmaz" derler ya, işte CHP'nin şu anki hali tam da bu atasözünü yaşatıyor bize.

Ve AK Parti?

Onlar da bu düğünde pasta kesmeye hazırlanıyorlar.

Şimdi, CHP'nin içindeki bu sorunlar, bir yandan trajikomik bir durum yaratırken, diğer yandan AK Parti için "Bayraklı'yı kazanma" umutlarını yeşertiyor. CHP, kendi içindeki anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp, halka gerçek anlamda ulaşmanın yollarını aramak yerine, "Kim nerede hata yaptı?" oyunu oynuyor.

Bu durum, Bayraklı seçmeni için de kafa karıştırıcı olmalı. Bir yanda kendi içinde birleşemeyen bir parti; diğer yanda ise "Biz hazırız" diyen bir rakip. Ve AK Parti, CHP'nin bu iç çekişmelerinden nemalanarak, Bayraklı'da "ilk kez bu kadar sonuca yakın" olmanın keyfini çıkarıyor.

Peki, CHP'nin bu durumdan çıkış yolu var mı?

 Elbette. Ama önce bir ayna bulup, kendilerine uzun uzun bakmaları gerekiyor. Bayraklı seçmeni ise, bu politik diziye kilitlenmiş durumda; son bölümü merakla bekliyor.

Sonuç olarak, Bayraklı'da seçim yarışı, CHP için bir uyanış çağrısı olabilir. AK Parti'nin "ilk defa bu kadar sonuca yakın" olması, rekabetin kızıştığının ve hiçbir şeyin kesin olmadığının bir göstergesi. CHP, kendi iç sorunlarını bir kenara bırakıp, seçmene gerçekten ulaşabilecek bir strateji belirleyebilir mi?

Yoksa AK Parti, bu fırsatı değerlendirip Bayraklı'da zafer mi kazanır?

Hep birlikte göreceğiz...