Dolar 32,4233
%0.01
Euro 34,7911
%-0.03
Altın 2.432,470
%-0.11
Bist-100 10.083,00
%1.69

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Pekdaş: Ucuz siyasetle uğraşacak vaktim yok!

Pekdaş: Ucuz siyasetle uğraşacak vaktim yok!

Konak Belediye Başkanı CHP’li Sema Pekdaş, Radyo Ege Postası’nda Ege Postası Genel Yayın Yönetmeni Mithat Umutoğulları’nın konuğu oldu. Pekdaş, hakkındaki 'Baro seçimlerine müdahil oldu', 'HDP’nin düzenlediği Kobani’ye destek gecesine sponsor oldu' ve 'Baro başkanı olduğu dönemdeki bir dava nedeniyle yargılanıyor' iddiaları karşısında sessizliğini bozdu. Pekdaş, “Benim ucuz siyasetle uğraşacak vaktim yok. Gece 11’de belediyeden çıkıyorum. Sokakta vatandaşlayım. Gün içinde müdürlerle toplantılar yapıyorum. İnsanlar bizden hizmet bekliyor” dedi.

  • Ege Postası
  • 17.12.2014 - 13:32
EGE POSTASI - Konak Belediye Başkanı CHP’li Sema Pekdaş, Radyo Ege Postası’nda Ege Postası Genel Yayın Yönetmeni Mithat Umutoğulları’nın konuğu oldu.

Pekdaş, programda sorulara dobra ve samimi yanıtlar verdi.

ÇALIŞMANIN KEYFİNİ YAŞIYORUM
Yola önemli hedefler koyarak çıktıklarını ifade eden ve geride kalan 8 ayda önemli işler yaptıklarını belirten Pekdaş, “ Ulaşmak istediğimiz, değmek istediğimiz hemşerilerimiz önceliğimiz. Ne kadar çok insanla iletişimde olursak, ne kadar çok insana değersek, başarımızı da öyle ölçüyoruz. Sadece başarı olarak bakmamak lazım. Yerel yönetim olarak, siz hemşerilerinize ne kadar cevap verebiliyorsunuz, ne kadar iç içesiniz, taleplerini nasıl alıyorsunuz, çözümü için süreci nasıl işletiyorsunuz, bütün bunlar önemli. Yeniden yeniden yaratmak olumlu bir şey. Her gün dünya yeniden kuruluyor. Yeni günde neler yaptık, bu önemli. Yerel yönetimler, siz yaptığınızı her gün gösterebilme imkanına sahipsiniz. Bu anlamıyla mutluyum, huzurluyum, çalışmanın keyfini yaşıyorum” dedi.

YENİ HİZMET BİNASINI TAMAMLAYACAĞIZ
Göreve gelir gelmez önüne koyduğu hedeflerden biri olan yeni hizmet binası konusunda açıklamalarda bulunan  Pekdaş, şunları söyledi;

“Biz üç ana merkezde hizmet veriyoruz. Basmane’de karşılıklı iki bina, bir de SGK’nın Konak tesislerinde çalışma mekanlarımız var. Sonuçta belediyelerin görevleri arttı. İnsanlarla belediye arasında uyumun ve iyi bir görüş alış verişinin oluşturulması lazım. Hem bizim çalışanlarımızın hizmetlerinin verimli olmasını sağlamak, hem de bu hizmeti alan hemşerilerimizin belediyeyle ilgili sorunlarını hallederken, belediyeye evi gibi girmesini sağlayabilecek bir hizmet şeklimizin ve binamızın olması gerekir. Hangi binada hangi hizmetin verilmesini hemşerilerimizin bilmesini beklemek yanlış.Neresi olabilir, derli toplu diye epey bir çalıştık. En sonunda bu yerin, bizim Yenişehir Pazar yeri olarak yaptığımız, önünde benzinliğin olduğu bölge. 5 bin metrekare pazar yerinin olduğu yer, önünde de yaklaşık 2 bin küsur metrekare benzinliğin olduğu, toplam 7 bin küsur metrekare alanı olan bir bölge. Konak’ın tam da ortası. Hem tarihsel anlamda önemi var, hem bugün için de Konak’ın hizmet verdiği tüm bölgelere ulaşabilme imkanına sahip. İZBAN’ın Kemer durağına 100 metre mesafeli. Tabii ki belediye oraya gittikten sonra yol geçişlerini sağlamak için birkaç değişikliğin yapılması gerekli olan bir bölge. Gültepe, Yenişehir, Mehtap, Ballıkuyu, Gürçeşme, Alsancak, Kahramanlar’a yakın bir yerde. Hatay, Göztepe, Güzelyalı gibi bölgelere de metro ve İzban aracılığıyla ulaşması olan bir bölge.Biz hizmetlerimizi belli bir yerde toplamak istiyoruz, hem verimli hizmet vermek istiyoruz, hem de gelen hemşerilerimizin belediyede olmasının huzur ve rahatlığını yaşamasını, işlemlerini  rahatça tek elden bitirmesini istiyoruz. Bununla ilgili olarak plan değişikliklerini gerçekleştirdik. İlgili kurumlarla hemşerilerimizle görüşlere başladık. İlk görüşmelerimiz İzmir’deki engelli ve kadın dernekleriyle yaptığımız ortak toplantıda gerçekleşti. Belediyeden neler bekliyorsunuz, belediye hizmet binasında neler olmalı diye sorduk. Çok güzel sonuçlar çıktı. Geçen hafta meslek odaları ve üniversitelerle böyle bir toplantı yaptık. Katılımcı süreci belediye hizmet binasını yaparken de işletmek gibi bir görevimiz vardı. Oradan da çıkan çok olumlu ve iyi öneriler oldu. Önümüzdeki günlerde de bölgede yaşayan insanlarla görüşeceğiz. Bir taraftan komşu olarak gideceğiz oraya. Oradaki kurumlarla, işyerleriyle, oturan hemşerilerimizle de görüşerek, mahallenize yenilik geliyor, belediye geliyor, ne istersiniz ne olmalı diye onlara da soracağız.Katılımcı süreci böyle işleten bir belediye hizmet binasını gerçekleştirmek istiyoruz. Bu binamızın projesini yarışmayla tespit etmek istiyoruz. Arkadaşlarımız yarışma şartnamesi üzerinde çalışıyor. Hem jüri ve hem danışman olması için isimler istedik, onlar tespit ediliyor. Bu toplantılardan çıkan sonuçları da hem jüriye hem de eser sahiplerine iletmek istiyoruz. Konaklılar şöyle bir bina istiyor, talepleri şudur diye iletmek istiyoruz. Bir dizi toplantılara devam ettikten sonra projeyi yarışmayla belirleyeceğiz ve binayı her halde bu dönem tamamlarız.”



BARO’DAKİ DENEYİMLERİ BELEİDYEDE KULLANIYORUM
“Baro başkanlığı mı daha zordu yoksa belediye başkanlığı mı'” sorusuna yanıt veren Pekdaş, “ Avukatlık mesleği çok zor, onurlu bir meslek. Türkiye’de hukuk düzeninin bu kadar tartışılır olması ve yargının yap boza çevrilmiş olması karşısında bir hukukçunun sorumluluğu çok fazla. Türkiye gerçek bir hukuk devleti ve demokrasi olamadı. Ama o idealdi. Anayasamıza yazdık. Onu gerçekleştirmek için çalışmak durumundaydık. Hukuk devleti için en çok çaba göstermesi gereken meslek mensupları da avukatlar. Dolayısıyla biz Türkiye’deki hem yargıda baş gösteren sıkıntılara hem hukuka aykırı yargılamalara, hem yasa değişikliklerine, hem getirilen bir takım uygulamalara yönelik olarak da hep tavır koyduk. Biz 24 Ekim 2010’da seçilerek göreve geldik. İlk HSYK seçimi de 17 Ekim 2010’da oldu.Bir hafta önce seçilmiş ilk HSYK, bir hafta sonra da biz göreve başladık. Dolayısıyla seçimle gelen HSYK ile HSYK ile çalışan ilk baro yönetimi olduk. O uygulamalara karşı tavırlar gösterdik. Türkiye yargıya yönelik güvensizlikler yaşıyor. Hukuk güvenliği ortadan kalktı. Hukukçuların hukuk devletini gerçekleştirmek için mücadele veren insanların görevleri çok ağır.  Bu anlamıyla sürekli takipte olmamız ve tarihe not düşecek açıklamalar yapmak durumundaydınız. Bu anlamda baro başkanlığı  çok sorumluluk isteyen, tarihe karşı sorumluluğu olan bir makam, görev. Ve onu iki dönem icra etmekten büyük onur duyuyorum. Öte yandan ilçe belediyesine gelirsek, siz insanlara dokunuyorsunuz. Onların yurttaş olarak, hemşehri olarak çözüm süreçlerine katkı koymalarının nasıl mümkün olacağını gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Çocuklarla kadınlarla iş yapıyoruz. Yeni insanın yetişmesi için etkileriniz oluyor. Bunlar da başka türlü heyecan verici şeyler. Bölgemizin yatırımlarına, imar durumlarına, park, yollar ve insana ilişkin olarak karar sürecinde olmanın onuru fazla. Şu görev şu görevden çok zordur demenin çok da mümkün olamayacağını düşünüyorum. Hepsi kendi içinde hem zorlukları hem keyifleri yaşatıyor. Ama benim baro başkanlığında biriktirdiklerimin, yaşadıklarımın, deneyimlerimin, şimdi belediye başkanlığı yaparken sağladığı katkıların çok büyük olduğunu fark ediyorum. Hem müdürlüklerimizin işleyişi açısından bir sistem getirmede, hem hemşerilerimizle ilişkide.Kamu kurumlarının asıl görevidir insan haklarını gerçekleştirmek. Bugün Türkiye’de bir hukuk devleti problemi varsa, insan hakları sorunu varsa, bunun tamamı kamu kurumlarının uygulamalarından iş ve işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu hemen kolay karşılanabilir, giderilebilir bir husus da değil. Biz kamu kurumu olarak belediyemizde tüm iş, işlemlerimizde, insan haklarını gerçekleştirmek zorundayız. Bu bizim görevimiz. Bu bakımdan farklı bir bakış gerçekleştirmek istiyorum. Memurlarımızla, işçilerimizle ilişkilerimizde insan haklarını önceliyen bir sistemi getirmek, hem de bizim çalışanlarımızın bunu içselleştirerek tüm davranışlarında bunu gerçekleştirmeleri için. Öte taraftan sosyal, katılımcı belediyeciliği de gerçekleştirmek zorundayız.



BARO SEÇİMLERİ BELDEN AŞAĞI VURAN TARTIŞMALARLA GEÇTİ
Geçtiğimiz aylarda yapılan ve Aydın Özcan’ın başkan seçildiği Baro seçimlerine müdahalesi olduğu yönünde iddialar olduğunun hatırlatılması üzerine Pekdaş, şunları söyledi;
“Ben 30 yıla yakın bu şehirde avukatlık yaptım. Arkadaşlarım var. Sohbet ediyorum. Sohbetlerle seçim sürecindeki tavır almayı açıklamak lazım. Bir şey söylenirse somut söylenmek zorunda. Havaya laf atarım, attığım bu laf ne yansırsa yansır diye sorumsuzca konuşmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Hele hukukçular konuşuyorsa belgeyle delille konuşmak zorundadır. Müdahil oluyorlar, boş, soyut, ayakları yere basmayan bir laf. Müdahil olmanın nasıl olduğunu ben bilirim. Gerçekleştirmek istesem, gerçekleştirecek güce sahibim. Bu benim için bir tercih meselesidir. Ben artık belediye başkanıyım. Böyle bir tercihim de olmadı. Seçimin bu tarz yapılması, gerçekten hukuka zarar verir. Hukuka zarar veren o kadar çok uygulama var ki, biz hukuk devletinin gerçekleşmesi için sigorta olan, sorumlu noktada olan avukatlar daha basiretli harete etmek zorundayız. Sadece seçimi kazanmak için yapılan çalışmaları, sonucunun hukuka zarar verdiğini düşünmek zorundayız. Maalesef İzmir Barosu seçimleri belden aşağı vuran tartışmalarla geçmiştir. Bu anlamıyla bir hukuk kurumu sorumluluğunda gerçekleşmek yerine, ülkede pek çok hukuk sorunu varken, avukatların hamaset çerçevesinde seçime götürülmesi, seçimin bu hamasetler üzerine yapılması gerçekten düşündürücü ve üzücü. Yargı paketlerinin gündemde olduğu, Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin artırılması, kanun değişikliklerinin gündeme gelmesi, makul şüphenin tutuklama için yeterli olduğu dönemlerden geçiyoruz. Hukuk katliamlar yapılıyor. Ucuz polemikler, ucuz hamasetler üzerinden tartışma yapmak, tarihe not düşmek anlamında yeterli ve geçerli değildir. Tarih bunları not ediyor. Sorumluluklarımız var. Türkiye’de avukatlığı bitirerek de yargıyı bitirmek istiyorlar. Bu kadar çok hukuk fakültesinin açılması, hukuk felsefesinden anlayan, felsefesiyle birlikte hukukçu olarak insanları yetiştirmek niteliğinden yüksek hukuk fakülteleriyle neredeyse barolarımızın avukat sayıları çok kısa sürede ikiye, üçe, dörde katlandı. Yenilenme oldu. Elbette insanların yüksek öğrenim alması gerekir. Yüksek öğrenimde okumakla, meslek sahibi olmak ayrıdır. Hele hele hukukçu olmak, hukuk muhakemesine sahip olmak, hukuk felsefesini bilmek başka ve önemli hususlardır. Maalesef biz Türkiye’de hukuku ayaklar altına alma gayretine barolar üzerinden destek vermek yerine nitelikli hukuki tartışmaların yapıldığı, evrensel hukukun hatırlatıldığı, Türkiye’nin yargı birikimini oluşturduklarını, üstüne tuğlalar koyarak tartışmayı hedef koymamız gerekirdi. Bunların yapılmamış olması üzücü. Artık bizim sorumluluklarımız çok daha ağır. Türkiye’nin hukuk devleti ve demokrasiyle olan sorunu konusunda hukukçuların daha sorumlu konuşması ve hareket etmesi gerekir”

EN İYİ CEVABI VATANDAŞ SEÇİMDE  VERDİ
 Yerel seçim sürecinde “Atatürk ve bayrak düşmanı mı olarak gösterildiniz” sorusuna yanıt veren Pekdaş, “ En iyi cevabı bence seçimde hemşerilerimiz verdi. Yalana iftiraya prim vermediklerini gösterdiler. Hukuğun evrensel değerleri başka bir şeydir. Günlük siyaset idari pratikler ayrı şeylerdir. Bunların birbirinden farklı olduğu apaçık belli. Evrensel  hukuk prensipleri çerçevesinde söylenenler, yapılanların, siyasete malzeme, hem de ucuz malzeme yapılmasının mümkün olmadığını, hemşerilerimiz seçimlerdeki iradeleriyle ortaya koydular. Ben Konak’ta hemşerilerime teşekkür ediyorum.Benim yaşamım düşüncelerim ortada. İnsanların içinde yaşıyoruz. Bir algı yaratarak ki Türkiye’de son yıllarda AKP hükümetiyle birlikte algılar üzerinden toplumu yönetme politikası geçerli oldu. Baktılar algılar yaratarak biz insanları yönetebiliyoruz buna devam. Her yerde hamaset yaparak algıyla siyaset yapamazsınız. İzmir’de hiç yapamazsınız. Dayatmalara, manipülasyona vatandaş hayır dedi. Konak belediyesinin yaptıkları bellidir” ifadelerini kullandı.



UCUZ SİYASETLE UĞRAŞACAK VAKTİM YOK
Konak Belediyesi’ne ait Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi'nde HDP’nin Kobani’ye destek organizasyonu düzenlemesi nedeniyle hedef tahtasına konulan Pekdaş,  “Konak belediyesinin salonlarını kiralayabilirsiniz.Etkinlik yapabilirsiniz. Hafızlarda, imamlarda, CHP’de,MHP’de, AKP’de yapıyor. Biz belediye olarak şehirdeki tüm hemşerilerimizin sorunlarını çözen eşit mesafede olan, belediye imkanlarından yararlanmalarını sağlamalıyız. Herkes için belediye olmak zorundayız. Size kiralıyorum size kiralamıyorum deme noktasında değilim. Bende karışmıyorum zaten. 2 bini üzerinde çalışan gündüz nüfusu 1,5 milyon civarında olan bir yerde belediyenin 30 müdürlüğü var, 500 memuru var onların hepsinin işini benim denetliyor ve yapıyor olmamı düşünüyorsa bana verdikleri insan üstü güç nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum. Benim ucuz siyasetle uğraşacak vaktim yok. Gece 11’de belediyeden çıkıyorum. Sokakta vatandaşlayım. Müdürlerle toplantılar yapıyorum. İnsanlar bizden hizmet bekliyor” dedi.



YARGILANMAYI BEKLİYOR OLMANIN ONURUNU YAŞIYORUM
Hakkında avukatlık yaptığı yıllarda zimmet suçunu işlediği iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığına dair çıkan haberlere de değinen Pekdaş, “  açıldı. Benim müvekkilimle olan problemim…Benim vekalet ücreti alacaklarımdan dolayı kaynaklanıyordu. Şikayet ettim Baro başkanıyken o dosyayı kapattırmadım yargı karar versin diye. Yargıya gitmeyi tercih ettim. Avukatlarla ilgili iddialarda adalet bakanlığının izniyle açılıyor. Savcının takdirinde değil. Bakanlığın izniyle açılır. Baro başkanıyken gündeme geldi dosyayı açık bıraktırdım, barodaki disiplin dosyasını da açık bıraktırdım. Yargılanacağım gerçek ortaya çıkacak diye. Hiç sıkıntım  yok. O dosyalar benim baro başkanıyken gündeme geldi. Benim konumun nedeniyle yeninde gündeme geliyor. Belgeler elimde. Yargılanmayı bekliyor olmanın
onurunu yaşıyorum. Yargılanıp cevabı vereceğim” dedi.

KONAK TÜNELLERİNDE BİRÇOK HUKUKSUZLUK VAR
Konak Tünelleri ve Damlacık’ta yaşananlarla ilgili de konuşan Pekdaş, “ Damlacık sorunu göreve geldiğimde başlamıştı. Baro başkanlığım döneminden biliyordum. İyi bir çevre komisyonumuz vardı baroda. Soruşturduk planları, ortada  plan yoktu. O dönemden bildiğim bir konu. Konak tünelleri inşaatı da başlamıştı. Başkan seçildikten sonra Damlacık’a gittim. Evler yıkılıyordu. Planlarda inşaat başladıktan sonra Çevre Bakanlığı tarafından işlendi. Şehrin anayasası olan planlar kentin yerel yönetimlerin asli görevidir. Vatandaşla birlikte katılımcılıkla planların yapılması lazımdı ancak Ankara’dan bizim görüşlerimiz alınmadan plan yapılıyor. ‘Ben tünel yapıyorum’ deniliyor, plan inşaat başladıktan sonra işleniyor. Güzergahı belli. Yeraltında yapıyorsunuz. Üstünde bir sınır yapmışlar. Aynı zamanda kamulaştırma sınırı. Üstte ne oluyor. Kamulaştırdığınız yerine ne olacağını plana yazmanız gerek. Ne oluyor, boş mu kalıyor, yeşil alan mı oluyor. Hukuka aykırı bir işlem yapıldı. AKP 35 proje açıkladı. Bu tünel o projeler arasında yok. Mürsel Paşa Bulvarı ile Mustafa Kemal Sahil Bulvarı birleştiriliyordu.  O kadar ezberden yazmışlar… Mürsel Paşa Bulvarı ile Mustafa Kemal Sahil Bulvarı arasında şehrin altından bir tünel geçirmek mümkün değil. Yer altında tesisler vardı ama bir tünel yapacaklardı. Oraya olmadı. Ceket olmadı pantolon verelim dediler. Yeşildere Caddesi ile Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nı birleştirme yoluna gittiler. 35 projede de yok.İzmirliye yalan söylediler. Yine kandırdılar. ‘Bu yol 1983’te ihale edilmiştir o firmaya ihale yapmadan veriyoruz’ dediler. Bağlantı yolu olarak önceden planlanmıştı…ÇED raporu almadılar.Deprem kuşağındayız. İzmir yer altı sularının bol olduğu şehir. Yer altında su var mı, üstünün depremle ilgisi nedir. Hepsinin bilinmesi gerek. ÇED raporunu sorduk. ÇED yönetmeliğinden önce planlandığı için ÇED’ten muaf olduğunu söylediler. Böyle bir akıl tutulması olabilir mi…ÇED alınmadan yapılması doğru değil diye dava açtık. Tarihi binaların tescilini düşürdüler. İnsanları evlerinden çıkarttılar. İzmir’in önemli bir tarihi zenginliğini yok ediyorlar. Hoyratça bu zenginliği yok ediyorlar Şehrin merkezine tünelle girmesini istiyorlar oysa şehrin merkezinden lastik teker izini ulaştırmanız lazım. Tünelde birikecek karbonmonoksiti düşünün. Kaç tane hukuksuzluk var” ifadelerini kullandı.

SİYASİ BAŞKAN YARDIMCISI DİYE BİR DURUM YOK
Siyasi başkan yardımcısı atamamasının, CHP meclis grubu içindeki parçalı yapıdan dolayı kaynaklandığı yönündeki iddialara da yanıt veren Pekdaş, “ Parçalı bir yapı yok. Farklı kanatlar olabilir demokrasinin zenginliği..Konuları tartışabilmemiz çok iyi. Başkanın dediği olur olayını  kabul etmem. Tartışma konularının çoğunu ben açıyorum. Uslu meclisler uslu gruplar değildir. Siyasi başkan yardımcısı diye bir şey yok kanunda meclisten başkan yardımcılığı deniliyor. Başkan yardımcılığı yapabilecek, müdürlük yapabilecek  düzeyde 657’ye tabi teknik personel iyi yetişmiş personel bulamadığınız yerde meclisinizden açığı kapatmak zorundasınız. İzmir’de yetişmiş iyi teknokratlar var ki biz yürütme görevimizi yürütmeyle yapıyoruz. Meclis denetleme organıdır. Yürütme çalışanlardır. Yürütmenin başında başkan vardır. Meclis yasama faaliyetini denetleme faaliyetini yerine getirecektir. Meclisin aldığı kararları yürütme yerine getirecek. Biz bu bağlantıyı kurmak istiyoruz. Yasa siyasi başkan yardımcılı demez. Mecliste farklı siyasi gruplar var. Diğer partilerin temsil hakkı yok mu. Yürütmeyle yasamayla arasında sınırı çekmek lazım. Bence yanlış bir tartışma" dedi.
 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.