Dolar 41,7166
%0.05
Euro 48,3743
%-0.31
Altın 5.333,960
%-1.54
Bist-100 10.727,00
%-0.27

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Kavuncu’dan, Meclis’te Öcalan sloganı atılmasını tepki

Kavuncu’dan, Meclis’te Öcalan sloganı atılmasını tepki

İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, DEM Parti Grup Toplantısı sırasında terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan lehine slogan atılmasına çok sert tepki gösterdi. Kavuncu, “Bu durum, kutsal Meclis çatısı altında hiç kimsenin tahammül edemediği, görmeyi arzu etmediği, istemediği bir olaydır” dedi.

  • Ege Postası
  • 09.10.2025 - 15:32

İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, TBMM’de gündeme dair basın toplantısı düzenledi.

DEM Parti TBMM Grup Toplantısı’nda terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan lehine slogan atılmasına tepki gösteren Kavuncu, “Burası Meclis, bu kabul edilemez. Bu durum, kutsal Meclis çatısı altında hiç kimsenin tahammül edemediği, görmeyi arzu etmediği, istemediği bir olaydır. Buna en şiddetli şekilde tepki gösterdik. Hem Meclis Genel Kurulu’nda hem dün Genel Başkanımız grup toplantısında bu tepkiyi en yüksek tondan haykırdık ve muhataplarına da ilettik. Bunu söylediğimizde de inanılmaz bir tepkiyle karşılaştık. Bu hadiselere ve olaylara nasıl yaklaşıldığının, nasıl bölücü bir zihinde ve akılla konuyu ele aldıklarının çok net göstergesi. Biz, ‘Bir terör örgütü lideriyle ilgili Meclis çatısı altında onun lehine bağıramazsınız, onun lehine tezahürat yapamazsınız. Bu bir kanaat önderi değil, bir terör örgütü lideridir’ dedik ve bunun üzerine bize ‘Siz Kürtlerle ilgili söz söyleme hakkına sahip değilsiniz.’ denildi. Böyle bir zihin, böyle bir anlayış olabilir mi? Problemin, sıkıntının, ayrımcılığın, bölücülüğün başladığı nokta burası. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşayan her vatandaş bizim vatandaşımızdır. Biz onun etnik kimliğine, mezhebine, soyuna sopuna bakarak mı konuşacağız? Veya bir takım siyasi partiler belli kimlikleri temsil ederek mi siyaset yapacak? Böyle bir anlayış, böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bunu da şiddetle reddediyoruz, asla kabul etmiyoruz” dedi. 

“Terör örgütü liderini, Kürtlerin temsilcisi olarak gösterme çabası var”

Abdullah Öcalan’ın kanaat önderi değil terör örgütü elebaşı olduğunu vurgulayan Kavuncu, “Bunu bu millete barış elçisi diye dayatmaya kalkmayın. Ve bütün Kürtleri temsil ediyormuş gibi bir tavır içerisine girmeniz, ülkemizde onarılmaz sıkıntılara yol açacaktır. Yıllardır bu konuda hem kamuoyu hem bütün siyasi partiler hem ilgili bütün taraflar özenle, itinayla, dikkatle yaklaştı. Terörle ve terör örgütü lideriyle konuyu hep ayırdılar. Ama bugün gelinen noktada, bir terör örgütü liderini Kürtlerin sanki tek temsilcisiymiş gibi gösterme çabası ve anlayışı var. Bunu reddediyoruz ve bunun çok tehlikeli bir süreç olduğunu bir kez daha buradan sizler aracılığıyla uyarıyoruz ve haykırıyoruz.” ifadelerini kullandı. 

“Milleti aptal yerine koymayın”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, komisyonun İmralı’ya gitmesine dair önerisine değinen Kavuncu, “Ya arkadaş, zaten her şeyi söylüyor, her türlü mesaj veriliyor. Komisyonun oraya gitmesi, onun dinlenmesi maksadıyla, amacıyla falan değil. Milleti aptal yerine koymayın. O komisyonun oraya gönderilme sebebini hepimiz çok net olarak biliyoruz. Bu arzunun neden kaynaklandığını da çok net olarak biliyoruz. Yoksa sayfa sayfa açıklamalar yayınlanıyor, gidip görüşenler döndüklerinde söylediği her şeyi kamuoyuyla paylaşıyor. Ama komisyonun oraya gitmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşturulmuş bir komisyonun oraya gidip bir ziyarette bulunmasının anlamı, ifade ettiği maksat bambaşkadır. Bunu bu millete anlatamazsınız. Mehmet Uçum’un yaptığı açıklamalar da bize göre samimiyetten uzak, aslında gerçek maksadı kapatan, gizleyen açıklamalardır” şeklinde konuştu. 

“Umut hakkının en önemli şartlarından olan pişmanlığı gördük mü?”

Terör örgütü elebaşı Öcalan’a umut hakkı verilmesiyle ilgili tartışmalara değinen Kavuncu, “Umut hakkından bahsediliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bir başvuru yapılmıştı. O zaman ‘Adil bir yargılama tanımlanabilmesi için umut hakkıyla ilgili yasaların, kanunların tam olarak teşekkül etmesi lazım.’ dendi. İngiltere’deki ‘Vinter’ davası üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündemine girmişti ve bir “umut hakkı” kavramı doğmuştu. Daha sonra bu kavram ortaya çıktıktan sonra İngiltere kendi yasalarında bir değişiklik yaptı ve ‘Biz kamu görevlilerine yönelik yapılmış olan saldırıları ve cinayetleri umut hakkı kapsamının dışında tutuyoruz. İdeolojik gerekçelerle yapılmış saldırı ve cinayetleri de umut hakkı kapsamının dışında tutuyoruz.’ dendi. Zira umut hakkının en önemli şartlarından biri pişmanlıktır. Yaptığından pişman olma ve bununla ilgili de bir ikna çabasının ortada olması gerekir. Biz bunu gördük mü? Görmedik. Aksine, Cumhuriyet’e saldıran, Cumhuriyet’in tapusu olan Lozan’a dil uzatan, Cumhuriyet’in kurucusuna ve kurucu iradesine “soykırımcı” diyen bir dili, adeta yaptıklarıyla da övünen, gurur duyan bir yaklaşımı gördük. Umut hakkının şartlarından biri olan pişmanlıkla ilgili zerre bir duygu, his, emare oldu mu? Olmadı” dedi.

“Tek bir milletvekili ayağa kalkıp bu ifadelere itiraz etmedi”

Tüm yaşanan bu süreçlerin Türkiye’yi içinden çıkılmaz, geri dönüşü olmayan bir yola sokacağını savunan Kavuncu, “Daha önce de ifade ettik: Bir iktidar değişikliğinde ekonomi, hukuk, eğitim gibi birçok konuda geri dönüş sağlanabilir. Ama Cumhuriyetimizin yarattığı ortak kimliği, bu ülkede bizi bir ve beraber tutan ortak vatandaşlık kavramını zedeleyecek, tahrip edecek, milleti birbirinden ayıracak, bölecek her türlü adım; geri dönüşü olmayan ve tahmin edilemeyen yaralara yol açacaktır. Bir kez daha sizler aracılığıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında arsızca yapılan ve terör örgütü liderinin adını anan; bu ruhu, bu siyasi partiyi ve bu davranışı bir kez daha protesto ediyoruz, kınıyoruz, kabul edilemez buluyoruz. Yetkilileri bu konuda gerekli adımları atmaya, yapmaları gerekeni yapmaya çağırıyoruz. 2023 seçimlerinde bu hadise gerçekleşmiş olsaydı bir tahmin edin ne olurdu? Bütün bunların çok ateşli bir şekilde propagandası yapılır, gerekli her türlü yasal müdahale ve yargı eliyle müdahale edilirdi. Ama şimdi adeta bir sessizlik var. En acı olan da nedir biliyor musunuz? Bir sessizlik var. Tek bir milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ayağa kalkıp ‘Ya bu olmaz, bu kabul edilemez. Bir terör örgütü liderinin adını siz bu kutsal Meclis çatısı altında zikredemezsiniz, onun lehine propaganda yapamazsınız.’ demedi, diyemedi. Bu çok tehlikeli bir sessizliktir. Bu başka bir duyarsızlık, başka bir şuursuzluktur. Bu kabul edilemez. Bir kez daha bununla alakalı hem öfkemizi hem üzüntümüzü sizler aracılığıyla paylaşmış olalım.” ifadesini kullandı. 

“Alıkonulan milletvekillerimizle dayanışma içindeyiz”

İsrail’in üç milletvekilini alıkoymasıyla ilgili konuşan Kavuncu, “Bütün siyasi partiler bu konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler, konuştular ve konuyu protesto ettiler. Bununla ilgili kendileriyle de dayanışma içinde olduğumuzu buradan beyan etmek istiyorum. Bütün bunlar olurken biz şunu da ifade ettik: Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçen yasama döneminde hatırladığım kadarıyla dört kere toplandı. Bugün yeni yasama yılının ikinci haftasındayız ve yine toplandık. Beşinci kez İsrail’i kınıyoruz. Fakat bütün bu kınamalara, ortak bildirilere rağmen değişen bir şey oluyor mu? Hiçbir şey değişmedi. 65 bin insan hayatını kaybetti; bunların yüzde 60’ı çocuk ve kadın. Bu haftanın başında da üç milletvekili İsrail tarafından alıkonuldu. Çok çaba gösterildi, bütün dünya çaba gösterdi ama engel olamadı. Güçlü olmanız lazım. Ekonominizin, adaletinizin her alanda güçlü ve sözü geçen bir ülke olmanız lazım. Hiçbir ülke İsrail’e, dolayısıyla Amerika’ya bu konuda sözünü geçiremedi” şeklinde konuştu. 

“Amerika ne der, durumundayız”

Tüm bunlar yaşanırken AK Parti milletvekillerinin “Dünya liderimiz” diyerek Genel Başkanları Recep Tayyip Erdoğan’ı övmelerini ‘anlaşılabilirliği son derece düşük, son derece tutarsız ve ironik bir yaklaşım’ olarak değerlendiren Kavuncu, “Üç milletvekili İsrail tarafından alıkonulmuş, siz kendi genel başkanınızla ilgili dünya lideri sıfatıyla kürsüde konuşma yapıyorsunuz. O an bunun zikredileceği an değildir. Dünya lideri sıfatı ne zaman hak edilir biliyor musunuz? Sizin milletvekillerinize İsrail ‘Aman dokunmayalım, Türkiye ne der, Türkiye ile sıkıntı yaşamayalım.’ diye çekindiği, korktuğu, ürktüğü zaman belki zikredebilirsiniz. Bırakın onu demeyi; İsrail’le ilgili bir cümle kurulacağı zaman arkasında Amerika olduğu için ‘Acaba Amerika ne der?’ ya da Doğu Türkistan’la ilgili bir cümle kurulacağı zaman ‘Acaba Çin ne der?’ durumundayız.” ifadelerini kullandı. 

“Dünya lideri o Boeingleri almaz”

Boeing alımına ilişkin de konuşan Kavuncu, “Boeing, Birleşmiş Milletler’de oluşturulmuş bir komisyon tarafından, İsrail’deki soykırıma dahil olan İsrail Hava Kuvvetleri’nin kullanmış olduğu teknolojide ortak çalışma yapmış bir firma olarak ilan edildi. Dünya lideri ne yapar biliyor musunuz? O Boeing’leri almaz. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın karşısında oturup da Boeing pazarlığı yapmaz. Böyle bir konunun konuşulduğu günde de siz bu ifadeleri kullanamazsınız. Ekonominiz güçlü olması lazım. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir yerde, siz “dünya lideri” diyemezsiniz. Gençlerin ülkeyi terk etmek için büyükelçilik ve konsolosluk kapılarında sıralar oluşturduğu bir yerde, siz bunu kullanamazsınız. Bir dünya liderinin ülkesinde bunlar görünmez, yaşanmaz, bunlarla karşı karşıya gelinmez. Uzun uzun bu konuya değinmeyeceğim ama tekrar söylüyorum: Üç tane milletvekilimizin acilen serbest bırakılması, bununla alakalı da her türlü girişimin yapılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, dolayısıyla millet iradesine direkt yapılmış olan bu İsrail müdahalesinin kabul edilemez olduğunu buradan ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

“Türkiye dünyaya çete ihraç ediyor”

Avukat Serdar Öktem’in öldürülmesine dair Kavuncu, “İstanbul’un göbeğinde bir suikast düzenlendi. İstanbul’u bilenler bilir; doğrudan Zincirlikuyu’dan köprü yoluna bağlanan bir yol ve burada genelde sürekli polis bulunur; yani güvenli olduğu, yoğun olduğu bir noktadır. Burada bir saldırı düzenleniyor: araç taranıyor ve saldırganlar yollarına devam ediyorlar. Yakalanan saldırganların hemen hemen tamamı genç; ikisi de 18 yaşının altında. Biz, geçtiğimiz yıl eylül ayında bir önerge vermiştik; bugünlerde bu konu tekrar gündeme geldi. Demiştik ki: Gürcistan Türkiye’nin adeta bir Meksikası haline gelmiş durumda; bütün suç örgütleri bu coğrafyada üstleniyor. Bakıyorsunuz, çete ve mafya savaşları İspanya’ya, İtalya’ya adeta bütün Avrupa’ya sıçramış durumda. Türkiye dünyaya neredeyse çete ihraç eden bir ülke haline getirilmişse, biz bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütün siyasi partilerle birlikte konuşmak zorundayız. Türkiye gençlerini, ‘ev genci’ modeliyle sahipsiz bırakıyorsa ve bunlar çetelerin, uyuşturucu tüccarlarının ağına düşüyorsa, bunu konuşmak zorundayız. Bu bir “beka” problemidir. Bu bizim geleceğimizi ilgilendiren çok önemli bir konudur. Bu konunun üstüne gidilmezse, bu konu çözülmezse Mattia Ahmet Minguzziler olur, Hakan Çakırlar olur ve maalesef birçok evin içine düşen ateş yarın bizim evimize sıçrayabilir. Sokak ortasında 14–15 yaşlarında çocukların çete savaşlarına kurban gittiği bir güney Amerika ülkesi haline neredeyse geliyoruz. Dediğim gibi, geleceğimizi yakından ilgilendiren bir problem olma yolunda çok ciddi bir sıkıntıdır” dedi.

“Evliya Çelebi’nin sözü ‘Bursa kuraklıktır’ noktasına geldi”

Son günlerde yaşanan kuraklık meselesine de değinen Kavunu, “Bir susuzluk sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Bursa’da resmi verilere göre, barajların doluluk oranı yüzde 0,54’ün altına inmiş durumda. Evliya Çelebi’nin ‘Bursa sudan ibarettir’ sözü ‘Bursa susuzluktan ibarettir’, ‘Bursa kuraklıktır’ noktasına geldi. İklim değişikliği ile ilgili bu gerçeği her gün görüyoruz ve bu gerçekle yüz yüze kalıyoruz. Geçtiğimiz yaz ayında Uşak’ta, 250.000 nüfuslu bir şehirde, yaklaşık 16-22 saat ciddi su kesintileri yaşandı. İklim değişiyor ve bu da beraberinde kuraklığı getiriyor. Yoğun ve kontrolsüz madencilik yapılıyor. Geçtiğimiz yasama yılında da bütün itirazlarımıza rağmen bir kanun çıktı; bu kontrolsüz ve yoğun madencilik yeraltı sularına ve doğal su kaynaklarımıza ciddi şekilde zarar veriyor. Şu anda Türkiye’nin birçok kentinde, iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği su problemi ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

“Kokarca konusunu gündeme alacağız”

Karadeniz’de yaşanan kokarca sorununa dair Kavuncu, “Sakarya’dan Trabzon’a kadar bütün bir Karadeniz hattı adeta kokarca istilası ile karşı karşıya kalmış durumda. Çiftçimiz perişan durumda. Bunu önümüzdeki hafta, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Yavuz Aydın’ın yaptığı çok ciddi çalışma ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine getirmek istiyoruz. Dediğim gibi mücadele yetersiz; çünkü biz bu kokarca konusunu geçtiğimiz dönemde konuştuk, engellenemiyor. Daha önce şap hastalığıyla ilgili birçok sıkıntıyı konuşuyorduk; geçen sene konuşulmuş bir kokarca konusu hala bugün artarak neredeyse iki katına çıkmış şekilde, Sakarya’dan Trabzon’a kadar olan hatta daha yoğun bir şekilde görülüyor olması kabul edilemez. Yetersizlik nerededir, çaresizlik nerededir, kim gerekeni yapmamıştır? Bununla ilgili bütün gerçeklerin konuşulması amacıyla önümüzdeki hafta bu konuyu TBMM’nin gündemine taşıyıp, bölgedeki özellikle çiftçilerimizin bu konuda yaşadığı mağduriyeti bütün yönleriyle konuşmak, araştırmak ve tartışmak istiyoruz” diye ekledi. 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.