Dolar 32,4737
%0.29
Euro 34,6852
%0.28
Altın 2.395,320
%0.63
Bist-100 10.046,00
%-0.37

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Kedi tedirginliği

Güzel bir sonbahar akşamıydı. Gün batımı yaklaşıyordu. Gökyüzü, turuncu ve mavi renklerin sarmaş dolaş olduğu muhteşem bir tablo gibiydi.

Elliye yakın araçtan oluşan seçim konvoyumuz küçük ve sevimli bir tepenin sırtındaki gecekondu mahallesi Güzeltepe’de konuşmalarının yapılacağı kahvenin önündeki geniş toprak yolda durmuştu.
Saatlerdir burada bekleyenlerin alkış tufanıyla araçlarından inen mağrur bakışlı politikacıların ellerini sıkmak için birbirini ezercesine koşuşan kalabalığın arasında, korkudan el ele tutuşmuş beş-altı yaşlarında iki çocuk gözüme ilişmişti. 

Ayakaltında ezilecekler korkusuyla koşarak ellerinden tutup bir kenarına çektim. Biri kız biri oğlandı. Birbirlerine sokuluşlarından kardeş olduklarını anlamıştım.

Önlerinde çömelip yüzlerine baktım... İkisinin de gözlerinin rengi zümrüt yeşiliydi. Belki de dünyanın en güzel çocuk gözleriydi. Bütün çocukların gözleri böyle güzeldir nedense. 

Toz toprak içindeki altın sarısı saçlarını temizleyip okşarken yalınayak olduklarını gördüm. Önce gözlerime inanamadım. Bir gerçekle karşı karşıyaydım. Yüreğime ateşten bir kor düşmüştü sanki.

Bütün bedenim titriyordu. Yıkılmıştım birdenbire… Göz pınarlarımdan dökülen yaşlar, altüst olan duygularımın sessiz çığlıkları gibiydi. 
Gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum… Kedi tedirginliğine benzeyen ürkek bakışları, bir köşede unutulup gitmişliğin, yoksulluğun yürek yakan hüzünlü türküsüydü sanki… İkisine birden sarılıp öptüm... Öptüm… Bir yandan da çıldırmamak için tanrıya yalvarıyordum.