Dolar 32,4375
%-0.15
Euro 34,7411
%-0.66
Altın 2.441,870
%0.23
Bist-100 9.916,00
%2.05

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Mülteci Meclisi Başkanı Hüsünbeyi açıkladı: Mültecilerle ilgili doğru bilinen yanlışlar

Mülteci Meclisi Başkanı Hüsünbeyi açıkladı: Mültecilerle ilgili doğru bilinen yanlışlar

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın kentteki yabancı uyruklu vatandaşlara 10 kat daha fazla zamla su ve katı atık hizmet verme kararını açıklamasının ardından mülteci polemiği bir kez daha gündeme geldi. Mültecilerin ülkede barınmasına ilişkin ülke iki keskin kutba ayrılırken Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi Başkanı Mete Hüsünbeyi, mültecilerin uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınmış haklarına dikkat çekerken ülkemizdeki mültecilere ilişkin doğru bilinen yanlışları da açıkladı.

  • Ege Postası
  • 31.07.2021 - 15:03

TENZİLE AŞCI/EGE POSTASI- Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye’de patlak veren ve uzun yıllardır devam eden mülteci polemiği, son günlerde bazı yöneticilerin açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın kentteki yabancı uyruklu vatandaşlara 10 kat daha fazla zamla su ve katı atık hizmet verme kararını açıklamasının ardından ülke mülteciler konusunda adeta iki kutba ayrıldı.

Özcan’ın sözleri sorulan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ise “Bir biçimde hayatın içindeler ve beraber yaşıyoruz. Dolayısıyla bunu herkesin hazmetmesi ve bununla devam etmeyi öğrenmemiz lazım” sözleri tartışmaları daha da alevlendirmişti. Başkan Soyer, konuya ilişkin daha sonra yaptığı açıklamada, açık sınır politikasıyla mülteciler konusunda yanlış politika izlenildiği mesajını vermişti.

Öte yandan; CHP Genel Başkanı Kemal Kııçdaroğlu, CHP’nin iktidara gelmesi durumunda iki yıl içerisinde mültecilerin ülkelerine gönderileceklerini söylemiş, buna karşılık AK Partili yöneticiler ise; Suriyeli mültecilerin Türkiye ekonomisi açısından büyük öneme sahip olduğunu ifade etmişlerdi.

Mülteci polemiğine ilişkin Egepostası’na konuşan Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi Başkanı Mete Hüsünbeyi, mültecilerin uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınmış haklarına dikkat çekerken ülkemizdeki mültecilere ilişkin doğru bilinen yanlışları da açıkladı.

“BU AÇIKLAMALAR NEFRET SUÇU İÇERİYOR”

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın söylemlerinin mültecileri ötekileştiren söylemler olduğunun altını çizen Hüsünbeyi, “Ben CHP’nin davetlisi olarak Suriyeliler Konferansına katılmıştım. Orada ağırlıklı olarak ortaya çıkan düşünce, yerel yönetimlerin mültecilere yönelik daha etkili entegrasyon çalışmaları yapması yönünde oldu. Bu anlamıyla özellikle büyükşehir belediyelerinde göç birimleri oluşturulmaya başladı. Bu doğrultuda bizce hala yetersiz olsa da eskiye göre daha etkili çalışmalar yapmaya başladılar. Zira uzun süredir biraradaysak yok sayma yerine bu gerçeklikle birlikte davranmak durumundayız. İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlarının söylemlerini  sorumluluk içeren olumlu söylemler olduğunu görüyoruz. Kentimizdeki mültecileri dışlamak, onları gettolaşmaya yöneltmek anlamına gelir. Bu durumun ağır sonuçlarını dünyanın pek çok yerinde gördük.  Dolayısıyla biz bu çalışmaları olumlu olarak görüyoruz. Zaten biz de çalışmalarımızı sadece mültecilere yönelik değil, onların bulunduğu yerlerde mülteci ve vatandaşlarımıza yönelik ortak yapıyoruz. Bolu Belediye Başkanı’nın söylemleri asla kabul edilemez. Ötekileştirici bir nefret söylemi olarak görüyoruz ki kendisi seçim öncesi ve sonrası  ‘Biz onlara yardım yapmayacağız, yeni yerlere ruhsat vermeyeceğiz’ gibi söylemler kullanmıştı. O dönemlerde hak temelli örgütler, mülteci örgütleri ve baro, tabip odası gibi birçok oluşum kendisini kınayan açıklamalar yapmışlardı. Biz Bolu Belediye Başkanı’nın söylemlerini çok tehlikeli nefret sucu içeren söylem olarak görüyoruz. Bu söylemlerde bulunanlar mültecilere karşı linçlerden ve olası dökülecek kanlardan birinci dereceden sorumludur. Şunu da eklemek isterim mültecilere karşı linçlere sessiz kalması örneğini gördüğümüz diğer linçlere de kapı aralamaktadır” dedi.

“ZORLA GÖNDERMEYE ÇALIŞMAK KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL”

Mültecilere ilişkin siyasilerin kullandığı “misafir” tanımının da yanlış olduğunu ifade eden Hüsünbeyi, “Öncelikle mültecilik bir lütuf değil, haktır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. maddesine göre; zulüm endişesi içerisinde olan herkes bir başka ülkeye sığınma hakkından yararlanabilir. Ayrıca Türkiye'nin de imzacı olduğu 1951 yılında BM Cenevre Sözleşmesi’ne  göre; mülteci, ırkı, dini, siyasi görüşü, milleti ve belirli bir gruba mensup olmaktan dolayı zulüm endişesi olup bir başka ülkenin sığınmasından yararlanan kişidir. Türkiye, Monako ile birlikte Avrupa Konseyi dışındaki ülkelerden gelenlere bu hakkı tanımayan iki ülkeden biri. Uzun süre ülkemizde kalan insanlara misafir denmemesi ve onların hakları bağlamında davranmak gerekiyor. Çünkü kimse evini, işini, geleceğini ve topraklarını terk edip başka bir ülkeye gitmek istemez. Ama bazıları bir şekilde burada yaşamlarını kurmaya başlamışlarsa onları zorla göndermeye çalışmak kabul edilebilir değil. Tabii ki kendi ülkelerinde barış ortamı sağlanabilir, ekonomik düzeylerinin belli bir noktaya gelmesi desteklenebilir. Bunun ardında isteyenler ülkelerine dönebilirler. Hatırlatmak isterim ki Suriyeli Mülteciler sayısal olarak en fazla ülkemizde bulunabilir ama oransal olarak durum daha farklı. Türkiy’ede bulunan Suriyeli Mülteci oranı yüzde 4'lerde iken Ürdün'de yüzde 10, Lübnan'da yüzde 25'ler seviyesinde ” diye konuştu. 

“KENDİ BÖLGELERİNDEKİ DURUMU GÖRMEYE GİDİYORLAR”

Kurban Bayramı’nda kapıların açılmasıyla birlikte Suriyeli mültecilerin ülkelerine gidip bayram sonrasında dönmeleri kamuoyundaki tartışmaların dozunu artırdı. Birçok siyasi ve vatandaş “Bayramlaşmaya gidiliyorsa kalınabilir” yorumu yaparken Hüsünbeyi, ziyaretlerin amacının bayramlaşmanın ötesinde olduğunun altını çizerek, “Ben gidenlerden bazılarıyla da görüştüm. Suriyeli Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali’nin de dediği gibi, buraya gelenler genellikle kuzeyden gelenler. O insanlar aslında kendi bölgelerindeki durumu görmeye, harabe olan köylerini, yerleşim yerlerini, evlerinin durumunu görmeye gidiyorlar. Eğer durumlar düzelmişse bazıları kalabiliyor. Yani oraya gidiş sebeplerinin bayramlaşmaya beraber oradaki durumu görmek olduğunu söylüyorlar. Hepimiz görüyoruz ki Suriye'de çok farklı yapılarda silahlı güçler var. Birçok ülke bu değişik güçleri destekliyor. Yani iç savaşın bitmediği son derece aşikar. Elbette ki temennimiz tüm toplumsal yapıların katıldığı bir barış ortamının sağlanması.”

“BU GİBİ SÖYLEMLER ÖNYARGILARI ARTIRAN SÖYLEMLER”

Kamuoyunda özellikle Siyasi Parti çevrelerinin başta olduğu bazı çevreler  mevcut iktidarın mülteci politikalarının altında oy kaygısı olduğunu iddia ederken Hüsünbeyi, iddiaların temelsiz olduğunu ifade etti ve “Oy kullanma durumuna gelirsek… Bu söylem 2015’lerden bu yana  özellikle seçim öncesi dönemlerde ifade ediliyor. Ama öncelikle oy kullanmak için vatandaş olunması gerekiyor. Vatandaş olmanın bazı kuralları var. Sığınma amaçlı gelen kişiler kanunlarımıza göre vatandaş olamıyorlar. İçişleri Bakanlığının açıklamalarına göre şu ana kadar vatandaş olanların sayısı 100 bin civarında. Onlar da genellikle belirli eğitim düzeyi ve meslek gruplarında olan kişiler ve aileleri. Dolayısıyla da onların oy kullanmaları yönünde bir yaklaşımın olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki hepsi homojen değil heterojenlik içermekte.  Çoğu buradaki  siyasi yapıları bilmiyorlar.  Yetişkinlerin  dil sorunları var. Özellikle kentlerde kendi kaderleriyle baş başa kalmış durumdalar. Herhangi bir devlet teşviki ya da maaştan yararlanıyorlar. Yani bu gibi söylemler önyargıları artıran, insanı gözardı eden onları matematik gibi gören haksız önyargılar.” 

“KAÇAK ÇALIŞMAK ZORUNDA BIRAKILIYORLAR”

Son olarak toplumda mültecilere ilişkin doğru bilinen yanlışlara ilişkin de bilgi veren Hüsünbeyi, şunları söyledi; “Ülkemizde İster vatandaş ister mülteci  olsun iş yeri kuran herkesin belgesi olmak zorunda. Yani belgesiz, vergi vermeden hiçbir mülteci işyeri açamaz. Bu doğru bir söylem değil.  Bunun yanında Suriyeliller, devletten hiçbir şekilde maaş almıyorlar.  Sadece Avrupa Birliği’yle karşılıklı anlaşmayla verdiği üçer milyar Euro yardım var. O da BM Dünya Gıda Programı’nın gözetiminde Halkbank aracılığıyla Kızılay kart olarak veriliyor.  Belirli koşulları yerine getirenlere aylık verilen 120 lira, bu yardım farklı şekillerde vatandaşlara da veriliyor. Yasalarımıza göre hiç bir yabancı vatandaşlardan daha fazla yardım alamıyor.  Ayrıca, ‘mülteciler kaçak çalışıyor’ söylemleri var. Evet, ülkemizde mülteciler  kaçak çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye’de yabancıların çalışabilmesi için her 5 vatandaş çalışanın olduğu yerde bir yabancı çalışır iken 10 vatandaşın çalıştığı yerde bir Suriyeli çalıştırılıyor. Yani onlar yasal olarak kaçak çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Herkesin kayıt altında çalışabilmesi için bu kısıtlamanın indirilmesi ya da ortadan kalkması gerekiyor.  Bir başka konu da; ucuz emek gücü olarak çalıştırılmaları. Mültecilerin sadece ucuz emek için tercih edilmesi, onların bu durumlarını suistimal etmek isteyenler tarafından elbet söz konusu olsa bile gerçeği tam yansıtmıyor. Zira birçok sektörde ciddi işgücü açığı var. Özellikle tarım işçiliği, tekstil, ayakkabı mobilyacı, ayakkabı ve tekstil sektöründe yeni elemanların gelmemesi durumu var. Gençlerin çoğu artık tekstil ve konfeksiyon sektörünü tercih etmiyorlar, büyük oranda hizmet sektörüne kaydılar. Özellikle 4+4+4 eğitim sisteminden dolayı çırak da yetişmiyor.  Çırak gelmeyince Suriyeli işçiler alınmaya başlandı. İstihdam yaşamını mültecileri dışlamadan yasakçı değil planlı, herkesi sosyal güvence altına alacak, örgütlü, sendikalaşma  önündeki engelleri kaldıran demokratik ve çoğulcu şekilde ele almak gereklidir.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.