Dolar 42,0603
%0.23
Euro 48,5574
%-0.18
Altın 5.412,390
%-0.33
Bist-100 10.972,00
%1.24

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
CHP’den iktidara çocuk hakları eleştirisi: AK Parti döneminde neler değişti?

CHP’den iktidara çocuk hakları eleştirisi: AK Parti döneminde neler değişti?

CHP İzmir İl Başkanlığı’nın ev sahipliğinde Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' paneli gerçekleşti. Panelde CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka ile CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş önemli mesajlar vererek iktidarı hedef aldılar. 

  • Ege Postası
  • 30.10.2025 - 14:25
  • Güncelleme: 30.10.2025 - 16:28

ŞİLAN KOCADAĞ/EGEPOSTASI- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir ev sahipliğinde düzenlenen 'Her Çocuğun Hakkı: Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunma' başlıklı panel, İzmir Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleştirildi.

Panelin açılış konuşmalarını ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka ile CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş yaptı. 

“BİR ÇOCUĞUN SUSTURULMUŞ SESİ BİR TOPLUMUN VİCDAN SINAVIDIR”

Güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısının 612 bin 651’e ulaştığına dikkat çeken Çağatay Güç, "Bugün, 102 yaşında, dünyada eşi benzeri olmayan bir Cumhuriyet’in evlatları olarak bir aradayız. Dün sadece bir kutlama yapmadık; Cumhuriyetimizi, çocuklarımızı ve geleceğimizi koruma kararlılığımızın güçlü bir ifadesidir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, çocuklarımızın daha adil, güvenli ve özgür bir ülkede büyümesi için omuz omuza çalışacağımıza bir kez daha söz veriyoruz. Atatürk’ümüzün 'Vatanı korumak, çocukları korumaktır' sözünü bir rehber olarak görüyoruz. Çocuklarımız sadece bizim geleceğimiz değil, bugünümüzün en kıymetli varlıklarıdır. İçinde bulunduğumuz çağ, insanlığın en büyük çelişkilerini bir arada taşıyor. Bir yanda yapay zekâ, dijital dönüşüm, büyük teknolojik ilerlemeler; diğer yanda hâlâ temel haklardan, güvenli yaşamdan, adaletten yoksun kalan milyonlar… Ve ne yazık ki, bu çelişkinin en ağır yükünü taşıyanlar yine çocuklar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre, güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 612 bin 651’e ulaşmış durumda. Bu yalnızca bir sayı değil; bir çocuğun susturulmuş sesi, bir annenin adalet arayışı, bir toplumun vicdan sınavıdır. Hiçbir gelişme, hiçbir başarı; bir çocuğun yaşam hakkını kaybettiği bir dünyada övünç kaynağı olamaz. Gerçek medeniyet, çocukların gülüşlerinde ve sokaklarda oynarken duyduğumuz güven sesindedir" dedi. 

ÇOCUKLARIMIZIN GÜLÜŞLERİNİ KYRTARACAĞIZ

"Cumhuriyet Halk Partisi olarak çocuk politikasını bir 'yardım alan' değil, bir insan hakkı alanı olarak görüyoruz" diyerek sözlerine devam eden Güç, "Bizim anlayışımızda çocuk, yalnızca korunacak değil, güçlendirilecek bireydir. Çocukların sesini duymayan hiçbir toplum ilerleyemez. Bu nedenle biz, laik ve bilimsel eğitimden taviz vermeden; yoksulluğu değil fırsat eşitliğini büyüterek; çocuklarımızı yalnızca korumak değil, özgürleştirmek için mücadele ediyoruz. Aile Destekleri Sigortası projemiz, çocukların yoksulluğa mahkûm edilmemesi için atılmış kararlı bir adımdır. Yerel yönetimlerimizde kurduğumuz Kadın ve Çocuk Merkezleri, koruyucu sosyal hizmetlerin kalbinde yer almaktadır. Çünkü biz biliyoruz ki: Bir çocuğu korumak, toplumu korumaktır. Evet, çocuklarımızın geleceği; bu ülkenin geleceğidir.

Onların güvenliği, Cumhuriyetimizin güvenliğidir. Onların eğitimi, demokrasimizin teminatıdır. Ve onların mutluluğu, hepimizin sorumluluğudur. Bu nedenle çocuklarımızın tarikat yurtlarında değil, güvenli ve çağdaş okullarda büyümesini istiyoruz” diye konuştu. 

“BU SUÇA SESSİZ KALMAYACAĞIZ!”

Güç konuşmasını şöyle sonlandırdı: 

“Yoksulluk değil, eşit fırsatlar içinde büyüyen; susarak değil, özgürce konuşarak var olabilen çocuklar istiyoruz. Çocuğa yapılan her saldırı, bu ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Ve biz bu suça asla sessiz kalmayacağız. Çünkü susmak, ortak olmaktır. Bu mesele, hiçbir siyasi görüşün tekelinde değildir. Çocuklar, hepimizin ortak vicdanıdır. Ama biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu vicdanın sesi olmaya, adaletin, hukukun ve insanlığın yanında durmaya devam edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kararlılığı, örgütlü gücü ve halkın inancı ile; geleceğin Türkiye’sini çocuklarımızın gülüşleriyle kuracağız. Bu inançla, burada bulunan tüm parti yöneticilerine, belediyelere, sivil toplum örgütlerine, akademisyenlere ve duyarlı yurttaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çocuklarımız için, insanlığımız için, vicdanımız için buradayız ve birlikte olmaya, birlikte başarmaya devam edeceğiz." 

TUGAY: “BU RAKAMLAR İSTATİSTİK DEĞİL SÖNMÜŞ HAYATLARDIR”

Tugay açılış konuşmasında, “Bu mesele yalnızca bir sosyal politika konusu değildir. Bu, bir vicdan meselesidir. Bir insanlık sınavıdır. Ve ne yazık ki bu sınavda, dünya olarak iyi bir noktada değiliz. Öncelikle dünyadaki duruma, çocuğa karşı şiddete dair küresel gerçekliğe değinmek istiyorum. Maalesef UNICEF’in Kasım 2024 verileri, insanı derinden sarsan bir tabloyu ortaya koyuyor. Dünyada her 4 dakikada bir çocuk, şiddet sonucu hayatını kaybediyor. Bugün hayatta olan 650 milyon kadın, çocukluk çağında cinsel şiddete maruz kaldığını söylüyor. 410 ila 530 milyon erkek, çocukluk çağlarında cinsel şiddetin hedefi olmuş. 1,6 milyar çocuk, yani dünya üzerindeki çocukların üçte ikisi, yaşadığı evde düzenli olarak şiddet içeren cezalara maruz kalıyor. Her yıl ortalama 130 bin çocuk, şiddet nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bu rakamlar, birer istatistik değil; kaybedilmiş çocukluklardır, sönmüş hayatlardır. Ve ne üzücüdür ki bize, dünyanın henüz çocuklarını koruyamadığını gösteriyor” dedi. 

66 BİNDEN FAZLA ÇOCUĞUN CİNSEL İSTİSMAR DOSYASI AÇILDI!

Türkiye’deki durumu aktaran Tugay, “Ne yazık ki ülkemiz de bu vahim tablonun dışında değil. TÜİK 2024 verilerine göre, sadece bir yıl içinde 279 binden fazla çocuk, mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. Bu çocukların; yüzde 55’i yaralama, yüzde 10’u kendilerine yönelik işlenen cinsel suçlar nedeniyle oradaydı. Adalet Bakanlığı verileri, 2023’te 66 binden fazla çocuğun cinsel istismar dosyasının açıldığını söylüyor.  2015’ten bu yana bu sayı ikiye katlandı. Yani yalnızca mahkeme dosyalarına yansıyan istismar vakalarının bile sayısı, bir şehrin nüfusuna denk hale geldi. Yoksulluk ve emek sömürüsü ise çocuklarımıza yönelik şiddetin görünmeyen biçimi” diye konuştu. 

“İKTİDARIN ZORUNLU EĞİTİMİ KISALTMASI TESADÜF DEĞİL!”

Tugay şiddetin yalnızca fiziksel ya da cinsel olmadığını belirterek, “Yoksulluk da bir şiddet biçimi. Eğitimden mahrum kalmak, güvencesiz çalışmak, soğuk bir evde büyümek… bunlar da çocuğun onurunu zedeler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin 2024 verileri bize şunu söylüyor; Türkiye’de 15-17 yaş grubundaki çocukların dörtte biri, işçi olarak çalışıyor. Yani neredeyse her dört çocuktan biri, çocukluğunu değil, geçim derdini yaşıyor. Toplam 1 milyon 474 bin çocuk, kayıtlı ya da mesleki eğitim adı altında fiilen işçi. Ve iktidarın bugün zorunlu eğitimi kısaltma niyeti bu durumdan bağımsız değil. Zorunlu eğitimin kısalmasının sonucu; 15 yaşındaki çocukları eğitim dışına çıkararak işçileştirme, onları ucuz iş gücüne dönüştürme olacak. Düzenleme niyetinin, MÜSİAD’ın “zorunlu eğitimin istihdama engel olduğu” yönündeki açıklamasının hemen ardından gündeme gelmiş olması hiç de tesadüf değil” ifadelerine yer verdi. 

“TERBİYE ADI ALTINDA TRAVMA YARATILIYOR!”

İSİG Meclisi raporunu aktaran Tugay, “Görüyoruz ki gelir yoksunluğu çocukların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamasına yol açıyor. Çocukların yüzde 11,7’sinin düzgün iki çift ayakkabısı yok, yüzde 32’si günde en az bir kez et, tavuk ya da balık tüketemiyor, yüzde 21’i evinde ders çalışabileceği uygun bir yere sahip değil. Bu koşullar yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir yıkımdır. Bir çocuğun “yoksulluk” denen kelimeyi erken öğrenmesi, onun geleceğini de yoksullaştırır. Erken evlilikler de özellikle kız çocuklarımız için önemli bir diğer tehdit. Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Son Derneği (ECPAT) verilerine göre, Türkiye’de 20–24 yaş aralığındaki kadınların yüzde 2’si 15 yaşına kadar evlendirildiğini söylüyor. Yani hâlâ çocuk yaşta evlilik, hâlâ zorla kurulan hayatlar var. Ve İnsan Hakları Derneği’nin 2024 raporu, cezaevlerinde 4 binden fazla 12–18 yaş arası çocuğun tutulduğunu, anne hükümlülerle birlikte 759 çocuğun cezaevi ortamında büyüdüğünü gösteriyor.

Bu tablo bize, koruma sistemimizin her aşamasında eksikler olduğunu açıkça söylüyor. Bir diğer önemli nokta, şiddetin kültürel olarak meşrulaştırılması. Uluslararası Çocuk Merkezi’nin 2020 raporuna göre, her beş ebeveynden biri çocuğunu dövüyor, her üç ebeveynden biri tokat atıyor. ‘Terbiye’ adı altında yapılan bu eylemler, aslında birer travma yaratıyor.
Toplumsal dilimizde, mizahımızda, hatta eğitim anlayışımızda şiddet hâlâ sıradanlaşmış durumda. Bunu dönüştürmeden çocukları gerçekten koruyamayız” dedi. 

“HİZMET ALANI OLARAK DEĞİL VİCDAN BORCU OLARAK GÖRÜYORUZ”

Tugay, “Az önce verilerle aktardığımız tablo, bizlere çok açık bir sorumluluk yüklüyor. İzmir’de biz bu sorumluluğu yalnızca bir hizmet alanı olarak değil, bir vicdan borcu olarak görüyoruz. Çocuğu korumak, bir kurumun değil; bir kentin ortak görevidir. Bu anlayışla İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, çocuklara yönelik politikalarımızı hak temelli, bütüncül ve yerelden güç alan bir model üzerine inşa ediyoruz. Kentin dört bir yanında kurduğumuz Dayanışma Noktaları, yalnızca yardım merkezleri değil; çocukların güven zincirinin ilk halkasıdır. Bu merkezlerde, çocukların okul beslenmesinden kırtasiye desteğine, eğitim materyallerinden hijyen ve gıda desteğine kadar pek çok ihtiyacını karşılıyoruz. Ama daha önemlisi, sosyal hizmet uzmanlarımız her hane ziyaretinde çocukların refahını, güvenliğini gözlemliyor. İhmal ya da istismar şüphesi görüldüğünde, ilgili kurumlarla iş birliği içinde hızlı müdahale ediyoruz.
Yani çocuklarımızı yalnızca desteklemiyor, aktif olarak koruyoruz” ifadelerine yer verdi. 

“ÇOCUK MERKEZLERİ AYNI ZAMANDA ERKEN UYARI VE KORUMA SİSTEMİNİN YEREL AĞIDIR”

Tugay konuşmasını şu şekilde sürdürdü: 

“Bizim hedefimiz, her mahallenin bir çocuk merkezine sahip olması. Bu merkezlerde çocuklar sadece ders çalışmıyor; sanatla, sporla, oyunla ve değerlerle buluşuyor. Burada ‘Haklarımı öğreniyorum’, ‘Hayır diyebilme’, ‘sınır koyabilme’ atölyeleri yapılıyor. Çocuklar kendini ifade etmeyi, saygı görmeyi ve başkalarının haklarını tanımayı öğreniyor. Çünkü biz biliyoruz ki, kendini değerli hisseden çocuk, istismara karşı en güçlü savunmadır. Bu merkezlerimizde, bugüne kadar 3 bin 300’ü aşkın çocuk ve yetişkine eğitimler verildi. Yedi merkezimizde görev yapan 13 psikolog ve psikolojik danışman, ücretsiz psikolojik destek sağlıyor. Yani çocuk merkezleri aynı zamanda erken uyarı ve koruma sisteminin yerel ayağıdır.

“ÇOCUĞU KORUMAK İNSANLIĞI KORUMAKTIR”

Diğer yandan, İzmir, Türkiye’de çocukların karar süreçlerine doğrudan katıldığı ender kentlerden biri. Çocuk Hakları Birimimiz ve İzmir Çocuk Meclisi ile çocukların fikirlerini yerel yönetim politikalarına taşıyoruz. Bu meclis, çocukların “katılım hakkı”nı yalnızca teoride bırakmıyor, uygulamada da hayata geçiriyor. Çocuklar, yaşadıkları kentte söz sahibi olmanın ne demek olduğunu burada deneyimliyor. Bizim hedefimiz, “çocukları koruyan bir kent”ten öte, “çocukların birlikte yönettiği bir kent” yaratmak. Erken çocukluk dönemi, eşitsizliklerin en çok şekillendiği dönem. Bunun önüne geçmek mümkün. Buradan yola çıkarak biz kreşleri kamusal bir hak olarak görüyoruz. Kreşlerimizde güvenli ortam, bilimsel eğitim programları ve eşit fırsatlar bir arada yürütülüyor. Bu sayede hem çocukların gelişimini destekliyor hem de annelerin istihdama katılımını güçlendiriyor, bakım emeği ile harcadıkları zamanı kısaltıyoruz. “İzmir95” projemizle de kent yaşamını çocukların göz hizasından yeniden tasarlıyoruz.

0–3 yaş arasına odaklanan bu program, ev ziyaretlerinden ebeveyn rehberliğine, emzirme danışmanlığından erken çocukluk atölyelerine kadar uzanan bir model. ‘İyi bir başlangıç her çocuğun hakkıdır’ diyoruz ve bu hakkı hayata geçiriyoruz. ‘Çocuğu korumak, insanlığı korumaktır.’ Biz de İzmir’de tam olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Her çocuğun hakkını, her çocuğun geleceğini, her çocuğun sesini savunuyoruz. Ve biliyoruz ki, bunu birlikte başarabiliriz”

NAZLIAKA: “TÜRKİYE KADINLAR VE ÇOCUKLAR İÇİN ÇOK GÜVENSİZ”

CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

 “Türkiye'deki birçok çocuk, gelişim sürecindeki diğer çocuklara kıyasla hayata daha geriden başlıyor. Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. İşte o yüzden bu atamızın kurduğu Cumhuriyet'te her çocuk dünyaya eşit olarak gelir. Ama günümüzde ne yazık ki yoksul hanelerde dünyaya gelen çocuklarımıza yoksulluk eli değdiğinden bir yara kalıyor. Yüksel Taşkın'ın ifadesiyle bir türlü yoksulluk çemberini kırıp hayatlarını daha yüksek bir standartta yükseltemiyorlar. Çünkü sağlıklı gıdaya erişemiyorlar. Çünkü eğitim ve fırsat eşitliğine sahip olmuyorlar. Çünkü kamu sağlık kaynaklarına erişemiyorlar. Yani o çocuklar hayata hep geriden başlıyor ve geride kalmaya devam ediyorlar. Oysa ki Cumhuriyet’i çekirdekten kurduğumuz dönemleri hatırlayalım. O zaman adalet vardı, eşitlik vardı. Fırsat eşitliği vardı. O sayede bir çobanın oğlu cumhurbaşkanı olabilmişti. O sayede bir memur bürokratının kızı bürokraside en üst kademeye erişmişti. Ama bugün bu mümkün mü? Değil. Bunları da birlikte sağlamalıyız. Biliyoruz ki eşitsizlik giderek derinleşiyor. Şunu vurgulamak istiyorum: Türkiye bugün kadınlar ve çocuklar açısından son derece güvensiz bir ülke. Aslında genel olarak güvenlik tehdidi altındayız, ama özellikle kadınlar ve çocuklar bundan en fazla zarar gören, güvenlik yoksunu. Nasıl olmasın? İstanbul Sözleşmesi ki bizim can simidimiz ve teminatımız olan Medeni Kanun için konulan bir çatı sözleşmeydi, parçalanıyor. Bir başka Adalet Bakanını düşünün; istismar uğrayan çocuklar için küçüğün rızasından bahsedebiliyor. Geçmişte olan bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını düşünün; ailelere çocuklarınıza çığlık atmayı öğretebiliyor. Yani devlet olarak çocuklardaki koruma sorumluluğunu almak yerine ailelere sorumluluk yüklüyor. İşte böyle bir düzen içerisinde yaşıyoruz.” dedi. 

“AKP DÖNEMİNDE ÇOCUK İSTİSMARI AKLANIYOR”

Dört artı dört artı dört sistemiyle hem çocuk işçiliğinin hem de erken yaşta ve zorla evliliklerin önünü açtılar. Gene AKP döneminde çocuk istismarının adeta aklanması için istismarcıları aklayan bir kanun teklifini usul usul önümüze getiriyorlar. Allah’tan bu ülkede kadın hareketi çok güçlü. Bu ülkede muhalefet çok güçlü. Her seferinde onları geri püskürtüyoruz. Ama biliyoruz ki o hep onların masalarında duruyor. Yani istismara uğrayan çocuk bir de o istismar eden kişiyle evlendirilecek. Böylelikle o istismarcı aklanacak, öyle mi? Bu çocuğun hayatını cehenneme çevirmeye hiç kimsenin hakkı yok değerli arkadaşlar. Ve bu ülkede biz nasıl bu noktaya geldiklerini düşündüğümüzde, Karaman’da 45 evladımız istismara uğradığında, bu ülkenin bakanına 'Bir defadan meşgul çıkmaz' dedik. Nasıl diyebildik? Ve sonra onu ilgilendiren gençler soru reddedilince, o partinin milletvekilleri, açıkça söyleyeyim, AKP’nin milletvekilleri sıraya girip 'Büyük bir başarı elde edilmiştir' ve bu bakanı tebrik ettiler. Sanırsınız ki bakan birisinin hayatına dokunmuş. Bir ayıbı örtmek için kendilerini kutladılar. Biz bu günlere nasıl geldik? Biz bu günlerin basın üzerindeki baskısının olduğu bir iktidar sayesinde geldik” dedi. 

İKTİDAR GÖREVE GELDİĞİNDEN BERİ NELER YAPTI?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliğinde de değişiklik yapıldığını belirten Nazlıaka, “Buna göre, nişanlı çocukların ortaokula kayıt olma kıstasını kaldırdılar. Bir süre sonra, evli çocukların da ortaokula kayıt olma kıstasını kaldırdılar. Yani ortaokul çağındayken, çocukların nişanlanması, evlenmesi meşrulaştırıldı. Sanki doğal bir şeymiş hâline getirdiler. Erken yaşta ve zorla evlilikleri işte böyle desteklediler. 2013 yılında MEB’de bir değişiklik yaptılar ve tarikatlara, cemaatlere ücretsiz öğrenci pansiyonu açma izni verdiler. 2015’te ise resmî nikâh olmaksızın dinî nikâh kıyılmasının cezasını kaldırdılar. Zaten iki yıl sonra da yani 2017 yılında da müftülere nikâh yetkisi verdiler. 2016 da çok önemli bir yıldır. Ensar Vakfı’nın 45 çocuğumuzun ne yazık ki istismara uğradığı bir gerçeğiyle karşılaşmıştık. Ve işte o 'küçüğün rızası', 'bir defadan bir şey olmaz' gibi cümleler o dönemde sarf edildi. Ve çok vakit kaybetmeden aynı yıl 2016 yılında istismar cezalarını düzenlemeye gidildi. Buna göre çocuğun rıza yaşı 15’ten 12’ye indirildi. Şu gördüğünüzde 11 yargı paketi var” ifadelerini kullandı. 

“TARİKATLARA CEMAATLERE YOL AÇANLARI İLK SEÇİMDE GÖNDERMEK ZORUNDAYIZ”

2021 yılı da yine karanlık bir yıl olduğunu belirten Nazlıaka, “İlk kez İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiler. Ayrıca dördüncü yargı paketini çıkardılar. Dördüncü yargı paketine göre istismara uğrayan çocuğun mutlaka bir delil getirmesini istediler. Görsel bir delil olabilir, bir video olabilir. Hatırlayacaksınız, belki bir çocuğumuz istismara uğradı. Delil mi toplayayım diye arkadaşını yanına alıp bunu istismar eden kişiyle buluştu. Bu sebeple iki çocuk birden istismara uğradılar. Yani, çocukların nasıl bir çukura ittiklerinin en temel göstergesidir aslında dördüncü yargı paketinde yaptıkları bu düzenleme. Şimdi sırada ne var? Yine izin vermeyeceğiz. Ama, 2007 yılında imzalanan, Türkiye’nin 2010 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen, 2011 yılında uygulamaya koyduğu Lanzarote Sözleşmesi var. Yani, Avrupa Konseyi’nin çocukların cinsel istismara ve sömürüye karşı korunması sözleşmesi. Ve bunu da aslında feshedelim diye birtakım tarikatlar, cemaatler tam tam çalıyorlar. İşte o tarikatların, cemaatlerin de yol açanları ilk seçimlerde göndermek durumundayız” diye konuştu. 

CHP'NİN ÇÖZÜM PLANI: ULUSAL ÇOCUK KORUMA EYLEM PLANI

CHP İktidara geldiğinde neler olacağıyla ilgili Nazlıaka, “Meseleye nasıl yaklaştığımızdan bahsettim. Az önce yerelde belediye başkanımız yerelde ne kadar güzel uygulamalar yaptıklarını söyledi. Aslında bunları ülke politikasına dönüştürmek, hak temelinde yaklaşımla çocukları da karar alma sisteminin içerisine dâhil etmek ve tüm çocuklarımızın huzur içerisinde, güvenlik içerisinde yaşadığı bir Türkiye’yi inşa etmek gibi görevlerimiz var. Biliyoruz ki çocuğa yönelik istismar sadece bireysel hesapların sonucu ortaya çıkmaz. Eğitimsizlik, yoksulluk, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve erken yaşta zorla evlilikler, dijital denetimsizlik gibi bunu besleyen birçok unsur var. Bu soruna sadece cezaları artıran bir bakış açısıyla yaklaşmıyoruz. Biz bu soruna, önleyici, caydırıcı tedbirleri alıp çocukların temel haklarına sahip çıktığımız bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz. İşte o yüzden diyoruz ki bu ülkede çocuklarımız rahat edecek. İktidara geldiğimizde bir Ulusal Çocuk Koruma Eylem Planı'nı uygulayacağız. Ve az önce bahsettiğim sorunlarla tek tek mücadele edeceğiz. Erken yaşta ve zorla evlilik diye bir şey olmayacak. Çünkü bu başlı başına çocuğa yönelik şiddettir, nokta. Bunun yanına bir başka cümle kurulamaz." ifadelerini kullandı. 

ÇOCUKLAR KORUMAMIYOR

Ülkemizde çocukların bir çoğunun korunamadığını belirten Özçağdaş, " Şiddet, ihmal ve istismardan korunma çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için çok önemli. Ülkemizde maalesef çocuklarımızı koruyamamak en önemli sorunumuz. Çocuklarımızın kalbinde büyük bir yara açan, toplumsal olarak hepimizi yaralayan bir süreçten bahsediyoruz. Ülkemizde 0-18 yaş arası 21 milyon 817 bin 61 çocuk bulunuyor. 

Maalesef çocuklarımız; Güvenli bir yaşam hakkından mahrumlar, ihmal ve istismardan korunamıyor, yeterli beslenemiyor, barınamıyor, kendilerini özgürce ifade edemiyor ve seçim yapamıyor, kendilerini geliştirme hakkından, sağlık ve eğitim gibi temel haklarından nitelikli ifaydalanamıyorlar. Kendilerini ifade edemiyorlar" şeklinde konuştu. 

POLİTİKALAR BİLE İSTEYE YAPILDI

İktidarın politikalarının çocukları geleceksizleştirdiğini savunan Özçağdaş, "Çocuklarımız küçük yaşlarda çalışmak zorunda kalıyor, bu da hem ihmali hem de ekonomik istismarı, şiddeti beraberinde getiriyor. MESEM kapsamında çalışırken 15 çocuğumuz hayatını kaybetti. Sayısını bilmediğimiz kadar çocuğumuz fiziksel ve psikolojik olarak zarar gördü.  Örgün eğitim kapsamında toplam 17 milyon 956 bin 523 öğrenci var. Ara eleman eksikliği, aile yılı, evlenme yaşı gibi çeşitli bahaneler sunularak zorunlu eğitim süresinin kısaltılmak istenmesinin altındaki asıl amacın; iktidarın toplumu nasıl dönüştürmek istediği fikri olduğu ortadadır. 38 bini Mesleki Açıköğretimde olmak üzere; açıköğretimde toplam 1 milyon 50 bin kişi bulunuyor. 420 bini MESEM kapsamında olmak üzere Mesleki ve Teknik Eğitimde 1 milyon 643 bin öğrenci var. Zorunlu eğitim çağında olup okul dışında kalan çocuk sayısı 611 bin ve 15-29 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan 4 milyon 676 bin genç var. 

Nitelikli ara eleman olmak üzere yetiştirilebilecek ve istihdam edilebilecek yaklaşık 8 milyon insan varken, iktidar korumakla yükümlü olduğu çocukların ekonomik olarak istismar edilmesinin önünü açmak istiyor. TÜİK verilerine göre 2024 yılında 15-17 yaş arası nüfusun yüzde 24,9’u yani 970 bin çocuk işgücünde yer aldı.  Bu sayıya MESEM adı altında çalıştırılan 400 binden fazla çocuk, 15 yaş altında olup çalışan çocuklar ve kayıt dışı çalışan çocuklar da eklendiği takdirde ülkemizde en az 2-3 milyon çocuk işçi olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklarımız eğitimden kopuyor, okullaşma oranları düşmeye devam ediyor. Okuldan kopan çocuk, yalnızca öğrenme hakkını değil; aynı zamanda güvende olma, fark edilme ve korunma hakkını da kaybediyor. Bunu güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayılarındaki artış da açıkça gösteriyor. 

Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2023 yılında, revize edilmiş sayıya göre 557 bin 891’di. Bu sayı, 2024 yılında, 2023 yılına göre yüzde 9,8 oranında artarak 612 bin 651 oldu. Çocukların; 202 bin 785'i suça sürüklenme sebebiyle, 279 bin 620'si mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. 
Suça sürüklenme sebebiyle güvenlik birimine getirilen 202 bin 785 çocuğun; yüzde 40,4'üne yaralama, yüzde 16,6'sına hırsızlık, yüzde 8,2'sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4,6'sına tehdit, Yüzde 4,2'sine genel tehlike yaratan suçlar, Yüzde 26,0'ına ise bu nedenlerin dışında kalan diğer suçlar isnat edildi. Mağdur olarak gelen 279 bin 620 çocuğun Yüzde 86,1'ini suç mağduru. Suça sürüklenen ve suç mağduru çocuklarımızın karıştığı olayların sayısındaki artışla birlikte, geçtiğimiz yıl TBMM Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon; daha ilk hafta ilettiğimiz 100’e yakın kurum, dernek, vakıf, uzman, akademisyen listesinden nitelikli bir davet yapmadı. MESEM'de hayatını kaybeden çocuğumuz Alperen'den Sıla Bebeğe, Narin'den Mattia Ahmet'e, İzmir’de yanarak ölen beş çocuğumuzdan yenidoğan çetesi mağdurlarına birçok çocuğumuzun yakınlarını, olaya müdahil olan bakanlık personellerini ve çeşitli sivil toplum kuruluşunu dinleyelim diyerek dilekçeler verdik ama kabul edilmedi. Komisyonda sadece devlet kurumlarının sunumları dinlendi" diye konuştu.

 CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, kürsüde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

"Şiddet, ihmal ve istismardan korunma çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için çok önemli. Ülkemizde maalesef çocuklarımızı koruyamamak en önemli sorunumuz. Çocuklarımızın kalbinde büyük bir yara açan, toplumsal olarak hepimizi yaralayan bir süreçten bahsediyoruz. Ülkemizde 0-18 yaş arası 21 milyon 817 bin 61 çocuk bulunuyor.

TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARIN MAHRUM KALDIĞI TEMEL HAKLAR

Maalesef çocuklarımız; güvenli bir yaşam hakkından mahrumlar, ihmal ve istismardan korunamıyor, yeterli beslenemiyor, barınamıyor, kendilerini özgürce ifade edemiyor ve seçim yapamıyor, kendilerini geliştirme hakkından, sağlık ve eğitim gibi temel haklarından nitelikli faydalanamıyorlar. Kendilerini ifade edemiyorlar.

EĞİTİM SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜM VE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ GERÇEĞİ

Çocuklarımız küçük yaşlarda çalışmak zorunda kalıyor, bu da hem ihmali hem de ekonomik istismarı, şiddeti beraberinde getiriyor. MESEM kapsamında çalışırken 15 çocuğumuz hayatını kaybetti. Sayısını bilmediğimiz kadar çocuğumuz fiziksel ve psikolojik olarak zarar gördü. Örgün eğitim kapsamında toplam 17 milyon 956 bin 523 öğrenci var. Ara eleman eksikliği, aile yılı, evlenme yaşı gibi çeşitli bahaneler sunularak zorunlu eğitim süresinin kısaltılmak istenmesinin altındaki asıl amacın; iktidarın toplumu nasıl dönüştürmek istediği fikri olduğu ortadadır. 38 bini Mesleki Açıköğretimde olmak üzere; açıköğretimde toplam 1 milyon 50 bin kişi bulunuyor. 420 bini MESEM kapsamında olmak üzere Mesleki ve Teknik Eğitimde 1 milyon 643 bin öğrenci var. Zorunlu eğitim çağında olup okul dışında kalan çocuk sayısı 611 bin ve 15-29 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan 4 milyon 676 bin genç var.

TÜİK VERİLERİYLE KORKUTAN TABLO: EN AZ 2-3 MİLYON ÇOCUK İŞÇİ

Nitelikli ara eleman olmak üzere yetiştirilebilecek ve istihdam edilebilecek yaklaşık 8 milyon insan varken, iktidar korumakla yükümlü olduğu çocukların ekonomik olarak istismar edilmesinin önünü açmak istiyor. TÜİK verilerine göre 2024 yılında 15-17 yaş arası nüfusun yüzde 24,9’u yani 970 bin çocuk işgücünde yer aldı. Bu sayıya MESEM adı altında çalıştırılan 400 binden fazla çocuk, 15 yaş altında olup çalışan çocuklar ve kayıt dışı çalışan çocuklar da eklendiği takdirde ülkemizde en az 2-3 milyon çocuk işçi olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklarımız eğitimden kopuyor, okullaşma oranları düşmeye devam ediyor. Okuldan kopan çocuk, yalnızca öğrenme hakkını değil; aynı zamanda güvende olma, fark edilme ve korunma hakkını da kaybediyor. Bunu güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayılarındaki artış da açıkça gösteriyor.

GÜVENLİK BİRİMLERİNE GELEN ÇOCUK SAYISINDA YÜZDE 9,8 ARTIŞ

Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2023 yılında, revize edilmiş sayıya göre 557 bin 891’di. Bu sayı, 2024 yılında, 2023 yılına göre yüzde 9,8 oranında artarak 612 bin 651 oldu. Çocukların; 202 bin 785’i suça sürüklenme sebebiyle, 279 bin 620’si mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. Suça sürüklenme sebebiyle güvenlik birimine getirilen 202 bin 785 çocuğun; yüzde 40,4’üne yaralama, yüzde 16,6’sına hırsızlık, yüzde 8,2’sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4,6’sına tehdit, yüzde 4,2’sine genel tehlike yaratan suçlar, yüzde 26,0’ına ise bu nedenlerin dışında kalan diğer suçlar isnat edildi. Mağdur olarak gelen 279 bin 620 çocuğun yüzde 86,1’ini suç mağduru.

MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU’NA ELEŞTİRİ: "SADECE DEVLET KURUMLARI DİNLENDİ"

Suça sürüklenen ve suç mağduru çocuklarımızın karıştığı olayların sayısındaki artışla birlikte, geçtiğimiz yıl TBMM Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon; daha ilk hafta ilettiğimiz 100’e yakın kurum, dernek, vakıf, uzman, akademisyen listesinden nitelikli bir davet yapmadı. MESEM'de hayatını kaybeden çocuğumuz Alperen'den Sıla Bebeğe, Narin'den Mattia Ahmet'e, İzmir’de yanarak ölen beş çocuğumuzdan yenidoğan çetesi mağdurlarına birçok çocuğumuzun yakınlarını, olaya müdahil olan bakanlık personellerini ve çeşitli sivil toplum kuruluşunu dinleyelim diyerek dilekçeler verdik ama kabul edilmedi. Komisyonda sadece devlet kurumlarının sunumları dinlendi."

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.