Dolar 32,4375
%-0.15
Euro 34,7411
%-0.66
Altın 2.441,870
%0.23
Bist-100 9.916,00
%2.05

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Üzümler olunca gelin!

Hayat ne garip, öyle değil m? Daha düne kadar endişelerimiz-telaşlarımız vardı hayata dair ama yaşamsal değildi. Keyfe keder telaşlar…

Ne alalım, ne yiyelim, ne giyelim, nereye gidelim, kimi sevelim, kimden ayrılalım…

Şimdi, şimdi sokağa çıkamıyoruz. Bir önemi kalmadı bunların. Belki herhangi birimizde virüs var, yarın hastaneye kaldırılıp, daha da kötüsü hayatımızı kaybedebiliriz…

Yaşamsal dediğimiz işte tam da bu…

Hayatta kalamazsan, hayata dair duyduğun endişelerinde bir anlamı kalmaz. E o zaman…

İşte o zaman önlemler bas bas bağırarak anlatılıyor ya, onlara uyacağız. Daha fazla hijyen kurallarına dikkat edeceğiz. Ki normal şartlarda virüse ihtiyaç yok, her zaman uyulması gereken kurallardı bunlar ama şimdilerde televizyonlarda ellerimizi nasıl yıkayacağımızı detaylı olarak anlatıyorlar…

Ne ayıp…

Çocukken aldığımız bu terbiye ve bilgilere demek ki uymayanlar varmış…

Bizim zaten masamızda ıslak mendilimiz her daim vardı. Her daim kolonya kullanıyorduk. Mümkün olan her sıklıkta duş alıyor, üzerimizi yine sıkça değiştiriyorduk. Neden, çünkü sokağa çıkan insanlarız biz ve sokaktan eve geldiğimiz kıyafetlerimizi hemen çıkarıyorduk, dışarıdaki mikrobu eve taşımamak için…

Ama ellerini yıkamayan, toplu taşımalarda ter kokularıyla insanları bayan, ağzı kokan pis insanlarımızın olduğunu da inkâr etmiyoruz. Temizliğe kendi için gerek duymadığı gibi, karşısındaki insanlara da saygısızdı onlar ve hala öyleler inanın bana… Yıldık onlardan hepimiz…

Ve belki de böyle bir insan yüzünden siz-ben-biz hayatımızı kaybedebiliriz. Çünkü bu virüs insan ayırmıyor… İyi insan kötü insan demiyor. Bu kalsın, bu gitsin demiyor. Bu yararlı bu zararlı demiyor…

Canlı hayvan tüketimi midir buna sebep, ‘Çin’e ağzımıza geleni söylemeli miyiz’ onu da bilemiyorum. Ne midedir anlamak mümkün değil. Nasıl geniş bir mezhepti bu yahu demeden edemiyorum.

Sosyal medyada dönen görüntüleri izleyebilmem bile mümkün değilken…

Toplu yaşama geçişin en büyük zararları bunlar. O yüzden toplumsal kurallar koyulmuş. Birinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerininkinin bitmesi gerekiyor. İşte gerçek özgürlük budur. Herkesin kendi özgür alanı olmalı ve toplumsal kurallara uyulmalı…

Cezalar ve ceza evleri de bunun için var ama ülkeler arası farklılıklar bunlar. Karışamazsınız çünkü toplum kuralları herkesin kendi ülkeleri için geçerli. Yeme diyemezsin, o da sana karışır, mantı yemeni istemeyebilir mesela… Pide, lahmacun yasaklansın deme hakkına sahip olabilir… / Dünya sağlık örgütü bu işe el atabilir mi işte onu bilemiyorum… / Hatta hayvan hakları koruyucuları bile…

Ancak sen ülke olarak, Çin’e uçuşları yasaklarsın. ‘Bizim ülkemize gelme’ kardeşim dersin. O da maalesef dünya ekonomisi açısından pek de mümkün görünmüyor. Yediğimiz, aldığımız her şey neredeyse Çin malı iken, ironi yapmak gibi oluyor, bütün kurduğum cümleler…

Neyse konum ne virüstü ne Çin’di…

Konum şu idi:

Bir teyzecik, besbelli 65 yaşının bayağı üstünde… Dedeyle beraber bahçedeler. Güvenlik görevlileri soruyor bir şeye ihtiyacınız var mı diye… Teyzecik ve dedecik; ‘ohhh kuzum yok’ diyorlar ve öyle içten, bahçeyi ve bağlarını gösterip, ‘siz daha buralarda mısınız, üzümler olunca gelin’ diyorlar…

Seviyorum insanımızın bu içtenliğini…

Ohhh kuzummm ama siz siz olun, dikkat edin… bu kez bu virüsün şakası yok gibi!!!