Dolar 32,4375
%-0.15
Euro 34,7411
%-0.66
Altın 2.441,870
%0.23
Bist-100 9.916,00
%2.05

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Bayındır krizinin perde arkası

CHP İzmir’de bitmek bilemeyen köy mallarının satış tartışması almış başını gidiyor. Konuyu gündeme getiren ve süreçte istifa eden İl Başkan Yardımcısı konunun muhatabı olan Bayındır Belediyesi ve ilgili şirket ile milletvekili kamuoyuna gerekli açıklamaları yaptılar.

Yaptılar yapmasına ama tartışma hala devam ediyor.

Ya da bilerek devam ettirilmeye çalışıyor. Aslında bu tartışmaya başka bir pencereden bakmak lazım.  

Bu tartışmaların arkasında “kim ya da kimler var'” 

Neden bu kadar büyütüldü, mutlaka ortaya çıkarılacaktır.

Bu tartışmaların belki de en “masum ismi” olayı medyaya taşımış olsa da Yücel Özen’dir.

Bunu neden söylüyorum, geriye dönüp baktığımızda Özen’in bu konuda İl Genel Meclisinde olduğu dönemde bu işlerle ne kadar ilgilendiğini İzmirliler bilir… 

Ancak şunu da ifade edebilirim; Özen’in açıklamalarında “inceden bir 2014 hesap görme” isteği olduğunu söyleyebilirim.

Buna Özen’in de itirazı olmayacaktır… Ama şunu biliyoruz artık Yücel Özen hedefine ulaştı.

Olayı kamuoyuna taşıdı,  bundan sonra top CHP’dedir…

Şimdi dönelim işin diğer tarafına…

Bu yaşananların arkasında bir siyasi hesaplaşmanın olduğu kaçınılmaz…

Konunun muhatabı olan Gürsel Erol’un Tunceli’den milletvekili adayı olduğunda CHP Genel Merkezi tarafından adaylığının nasıl engellendiğini o tarihlerde Tunceli’de olan biri olarak yakından görme fırsatım olmuştu.

Erol’un Tunceli’de demokratik bir ortamda seçim olması için nasıl çırpındığına, ön seçim olması için verdiği çabaya ve özellikle adaylık açıklamasının engellenmeye çalışıldığına şahit olmuştum.

Gürsel Erol’un adaylık açıklaması ve diğer basın açıklamalarına Tunceli’deki ilçe başkanlarının katılmamaları için nasıl bir baskı yapıldığına bir bir şahit olmuştum…

Tunceli’de terör örgütlerine rağmen CHP’nin altı oklu bayrağının Elazığ girişinden Tunceli merkez köylerine kadar nasıl süslediğine şahit olan biriyim.

Gürel Erol; “Adaylar ön seçimle belirlenmezse aday değilim” diyerek bas bas bağırıyordu.

Ama bu kimsenin umurunda da değildi… CHP Genel Merkez’inde bazı yöneticilerin tek derdi Gürsel Erol’un oradan vekil adayı olarak çıkmamasıydı…

Erol’un “Tunceli’de aday belirlemek için sandık koyalım” önerisi MYK’dan veto edilerek adaylar atama yöntemiyle belirlenmişti.

Gürsel Erol 2. sıradan milletvekili adayı gösterilmiş ve Erol “Ön seçim yapılmadığı için aday olmayacağımı söylemiştim” diyerek aday olmamıştı.

Akabinde yapılan seçimlerde CHP Tunceli’den vekil çıkaramamıştı. Zaten oradan vekil çıkarılması da çok önemli değildi, önemli olan Erol’un olmamasıydı o da gerçekleşmişti.

Ve gelelim 1 Kasım seçimlerine, Gürsel Erol ve örgütün baskısı sonucunda CHP Genel Merkezi mecburen Tunceli’de  “Ön seçim yapmak zorunda kalmış ve Erol açık ara birinci çıkmıştı.” 

Erol, Tunceli’den milletvekili seçilerek CHP’ye vekil kazandırmıştı.

Vekil olduktan sonra Tunceli ve çevresine çok büyük faydaları oldu. 

Bunu ben söylemiyorum, o bölgede yaşayan dostlarım ifade ediyor.

Önemli icraatlara imza atarak Türkiye’de ses getirdi ve bütün ulusal medyada büyük destek gördü.

Tunceli’de terör örgütüyle bağlantıları oldukları gerekçesiyle görevden alınan 418 öğretmenle ilgili Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ile görüşerek onların göreve dönmesini sağladı.

Tunceli'de terör örgütü PKK'lı teröristler tarafından kaçırılıp şehit edilen öğretmen Necmettin Yılmaz’ın öldürülmesine TBMM’de tepki göstermiş ve Tunceli gibi bir yerde teröre karşı yürüyüş organize etmişti.

Ve bu belki de CHP’nin isminin terör örgütleriyle yan yana getirilmeye çalışıldığı bir dönemde çok büyük bir adımdı.

Ancak bu tavrı CHP tarafından kabul görmemiş olacak ki, kimse yapılan terör yürüyüşüne ilgi göstermedi… Bu konuda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arayıp tebrik etti. CHP ne yaptı peki, bırakın destek vermeyi köstek oldu. 

“Tunceli İl Başkanı şöyle konuştu böyle konuştu” diyerek işi parti içinde bir tartışma zeminine çekmeye çalıştılar…

Hatta bu konuda terör örgütünün “ölüm listesine” aldığı CHP’li Gürsel Erol için Tunceli’deki tabanını kaybetmemek adına HDP’li Sırrı Süreyya Önder kalkıp Meclis’te konuşurken, CHP’nin kurmaylarının tek kelime bile etmemesi Erol’un yakaladığı başarıya karşı tahammülsüzlüğü ortaya koyuyordu.

Kim ne derse desin Gürsel Erol farklı siyasi tarzı ile Türk siyasetine damga vuran bir isim...

İzmir özeline geldiğimizde ise Erol’un 2014 yerel seçimlerinde etkili olduğunu iddia eden bazı gruplar yıllardır ortaya koydukları tavırla her yerde Gürsel Erol hakkında ortaya bir sürü iddia atmışlardı.

Yalan dolanla hayal üretmiş ve kendi yarattıkları küçük dünyalarında farklı bir algı yaratmayı başarmışlardır.

Oysa Gürsel Erol siyasi yaşamında duygularıyla hareket eden ve gencecik yaşta yani 27’sinde CHP Elazığ İl Başkanı olmuş Türkiye’nin en genç il başkanları arasına ismini yazdırmıştır.  

CHP kurultayında en yakın arkadaşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilkesel bir anlaşmazlık yaşadığı için Genel Merkez listesinden çıkarak bağımsız listeden PM’ye aday olmuş ve PM’ye girmeyi başarmış bir isim.

İzmir’de ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Alaattin Yüksel’e yakın olan bir isim… Kimseden lafını esirgemeyen bir siyasetçi.

Yine aynı Gürsel Erol İzmir’de katıldığı programda “Aziz Kocaoğlu ile birlikte siyaset yaparım” diyerek bu ekibe olan yakınlığını açık açık dile getiren bir siyasetçi…

Kaçak dövüşmeyen biri…

Zaten ne olduysa bu açıklamalardan sonra oldu.

Yaptığı açıklamadan sonra CHP’de Kocaoğlu ve Yüksel ekibine karşı olan bazı kişi ve grupların hedefine girdi. Özellikle Kocaoğlu’na muhalif olan isimlerden İzmir Milletvekili Atilla Sertel, olayın medyaya yansımasından hemen birkaç dakika sonra konuyla ilgili sosyal medya hesabından attığı mesaj bu iddiayı doğruluyor.

Yani Kocaoğlu ve Yüksel karşıtları hemen harekete geçmişti.

Dedim ya ne olduysa o programdan Kocaoğlu’na yakın olduğunu açıklamasından sonra oldu.

CHP’li vekil Gürsel Erol’la ilgili çok farklı iddialar ortaya atılmış olsa da bunlar kamuoyunda çok fazla dillendirilememiş ancak  kapalı kapılar arkasında dedikodu şeklinde ortalıkta dolandırılmıştı.

Bayındır olayı bu düşüncede olanlar için büyük bir fırsat oldu… Ve bu olay üzerinden bir algı yaratmak adına düğmeye bastılar…

Düşünün olayın olduğu tarihte konunun muhatabı olan belediye, Gürsel Erol ve şirket iddiaları bütün çıplaklığı ile anlatıyor ama sanki bu kişiler bir açıklama yapmamış gibi olay bütün esrarengiz halini devam ettiriyor algısı devam ettirilmeye çalışılıyor…

Hatta şirket belediyeye arsayı geri vereceğini açıklıyor.

Gürsel Erol parti müfettişi istiyor ama tartışma bitmiyor.

Bunun tek bir açıklaması var o da bu işin siyasi olarak devam ettirilmeye çalışılıyor olması…

Oysa Gürsel Erol geçtiğimiz aylarda “hiçbir yere aday olmadığını”  ifade etmişti.  

Bunu özetle ifade etmek gerekirse bu algıyı, 2019 hesapları olanların, Gürsel Erol’u önlerinde “engel” olarak görenlerin devam ettirdiğini düşünüyorum.

Neden böyle düşünüyorum'

Geçen yıl satışı gerçekleşmiş bir olay neden bugün gündeme getirilir ve sürdürülür.

Olayı kamuoyuna duyuran Yücel Özen konuyu partinin ilgili kişilerine aktarmasına rağmen neden o yetkililer konuyla ilgilenmediler.

Bu konuda sesiz kalmayı tercih ettiler.

Ve aynı kişiler bugün bu konuyu konuşuyorlar.

Bu çok kafa karıştırıcı bir durum…

Tamda kurultay sürecine girilirken ve Gürsel Erol’un Türkiye genelinde bu kadar popüler olduğu bir dönemde kamuoyunda adının bunlarla anılması çok manidar değil mi'

CHP’nin hiçbir belediyesiyle iş yapmayan bu CHP’li vekilin adını böyle manipülasyonlarla başka şekilde anılmasını sağlamaya çalışmak tam bir ahmaklıktır.

Türkiye’de kendini anlatamayan CHP’nin ilk defa farklı bir alanda kendine çıkış yolu bulan bir CHP’linin böyle olaylarla anılmasını sağlamak tam anlamıyla bir ahmaklıktır.

CHP’nin neden iktidar olmadığı sorusuna sanırım bu olay iyi bir cevaptır.

Bu olay parti içinde çözülebilecekken kamuoyunda medya üzerinden görülmesi bana çok ama çok manidar geliyor…