Dolar 32,2104
%-0.16
Euro 35,0890
%0.31
Altın 2.471,000
%1.01
Bist-100 10.159,00
%-0.15

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
HDP'den 'deklarasyon' açıklaması

HDP'den 'deklarasyon' açıklaması

HDP: 'Siyasi Çözüm Deklarasyonu' demokratik siyaset alanına bir çağrıdır. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu tarafından, "Siyasi Çözüm Deklarasyonu" ile ilgili yapılan açıklamada, "Siyasi Çözüm Deklarasyonu demokratik siyaset alanına bir çağrıdır" denildi.

  • Ege Postası
  • 29.12.2015 - 16:19
Halkların Demokratik Partisi Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle, "Geçtiğimiz hafta sonunda Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Olağanüstü Konferansı'nda ortaya çıkan ve başta Kürt Sorunu olmak üzere Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünü öngören, 'Siyasi Çözüm Deklarasyonu' demokratik siyaset alanına bir çağrıdır. Sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi gerektiği anlayışından hareket etmektedir. Bu deklarasyon barışa bir fırsat daha vermek amacıyla hazırlanmıştır. Türkiye'de demokratik siyaset alanına yaptığımız bu çağrının Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz ve bileşen kurumlarımızın yöneticileri hakkında soruşturma açılmasıyla gündemden düşürmeye çalışılması asla kabul edilemez bir tutumdur. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bazı bakanlar, siyasi parti sözcüleri ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün HDP'yi hedef gösteren mesajları ve 'ihanet' suçlamalarıyla demokratik siyaseti değil, çatışmayı, savaşı, ölümleri istedikleri bir kez açığa çıkmıştır."
'BU ÖNERİLERDEN VAZGEÇECEK DEĞİLİZ'
"Öncelikle şunu belirtelim ki, biz'ler soruşturmalar ve baskılar yoluyla engellenmeye çalışılan bu tartışmadan ve önerilerden vazgeçecek değiliz. Yargı baskısı ve 'ihanet' suçlamalarıyla, Eş Genel Başkanlarımıza hakaretlerle, onları hedef gösteren yayınlarla ve ifadelerle bu tartışmayı engellemeye çalışmanın bir tek anlamı vardır, o da Anayasa tartışmalarını sadece siyasi iktidarın ve Saray'ın önerileri doğrultusunda yapmak istemektir. HDP'yi etkisizleştirme ve hedef haline getirme çabalarına ve adımlarına asla boyun eğilemez. HDP, Eşbaşkanları, vekilleri, yöneticileri, bileşen kurumları ve seçmenleri ile birlikte demokrasi ve barış için bir şanstır. Bunu etkisizleştirmek ve bertaraf etmek isteyenler savaşı, çatışmayı, ölümleri sürdürmek isteyenlerdir. Kürt halkının kendi kendini yönetme talebi, demokratik statü talebi son derece meşru, evrensel ve demokratik bir haktır. Diyarbakır'da yapılan tartışmalar ve alınan kararlar Türkiye'yi dışlayan ve ilişkileri koparan bir yaklaşıma sahip değildir. Biz'ler, yeni bir anayasa ve Türkiye'nin yeni idari yapısı tartışmasını siyasi iktidarın ve onun emriyle hareket eden yargı mensuplarının çizdiği sınırlar içinde yapmak zorunda değiliz. Şu çok açık ki, sivil ve demokratik siyaset alanını zayıflatarak, meşru ve demokratik tartışmaları engelleyerek Türkiye'de demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa yapılamaz. Başkanlık sistemi tartışmasını yapmak ne kadar meşru ise özerkliği, yerinden ve yerelden yönetim anlayışını, özyönetim yöntemini tartışmak da o kadar meşrudur. Merkezden yerele yetki devrini 'bölücülük' suçlamasıyla cevaplayanlar çağdaş demokrasilerden nasiplerini almamışlardır."
"Özerklik, özyönetim vb. kavramların bir 'fantezi' olduğunu ve 'bunların demokratik olgunluk içerisinde hareket eden toplumlarda bir karşılığının olmadığını' ifade etmek, üyelik müzakereleri yapılan Avrupa Birliği'ni ve o birlik içindeki İspanya, Fransa, Almanya gibi devletlerin idari yapılarını anlamamış veya bilmiyor olmak demektir. Özerklik, yani eski dildeki muhtariyet, bir fantezi değil, tarihsel ve güncel bir gerçekliktir. Müzakereye açık bir özerklik teklifini tartışmadan reddeden bir anlayışın Türkiye'de demokrasiyi bir adım bile ileri götürme imkanı da niyeti de yoktur. Siyasi iktidar, ne yazık ki, medyasıyla, sözcüleriyle içinde savaş, çatışma ve kan geçmeyen bir çift söz dahi söyleyemeyecek duruma gelmiştir. Savaş politikalarıyla, masa devirme alışkanlığıyla bu ülkeye barışı getiremezsiniz. Dolmabahçe'de masayı devirdiniz, mutabakat metnini yok saydınız. Şimdi biz'ler yeniden demokratik siyasete alan yaratmak adına bir "Siyasi Çözüm Deklarasyonu" yayınladık. Bu deklarasyon şiddet politikalarının terk edilmesi ve hızla bir çözüm hattına girilmesi yönünde önemli bir fırsat ve olanaktır. Meclis, siyasi inisiyatif almalı, sorunlar oraya taşınmalı ve çözümleri tartışılmalıdır. Müzakere ve siyaset alanını güçlendirmeye karşı durup, HDP ve bileşenlerine, kurumlarına, Eş Genel Başkanlarına, vekillerine ve yöneticilerine yargı ve soruşturma sopasını gösterenleri tarih de halklarımız da affetmeyecektir. Fikirlerimizi ve önerilerimizi, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelemizi bu yollarla bastırmak asla mümkün olmayacaktır." 

Figen Yüksekdağ: Yayınlanan metin birleşmenin harcıdır

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında konuştu. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun HDP ile olan randevusunu iptal etmesini eleştiren Yüksekdağ, "Söyleyecek sözünüz kaldıysa gelin konuşalım. Halkın karşısında tartışalım. 30 yıldan beri söyledikleri söylemi tekrar ederek sorunu çözebileceklerini galibiyet ilan edeceklerini, kuvvet gösterisi yapacaklarını sanıyorlar. Neymiş bölünme çerçevesini açıklamış HDP ve dört kurum DTK ve diğer kurumlar. DTK'nın yayınladığı ve bizim ortaklaştığımız metin Türkiye'nin 21. yüzyılda birleşmesinin Türkiye halklarının birleşmesinin harcıdır temelidir. Bölünen bu halkları birleştirmek için bir şans ve tartışma zemini sunuyoruz. Sudan, çaydan, çerden çöpten bahaneler tartışmaya niyetleri yok. Siyasi iktidar, bu kaosun, çatışmanın devam etmesini istiyor. Bu şiddet ve baskı politikası üzerinden bir seçim kazandılar. Yine bu şiddet politikasını sürdürerek rejim değiştireceklerini düşünüyorlar bunun hesaplarını yapıyorlar" dedi.

Yüksekdağ, "Roboski katliamının üzerinden 4 yıl geçti. 4 yıl boyunca sorulmamış hesabın verilmemiş hesabın acısını ve sonuçlarını bütün Türkiye halkaları dibine kadar yaşadı. Bu katliamın sorumluları açığa çıkarılmayıp cezalandırılmadığı sürece Türkiye bir ölümler coğrafyasına dönüşecek. Türkiye'de katliamların önü açılacak. Ne yazık ki bütün bu uyarı ve mücadelelerimize rağmen Roboskili ailelerin verdiği mücadeleye rağmen sorumlular açığa çıkmadı. Siyasi sorumlular gayet açıkta olmasına rağmen hesap vermedi, yeni ölümlerin önü açıldı. Roboski analarından Besna Öncü, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Hesabı sorulmayan verilemeyen her katliamın ardından analarımız kahrından ölüyor. Bu siyasi iktidar kendi yurttaşlarını ya doğrudan şiddet ve öldürme politikaları ile ortadan kaldırıyor ya da adaletsizliğin, hukuksuzluğun açığa çıkardığı bu kahır düzen, siyasetinin kurbanı haline getiriyor" diye konuştu.

Yüksekdağ, "Bu siyasi şiddet ortadan kalkmadığı sürece Roboski katliamanın sorumlularının da açığa çıkmayacağını ve hesap vermeyeceğini çok iyi biliyoruz. Adalet için direnişimizi her yerde sürdürmekte kararlıyız" dedi.

"ŞİMDİ TANKLARLA SİVİL YERLEŞİM ALANLARINA GİRİYORLAR"
Yüksekdağ, "Şimdi tanklarla sivil yerleşim alanlarına giriyorlar. Evleri, tanklarla helikopterlerle vuruyorlar. Türkiye'de 7 ilçede ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve ortaya çıkan şiddet artık bir vahşet düzeyine ulaşmış durumda. Siyasi iktidar, kendi yurttaşlarına karşı dilinde nefret söylemi, elinde silah enstrümanlarından başka hiçbir ilişki biçimini tanımıyor. Özyönetim talebini, iddiasını, iradesini dile getiren o 7 ilçedeki haklarımız canlı hedef haline getiriliyor" dedi.

Yüksekdağ, "Ordunun sokaklara salınması ve siyasette bir güç olarak kullanılmasına karşı vaaz verenler, bugün 10 bin kişilik ordu gücü ile, generalleri, genelkurmay başkanları ile 7 küçücük ilçeye karşı bir hareket düzenliyor. Askeri vesayetin, sistemler ve anlayışla halka boyun eğdirmenin sivil siyasetin tam tersi olarak şiddet ve militarizm politikalarının zirve yaptığı tarihi bir süreç yaşıyoruz" diye konuştu.

"ŞİDDET POLİTİKASINI SÜRDÜREREK REJİM DEĞİŞTİRECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORLAR"
Yüksekdağ, "Bu siyasi iktidar, bu kaosun, çatışmanın devam etmesini istiyor. Bu şiddet ve baskı politikası üzerinden bir seçim kazandılar. Yine bu şiddet politikasını sürdürerek rejim değiştireceklerini düşünüyorlar bunun hesaplarını yapıyorlar. Şiddetin çatışmanın sona ermesini istemiyorlar bu topraklarda kalıcı barışın  önünün açılmasını istemiyorlar" dedi. Yüksekdağ, "Öz yönetim ve sokağa çıkma yasaklarının olduğu alanlarda 7 ilçede 129 sivil yurttaşımız yaşamını yitirdi.  7 Haziran'dan, 20 Temmuz'dan bu yana sürdürülen şiddet siyasetinin sonucu olarak 360 sivil yurttaşımız katledildi. 61'i çocuk, 73'ü kadındı.

"HALKA KARŞI BİR DARBE DÜZENLİYORSUNUZ. KENDİ YURTTAŞINIZA SAVAŞ AÇIYORSUNUZ"
Yüksekdağ, "Halka karşı bir darbe düzenliyorsunuz. Kendi yurttaşınıza savaş açıyorsunuz dediğinizde, bağırıp çağırıyorlar bizi linç etmeye kalkıyorlar. Bu soğuk rakamlar bile ne kadar sıcak bir savaş ve çatışıma gerçeğini ortaya çıkarıyor. Bu 360 insan sivil.  İlan edilmiş bir savaşta dahi bu kadar sivil yaşamını kaybetmiyor. Bugün karşımızdaki uygulama bir özel savaş konseptidir. Bilinçli ve sistematik olarak halka karşı uygulanan bir özel savaş konsepti. İnsanlığın ve bugünkü siyasetin yüz karası olacak manzaralar ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.

"DTK'NIN YAYINLADIĞI ORTAKLAŞTIĞIMIZ METİN TÜRKİYE HALKLARININ BİRLEŞMESİNİN HARCIDIR TEMELİDİR"
Yüksekdağ, "Söyleyecek sözünüz kaldıysa gelin konuşalım. Halkın karşısında tartışalım. Açık olmadıklarını bir kez daha ifade ettiler. 30 yıldan beri söyledikleri söylemi tekrar ederek sorunu çözebileceklerini galibiyet ilan edeceklerini, kuvvet gösterisi yapacaklarını sanıyorlar. Neymiş bölünme çerçevesini açıklamış HDP ve dört kurum DTK ve diğer kurumlar. DTK'nın yayınladığı ve bizim ortaklaştığımız metin Türkiye'nin 21. yüzyılda birleşmesinin Türkiye halklarının birleşmesinin harcıdır temelidir. Kimsenin unutmaması gerekir. Kim böldü yıllarca bu halkı, Kürt ve Türk olarak siz böldünüz. Bu siyasi iktidar böldü. Yardınız ortadan ikiye. Bölünen bu halkları birleştirmek için bir şans ve tartışma zemini sunuyoruz" açıklamasında bulundu.

"SUDAN, ÇAYDAN, ÇERDEN ÇÖPTEN BAHANELER TARTIŞMAYA NİYETLERİ YOK"
Yüksekdağ, "Tartışmaya niyetleri yok. Sudan, çaydan, çerden çöpten bahaneler. Bu seferde bir görüşme olanağını da sudan, çaydan, bahaneyle hükümet ve başbakan ortadan kaldırdı. Tam bir siyasi ciddiyetsizlik,  aymazlık örneği. Bu görüşme iptal edildi. Çünkü Başbakanın, hükümetin bir randevu, görüşme yapacak  kadar bir siyasi iradesi kalmamıştır. Böyle bir iradesi yok. Dolmabahçe mutabakat masasını kim devirdiyse, ondan sonraki süreçte masada yok çözüm de yok diye kim dediyse, HDP ile yapılacak görüşme de aynı merkez tarafından engellenmiştir. Sarayın hükümet üzerindeki vesayeti, resmi, meşru olmayan hakimiyeti, siyaset kurumunun olağan işleyişinin önüne geçirilmiştir. Görüşmeye müdahale edilmiştir. Randevu kararının arkasında duramıyorlar" diye konuştu. 
(DHA)

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.