Dolar 32,3749
%0.18
Euro 35,0165
%-0.14
Altın 2.325,460
%0.22
Bist-100 9,10
%0.17

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Sanat için midir sanat ‘Yüksel Ünal’

Tabi her zaman ki gibi başıma bela devrik cümlelerim… / Bunun nedenini bilemiyorum. Kendimi ifade ederken, (sonradan okurken yazdıklarımı) bir bakıyorum, cümlenin sonu başında, başı sonunda… En çok kızım İrem eleştiriyor bu konuda beni ama maalesef olmuyor. Yazıyorum, yazıyorum… Tam bitti diyorum bi bakıyorum her şey tersten…

Hayatı tersten mi algılıyorum nedir…

Şimdi bu konuya nereden geldin diyeceksiniz ki hemen açıklayayım; Aslında başlığım ‘Sanat, Sanat için midir?’ olacaktı. Niyetim buydu ancak bi baktım ki ‘Sanat için midir Sanat’ yazmışım… / Bana göre aynı kapıya çıkıyor her ikisi de… / eviriyorum çeviriyorum kelimeleri ama nihayetinde derdimi anlatabiliyorum diye düşünüyorum… Aslında devamı da var başlığımın ‘Sanat, sanat için midir yoksa toplum için midir?’

Düz cümleler yahut devrik cümleler, hepsi toplamında benim yazılarımı oluşturuyor. Ben buyum, ben böyleyim diyorum, çünkü bu konuda değişemiyorum ki neredeyse geldim 50 yaşıma, artık imkânsız…

Neyse konuma döneyim;

Birkaç ay içinde aynı oyunu iki kez izledim. Tek kişilik gösteri… Yüksel Ünal…

İzmir de sanat adına yapılabilecek birçok etkinlik mevcut, seçme şansınız var. O yüzden İzmirlileri bu konuda biraz şanslı buluyorum… / Sunay Akın’ın ‘Yüz Yüze’ adlı yine tek kişilik gösterisini de bu araya sıkıştırma şansı bulanlardanım.

Peki neden Yüksel Ünal’ın gösterisini iki kez izledim?

Dedim ya İzmirliler Şanslı diye… / Bu gösteriye ulaşma şansları biraz daha kolay. Farklı mekânlarda oynanan bu oyunu bir kez daha bile izleyebilirim…

Güldürürken düşündüren falan değil, direkt güldüren bir gösteri bu… / Öyle laf sokayım, ekonomiden gireyim, siyasetten çıkayım falan yok… Kaldı ki ben siyasetin içinde olduğu gösterileri de severim ancak bu gösteri tamamen ‘eğlenelim, gülelim, stresimizi atalım’ mantığıyla iyi geliyor ruhuma…

Yüksel bey bu gösteri de tamamen kendi hayatını, yaşadıklarını, ailesini (inanılmaz güzel Ege şivesi ile) anlatıyor. Gösterinin bir tek yerinde ağlatıyor beni ki orada herkes ağlıyor gibime geliyor… Söylemem, anlatmam… Çünkü herkesin izlemesini istiyorum ve bu yazıyı da o yüzden yazıyorum. Tavsiye ediyorum, eminim ki gülen bir yüzle ayrılacaksınız oradan ve ben herkesin gülmesini istiyorum…

Ünlülüğe giden yolda yaşadıkları, ünlü olduktan sona yaşadıkları, eşiyle tanışması, annesi-teyzesi, abisi… / Tamamen kendi hayat hikâyesi ve içine hepimizin hayatından kesitler var… Şöyle bir klişe vardır ya, o anlattı ben kendi hayatımı buldum içinde… / Ben klişeleri severim. İlla şaşırarak gülmek gerekmez. İçinde kendimi bulduğum hayat hikâyelerinde ki yüzleşmeleri de severim. Benim gibi, bizim gibi ve çok komik…

Tabi kendisinin oyunculuk yeteneğinden bahsetmeme gerek yok sanırım. Ben anlattığı hikâyeye ve ne kadar eğlendiğime odaklandım şu an… / Peki, Sanat sanat için midir konusu neresinde bu işin? Diye sorarlar adama… / ‘Adama’ Mecaz… Takılmayalım…

Yüksel beyin yaptığı sanat bana göre toplum için yapılan sanat grubuna giriyor. Neden böyle söyledim peki? En son Yıldız Kenter’in ‘Anna Karenina’yı (Lev Tolstoy’un eseri) izlerken, dergim ve röportajım için bir kare fotoğraf aldım diye, neredeyse azarlandığım, sanattan anlamamakla suçlandığım Halaskargazi günlerim var benim, mazimde…

Sanat sanat için olunca, toplumdan çok uzaklaşabiliyorlar…

Toplumun içinde olmak işte Yüksel Bey gibi sanatçılarla mümkün oluyor. İstediğim kadar, (eğer istersem fotoğraf çekiyorum, kayıt alıyorum)... Gayet rahat, hiç kendini bozmuyor, niye diye bakmıyor bile… Yayınlıyorsun, iyi-kötü yorum yapıyorsun, gülüyor…

Halkı kucaklamak böyle bir şey. İşte ben tam da sanatın bu yönünü seviyorum. Halkı kucaklayan… Halkın içindeki sanatçıları seviyorum ben…

Asla, ne Yıldız Kenter’i ne ekibini kötülemek için böyle bir şey söylemedim ancak yaşadığım gerçek onların sanatının bize çok uzak olduğu hissini vermişti o an bana… / Ben onlara göre taşradan gelmiştim, öyle ifade ediyorlardı aralarında… Bize taşra gazetecileri ve dergicileri diyorlardı… / Başkent dışında her yerin taşra olduğunu düşünürsek… / İroni tabi… Burası Türkiye…

O zaman ait hissedemiyorsun kendini oralara. O sanat senden uzaklaşıyor. Ki inanılmaz bir oyundu asla unutamam… Bambaşka bir şey… Kim tartışabilir oyunculuğunu-tiyatroculuğunu her birinin… Muhteşemdi… Ama konum bu değil!

Benim tek istediğim, sanatçının sanatını yaparken halkından uzaklaşmaması… Atatürk’ü düşünün, yaptığı her işin içinde kendi halkı vardır. Küçümsemez tam tersi hep yüceltir, hep en kıymetlidir kendi halkı…

Ve mutlu son, ben gülerek ayrılıyorum o salondan… Ve işte tam da bu yüzden diyorum ki ‘bir kez daha izleyebilirim ben bu tek kişilik dev oyunu’…

Teşekkürler YÜKSEL ÜNAL…