13 Şehit kaç acı eder? Kaç kişinin canı yandı, kaç ocak söndü. Kaç umut bitti kim bilir? 13 Şehit deyip geçiverir ekranda, kayar gider yazılar ve bizler okuruz. Birkaç fotoğraf birkaç anı görürüz anlatılanlardan, alıntı yapılan kareler…...
Hepimiz zaman içinde sevdiklerimizi kaybederiz. Bazen adı ayrılık olur bazen ölüm. Bazen dünya üzerinde yaşadığımız ayrılıkların çok üzücü ve telafisi mümkün olmayan acılar olduğunu zannederiz ta ki gerçek manada ölümle çok sevdiğimiz...
Bazı konular vardır, eliniz bir türlü yazmaya gitmez. Çünkü yüreğiniz kaldırmaz bazı cümleleri, boğazınız düğümlenir… Ben 99 yılında, hem 17 Ağustos hem de 12 Kasım da olan iki büyük depremi yaşamış biri olarak bu kez de 30 Ekim...
Giyotin deyince aklımıza gelen ilk ülke Fransa… Oysa tarihi ortaçağa dayanan bu korkunç idam şekli Almanya ve İtalya'da da kullanılmış ve kuvvetle muhtemel başka ülkelerde de kullanıldı. İnsanın kafasını gövdesinden ayıran bu vahşi...
Basın camiasının başı sağ olsun… Bu işin okulunu okuyanlar var, her meslek grubunda olduğu gibi, bir de alaylılar var malumunuz… Hem okulunu okuyan hem de muhabirlikten başlayarak merdivenleri usul usul çıkan bir gazeteci… / Üstelik duruşundan...
En iyi ihtimalle 50 yıla ihtiyaç var, basit bir ormanlık alanı yaratabilmek için. Basit bir orman alanından bahsediyoruz, kaldı ki 50 yıl, bir ormanlık alan için oldukça kısa bir zaman dilimi… 70, 80 hatta 90-100 demem lazımdı aslında. Yani...
Sorsanız hiç kimse savaşı istemez. Hemen hemen herkes bunu bir barbarlık olarak telaffuz edecektir, tıpkı benim gibi… / Peki o zaman neden hemen hemen her gün savaş çığırtkanlığı yapan insanları dinliyoruz ya da ister istemez şahit oluyoruz...
İnsan kendi elleriyle bırakır mı ‘hayatımın anlamı' dediğini… / Neden ‘gitme' – ‘gitme kal' demek bu kadar zordur bazen… Neden insan kalbinin sesini değil de aklının sesini dinler ki bazen… / Üstelik ardından yaşanacak...
Senin beni sevmeni sevdim uzun yıllar. Beni öyle güzel sevdin ki, korkardım bir gün bu sevgiyi kaybetmekten. Sevgi sen demekti, bu kelime seninle anlam buluyordu içimde. Peki ben seni seviyor muydum' Onu hiç bilemedim. Bu soruyu kendime hiç sormadım....
Bir şiir okumuştum yıllar önce, beni çok etkilemişti. Nakaratında diyordu ki: ‘ayrılık sonradan kor yavaş yavaş…' Şiirinden sonra tanışırım ben şairleriyle. Ve bazen gerçekten gidip şairlerini bulurum şiirlerin. Tanışırım...
Bugün bir haber okudum Robin Williamsla ilgili, kendisinin hayranıyımdır. Ölümüne üzüldüğüm ki normal bir ölüm değil (bi yakıştıramadım intiharı ona sanki)… Ama bir insanın neler yaşadığını ve neden yaptığını bilmeden, önyargılı...
Siyaset deyince aklıma malum başkanlık sistemi geldi bir an. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti için uygun mudu? Diye düşünmeden edemediğim bir durum bu… Nerden aklıma geldi şimdi birden siyaset deyince başkanlık sistemi, oysa yazmayı...
En çok konuşman gereken anda bir ‘Susmak' gelir içine… Oysa anlatacak o kadar çok şey vardır ki! Nereden başlayacağını bilememektendir belki de bu ‘susma' isteği… / Ne desen olmayacaktır… / Ne desen toparlanmayacaktır dağılanlar…...
Gün geçmiyor ki bir cinayet haberi duymayalım. Gazetecilik yaptığım dönemlerde bu tarz haberleri gazetemde görmeyi hiç istemezdim ve ilke olarak sadece yorumsal anlamda yer verirdim. Gerçekten insanın psikolojisini bozan bir durum bu… Ama görmezden...
Hayat sandığımız kadar uzun değil ve yine sandığımız gibi ‘zaman durmuyor'… Sürekli olarak ki siz ne yaşarsanız yaşayın akmaya devam ediyor… Geçen sene bu zamanlar, 20 yılımı verdiğim; bana hem en güzel günlerimi - hem de zaman ...
Değer yargılarınız bir bir değişmeye başlar. / Sevdiklerinizle sevmedikleriniz yer değiştirir. ‘Ne ara bunu sever oldum derken, ne ara bunları da sevmez oldum' derken buluverirsiniz kendinizi… Hayat değişir, değer yargılarınız değişir,...
Hiç kimse ölmesin istiyorum. Öldürülmesin de… Hele hele fikirlerinden dolayı hiç kimse suçlanmasın istiyorum. Suçlanıp, idam edilmesin… Bu düşüncemi söylerken, hiçbir siyasi fikri ön plana alarak da söylemiyorum ayrıca. Bir insan hangi...
İçimde bitip tükenmek bilmeyen bir konçerto gibi uzun uzun çalıyor Mayıs ayı… Usul usul işliyor içime, çisil çisil yağıyor, ıslanıyorum. Mayıs ayını sevmiyorum. Hep hüzünlüyüm. İçim hep buruk, gülemiyorum. Kazara gülsem utanıyorum...
Hayat ne garip, öyle değil m? Daha düne kadar endişelerimiz-telaşlarımız vardı hayata dair ama yaşamsal değildi. Keyfe keder telaşlar… Ne alalım, ne yiyelim, ne giyelim, nereye gidelim, kimi sevelim, kimden ayrılalım… Şimdi, şimdi sokağa...
Gülmeyin lütfen… / Çok ciddiyim ben. ‘Bilmem kaç adet dua okursanız, corona virüsünden korunabilirsiniz' diye kaç tane açıklama okudum ben biliyor musunu? Neredeyse ikna olacaktım! Şimdi dua için kötü bir söz söylediğimi düşünenlerde...
8 Mart Dünya Kadınlar Günü… / Tamam, güzel güzel kutlayalım o zaman… / İnsan gibi… / Çiçek falan da istemiyoruz kardeşim, öldürmeyin yeter… Bu sene yazmayayım dedim, dayanamadım. Her yıl yazıyoruz, çiziyoruz bilmiyorum ne kadarı...
Bir baba, elinde bavul, bavulun içinde bir çocuk… Bir eşya gibi oradan oraya taşınan çocuklar, neden bir ülkenin sınır kapısına doğru yolculuk yapıyorla? Bilmelerine imkân yok çünkü çocuklar savaşın ne olduğunu bilmeden, hatta öğrenemeden...
Malum hayat acımasız… Geçmiş, yaşanmış acılarla dolu ve elbette güzel günlerin de eşliğinde… Güzel günlerini gölgesinde bırakan acılar olmasa, hayat çok daha güzel olabilirdi. Ama yok illa, kötülükler ele geçiriyor bir süre sonra...
Dört bir yanımız savaş ve ben kendimi bildim bileli, terör belası bu ülkenin başında her daim. Kaç can gitti sayabilen var m? Saymaya yüreği yeten var mı' Ben şehit haberlerini izleyemez oldum. Ailelerini, dramlarını, yaşamlarını…...
Dilim varmıyor ki bir tek cümle kötüye dair yazayım. Benim için tarihimde en güzel film olarak yerini alsa da genel mana da bunu söylemek pek de doğru değil. Bu kadar iyi oyuncunun bir araya gelip, bu kadar kötü bir film olması enteresan geldi...
Aşkı yazmak kolaydır, yaşamak zor… Ayrılığı yazmak kolaydır, ‘yaşamak zor' hafif kalır… Ya arada kalmışlığın hikâyesi, onu anlatan cümleler bulabilir miyiz dersini? Ne aşkı aşk gibi yaşayabilen ne de ayrılığı adam gibi...
Gupse Özay'ın filmlerini seven, ona yani esprilerine gülen biri olarak, Eltilerin savaşında bir sahne vardı ki ‘Masanın etrafında üç kere dönüp, selam vermek' gibi… / Koptum diyebilirim… / Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim,...
Çocuk yaşlarımda okuduğum bir söz vardı. ‘Hayal kurmazsan, hayal kırıklığı yaşamazsın'… Bu sözü çok sevdim ancak hayal kurmaktan da hiç vazgeçmedim. Şöyle ki; gerçekleşmesi çok mümkün görünmeyen hayaller için de vakit...
Galiba insanın en önemli duygularından biri bu, yani ‘Cesur' olmak… / En önemli diyorum çünkü eğer cesur olamazsak, hayatımızla ilgili hiçbir önemli kararda kendi imzamız olmaz… Kendi hayatımızla ve sevdiklerimizle ilgili, öz benliğimizden...
17 Ağustos depremini unutabilmek pek mümkün olmadı. 12 Kasım depremini unutabilmek zaten mümkün değil… Yıl 1999, benim Elazığ'dan - Bolu'ya tayinle gelmemin ardından henüz bir yıl bile geçmemişti… Bunun Türkçesi şu olsa gerek,...
Hep bir yanı yarım kalanlar vardır. / Ne yapsalar tamamlanamaz onlar. / Hep bir eksiktirler. / Hep bir yanları hüzün, hep bir yanları buruk… Yarım kalmış hikâyelerim var benimde. Herkes gibi, herkes kadar… Ne yapsam tam olmayan, eksikliklerim....
Geçen yıl, bu isimde bir film vizyona girdiğinde, kulağımda sadece bir ‘Çiçero' ismi vardı. Kulaktan dolma, ne olduğunu tam hatırlayamadığım bir ajan hikâyesi… Benim ilgimi çeken başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu idi. Ee o zaman...
Belki şuan herkesin aklına ilk gelen, aylardır süren yangın. Ve o yangın yerinde yaşanan can kayıpları. Bakmaya içimizin almadığı doğal yaşamın içindeki hayvanların can çekişmeleri. Ben üzüntüden izleyemiyorum. Orman yangınlarında...
Bu ismi taşıyan birkaç yazı kaleme almışlığım vardır geçmişte... Hani her insan için bazı objeler-nesneler kıymetli olur, kendi içinde anlamlandırır ya onları, evet işte benim içinde deniz kabukları o denli anlamlı ve hatta kıymetlidir....
Mahsun Kırmızıgül'ün ‘Mucize' Filminin devamı… ‘Mucize' serisinin ilk filmini televizyonda izlemiştim. Mahsun Kırmızıgül'ün müziği çok ilgimi çekmezdi açıkçası, dolayısı ile de filmlerine de bu yüzden önyargılıydım....
Eşitsizlik kelimesi ne kadar rahatsız edici öyle değil mi' Konu her ne olursa olsun, eşit olmayan bir durumda olmak insanı rahatsız eder. Eşit koşullarda yaşayamamak, eşit şartlarda çalışamamak, eşit imkânlara sahip olamamak gibi…...
Eee o kadar uzun zaman Bolu'da yaşadım ki, İzmir ve diğer illerde yaşayan okurlarımdan zaman zaman özür dileyerek arada bir böyle ‘Bolu' diyeceğim. Bugün Bolu dememin sebebini yazımın ilerleyen satırlarında bulacaksınız. Böyle...
Tek Taşla kurtulabiliyorlarsa ne mutlu, bunun bir de beş taşı var… Her gün eskisine, bir yenisi eklenen pırlanta reklamlarını, artık neredeyse ezbere biliyoruz hepimiz. Hele bir de kadın olup, dikkatinizi çekmemesi zaten mümkün değil. Erkeklerin...
Gitmeyi isteriz hep, yıldırmıştır bir şeyler bizi. Üst üste yaşanmış iyi ve kötü ne varsa, birikmiştir içimizde. Herkes ister bir gün ‘çekip gitmeyi' olduğu yerden, başka yerlere doğru. Yıllar geçtikçe ‘gitmek istiyorum'...
Hemlik manevrası nedir bilmeyen var mı' Cevaplarımız ‘Bilmiyoruz' ağırlıklı ise ne olur; haber bültenleri, nefes borusuna kaçan minik bir kapak, cisim ya da objeden dolayı hayatı kaybeden çocuklar-yetişkinlerle dolu olur. Oysa Hemlik...
Alfred Nobel… / Dinamiti bulan adam. Hımmm… Bu konu hakkında hep beraber bi düşünelim mi' Stockholm doğumlu kendisi, mühendis bir babanın oğlu ve kendide tabi ki mühendis. Ben bu Stockholm'e takıldım. Bir sendromdur bende de yarattığı…...
O kadar elimin kolumun hatta yüreğimin yazmaya gitmediği bir konu ki bu. Başlık aslında şu ‘Kadın Cinayetleri'… Ama böyle bir konuyu ‘Kadın' ya da ‘Erkek' hatta çocuk veya diğer tüm canlılar olarak ayırt etmek istemedim....
dolayısı ile gündemimizde. EYT, Erken Yaşta Emeklilik değil, Emeklilikte Yaşa Takılanlar demek. Bu farklı bir durum, peki bu farklı durum nasıl oluştu; Karikatürize ederek şöyle söyleniyor; ‘Maç oynanırken kurallar değişti' galiba...
Belki de ‘Köşe Yazarları' demeliydim. Yaklaşık bir haftadır Sayın Rahmi Turan'ın köşe yazısını konuşmuyor muyu? Gazetesinin reklama ihtiyacı yok orası muhakkak ama… Peki reklama ihtiyacı olan kim' Bulmaca gibi, koca koca...
Çok isterdim tabi, ülke ekonomisini hatta güncel siyaseti yazayım ama bakıyorum da onları zaten yeteri kadar yazıp çizenler var üstelik durum pek de iç açıcı değil. (Moralim bozuluyor, karamsarlığı da hiç sevmiyorum.) Malum her okurun bir...
Aslında aklımda başka bir konu vardı sizlerle paylaşmak istediğim, hatta birkaç konu diyebilirim. Bunların içinde ise en önemli olarak gördüğüm; Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan ve uygulanan...
En zor olan, ilklerdir. Her işin başında sendeler insanoğlu. Sonra alışır, alışmanın bir yolunu bulur. Doğası böyledir, fıtratı gereği uyum sağlar. En zora, en kolaya… / En güzele, en çirkine… Bazen kendine ‘doğru' gelenlere...