Dolar 32,5585
%0.14
Euro 34,9022
%0.69
Altın 2.433,630
%0.03
Bist-100 9.645,00
%-0.5

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Öztrak: 200 liranın alım gücünün nasıl düştüğünü anlattı

Öztrak: 200 liranın alım gücünün nasıl düştüğünü anlattı

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, AKP iktidarının ekonomi politikasını Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin sözleri üzerinden eleştirerek, “Bunlarda laf çok ama derde deva politika yok. Evet, dedikleri gibi ortada bir ‘kopuş’ var. Ama ‘Epistemolojik’ değil, hükümetin milletten kopuşu” dedi. Öztrak, Mersin’deki saldırıyla ilgili de “O gün Adalet Bakanlığı’nın kayıtlarında ‘gazeteci’ olarak geçen o teröristin sefer görev emri, 4. Yargı Paketi’nde getirdiği afla Tayyip Erdoğan tarafından verilmiştir. Ama artık milletimize gına geldi. Pis kokular artık dayanılmaz noktaya ulaştı” diye konuştu. Öte yandan Öztrak (200 liralık banknotu göstererek) Bu 200 liralık banknot, ilk tedavüle çıktığı 2009’da 132 dolar alıyordu. Bugün sadece 11 dolar alabiliyor. 200 liranın satın aldığı 121 dolar nereye gitti? Kimlerin cebine gitti? ‘Paranın itibarı, milletin itibarıdır’ diyordunuz. O zaman paramızın itibarını neden sıfırladınız? Ülkemiz, el için bir milyoncu pazarına döndü. Her şey ele ucuz, millete pahalı.

  • Ege Postası
  • 03.10.2022 - 22:52

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) bugünkü toplantısının ardından CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, toplantıda şunları söyledi:

“Bugün, Merkez Yönetim Kurulu toplantımıza geç başladık. Genel Başkan’ımız dün akşam Ankara’da hunharca katledilen sanat emekçimiz Onur Şener’in cenazesine katıldı. Biz de sanatçımıza Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabır diliyoruz. Bu acı olay kadar, olayın failleri de milletimizi dehşete düşürdü. İkisi Çalışma Bakanlığı’nda müfettiş, biri de TAİ’de mühendis. Bu olay, bir taraftan da devletteki çürümenin somut bir örneği. Bu memurları devlete kim aldı? Kimin torpilleriyle kamuda işe girdiler? Bu soruların da yanıtlanması lazım.

Meclis’imiz, üç aylık aranın ardından 27. Dönem 6. Yasama Yılı çalışmalarına başladı. Yeni yasama yılının milletimize ve millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’mize hayırlı olmasını diliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizin sözüdür, kalbidir, ikbalidir, istikbalidir. Kurulduğundan bu yana bütün milli meselelerin görüşülüp tartışıldığı ve çözüme bağlandığı yegâne adrestir. Cumhuriyet’imiz, meşruiyetini Meclis’imizde cisimleşen millet iradesinden almıştır. Emperyalizme karşı savaşan Gazi Meclis’imiz, dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahiptir.

Ancak bugün milletimize dayatılan, ucube saray rejimi, diğer tek kişilik rejimlerin yaptığını yapmış, öncelikle millet iradesinin tecelligâhına saldırmıştır. Ucube rejimin köşe taşları, 20 Temmuz sivil darbesiyle döşenmiştir. Meclis’imizin ve milletimizin sesi kısılmaya çalışılmıştır. Fakat milletimiz, bu tek kişilik vesayet rejiminin cebinden nasıl eksilttiğini ve geleceğini nasıl çaldığını, kısa sürede yaşayarak görmüştür. Vatandaşlarımız, bu çirkin oyunun müelliflerini sandığa gömmek için gün saymaktadır.

Milletimiz, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılını, Kuvayı Milliye’den, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden, 1. Meclis’in birinci grubundan neşet eden büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘İki büyük eserimden biridir’ dediği Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve demokrasi aşığı ortaklarının iktidarıyla karşılamaya hazırlanmaktadır.

ERDOĞAN’IN MECLİS AÇILIŞINDAKİ KONUŞMASINI ELEŞTİRDİ

Erdoğan’ın yeni yasama dönemi açılışında Meclis’te yaptığı konuşma, ucube saray rejiminin milletin dertlerine nasıl bigâne kaldığını, milletten nasıl koptuğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Sarayın milletin dertlerine derman olmaktaki kifayetsizliğini bir kere daha tüm çıplaklığıyla göstermiştir. Erdoğan, kürsüye Cumhurbaşkanı sıfatıyla davet edilmiş, ama AK Parti’nin genel başkanı olarak konuşmuştur. Üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek üzere namusu ve şerefi üzere ettiği yemini bir kere daha çiğnemiştir.

Meclisin açılışı, bu ülkenin en büyük açığının ‘tarafsız bir cumhurbaşkanı açığı’ olduğunu bir kere daha göstermiştir. Yokluktan, yoksulluktan illallah eden vatandaşlarımız ‘Yeter artık’ diye feryat ederken sarayın kibirlisi, milletin gözünün içine baka baka, ‘Yokluk, yoksulluk sorununu ortadan kaldırdık’ demiştir. Milletin aklıyla alay etmiştir. Paramızı pul eden, milletin satın alma gücünü eriten Erdoğan, hiç sıkılmadan satın alma gücü paritesiyle milli gelir hesaplarına girmiş, milletten nasıl koptuğunu göstermiş, milletimizin sinirlerini zıplatmıştır.

Meclis kürsüsünden milletimize masallar anlatan Erdoğan, bundan 11 yıl önce bu aziz millete, gelirini 2023’te 2 trilyon dolara çıkarma, Türkiye ekonomisini dünyada en büyük 10 ekonomi arasına sokma sözünü verdiğini hiç hatırlamamıştır. Ülkemizi dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden nasıl düşürdüğünden söz dahi etmemiştir. Milletimize taahhüt ettiği 2 trilyon doları 867 milyar dolara neden düşürdüğünü açıklayamamıştır. Milletin cebine koyamadığı 1 trilyon 133 milyar doların hesabını vermemiştir.

200 LİRANIN ALIM GÜCÜNÜN NASIL DÜŞTÜĞÜNÜ ANLATTI

(200 liralık banknotu göstererek) Bu 200 liralık banknot, ilk tedavüle çıktığı 2009’da 132 dolar alıyordu. Bugün sadece 11 dolar alabiliyor. 200 liranın satın aldığı 121 dolar nereye gitti? Kimlerin cebine gitti? ‘Paranın itibarı, milletin itibarıdır’ diyordunuz. O zaman paramızın itibarını neden sıfırladınız? Ülkemiz, el için bir milyoncu pazarına döndü. Her şey ele ucuz, millete pahalı.

Ama bu rezaletin müsebbibi Erdoğan, bir yandan paramızı pul ederken bir yandan da millete masal anlatıyor. Sorumluluğu olmayan yetki, serbestlik değil serkeşliktir. Utanma, insanın cevherinde olan bir özelliktir. Bu nedenle utanmazlık, bir anda galebe çalmaz. Birike birike alışkanlık haline gelir. Ama alışkanlık haline gelirse insan artık utanmazlığından bile utanmamaya başlar. Ne yazık ki bugün, utanmazlığından hiç utanmayan bir yönetim iş başında.

Sarayın kibirlisi çıkmış, ‘Enflasyonu şaşırtıcı bir hızla düşürme kabiliyetine sahibiz’ diyor. ‘Şecaat arz ederken sirkatin söylemek’, bu olsa gerek. Madem enflasyonu düşürme kabiliyetine sahipsiniz, enflasyonun dünya rekorları kırmasına neden izin verdin? Enflasyonu düşürmek için neden bir şey yapmadın? Milleti hayat pahalılığına ezdirmişsin, şimdi çıkıp, ‘Enflasyonu şaşırtacak hızla düşürebilirim’ diyorsun. Düşür o zaman, elini tutan mı var? Bu neyin havası, neyin cakası?  Bu millete gareziniz ne?  Hep söylüyoruz; ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’.

‘Faiz sebep, enflasyon netice’ dediler. Eylül ayında yüzde 19 olan tabela faizini yüzde 12’ye indirdiler. O gün yüzde 19 olan tüketici enflasyonunu bugün yüzde 83,5’e sıçrattılar. Tüketici enflasyonu, 1998 Temmuz ayından bu yana en yüksek seviyesine çıktı. Üretici enflasyonu, yüzde 151,5 ile Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı. İstanbul Ticaret Odası’na göre İstanbul’daki enflasyon yüzde 107. ENAG’a göre ise Türkiye’deki enflasyon yüzde 186. Hem enflasyon hem de TÜİK’in enflasyonuyla diğerleri arasındaki farklar, daha önce hiç görülmemiş seviyelere çıktı.

“TÜKETİCİ ENFLASYONU ÜÇE, TÜKETİCİ ENFLASYONU BEŞE KATLADI”

Erdoğan, 2002 sonunda hükümete geldiğinde tüketici enflasyonu yüzde 29,7, üretici enflasyonu yüzde 30,8 idi. 20 yıl sonra hükümetten giderken tüketici enflasyonunu üçe, üretici enflasyonunu beşe katladı. Bunlar da TÜİK’in ağır makyajlarına rağmen. Nereden nereye?

İşin kötüsü, turpun büyüğü hâlâ heybede. Üretici ile tüketici enflasyonu arasındaki makas, 68 puanla yine Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı. Çekirdek enflasyon göstergeleri de rekor kırıyor. Tarımsal girdi fiyatları almış başını gidiyor.

Son bir yılda, üre gübresinin fiyatı yüzde 208, DAP gübresinin fiyatı yüzde 175, traktöre konacak mazotun fiyatı yüzde 216 arttı. Besi yemi fiyatındaki artış yüzde 113, süt yemi fiyatındaki artış yüzde 116 oldu. Bu fiyatlarla çiftçi tarlasına nasıl girecek?

Bu beceriksizliğin müellifleri çıkıp, ‘epistemolojik kopuş’, ‘nero ekonomi’, ‘heterodoks politika’ diye zırvalayarak, yarattıkları yıkıma kulp takmaya kalkıyorlar.

TÜİK fiyatlarıyla son bir yılda, patates yüzde 170, şeker yüzde 164, süt yüzde 127, makarna yüzde 113, ekmek yüzde 98, dana eti yüzde 91, peynir yüzde 89 zam gördü. Evlerde elektrik tarifesine göre yüzde 95 ila 200, doğal gaz ise yüzde 164 zamlandı. Savaşın olduğu Ukrayna’da enflasyon yüzde 24, işgalci Rusya’da yüzde 14,5. Türkiye’de, makyajlı haliyle yüzde 83,5. Takabiliyorsanız buna bir kulp takın da görelim. Bunların model dediği safsataya göre, faiz inince Türk lirası değer kaybedecek, ihracat ithalattan hızlı artacak, dış açık kapanacak, rezervler dolup taşacak, Türk lirası değer kazanacak, enflasyon da düşecekti. Bu safsata neticesinde sadece son bir yılda enflasyon dörde, 12 aylık dış ticaret açığımız ikiye katlandı. Ağustosta dış ticaret açığımız 11 milyar doları, ilk 8 aydaki dış ticaret açığımız ise 73 milyar doları aştı. Her ikisi de rekor kırdı.

“HÜKÜMETİN MİLLETTEN KOPUŞU”

‘Dolup taşacak’ denen döviz rezervlerimiz erimeye devam ediyor. Son bir haftada net döviz rezervimiz 2,5 milyar dolar azaldı. Merkez Bankası döviz kasasındaki açık, 55 milyar 400 milyon dolara ulaştı. Bunlarda laf çok ama derde deva politika yok. Evet, dedikleri gibi ortada bir ‘kopuş’ var. Ama ‘epistemolojik’ değil, hükümetin milletten kopuşu.

Milletin halini görmeyen, sesini duymayan metal yorgunu Saray’ın enflasyonu düşürmek için yapabileceği bir şey yok. Bunu yapacak kadroları da yok, vizyonları yok. Enflasyonu düşürmek için tek umutları var; TÜİK’in makyajları ve aralık ayından itibaren ortaya çıkacak baz etkisi. Ama vatandaşlarımız için bir şey değişmeyecek.

Fiyatların artış hızı baz etkisiyle bir müddet düşse bile yüksek fiyat etiketleri yerli yerinde duracak. Hayat pahalılığı baki kalacak. Lafı uzatmaya, TÜİK verisi gibi eğip bükmeye gerek yok. Bu Hükümetin milletin derdine derman olacak hali kalmamıştır. Bunlar gitmeden enflasyonun da hayat pahalılığının da düşmesi mümkün değildir.

“85 MİLYON, BİR AVUÇ BESLEME İÇİN ÇALIŞIR HALE GELDİ”

Sayıştay raporlarına göre Saray’ın geçen yılki masrafı 3 milyar 710 milyon 801 bin 546 lira. Bu aziz milletten, evine ekmek alırken, yavrusuna süt alırken kesilen vergilerden her Allah’ın günü 10 milyon lira, Saray’a ve saray sosyetesine aktarılmış. Bu hükümet, vatandaşa dünyayı dar etti. Kendilerine, beslemelerine, yandaşlarına cennet eyledi. 85 milyon yurttaş, saray ve onun bir avuç beslemesi için çalışır hale geldi.

“SPK, MANİPÜLASYONA SEYİRCİ KALDI”

Şimdi, sandık gelmeden kazanın dibini sıyırmaya uğraşıyorlar. İşte borsada yaşanan son vurgun. Sayın Genel Başkan’ımız kaç kez uyardı. ‘Gözüm üstünüzde’ dedi. Buna karşın Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul, iki aydır borsadaki manipülasyona seyirci kaldı. Ama ne zaman ki skandal patladı, kamu kaynaklarıyla zararın üstünü kapatabilmek için devreye girmek zorunda kaldılar. Nihayet SPK, dün manipülasyonun sorumluları hakkında hem suç duyurusunda bulundu hem de cezai işlemleri başlattı. Ama ‘Bad-el harab-ül Basra’, Basra yıkıldıktan sonra geçmiş olsun. Üç beş yandaş cebini doldururken binlerce küçük yatırımcının canı yandı.  Buradan SPK yetkililerine sormak lazım. Madem manipülasyon yaptığını düşündüğünüz kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabiliyor, para cezası ve borsada işlem yapma yasağı getirebiliyordunuz, iki ay neden beklediniz? Elinizi kim tuttu? Nebati Bakan küçük yatırımcıya ‘gel gel’ yapıp borsada silkelenmelerine vesile olacak tweetler atarken nerelerdeydiniz?

“BİZİM VATAN SEVGİMİZİN ZEKATI BİLE DENSİZ MÜFTERİLERE FAZLA GELİR”

İşte bu çürümüş yönetim, bir taraftan kazanın dibini sıyırmaya çalışırken bir taraftan da çaresizliklerini gizlemek için kumpas peşinde koşuyor. Kumpas kurmakta, bir dönem ortakları olan FETÖ’ye taş çıkartıyor. Güzelim ülkemizi George Orwell’in 1984 romanına çevirdiler. Ülkede iyi olan, güzel olan, doğru olan ne varsa takla attırdılar. Ucube saray yönetimi, milletimizi, cehaletin güç, savaşın barış, köleliğin özgürlük olduğuna inandırmaya çalışıyor. CHP ile terör kelimesini yan yana getirecek kadar zıvanadan çıktılar. Mersin’de hain terör örgütünün alçak saldırısını CHP’yle ilişkilendirmeye kalktılar. Trolleri yaygara kopardı, gazeteleri manşetler attı.

Hain darbe girişimini eniştesinden öğrenenler, bu defa da ellerinde DNA raporu olduğu halde ‘Teröristin kimliğini taksiciden öğrendik’ deyip partimize kumpas kurmaya kalktılar.

Yetmedi, algı yönetimiyle Mersin Büyükşehir Belediyesi’ni de belediye çalışanlarını da hain terör saldırısıyla ilişkilendirmeye kalktılar. Utanmadılar, şehit çocuğunu PKK’lı diye teşhir ettiler. Arsızca CHP’ye, ‘Milli güvenlik sorunu’ diye yüklendiler. Bir kendinize gelin! Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Bizim vatan sevgimizin zekatı bile densiz müfterilere fazla gelir.

“PİŞMAN EDERİZ”

Saray da yanaşmaları da kurtuluşun ve kuruluşun partisi, bu şerefli mirasın sahibi CHP’nin adını ağzına alırken haddini hududunu bilecek, iki kere düşünecek. Yoksa pişman ederiz. Bir de Napolyon’un ‘kusursuz dönek’ diye tanımladığı döneminin Fransa İçişleri Bakanı Fouche’nin 21. yüzyıldaki saray versiyonu atama İçişleri Bakanı var. Bu Fouche bozuntusu, on parmağında on kara, Genel Başkan’ımıza kirini, pisini bulaştırmaya kalkıştı. Kendisinin orduyla, istihbarat örgütüyle kavgasını partimiz ve Genel Başkan’ımız üzerinden yapmaya kalktı. Ne demiş atalarımız; ‘Bildiğini konuş, ibret alsınlar; bilmediğini sus, adam sansınlar’.

“FOTOROMAN DERHAL İSTİFA ETMELİDİR”

Bu fotoroman bakan, Genel Başkan’ımızı, fotoroman çevirmeye alıştığı suçlularla karıştırmasın. Tekrar söylüyorum, pişman ederiz. Fotoroman Bakan suçüstü yakalanmıştır, derhal istifa etmelidir. Aksi takdirde, bu ülkenin en zübük, en densiz, en hadsiz, en müfteri saray memuru olarak tarihe geçecektir.

“YÜZDÜKLERİ BATAKLIĞIN DİBİ BUCAĞI YOKTUR”

Seçimlere az bir zaman kaldı. Biliyoruz ki saray ve şürekâsı, iktidarda kalmak için her şeyi yapabilir. İçinde yüzdükleri bataklığın dibi, sonu, ucu, bucağı yoktur. Bunu daha önce de defalarca gördük. Bu kifayetsiz mızıkçıların Haziran 2015 seçimlerini nasıl iptal ettirdiğini, Suruç ve Ceylanpınar saldırılarıyla başlayan süreçte hain terörü nasıl fırsata çevirdiklerini, 2015 Kasım’ındaki seçimlere bu ülkenin nasıl götürüldüğünü hep birlikte tecrübe ettik. 2019 mahalli idare seçimlerinde de millet iradesini gasp etmeye çalıştılar. Ama milletimizin attığı sillenin sesi Fizan’dan duyuldu. Bu da kulaklarına küpe olsun.

Bunlar için iktidar, hizmet için bir araç değil, amaç. Bunlar, iktidar için teröristle Oslo’da pazarlık masası da kurar, terörist başının mektubundan himmet de umar. Terörist başının kardeşini devlet televizyonuna da çıkarır. Gerekirse papaz elbisesi bile giyer. Sonra da çıkar kendilerinden başka herkesi, ‘milli güvenlik sorunu’ ilan eder. Dedik ya bunlardaki utanmazlık en katmerlisinden.  

“TERÖRİSTİN SEFER EMRİ ERDOĞAN TARAFINDAN VERİLMİŞTİR”

Bu arada, hain terör örgütü hiç boş durmuyor. DNA testi ortaya çıkınca ‘Söylenen terörist bizdedir, görevinin başındadır’ diye açıklamalar yapıyor. Videolar çekiyor. Buradan açık seçik söylüyoruz. O gün Adalet Bakanlığı’nın kayıtlarında ‘gazeteci’ olarak geçen o teröristin sefer görev emri, 4. Yargı Paketi’nde getirdiği afla Tayyip Erdoğan tarafından verilmiştir. Ama artık milletimize gına geldi. Pis kokular artık dayanılmaz noktaya ulaştı.

Dün, Altılı Masa’yı oluşturan partilerin sayın genel başkanlarının ortak açıklaması, Türk siyasetinde yepyeni bir merhalenin başlangıcıdır. Siyasi yelpazenin çok farklı yerlerinden gelen altı parti, bu ucube rejimin ülkeye verdiği zararı görmüştür. Ayrılıkları bir kenara bırakarak vatan, millet ve demokrasi aşkıyla bir araya gelmiştir. Milletin masası, dün yepyeni ve güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi bu ülkeye getirmek için yapılacakların yol haritasını çıkarmıştır. En kısa sürede kamuoyuna açıklama kararını da almıştır.

“OTOKRASİ DEĞİL DEMOKRASİDEN YANAYIZ”

Milletin masası, Ege’de Türkiye-Yunanistan dengesinin Türkiye aleyhine bozulması karşısında ve Rusya’nın Ukrayna’nın bazı bölgelerini ilhakı konusunda da net tavrını ortaya koymuştur. Sadece 13. Cumhurbaşkanı’nı seçmek için gerekli oyu değil, aynı zamanda Meclis’te Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş için İhtiyaç duyulan çoğunluğu sağlama kararlılığını da açıklamıştır. Yol bellidir, istikamet bellidir. Siyasi tarihimizin farklı ve köklü damarlarından gelen altı parti olarak bizim benimsediğimiz ilke ve değerler bellidir. Biz, otokrasiden değil, demokrasiden yanayız.”

“BİZ ERDOĞAN’A GÜVENMİYORUZ. YÜKSEK SEÇİM KURULU’NUN DÜĞMEYE BASMASINI BEKLİYORUZ”

CHP’li Öztrak, basının sorunlarını da yanıtladı. Öztrak, seçim takvimi konusundaki soruya, “Biz, Erdoğan’a güvenmiyoruz. Yüksek Seçim Kurulu’nun düğmeye basmasını bekliyoruz. Geçen ağustos ayında enflasyonun belini kıracağını söyleyen ama sonra enflasyonu yüzde 83,5 çıkarıp milletin belini kıran Erdoğan’a bundan sonra ne biz ne de milletimiz inanır. Tavsiyemiz, siz de inanmayın” dedi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.