Dolar 32,6473
%0.53
Euro 34,8191
%0.25
Altın 2.513,540
%1.17
Bist-100 9.525,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Kılıçdaroğlu: Bana diyorsun ki ‘İspatla.’ İşte ispatladım

Kılıçdaroğlu: Bana diyorsun ki ‘İspatla.’ İşte ispatladım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün akşam uyuşturucu ile ilgili açıklamalarının ardından bugün TBMM’deki grup toplantısında; “İspatla demiş, fotoroman. Hayhay ispatlayayım. Son birkaç ayda olan olayları hep beraber hatırlayalım” dedi ve Türkiye’de öldürülen yabancı suç örgütü liderlerini sıraladı. Kılıçdaroğlu, “Bana diyorsun ki ‘İspatla.’ İşte ispatladım. Ne yapacaksın? Onurun, şerefin varsa istifa edersin. O değil sadece, sarayın da bırakması lazım… Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde böyle bir rezaleti görmemişti. Pisliğe battık, devlet çürümeye başladı” dedi. Kılıçdaroğlu, “10 yaşındaki bir çocuğun uyuşturucu kullanması ne demektir? Sadece şu söylenir, Allah belanızı versin denir. Ne söylenir?” tepkisini gösterdi.

  • Ege Postası
  • 01.11.2022 - 14:27

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Grup toplantısına, Almanya Sosyal Demokrat Partisi milletvekilleri Macit Karaahmetoğlu ve eşi de katıldı. Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları söyledi:

“TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINA GELDİ: Türkiye bir yol ayrımına geldi. Bu yol ayrımından Türkiye’yi alıp çağdaş uygarlığa taşımak ve çağdaş uygarlığı aşmak; bu hedefe yöneldik biz. Bu hedefi mutlaka ama mutlaka, ne pahasına olursa olsun gerçekleştireceğiz.

O SAVCIYA DA SÖYLÜYORUM…: Adalet içinde yapacağız bunu. Adaletsizliğe sapmadan, adalet içinde yapacağız bunu. Vefa Salman… Yalova Belediye Başkanımız. Bir ihbar gelir, belediyede yolsuzluk var diye. Göreve başlar başlamaz, kente gelir gelmez. Yaptığı ilk iş. Savcılığa dilekçe verir, böyle bir olay var, bu olayı araştırın diye. Kendi iradesiyle. Savcı soruşturma açar, doğrudur açsın, itirazımız yok, zaten CHP’li bütün belediyeler izleniyor, izlensin. Ondan da şikâyetimiz yok. Ama adaletsizlik yapmasınlar. Kendisi ihbar ediyor, soruşturulmasını istiyor, savcı alıyor dahil ediyor. O da suçludur diye. Talimatın nereden geldiğini biliyorum, o savcıya da söylüyorum, talimatın nereden geldiğini de gayet iyi biliyorum. Hangi gerekçeyle geldiğini de gayet iyi biliyorum.

BU KARAR ADALETE YAKIŞIYOR MU? Dava açılıyor; güzel, açılabilir. Efendim, karar alınıyor: ‘Bilirkişiye gönderelim olayı.’ Olur. Bilirkişiye gönderelim. Gitti bilirkişiye, bilirkişi karar verdi. Vefa Salman’ın bir suçu yoktur. Savcı itiraz ediyor, ‘Hayır efendim olmaz, bu bilirkişi doğru bilirkişi değil.’ Olur, ne yapalım? Aradan bir süre geçer, dava ertelenir. Yeni bir bilirkişi, ne yapalım, Ankara’dan bir bilirkişi bulalım. Olur, çekinmiyoruz, korkmuyoruz ki… Ankara’dan bilirkişi, üç emekli Sayıştay denetçisi. Son öğrendiğim bilgi bu. Yani TBMM adına denetim yapan bir kurumdan emekli olan ve mahkemelerde de resmen bilirkişilik yapan üç kişiye bu görev veriliyor. ‘Bakın bakalım, burada Vefa Salman’ın bir suçu var mı, yok mu?’ Rapor veriyorlar, hiçbir suçu yok. Rapor gidiyor, bekliyoruz. Göreve iade edilecek, göreve iade edilmiyor. Ne için? Savcı itiraz ediyor, bu bilirkişiler doğru bilirkişi değildir diye. Birincisine de itiraz ettin. Buna da itiraz ettin. Bir de yetmedi, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu da bizim hukuk tarihimizde bir garabettir. Üçüncü bilirkişi, olur hadi. Ona da razıyız, dedik. Üçüncü bilirkişi gene geldi, gene seçildi. Kimlerin olduğunu bilmiyoruz, raporu verdiler. ‘Vefa Salman’ın bir suçu yoktur’ diye. Mahkeme yine Vefa Salman’ı göreve iade etmedi. Buradan AK Parti’ye geçmişte oy vermiş, vicdan sahibi herkese sesleniyorum. Allah aşkına, bu karar adalete yakışıyor mu, yakışmıyor mu? Bilgiler geliyor: ‘Efendim, doğru karar vereceğiz ama bizi sıkıştırıyorlar, bizi sürmekle tehdit ediyorlar, eğer bu kararı vermezsek, nerelere gideceğimizi biz de bilmiyoruz’ diyorlar. Bunun adı adalet oluyor, yani adaletsizlik.

MAHKEMEYİ BASMAK DEĞİL, MAHKEMEYİ ELE GEÇİRMİŞSİNİZ ZATEN: Mahkeme salonunda arkadaşlarımız itiraz ediyorlar. Bu sefer: ‘Efendim CHP’liler mahkemeyi bastı’ diyorlar. Ben vicdan sahibi olan herkese sesleniyorum, elini vicdanına koyup bir düşünsün. Mahkemeyi basmak değil mahkemeyi ele geçirmişsiniz zaten. Saray iktidarı var orada. Savcısını, hakimini ele geçirmişsin, istediğin talimatı verdiriyorsun.

BOYNUMUZU GİYOTİNE Mİ UZATALIM: CHP itiraz ediyor. ‘Niye itiraz ediyorsun?’ Yani boynumuzu giyotine mi uzatalım? Mücadelemizi sürdüreceğiz. Vefa Salman bizim onurumuzdur ve gururumuzdur.

O OTELİ KİM ALIRSA, BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİM: Türk Hava Kurumu kayyumlar tarafından yönetiliyor biliyorsunuz. İstanbul’da güzel bir oteli var, şu anda kirada. Laleli’de. Bu oteli ele geçirmek istiyorlar. Bununla ilgili olarak yargıda süren bir dava var. Bu davayı özellikle hukukçu arkadaşlarımız yakından izlesinler. Türk Hava Kurumu, bu ülkenin kurduğu havacılık konusundaki ilk kurumdur. Tarihine saygı duyan herkesin Türk Hava Kurumu’nu koruması lazım. Var olan bütün kaynaklarını hortumladılar, bir oteli kaldı, şimdi oteli de ele geçirmeye çalışıyorlar. Buradan açık ve net söylüyorum: O oteli kim alırsa onun burnundan fitil fitil getireceğim, kim alırsa.

SEN O ADALETİ, BENİM KÜLAHIMA ANLAT: Tam bir yağma düzeni. Hâkimi, savcıyı ayarlıyorlar, bilirkişiyi ayarlıyorlar, efendim adaletle karar verildi. Sen o adaleti benim külahıma anlat. Vicdanı olan bir hâkimin vereceği benim saygım vardır. Yasalara, hukukun üstülüğüne göre karar veren bir hâkime benim saygım vardır. Ama tek merkezden aldığı talimatla karar veren bir hâkime, hâkim denmez zaten. Şu anda yargı sisteminin en büyük düşmanları, yargı sistemini çürütenler; talimatla karar verenlerdir. Yargıtay Başkanı söyledi, adalete güven yüzde 30’lara inmiş diye. Yine büyük bir rakam yüzde 30. Çıkın şurada herhangi birisi, ‘Bu ülkede adalet var mı?’ diye sorsun. Yüzde 99,9’u, ‘Bu ülkede adalet yoktur’ der. Bunu hepimiz biliyoruz. Bunu çözeceğiz.

ADALETİ KİM İSTİYORSA, BİZE KATILACAK: Bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek. Adaleti getireceğiz bu ülkeye. Toplumun vicdanını rahatlatacağız. Haksız yere tutuklananları biliyorum. Düşüncesini ifade etti diye hapse atılanları biliyorum. Ama biraz sabır. Sandık gelecek. Adalet isteyen herkes, kim istiyorsa; hangi görüşten olursa, hangi kimlikten, inançtan, yaşam tarzından olursa olsun… Adaleti kim istiyorsa bize katılacak ve biz bu ülkeye adaleti getireceğiz.

BU ÜLKENİN AYDINLARINA, ENTELEKTÜELLERİNE SESLENMEK İSTERİM: Bir vizyon belgesi açıklandı. İşin özü nedir bilmiyorum ama bir cümle önemliydi. Gelin hep beraber bu vizyon belgesinin içini dolduralım, diye bir çağrı da yapıldı. Bu ne demektir? Aslında bizim vizyon belgemiz yok da bari bize katkı verirseniz, yeni bir vizyon belgesi yapalım. Bütün vatandaşlarıma seslenmek isterim. Özellikle de bu ülkenin aydınlarına, bu ülkenin entelektüellerine seslenmek isterim. Bir siyasetçinin; bir vizyon belgesi ortaya koyabilmesi için önce dünya tarihini bilmesi lazım. Dünya tarihinin ötesinde, Orta Doğu tarihini bilmesi lazım. Ortadoğu tarihini bilmenin de ötesinde kendi ülkesinin tarihini bilmesi lazım. Milli Kurtuluş Savaşını bilmesi lazım… Siz bir vizyon ortaya koyacaksanız, gelecek perspektifi ortaya koyacaksanız; bunları bilmek zorundasınız. Yeter mi? Hayır. Aynı zamanda bu ülkenin; düşünce insanları ile bilim insanları ile bir araya gelmeniz lazım. Oturmanız ve konuşmanız lazım. Dünyanın gidişatını görmeniz lazım. Teknolojideki hızlı değişimi kavramanız lazım. Tarım, demokrasi, sanayi, ileri teknolojide, sosyal yaşamda. Bütün bunları bilmeniz ve bir hedef ortaya koymanız lazım. Vizyon sahibi olabilmek için bu saydıklarım asgari koşullar. Bunu bilmeyen bir insanın ‘Ben vizyonerim’ demesi kadar saçma bir şey yoktur.  

KAÇMA GEL. VİZYON NEYMİŞ SANA ÖĞRETEYİM: Ben arada bir Erdoğan’a çağrı yapıyorum. Buradan yine bir çağrı yapayım: Eğer vizyonerliğin ne olması gerektiğini bana anlatmak istiyorsan, senin televizyon kanallarında, ben hazırım, gel gel gel, kaçma gel. Vizyon neymiş sana öğreteyim, gel.

MALI GÖTÜRMEK KONUSUNDA, İŞİ ÇOK FAZLA: Öyle çıkıyor, yok efendim; ‘işi fazlaymış da bilmem neymiş de...’ İşinin ne olduğunu da biliyorum. İşi doğru fazladır. Malı götürmek konusunda işi çok fazla. Öyle Amerika’da servetler, dünyanın vergi cennetlerinde mal varlıkları…

MALI GÖTÜRECEĞİN SÜREYİ KIS, GEL KARŞIMA ÇIK: İşi çok. Ama biraz paraya tamah etme, malı götüreceğin süreyi kıs. Gel karşıma çık. Vizyonermiş, ne vizyonu… Ayrıca kendisine bir tavsiyem de olsun… İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ni okusun. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli siyasal belgelerinden bir tanesidir bu. ‘Bir yüzyılı nasıl bitirdik, ikinci yüzyıla nasıl hazırlanacağız?’ Eğer bir vizyondan ve vizyonerlikten söz ediyorsanız; önce sorunun kaynağına ineceksiniz. Sorunun ne olduğunu öğreneceksiniz. Sorunu bilmeyen bir kişinin, sorunu çözme şansı yoktur zaten…

İRADESİ TESLİM ALINAN KİŞİYE EN BÜYÜK DESTEĞİ YAPAN DA BAHÇELİ’DİR: Ekonomik bağımsızlığımız tehlikede. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomik bağımsızlığı tehlikede. Borç dileniyorlar, düne kadar kızdıkları hakaret ettikleri insanların kapısına gidip yalvarıyorlar. Böyle bir tabloyu Türkiye Cumhuriyeti devleti hiç yaşamamıştı. Dış politika. Egemen güçlerin kontrolünde dış politika olmaz. Hiç kimse unutmasın, özellikle geçmişte AK Parti’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerim unutmasınlar. ‘Senin mal varlığını incelerim ha, beni fazla kızdırma dediği andan itibaren devleti yöneten kişi ‘Benim mal varlığımı incelemezseniz, namertsiniz’ demiyorsa, o zaman esir alınmış kişidir. Teslim alınmış kişidir. İradesi yoktur artık onun, bağımsız iradesi. Tabi bir parantez açalım. Bu, iradesi teslim alınan kişiye en büyük desteği yapan da Bahçeli’dir. Bu parantezi kapatalım burada.

SEN VİZYONUN NE OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUN? Eğitim, bir kişi, aile, sınıfa, bir ülkeye sınıf atlatan en önemli faktördür. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu diyoruz arkadaşlar. İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır diyoruz. Sevgili Peygamberimiz, ‘İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin’ diyor. Bütün üniversiteleri perişan ettiler, eğitim sistemini felç ettiler. Bunlar çıkmış, ‘Biz vizyon belgesi açıklayacağız’ diyorlar. Sen vizyonun ne olduğunu biliyor musun? Yüksek yetenek inşasının ne olduğunu biliyor mu acaba? Dünyadaki teknolojik gelişmeleri biliyor mu acaba? Bilgi ekonomisine geçtik, bilgi ekonomisinin ne olduğunu biliyor mu? Hayatında duymamıştır, merak da etmemiştir.

KILIÇDAROĞLU SESSİZ KALACAK, YEMEZLER: Onun için iki tane müteahhit gelecek, paraları verecekler, o da işi verecek onlara; beraber geliri, gideri paylaşacaklar, beşli çeteler alacaklar, Kılıçdaroğlu sessiz kalacak, yemezler. Alacağız, alacağız.

Yeni bir anayasa ile Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kuracağız, dedik. ‘Vizyon’ dediğin budur işte. Demokrasi vazgeçilmez kuralımızdır. Herkesin düşüncesine saygı. Farklı düşünce kadar değerli bir şeyin olmadığını bütün kâinata bizim anlatmamız lazım, kendi insanımıza da anlatmamız lazım. Kuvvetler ayrılığı olmazsa olmaz. Saraydan, şuradan buradan talimat alan hâkim ve savcı olmaz. Bunların tamamını değiştireceğiz. Düşünceyi ifade özgürlüğü getireceğiz, toplumsa barışı sağlayacağız. Bu İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesinde tarihimizde ilk kez bir siyasal partinin bir belirlemesi var. Sorunları çözme yanında şöyle bir cümle var, ‘Toplumsal barışın kalıcı hale getirilmesi için tüm suç örgütleri ve yer altı suç örgütleriyle mücadele ödün vermeksizin sürdürülecektir.’ Bugün Türkiye’de yer altı suç örgütleri at koşturuyorlar. Bütün coğrafyamızda koşturuyorlar. İlk kez bu gerçeği görüp, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde ifade ettik. Liyakat sistemi, devlette liyakat olmazsa devlet olmaz, adalet olmaz.

DARBECİLERİN EMRİNDEN ÇIKMIYORLAR: Seçim yasasını değiştireceğimizi söyledik, ‘darbe hukukunu değiştireceğiz’ dedik. Darbe hukukunu değiştireceğiz, dedik. Diyorlar ya ‘Darbeciler, darbeciler…’ Darbecilerin emrinden çıkmıyorlar, darbecilerin getirdiği hukuk baş tacı ediyorlar. Milletin vekilini millet seçecek, dedik. Bu kadar açık ve net söyledik. Geçen gazetede haber vardı, 100 küsür milletvekili hiç kürsüye çıkmamış. Çoğu AK Parti milletvekilleri. Niye çıkmıyorlar? Mesela, Şanlıurfa’yı alalım. Şanlıurfa’dan bir AK Parti milletvekilinin çıkıp, TBMM kürsüsüne, Şanlıurfa’nın sorunları vardır demedi, diyemiyor zaten. Sebebi ne? Darbe hukuku. Ya ben bunu söylersem ya genel başkan beni listeye yazmazsa, ne olacak, benim milletvekilliğim gidecek diye.

HİKAYE BUNLARIN MİLLİYETÇİLİĞİ: TBMM üzerinde, AK Parti ve MHP milletvekilleri üzerinde sarayın ipoteği var. Bir de bunlar sözde, ‘biz milliyetçiyiz’ diye geçiniyorlar, hikâye bunların milliyetçiliği. Gerçek milliyetçi biziz arkadaşlar, gerçek yurtsever biziz.

KENDİSİNE POSTA İLE GÖNDERECEĞİM: Sayıştay TBMM adına denetim yapacak. Sayıştay raporlarını makaslıyorlar. Kimse görmesin, diyorlar. Bütün bunların tamamı biliniyor. Planlama Teşkilatını kapattılar, yeniden kuracağız. Bakın bu İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, ekosistem hakkından da söz eder. Onlara ekosistemi sorsan ‘Ne sistemi’ derler. Bu sistem (eliyle para işareti yaparak) biz biliyoruz, diğer sistem ne onu bilmiyoruz diyorlar… Bunların tamamı… Kendisine posta ile göndereceğim, söz. Okusun, okumasını çok isterim. Çok rahat okunabilir. Her sayfada bir bölüm var. Yarım sayfalık bir yazı. Belki dünyası değişebilir. Değişir mi? Ama dolar göndersem derhal.

SARAY HÜKÜMETİ KİME ÇALIŞIYOR?: Bütün AK Parti’ye oy veren; il ve ilçe başkanlıklarında görev yapan, belediyelerinde görev yapan ve belediye meclis üyelerine bir soru sormak isterim. Aynı soruyu MHP’li kardeşlerime de sormak isterim. Temel bir soru, saray hükümeti kime çalışıyor? Kime hizmet ediyor, kimin için çalışıyor? Çiftçi için çalışıyor dediğimiz zaman sorsunlar, herhangi bir çiftçiyi bulsunlar. ‘Senin derdin var mı, bu hükümet sana ne verdi’ diye sorsunlar. Mazot, gübre, ilaç, fide fiyatını sorsunlar. Bu saray iktidarı size ne verdi? Saray sosyetesi, krallar gibi yaşıyor. Ne verdi çiftçiye?

BU ÜLKEDE TOPRAK MI BİTTİ? Bu ülkede toprak mı bitti Allah aşkına; buğdayından arpasına, canlı hayvanına kadar dışarıdan geliyor. Kime çalışıyor? Bu soruyu sorması lazım herkesin. Bu iktidar kime çalışıyor. Dış ticaret, tarımda, 2022’nin ilk 9 ayında. Tarım ürünü ihracatımız 74 milyar 256 milyon Türk lirası. Yani 4 milyar 747 milyon dolar. İhraç etmişiz. İthalatımız, 174 milyar 554 milyon lira. Yani 11 milyar 84 milyon dolar. Sattığımızın çok daha üstünde dışarıdan alıyoruz. Dolayısıyla tarım sektörünün stratejik sektör olduğunu bilmiyorlar. Tarıma önem vermeyen, dünyada ülke yoktur gerçeğini; bilmiyorlar. O kadar büyük bir aymazlık içindeler ki, Tarım Bakanı bile tarımda ne var ne yok diye Venezuela’ya gidiyor. Bir başka Tarım Bakanı gidiyor, Fransa’ya, Fransa tarımına yaptığı katkı dolayısıyla ödül veriliyor. Bir de bunu getiriyor. Tarım Bakanlığı’nın internet sitesine koyuyor. Pes. Kime çalışıyor, esnafa da çalışmıyor. Sanayiciye, döviz kurunu sorsunlar. İşsizlere sorun, demiyorum.

CUMHURİYET'E DÜŞMANLAR: Saray hükümeti ve onun avaresi, iki şeye düşman. Bir, gerçekten de Cumhuriyet’e düşmanlar, Cumhuriyet’in kazanımlarına düşmanlar. İki, üretene ve alın terine düşmanlar. Bunları tek dostu var, tefeciler. Tefecilerin bunların yanında özel bir yeri var.

UYUŞTURUCU PARALARI TÜRKİYE’YE GELSİN DİYE, BİR DEĞİL BİRDEN FAZLA ÖZEL KANUN ÇIKARDILAR: Kendi mafyamız yetmiyormuş gibi sonunda bunlar yabancı mafyayı da Türkiye’ye ithal ettiler. Nasıl ettiler? Kara paralarını davet ederek ettiler. Bunların kara paraları var, bu kara paraları Türkiye’ye davet ettiler. Bunu için birden fazla özel kanun çıkardılar. AK Partili kardeşlerim de duysun, bugün bir sürü laf eden vatandaşım da duysun. Bu uyuşturucu paraları Türkiye’ye gelsin diye, bir değil birden fazla özel kanun çıkardılar. Biz bunlara itiraz ettik ama bunlar çıkardılar. Uyuşturucu parasını getirirsen, uyuşturucu baronunu da davet ediyorsun demektir. Adamın parası burada, başka yerde kalacak değil ya. O da geliyor Türkiye’ye.

BARONLAR İSTANBUL’DA FİNK ATIYOR: Nitekim öyle oldu. Davetiye çıkardılar resmen, baronlar İstanbul’da fink atıyor. İspatla demiş, fotoroman. Demiş ki ‘Bunu ispatla.’ Hayhay ispatlayayım. Son birkaç ayda olan olayları hep beraber hatırlayalım. Sırbistan’da kırmızı bülten ile aranan ülkenin en kanlı suç örgütü lideri, İstanbul’da öldürüldü. Vukotiç, en kanlı kişi İstanbul’da öldürüldü. Bunun İstanbul’da ne işi var? Çünkü İstanbul’u kendisini yaşayabileceği bir mekan olarak görüyor. Kendisini korunduğu bir mekan olarak görüyor. Sırtımı siyasilere dayadım, kimse bana bir şey yapmaz diyor. Azerbaycanlı mafya lideri Elnur Gasimov, Ataşehir’de öldürüldü. İstanbul’un ortasında AVM’lerde Gürcü ve İranlılar silahla çatıştılar. Bütün Türkiye seyretti. Gürcüler, İranlılar oturdular; mafya savaşları başladı. Nerede, AVM’lerde başladı. Antalya’da başka bir mafya lideri Lotu Quli öldürülmüştü. Afgan baronlar zaten İstanbul’da. Uyuşturucunun koçbaşılığını yapılar bunlar. Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu baronunu ise hapishaneden çıkarıp, bıraktılar. Birileri devreye girdi siyasiler, en büyük uyuşturucu baronunu bir kararla dışarıya bıraktılar. Daha dün İstanbul Sultangazi’de bir lokantada 5 yabancı arasında çıkan silahlı çatışmada, 16 yaşındaki garson evladımız hayatını kaybetti. Bana diyorlar ki ‘İspat et.’ Ya bunları siz görmüyor musunuz? Devleti yönetemiyorlar, devletin nasıl yönetildiğini bilmiyorlar. Sırtını mafyaya dayarsan, bunları göremezsin. Sırtını uyuşturucu baronlarına dayarsan zaten bunları göremezsin. Talihsizliği ne?  Bana dönüp diyorsun ki ‘İspatla’. İşte ispatladım. Ne yapacaksın? Onurun, şerefin varsa istifa edersin, istifa dediğimiz bir kural vardı. O değil sadece sarayın da bırakması lazım.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ, TARİHİNDE BÖYLE BİR REZALETİ GÖRMEDİ: Kaynağı belli olmayan kirli para. Devletin kayıtlarında var. Siz uyuşturucu baronlarına, kara paracılara ‘Getirin, kaynağını sormayacağım’ diye kanun çıkardınız. Nereden olursa olsun getirin. Uyuşturucu mu, getirin. Para mı, getirin. Türkiye şu anda Avrupa’nın en büyük kara para aklayan ülkelerinin başında geliyor. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde böyle bir rezaleti görmemişti. Pisliğe battık, devlet çürümeye başladı. Kirli paralar, kirli insanları şehirlerimize getirdi. Türkiye’nin bütün coğrafyasına yayıldılar.

POLİSLERİMİZİ DE SARAYIN PİSLİĞİNİ KAPATMAK İÇİN KULLANMASIN: Hemen ifade edeyim, fotoroman için. Yeni fotoğraf fırsatları çıktı. Hiç kaçırmasın. Ama polislerimizi de sarayın pisliğini kapatmak için kullanmasın. O polisler, benim canımdır. O polisler, görev yaptıkları sürece benim başımın üstünde yeri vardır. Onların bütün sorunlarını biliyorum. Allah nasip ederse Millet İttifakı olarak onların bütün sorunlarını çözeceğim.

ALLAH KAHRETSİN BU DÜZENİ: Onları intihara sürükleyen bir düzen inşa ettiler bunlar. Bu pislik düzen. Allah kahretsin bu düzeni. Bunu gayet net ve açık söylüyorum. Türkiye eskiden uyuşturucunun transit bölgesiydi, saray ise şimdi Türkiye’yi uyuşturucunun pazarı haline getirdi. Resmen bu saray iktidarı, çocuklarımızı uyuşturucu baronlarına peşkeş çekiyor. Ne uğruna, üç günlük iktidarda kalma uğruna. Uyuşturucu parası ile cari açığı finanse edebilmek için.

SEN POZ VERMEYİ BIRAK, BU RAPORU OKU: Emniyet Genel Müdürlüğü bir rapor yayınladı. Türkiye’de uyuşturucu raporu. Ülkemizi kuşatan, metamfetamin kullanımı son 2 yılda 5,5 kat arttı diyor. Bu rapor diyor. MET olayındaki şüpheli sayısı ise 1 yılda yüzde 61,5 arttı diyor. Bu rapor Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı raporu. Boy boy suçlularla poz veren birisi var, biliyorsunuz. Sen o poz vermeyi bırak, emniyetin yayınladığı bu raporu oku. Bu raporda ne var, onu oku önce.

ALLAH BELANIZI VERSİN, DENİR: Uyuşturucu kullanımı 10 yaşına kadar düştü. Gerçekten de 10 yaşındaki bir çocuğun uyuşturucu kullanması ne demektir? Sadece şu söylenir, Allah belanızı versin denir. Ne söylenir? Her şeyi fiyatladılar, her şeyi. Bir ülke, bir yönetim, bir saray iktidarı kendi evlatlarına bunu nasıl yapar Allah aşkına. Ben bunu gündeme getiriyor, koro halinde saldırıyorlar. Sanıyorlar ki Kılıçdaroğlu geri adım atacak. Ya sizin feriştahınız gelse bu evlatların hakkını ve hukukunu korumak benim boynumun borcudur.

ÜLKE ŞOK OLDU, SARAY NE YAPTI?: Çocuklarımızın sağlığını bile sattılar. Ben babayım, dedeyim, ben evladın ve torunun ne olduğunu bilirim. Hangi anne ve baba evladının ve torununun uyuşturucu müptelası olmasını ister. Bir annenin ağlaması, bir babanın feryadı. Bunlar görmüyor, duymuyorlar. Evde evladını zincire vuran babalar mı dersiniz? Evladını, kızını, oğlunu zincire vuran anneler mi dersiniz? Gerçekten de anlamakta zorlanıyorum. İnsan olarak. Devleti yönetiyorlar, bütün bunları bildikleri halde, üç beş kuruş için uyuşturucu baronları ve paralarını Türkiye’ye davet ediyorlar. Bu illet Türkiye’de… ‘Buz’ deniyor, ‘met’ deniyor, ‘metin amca’ diye satılıyor. Laboratuvarlarda çok ucuz maliyetlerle üretiliyor. Ölümcül bir illet. Psikoz, paranoya, halüsinasyonlara neden oluyor. İç organları çürütüyor. Bir genç annesini katletti, biliyorsunuz Bağcılarda. Ülke şok oldu, ülke. Saray ne yaptı? Ülke şok oldu, saray ne yaptı? Emin olun o genç halüsinasyonla ne yaptığının farkında bile değil. Uyuşturucu müptelasının ne yapacağını kimse garanti edemez.

HAPİSTE BELKİ ALBÜME BAKAR: Çare ne? Çare temiz parayı yepyeni yatırımlarla ülkemize getirmektir. Uyuşturucu baronlarının paraları değil, kara paralar değil, haram paralar değil. Tertemiz paraları ülkemize getirmektir. Biz, krizi temiz paralarla çözeceğiz. Önce kara para akışını durdurmak lazım. İstanbul’a yerleşmiş mafyanın da, baronların da başını ezmek lazım. Önce ithal baronlardan başlayacağız, sonra bizimkilerle de hesaplaşacağız. Onları da sonlandıracağız. Uyuşturucu baronlarının kökünü temizleyeceğiz.

BARONLARLA BOY BOY POZ VERENLERİ DE HAPİSLERDE ÇÜRÜTECEĞİZ: Bu pis işler ve o baronlarla boy boy poz verenleri de hapislerde çürüteceğiz. Ağır cezalar getireceğiz. Bütün anneler size söylüyorum, Bay Kemal’in sözüdür. Bunların tamamını yapacağım. Hapiste belki albüme bakar da eski günleri yad eder. Öyle kurumlara emir vererek de kendini kurtaramaz bu kişi. Kararlıyız, tepeden tırnağa uyuşturucu belasını ülkemizden söküp atacağız. Sadece hırsız, yolsuz ve zorbalardan değil aynı zamanda mafyadan, çetelerden ve kara para, uyuşturucu baronlarından da bu milleti kurtaracağız.

ÇOK ÇETİN BİR MÜCADELE VERECEĞİZ: Hiç kimse unutmasın. CHP, bir mücadele partisidir. Bu çağrım, bütün yol arkadaşlarıma ve halkımızadır. Sokaklarımızı, çocuklarımızı ve ailelerimizi korumaya hazırlanın. Bu alanda çok çetin bir mücadele vereceğiz.

Bu akşam Londra’ya gidiyorum, İngiltere’ye. Türkiye’ye hızla nefes aldırmak için, bulunduğumuz krizden çıkmak için temiz, yabancı yatırıma ihtiyacımız var. Gitmenin en önemli amaçlarından biri de bu güçlü, temiz teknolojik yatırımları ve fonları Türkiye’ye çekmektir. İçinde bulunduğumuz krizin tek çözüm yolu budur. İşin özü Türkiye’yi aydınlığa çıkaracağız.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.