Dolar 32,5285
%0.25
Euro 34,8702
%0.43
Altın 2.485,170
%0.93
Bist-100 9.540,00
%0.1

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Emek ve Özgürlük İttifakı kuruldu!

Emek ve Özgürlük İttifakı kuruldu!

Emek ve Özgürlük İttifakı, kuruldu. İstanbul Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde açıklanan kuruluş deklarasyonunda, “Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Hep beraber sorumluluk alalım. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik şekilde yeniden inşa edelim" denildi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, ittifak için, "Bu ülkenin halkları, emekçileri için, sömürülen, dışlanan, ezilen bütün insanları için gençleri, kadınları için yürüyüşümüzü büyüteceğiz" dedi. Toplantıda konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, "Öyle kenarından kıyısından Kürt halkını görmeden demokrasi gelmez, özgürlük gelmez. Sosyalizm hiç gelmez" derken; TİP Genel Başkanı Erkan Baş, "Haydi hep beraber hayal edelim; o kaçak sarayı utanç müzesi yapmışız ve çocuklarımızı gezdiriyoruz. Bu ülke tarihinde nasıl rezaletler yaşandığını ve bir diktatörü nasıl devirdiğimizi çocuklarımıza anlatıyoruz" diye konuştu.

  • Ege Postası
  • 25.09.2022 - 01:39

HDP, Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi'nin (TÖP) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, kuruldu. 

İstanbul Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen kuruluş toplantısına HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Sosyalist Meclisler Federasyonu Dönem Sözcüsü Barış Kayaoğlu, Emekçi Hareket Partisi Sözcüsü Özge Akman, Toplumsal Özgürlük Partisi Dönem Sözcüsü Perihan Koca ve çok sayıda partilinin katıldığı toplantıda kuruluş deklarasyon metni okundu. 

Metinde; demokrasi, özgürlük, adalet, emek, eşitlik vurgusu yapıldı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyon metni şöyle:

“TEK ADAM YÖNETİMİNİ SONLANDIRMAK ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN ACİL GÖREVİDİR: Ekonomiden siyasete birçok alanda Cumhur İttifakı’nın yarattığı yıkımı durdurmak, tek adam yönetimini sonlandırmak, halkın çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, demokratik hak ve özgürlükler temelinde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak önümüzdeki dönemin acil görevidir.

EMEKTEN, BARIŞTAN, DEMOKRASİDEN YANA: Bu değişim ve dönüşümün yaşanabilmesi için emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerin ortak ve birleşik mücadeleyi güçlendirmesi ve kararlı bir şekilde sürdürmesi büyük önem taşıyor. Bu birlik ve mücadele, yeni dönemin belirleyici ve etkin bir gücü de olmak zorundadır. Halkın beklentisi ve talebi de bu yöndedir. Verilecek ortak mücadele, takınılacak güçlü ve kararlı tutum, halkın acil ekonomik taleplerinin elde edilmesi ve demokratikleşme yolunda adımlar atılmasını sağlayacak bir yürüyüş olacaktır.

SEÇİMLER TÜRKİYE İÇİN KRİTİK BİR ANLAM TAŞIMAKTADIR: Bu yürüyüşün uğrak yerlerinden biri olan seçimler Türkiye için kritik bir anlam taşımaktadır. Seçim sürecinde halkın gelecek umutlarını salt sandığa bağlamadan, ancak sandığın önemini de görmezden gelmeden emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek, bu temelde halkı seçimlerden kazanımla çıkmaya motive etmek ve seçim güvenliği için bütün tedbirleri almak ihmal edilemez bir sorumluluktur.

ORTAK, GÜÇLÜ VE KARARLI BİR MÜCADELE ZEMİNİDİR: İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte ekonomik ve politik acil görevlerin gerçekleşmesi için hedeflediğimiz ittifak, sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin ittifakıdır. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, doğa ve insan hakları savunucularının dayanışması ve ittifakıdır. Ortak, güçlü ve kararlı bir mücadele zeminidir.

HAKSIZ VE USULSÜZ İHALE SİSTEMİ HUKUKEN YENİDEN İNCELENMEYİ GEREKTİRİYOR: Bu iktidarın program ve icraatları emperyalizmin, sermaye sınıfının, kendi yandaş şirket ve holdinglerin çıkarlarını önceleyen bir politik anlayışa ve uygulamalara dayanıyor. Yandaşları da palazlandıran bu haksız ve usulsüz ihale sistemi hukuken yeniden incelenmeyi gerektiriyor.

EKONOMİK VE SOSYAL YOKSUNLUK TOPLUMUN BİRİNCİ DERDİ HALİNE GELMİŞTİR: İzlenen sömürü ve baskı politikalarının işçi ve emekçilerde, yoksul çiftçi, köylü ve esnafta, ezilen halk kesimlerinde yarattığı ekonomik ve sosyal yoksunluk toplumun birinci derdi haline gelmiştir. Hayat pahalılığı, düşük ücretler, işsizlik, yoksulluk, geçinme, barınma ve benzeri sorunların çözülmesi için somut adımların atılması ve işçilerin, emekçilerin, ezilen halk kitlelerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi bugün herkes için ilk meseledir.

GÜVENCESİZLİĞE VE GELECEKSİZLİĞE SON VERECEK POLİTİKALARIN İZLENMESİ ŞARTTIR: Bu gerçekten hareketle yaşanan ekonomik krizin ve çok yönlü toplumsal yıkımın ağır faturasını yerli ve yabancı sermayeye ödetecek, emekçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikaların izlenmesi şarttır.

HALKIN EKONOMİK GÜVENCESİ VE DOĞRUDAN GELİR DESTEKLERİ: Bu kapsamda; zamların durdurulması, ücretlerin açlık ve yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılması, işten atmaların yasaklanması, istihdamın artırılması, temel tüketim maddelerinden alınan vergilerin kaldırılması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması ve yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ekonomik programın izlenmesi en büyük toplumsal ihtiyaçtır. Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar ve dış borçların ödenmesi için değil halkın ekonomik güvencesi ve doğrudan gelir destekleri için seferber edilmesi ilk adımlardır.

TÜM MESLEK GRUPLARININ SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİ ACİL İHTİYAÇTIR: Halkın elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçlarının bir ‘sosyal haklar programı’ kapsamında, aylık geliri yoksulluk sınırının altında olan herkese ücretsiz sağlanması, KYK borçlarının tamamen silinmesi, Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) ve öğretmenler başta olmak üzere kamuda ataması yapılmayan tüm meslek gruplarının sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır. Emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yoksul çiftçilerin borçlarının silinmesi, mağduriyetleri olağanüstü artan esnafın desteklenmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır.

18 YAŞ VE ALTI ÇOCUK EMEĞİNİN ÜCRETLİ EMEK OLARAK KULLANILMASI YASAK OLMALIDIR: Özellikle enerji ve ulaşım hatlarında ve sağlık ve eğitim alanlarında nitelikli, parasız ve kamusal hizmetlerin verilebilmesi için işçilerin, emekçilerin denetimini içeren acil kamulaştırma adımlarının atılması gereklidir. Kadın yoksulluğuna son verecek, ekonomik yaşamın her alanında eşit ve etkin olmasını sağlayacak politikalar şarttır. 18 yaş ve altı çocuk emeğinin ücretli emek olarak kullanılması yasak olmalıdır. ‘Geri Kabul Anlaşması’ iptal edilmelidir. Dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanmalı, birlikte yaşamı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilmeli ve birlikte yaşamın koşulları inşa edilmelidir.

TEK ADAM YÖNETİMİ, FAŞİZAN UYGULAMALARI GÜNDELİK POLİTİKANIN PARÇASI HALİNE GETİRMİŞTİR: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurulan tek adam yönetimi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmiş; keyfiliği, zorbalığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği kurumsallaştırmış; bu ülkenin ve halkların yaşadığı sömürüyü, baskıyı ve çözümsüzlüğü derinleştirilmiş ve faşizan uygulamaları gündelik politikanın parçası haline getirmiştir.

SEÇİM BARAJININ KALDIRILMASI: Dolayısıyla tek adam sistemini ayakta tutan ve besleyen tüm kurum, mekanizma ve bağımlılık ilişkilerini değiştirmek öncelikli amaçlarımızdandır. Seçim barajının kaldırılması, demokratik hakların ve siyasal özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılmasının garanti altına alınması, demokratik, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması acil bir ihtiyaçtır. Hedefimiz demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi ilkeler temelinde halkın gerçek egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşasını sağlamaktır.

KAYYUM REJİMİNE SON VERİLMESİ: Bu kapsamda; yerinden ve yerelden demokratik yönetim için yerel yönetimlere merkezden kimi alanlarda yetki ve kaynak devrine bağlı, halkın güçlü katılım mekanizmalarının oluşması, yönetimin halkın oyuyla gelmiş kişilere ve yerel halk meclislerine devredilmesi, kayyum rejimine son verilmesi, bütün işçi ve emekçilerin sınırsız sendikal örgütlenme, her türlü (hak, dayanışma, siyasal ve genel) grev ve toplu sözleşme hakkının güvence altına alınması, günlük çalışma süresinin 7 saat olması ve lokavtın yasaklanması, demokrasiyi, eşit yurttaşlık taleplerini ve inanan inanmayan herkes için düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan bir laikliğin inşa edilmesi, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkının güvence altına alınması, farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlık hakkının temel bir ilke olarak benimsenmesi, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayrımcılığa son verilmesi, halk egemenliğine dayanan demokratik bir düzen için atılması gereken acil adımlardır.

BARIŞÇIL BİR DIŞ POLİTİKA YÜRÜTMEK GERÇEK ANLAMDA BİR HALK EGEMENLİĞİ İÇİN ZORUNLUDUR: Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli halklar arası iş birliğine yönelik politikalar acil ihtiyaçtır. Bunun için emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin çıkarları değil halkların ihtiyaçları esas alınmalıdır. Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı yayılmacı politikaları terk etmek; eşit haklara dayalı ilkeli ve barışçıl bir dış politika yürütmek gerçek anlamda bir halk egemenliği için zorunludur.

ÇÖZÜLMESİ GEREKEN EN KÖKLÜ SORUNLARDAN BİRİ DE KÜRT SORUNUDUR: Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunlardan biri de Kürt sorunudur. Demokratik çözüm ve barış için ülkedeki bütün toplumsal kesimlerin yaklaşımlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir politika, olması gerekendir. Demokratikleşme ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan Kürt sorununun çözümü için inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Diyalog ve çözüm zeminini kurmak ve güçlendirmek ve demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak olmak; bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.

KADIN CİNAYETLERİYLE ÇOK KAPSAMLI BİR MÜCADELE ŞARTTIR: Kadınların toplumsal yaşamın bütün alanlarında eşit ve özgür olması için her türlü güvencenin sağlanması zorunludur. Erkek egemen zihniyetten ve uygulamalardan kaynaklanan kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle çok kapsamlı bir mücadele şarttır. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, kadınlar ve LGBTİ artı’lar için toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlardır.

EĞİTİM VE KÜLTÜR OLMAK ÜZERE EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL ALANLARDA BÜTÜN ENGELLER KALDIRILMALIDIR: Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün engeller kaldırılmalıdır. Eğitim her kademede parasız, bilimsel, anadilinde ve demokratik olmalıdır. Gençlerin ekonomik olarak desteklenmeleri, her alanda daha fazla yönetime katılmaları, yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine yol açacaktır.

ÜLKEMİZDE 10 MİLYONU AŞKIN ENGELLİ YAŞIYOR: Çocuklar toplumun kendine ait hakları olan özneleridir. Bunu böyle kabul edip, maruz kaldıkları bütün ayrımcılıkla mücadele etmeliyiz. Ülkemizde 10 milyonu aşkın engelli yaşıyor. Engellilik salt bedene indirgenen bir tıbbi yaklaşımla ele alınamaz. Toplumda her anlamda farkındalık yaratmak, engellilerin kamu hizmetlerinden eşit yurttaşlar olarak yararlanması için her çeşit düzenlemenin kamu tarafından yapılması hayati önemdedir.  

BÜTÜN DOĞAL VARLIKLARI SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİYOR: Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser. Neoliberal politikaların ülkede derinleşmesini sağlayan iktidar, bütün doğal varlıkları sermayeye peşkeş çekiyor. İklim krizine karşı acil durum ilanı, kar ve rant uğruna çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan; ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan, doğaya karşı işlenen suçların odağı olan tüm projeler durdurulmalıdır. Enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım başta olmak üzere tüm politikalarda doğanın korunması odaklı yaklaşım hem acil hem de zorunludur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkı etkin yasalarla koruma altına alınmalıdır. Tarihi ve kültürel varlıkların yağmasına son verilmelidir.

CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILINDA YANGIN YERİNE ÇEVRİLEN ÜLKEYİ ÖZGÜR VE DEMOKRATİK ŞEKİLDE YENİDEN İNŞA EDELİM: Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Hep beraber sorumluluk alalım. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik şekilde yeniden inşa edelim.

HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ: Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasına sıkışmış bir egemen siyasete mahkûm değildir. Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde halkın egemen olduğu bir toplumsal düzen kurabiliriz. Bunu başarmak ezilen ve sömürülen halk kitlelerinin değiştirici gücüyle mümkündür. Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birleşik mücadeleye davet ediyoruz! Hep birlikte başaracağız.”

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI KURULDU: "HAYAL EDELİM; O KAÇAK SARAYI UTANÇ MÜZESİ YAPMIŞIZ... BİR DİKTATÖRÜ NASIL DEVİRDİĞİMİZİ ÇOCUKLARIMIZA ANLATIYORUZ"

Türkiye'deki Cumhur İttifakı, Millet İttifakı'nın ardından üçüncü ittifak kuruldu. HDP, EMEP, TİP, EHP, TÖP ve SMF yan yana gelerek Emek ve Özgürlük İttifakı'nı oluşturdular.  

İstanbul'da Haliç Kültür ve Kongre Merkezi'nde "Emek ve Özgürlük İttifakı"nın kuruluş deklerasyonu ve yol haritasının belirlendiği toplantıda, HDP, EMEP, TİP, EHP, TÖP ve SMF'nin yönetimlerinde yer alan isimler konuşma yaptılar. 

Toplantıda ittifaka ilişkin konuşma yapanların açıklamaları şöyle:  

"SENİ BAŞKANLIKTAN GÖNDERECEĞİZ"

Emekçi Hareket Partisi Sözcüsü Özge Akman: "Aslında ittifakımız kendisini ismiyle tanımlayan bir ittifak. Üç temel kavram üzerinden yola çıkıyoruz. Emek için yola çıkıyoruz, özgürlük için yola çıkıyoruz, barış için yola çıkıyoruz. Bugün ülkede mevcut iktisadi durum her birimizi büyük bir zorluğun içinden geçiyor. Düşmüşüz dış borcun bataklığına. Her açıdan dışa bağımlılığın bataklığına düşmüşüz. Gelen ucuz kredileri betona boğanların, her yerin betona boğulduğu bir ekonomik modelin bataklığına düşmüş durumdayız… Eğer her ay enflasyona böylesi zam gelirse işçi sınıfının ücretlerine de tıpkı enflasyona geldiği gibi her ay zam yapılacak. İşte bunun için de yola çıkıyoruz. Tek bir iş yeri bile sendikasız kalmayacak bundan böyle… Kürt halkının sorunlarını adil ve demokratik bir biçimde çözeceğiz… Bu tek adam rejimi, otoriter düzen bizim her defasında sesimizi boğmaya çalışıyor. Böyle de gitmeye niyetliler demek ki. Ama bizim böyle gitmeye hiç mi hiç niyetimiz yok. Kabul etmiyoruz biz onların bu otoriter gidişatını, otoriter rejimini. Sevgili Demirtaş, bir önceki seçimlerde ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demişti. Şimdi de biz diyoruz ki ‘Seni başkanlıktan göndereceğiz."

"KÜRT HALKINI GÖRMEDEN DEMOKRASİ GELMEZ, ÖZGÜRLÜK GELMEZ; SOSYALİZM HİÇ GELMEZ"

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: "Kalbimizin yarısı buradaysa yarısı İran’dadır. Otokratik rejime karşı başkaldıran kadınların özgürlük mücadelesindedir. İran’a enternasyonal dayanışma duygularımızı gönderiyoruz. Biz, deklarasyonumuzu ortaya koyduk. Çok zorlu bir çalışmaydı. Bugüne getirdik. Ne tek adam yönetimi diyoruz ne restorasyoncu hükümet diyoruz. Biz kötünün iyisine değil halkımız iyinin en iyisine layıktır. Onun için geliyoruz. İki kutuplu burjuva siyasete hayır diyoruz. Meydan boş değil, biz geliyoruz. Emek geliyor, özgürlük geliyor, halkın ittifakı geliyor. Bu daha başlangıç diyoruz. Yürüyoruz. Yolumuz uzun, zorlu. Buradan bütün sosyalist partilere, sol demokratik, ilerici çevrelere sesleniyoruz. Gelin birleşelim. Öyle uzaktan biz dayanışma içindeyiz demekle olmaz. Halk birleşin diyor. Birleşelim. İşçilere, sendikalara, emek ve meslek örgütlerine sesleniyoruz. Çağrı yapıyoruz. Siyasi partiler bir masada ittifak kursunlar biz geliriz demeyin, işçi sınıfı, sizler bu ittifakın merkezindesiniz. Buyurun gelin, birlikte örgütleyelim… Emperyalizm diyecekseniz, ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunacaksınız. Sosyalistiz diyecekseniz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam sehpasında yaptığı gibi ‘kahrolsun emperyalizm’ diyeceksiniz. Ama onunla yetinmeyeceksiniz, ‘Yaşasın Kürt ve Türk halklarının bağımsızlık mücadelesi’ diyeceksiniz. Öyle kenarından kıyısından Kürt halkını görmeden demokrasi gelmez, özgürlük gelmez. Sosyalizm hiç gelmez."

"TOPRAĞIMIZI, AĞAÇLARIMIZI, SUYUMUZU TALANDAN KURTARMAK İÇİN GELİYORUZ"

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: "Mirasımız, Seyit Rızaların, Deniz Gezmişlerin idam sehpalarındaki dik, onurlu duruşudur. Yeni zaferimiz, 7 Haziran’lar kadar yakındır. İddiamız da hedefimiz de büyüktür. Yürüyüşümüz de çok büyük olacaktır. Savaşların değil, barışın hakim olduğu bir toprak, coğrafya yaratmak için geliyoruz. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi için geliyoruz. Onarıcı bir adaleti, kanayan tüm yaralarımızı sarmak için hayata geçirmek için geliyoruz. Toprağımızı, ağaçlarımızı, suyumuzu talandan kurtarmak için geliyoruz. Güzel sabahlara güneş olmak için hep birlikte yola çıktık, geliyoruz. Rant ve yolsuzluk kanallarını kapatmak için geliyoruz. Emine Anne’nin, Çorlu annelerinin, Roboski ailelerinin, Soma ailelerinin, Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışındaki Barış Anneleri’nin ve onların haykırdığı adaleti yaşanır bir hale getirmek için geliyoruz. Kadınlar için geliyoruz. Saçı göründü diye katledilen Mahsa Amini’ye can olmak için geliyoruz. Gençlerin özgürlüğü için, geleceği için geliyoruz. İşçiler, emekçiler için geliyoruz. Kayyum rejimini darbeler mezarlığına gömmek için geliyoruz."

"ADALET, DEMOKRASİ, EŞİTLİK, BARIŞ DİYEN HERKES BURAYA GELSİN"

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar: "Bu ülke on yıllardır savaş politikaları ile sömürü ile talan ve yalanla yönetiliyor. Biz, savaşa karşı barışı; sömürüye karşı eşitliği, onuru; talana karşı adalet, yalana karşı hakikati savunmak için birleştik, bir araya geldi. Yürüyüşü başlatıyoruz. Bu yürüyüş, emek ve özürlük, demokrasi ve barış, adalet ve hakikat yürüyüşüdür. Bu yürüyüşü büyüteceğiz. Büyütmek bizim bu ülkenin halklarına karşı tarihi sorumluluğumuzdur… Büyüyecek, genişleyecek bu birliktelik. Geleceğin kurucu gücü haline gelecek. Geleceği biz kuracağız. Bu ülkenin halkları, emekçileri için, sömürülen, dışlanan, ezilen bütün insanları için gençleri, kadınları için yürüyüşümüzü büyüteceğiz. Geleceği aydınlık bir düzenle birlikte inşa edeceğiz. Adalet, demokrasi, eşitlik, barış diyen herkes buraya gelsin. Bu yürüyüş büyüsün. Yolumuz açıktır."

"BİZ BUGÜN FAŞİZME KARŞI DİRENİŞİ VE ANTİ FAŞİST MÜCADELEYİ YÜKSELTMEYE GELDİK"

Sosyalist Meclisler Federasyonu Dönem Sözcüsü Barış Kayaoğlu: "Bugün AKP iktidarı ve bir bütün burjuva egemenlik sistemine karşı ortak mücadele yükseltmeye geldik buraya. Biz bugün her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve haksızlığa karşı eşitliği, adaleti ve özgürlüğü haykırmaya geldik. Biz bugün açlığa, yoksulluğa, sefalete ve zamlara karşı öfkeyi ve mücadeleyi kuşanmaya geldik. Biz bugün sermayenin emek sömürüsüne, grev yasaklarına, işten çıkartmalara, kölelik dayatmalarına karşı emeğin kurtuluşunu örgütlemeye geldik. Biz bugün faşizme karşı direnişi ve anti faşist mücadeleyi yükseltmeye geldik. Biz bugün Kürt ulusu ve Aleviler başta olmak üzere ezilen ulus, milliyet ve inançlar üzerindeki tüm baskı, asimilasyon, inkâr ve katliamlara karşı ezilenlerin birliğini, tam hak eşitliği mücadelesini haykırmaya geldik."

"CUMARTESİ ANNELERİ KURDU BİZİM İTTİFAKIMIZI"

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş: "Bize bir şey dayatılıyor. Türkiye’de, bölgemizde tarihsel bir kırılma yaşanırken işçiler, gençler, kadınlar, Kürtler, Aleviler; ‘siz sadece izleyebilirsiniz’ diyorlar. Sadece destek olabilirsiniz, alkışlayabilirsiniz… Biz bunu reddetmeye geldik. Biz buraya tarihi izlemeye değil, tarihi yeniden yazmaya geldik. Tarihi ve geleceği ellerimizle yazmaya geldik. Bizim ittifakımız, halkın izleyici değil, müdahil olacağı, özne olacağı bir sürecin adımlarını atıyor. Bugün burada bir ittifakı ilan ediyoruz. Dışarıdan bakanlar diyebilir ki Türkiye’de artık yeni bir ittifak daha var. Oysa unutulmaması gereken bir şey var. Biz Türkiye’nin en yeni ittifakı olabiliriz ama bu toprakların en köklü ittifakıyız. Bizim ittifakımız 1960’larda TİP’in o zaman doğu mitingleri ile başlamış; 12 Mart idam sehpalarında ‘Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği’ diyen Deniz Gezmişlerle başlamış. 12 Eylül zindanlarında faşist cuntaya karşı direnişle kurulmuş bir ittifaktır bizim ittifakımız. 90’lar yargısız infazlara, köy yakmalara, boşaltmalara karşı Cumartesi Anneleri kurdu bizim ittifakımızı… Halkımız bir kısmı 20 yıllık ceberut iktidardan kurtulmanın heyecanını yaşarken elbette acaba mı sorularını soruyor ve kaygılar yaşıyor. Acaba mı diye soran tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum, Emek ve Özgürlük İttifakı, saray rejimine karşı mücadelenin en kararlı gücüdür. Bizler bu ittifakı oluşturanlar, ülkemizin halkımızın bu iktidardan kurtulması için bedeli ne olursa olsun göze almış insanlarız. Biz, Gezi’nin en güzel çocuklarının yoldaşlarıyız. Biz, Suruç’ta, 10 Ekim katliamlarında IŞID barbarlarına teslim olmayanlarız. Biz, kentleri bombalanan, seçilmişleri esir alınan her gün her saat bu iktidarın baskına, zorbalığına, hukuksuzluğuna karşı yarım adım bile geri atmayanların temsilcisi olmaya çalışıyoruz. Dost, düşman herkes bilsin, bundan sonra aynı kararlılıkla ve mutlaka çok daha güçlü olarak bu mücadeleyi büyüteceğiz. Bu kavga sonuna kadar devam edecek. Biz kurtarıcı beklemeyenlerin ittifakıyız. Biz, bu ülke kurtulacaksa ancak halk birleşirse kurtulur diyenlerin ittifakıyız. Biz, buradan bir kez daha teyit ediyoruz ve söz veriyoruz, AKP’yi, Recep Tayyip Erdoğan’ı sandığa gömecek iktidarız biz… Haydi hep beraber hayal edelim; o kaçak sarayı utanç müzesi yapmışız ve çocuklarımızı gezdiriyoruz. Bu ülke tarihinde nasıl rezaletler yaşandığını ve bir diktatörü nasıl devirdiğimizi çocuklarımıza anlatıyoruz. Hayal edelim; mesela İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğüne girdiğini, hukuksuzca KHK’larla işten atılanların işlerine iade edildiğini, KYK borçlarının silindiğini yazan Resmi Gazete’yi hayal edelim. Yurtdışına giden kardeşlerimizin hep beraber döndüklerini hayal edelim. Kadınların istedikleri her yerde istedikleri gibi gezebilecekleri bir ülkeyi hayal edelim. Çocukların açlık nedir bilmediği, emeklilerin cefa değil sefa sürdüğü bir memleket hayal edelim. Diyarbakır’da horon, Karadeniz’de zeybek, Ege’de çifte telli, Trakya’da halay çektiğimizi hayal edelim."

"BİZ HALKIZ, İŞTE O YÜZDEN KENDİMİZDEN BAŞKA KURTARICI BEKLEMİYORUZ"

Toplumsal Özgürlük Partisi Dönem sözcüsü Perihan Koca: "Halkımızı kötünün iyisine mahkûm etmeyeceğiz. Biz, halkın ittifakıyız. Bizler ekmeği ve onuru için direnen işçileriz. Üreten emekçileriz, çiftçileriz. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz diyen kadınlarız. Hakları ve özgürlükleri için mücadele eden gençleriz. Neredesin aşkım diye mücadele eden karanlığa ve nefrete karşı mücadele eden LGBTİ artı’larız. Eşit yurttaşları için mücadele eden Alevileriz. Edi bese (Kürtçe: Artık yeter) diyen, demokrasi diyen Kürt’üz biz. Oyun hakkımızı istiyoruz diyen çocuklarız. Biz halkız, işte o yüzden kendimizden başka kurtarıcı beklemiyoruz."

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.