Dolar 32,5443
%0.01
Euro 34,9780
%0.43
Altın 2.429,320
%0.25
Bist-100 9.722,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Bahçeli'den sözde soykırım tepkisi: Yeri TBMM olamaz!

Bahçeli'den sözde soykırım tepkisi: Yeri TBMM olamaz!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “ABD Başkanı Biden’in bir kez daha sözde soykırımdan bahsetmesi bizim nezdimizde hükümsüzdür, hukuksuzdur, hayasız bir isnattır ve kınanmayı da hak etmektedir. Bundan sonra ne söylerse söylesinler, ellerinden geleni ardına koymasınlar, artık bizim için yalnızca kuru gürültüdür. Kendi kanlı tarihlerine bakmayan, bundan ders almayan, yüzü kızarmayan ülkeleri ve zillet faillerini hem ademe mahkûm ediyor hem de Allah’a havale ediyoruz” dedi. Bahçeli, HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın verdiği kanun teklifi için ise “Bu çatı altında sözde soykırımı tanıyan ve kabul eden varsa, bunu aklından dahi geçiren bulunuyorsa yeri ve adresi TBMM olamaz, olmamalıdır” diye konuştu.

  • Ege Postası
  • 26.04.2022 - 11:48

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“TERÖR ELEBAŞLARININ CEZALANDIRILACAKLARI GÜNLER UZAKTA DEĞİLDİR

İlki, 2018 yılının mart ayında devreye giren Pençe harekatlarının devamı ve tamamlayıcısı olan Pençe-Kilit hamlesiyle terör örgütü komaya sokulmuştur. Türkiye’nin kesintisiz mücadelesi yoluyla, Irak topraklarında sınırlarımıza paralel şekilde doğuda Hakurk bölgesinden batıda Sinat-Haftanin’e kadar 270 kilometre uzunluğunda, 20 kilometre derinliğindeki alan A’dan Z’ye güvenliğe kavuşturulacaktır. Eli ve vicdanı kanlı terörist Duran Kalkan, operasyonların devam etmesi halinde sözde savaşı şehirlere taşıyacaklarını korkakça iddia etmiştir. Geçtiğimiz hafta Bursa’da infaz koruma memurlarının içinde bulunduğu ve bir kardeşimizin şehit düştüğü terör saldırısıyla İstanbul’da TÜGVA’ya yapılan bombalı saldırı PKK’nın ve taşeron örgütlerin hain bir eylemi olarak tespit edilmiştir. İnanıyor ve kahramanlarımıza güveniyorum ki, başta bu terörist Kalkan olmak üzere, terör elebaşlarının cezalandırılacakları günler uzakta değildir. Bir babayiğidimiz, bir aslan parçamız, bir yiğidimiz Türkiye’yi tehdit etmeye yeltenen hainleri ümit ve temenni ediyorum ki ya leşini yere serecek ya da başlarına çuval geçirerek Türk adaletine teslim edecektir. Şehirlerimizde eylem hazırlığı içinde olan kim varsa tavsiyem kefenlerini de yanlarında taşımalarıdır.  Şerefini kaybetmiş bir insan yaşayan ölüdür. Teröristler şeref ve namuslarını bedeli mukabilince satmış insanlık defolarıdır. Türk milleti, bu canileri affetmeyecektir. Pençe-Kilit Harekatı’nda etkisiz hale getirilen teröristlerden bazılarının hüviyet ve ülkelerine bakıldığında karşımızdaki dehşet verici küresel husumetin tüm yönleri açığa çıkacaktır. Kahramanların yüksek iman ve iradesiyle yok edilen teröristlerden sekizinin Ermeni, beşinin Fransız, yedisinin ABD’li, üçünün İngiliz, ikisinin de Alman olduğu anlaşılmıştır. Bu çok uluslu tablo tesadüf değildir. Arka planında derinleşmiş Türk ve İslam husumeti yatmaktadır.

YOL HARİTALARI KARIŞIK VE BULANIKTIR

Zillet ittifakını Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dolduruşuna getirip yuvarlak masa bildirilerini hazırlayan dış güçlerdir, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mayası da, mimarı da, mihmandarı da büyük Türk milletidir. Bizim medarı iftiharımız, yegane mensubiyetimiz aziz milletimizdir, zillet ittifakının müşahidi ve membaı yabancı ülkelerin Türkiye’deki sefirleridir. Zillet ittifakı Türkiye’nin tarafında değildir, yol haritaları karışık ve bulanıktır. Nerede duruyorlar, hangi mihrakların esareti altındalar artık bilmeyen kalmamıştır… Biz de tarafız; hem hakkın, hem halkın, hem de hakikatin tarafındayız. Zillet ittifakının tarafı Türkiye’nin tahribidir. Zillet ittifakının tarafı Türk milletinin önüne koyulmuş takozdur.

NASIL OLSA KANDİL’E YABANCILIK ÇEKMİYORDU

Bu ittifakın çekicisi CHP Genel Başkanı ise ne yapacağını ne söyleyeceğini, hangi provokasyonu servis edeceğini şaşırmış vaziyettedir. Faturayı üç ay boyunca ödemeyen Kılıçdaroğlu’nun beklendiği üzere elektriği kesilmiştir. Bu çarpık zihniyet karanlıktan ülkemizin aydınlık ortamına gölge düşürmeye çalışmıştır. Elbette olacağı buydu, şahsen uyarmıştım, faturayı ödemezse elektriğinin kesilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Hatta Kılıçdaroğlu’na insani ve vicdani destek olmak adına bütün il teşkilatlarımızın birer kandil göndermesini talimatlandırmıştım. Nasıl olsa Kandil’e yabancılık çekmiyordu, nasıl olsa Kandil’e ümit bağlamıştı. Biz de onun anladığı ve bildiği Kandil’i değil de ışık saçan kandili adrese teslim göndermiştik. Huylu huyundan vazgeçmiyor, karanlık emelleri olanların tercihi yine karanlıktan mesaj vermektir. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı karanlıktır, kumpastır, kumpanyadır.

4 MİLYON HANENİN ELEKTRİĞİNİN KESİLDİĞİNİ İLERİ SÜRMESİ KUYRUKLU YALANDIR

CHP Genel Başkanı, kalkmış içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığı taşlıyor, bir hafta boyunca da karanlıkta oturacağını açıklıyor. ‘Önemli olan sesi duyurmaktı, bir hafta sonra faturayı ödeyeceğim’ diyerek iç huzur ortamını karıştırmak, istismar çarkını döndürmekle uğraşıyor. Bazı siyasi odaklar da faturayı ödemek için kuyruğa giriyor. Alın birini vurun ötekine, bunların hepsi aynı torbadan çıkmış gibidir. Kılıçdaroğlu’nun elektrik faturasıyla ilgili iddiaları, bu suretle 4 milyon hanenin elektriğinin kesildiğini ileri sürmesi kuyruklu yalandır. Yapılan resmi açıklamalar kapsamında, elektriği kesik abone sayısının 278 bin olduğu anlaşılmaktadır. Kılıçdaroğlu fellik fellik karanlıkları dolaşırken, karanlıktan rant elde etmeyi planlarken, hiç kimse unutmasın ki, Türkiye’nin hayat ve varlık ışığını söndürmeye asla güç yetiremeyecektir. Zillet ittifakının trafoları patlak, enerji nakil hatları kopuk, zihni ve siyasi santralleri ise bozuktur. Sayın Kılıçdaroğlu bilmelisin ki, Türkiye’yi karanlığa boğamayacaksın, iç ve dış mahreçli çıkarcı yarasalara bu aziz vatanı peşkeş çekemeyeceksin. Hz. Mevlana’nın dediği gibi, ey Kılıçdaroğlu, ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var, karanlığa doğru yürüme güneşler var.  Korkunun palazlandığı yer karanlıktır. Kılıçdaroğlu’nu da korku dağları sarmıştır. Kafasının içi gece gibi karanlık düşüncelerle doludur. Bizim görüşümüze göre, gökyüzü güneş olsa, millet yoksa, vatan yoksa, bayrak dalgalanmıyorsa asıl karanlık işte o zamandır. Bu karanlığın müdafaası zillet ittifakı eliyle yapılmaktadır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Zillet ittifakı 2023 yılının haziran ayında kaybedecek, altına imza attıkları ortak açıklamaları da başlarına külah diye geçirilecektir.

BÖYLESİ BİR ZELİLİN, BÖYLE BİR FİTNECİNİN TBMM’DE YER ALMASI ZÜLDÜR

23 Nisan’ın bir gün öncesinde, Gazi Meclisi’mizin 102’inci yıl dönümünü kutlamaya hazırlanırken, TBMM’ne HDP’li bir müptezel tarafından sunulan kanun teklifinde, sözde Ermeni soykırımının tanınması istenmiş, çok şükür bu rezil teklif anında küstah sahibine iade edilmiştir. Maalesef TBMM’nin çatısı altında diasporanın bir ajanı bulunmaktadır. Sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kanun teklifi hazırlamak ecdadımıza hakarettir, hıyanettir, su katılmamış bir müfteriliktir. Böylesi bir zelilin, böyle bir fitnecinin TBMM’de yer alması hepimiz adına bir züldür. Bu kokuşmuş milletvekilinin kimden cesaret aldığı, kimlerle dayanışma içinde olduğu ayan beyan ortadadır. Sözde soykırım iddiasının kanun teklifi olarak hazırlanması Türkiye’yi tahrik etmek ve milletimizi töhmet altında bırakmak için kurgulanmıştır. Herkesi uyarıyorum TBMM, Meşrutiyet Meclis’i değildir. Gayri Müslim azınlıkların meydan okuma yeri değildir. Gözümüzün içine baka baka Türk milletine katliamcı, soykırımcı diyenlerin barınacağı, bulunacağı, buluşacağı bir mekan asla değildir. Meclis-i Mebusan’da görev yapan ve Osmanlı’yı sırtından hançerleyen mesela Pastırmacıyan Efendi’nin, Papazyan Efendi’nin, Varteks Efendi’nin, Viramyan Efendi’nin dönemi çok gerilerde kalmıştır. Tarihi hadiseler günlük politikanın oyuncağı haline getirilemez. Gerçeğin özünü ve ana çizgisini hiç kimse sulandıramaz. 1915 olaylarının içyüzünü, perde arkasını, asıl mahiyetini saptırmak bir defa tarih suçudur, Türk milletine saygısızlıktır. Bu çatı altında sözde soykırımı tanıyan ve kabul eden varsa, bunu aklından dahi geçiren bulunuyorsa yeri ve adresi TBMM olamaz, olmamalıdır.

SÖZDE SOYKIRIM PALAVRASINA DESTEK MİSİN, YANINDA MISIN KARŞISINDA MISIN

HDP’li bölücü milletvekilinin teklifine CHP’den yalnızca ‘herkes kendi işine baksın’ açıklamasıyla örtülü ve mahcup bir eleştiri gelmiştir. Esasen suç ortaklığı alenileşmiştir. Bazı siyasiler de özneyi gizleyip bu teklifi sadece hadsizlikle eş tutmuştur. Bu sadece hadsizlik değildir, bu tip cılız tenkitlerle geçiştirilecek bir mesele olmayıp bize göre şerefsizliğin daniskasıdır. Üstelik CHP’li bir milletvekili de sözde soykırım yalanının peşine takılmıştır. Fakat partisinden isabetli ve kayda değer tek bir itiraz gelmemiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, elektrikle ilgili konuştuğun kadar sözde soykırım iddialarıyla ilgili ne zaman konuşacaksın? Soruyorum sana, sözde soykırım palavrasına destek misin, değil misin? Yanında mısın, karşısında mısın? Selamsız Babacan boyunu fersah fersah aşarak, kanının gereğini yapmış ve ‘geçmişte yaşanan acıların faili biz değiliz’ diyerek akıllara durgunluk veren bir mesaj paylaşmıştır. Ayrıca ‘hepimiz, karşılıklı anlayış çerçevesinde birbirinin yarasını sarmaya çalışan Anadolu insanları olmalıyız’ sözleriyle akıldanelik yapmaya kalkışmıştır. Geçmişte acılar yaşanmıştır, ancak bu geçmiş, bu tarih; Babacan’ın geçmişi, zilletin tarihi değildir. Bizim geçmişimiz Türk’tür, bugünümüz Türk’tür, yarınımız da Türk olacaktır. Talat Paşa, Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa bizimdir.

BIDEN’İN 2021 SOYKIRIMDAN BAHSETMESİ HÜKÜMSÜZDÜR, HUKUKSUZDUR, HAYASIZ BİR İSNATTIR

ABD Başkanı Biden’in 2021 tarihinde olduğu gibi, bir kez daha sözde soykırımdan bahsetmesi bizim nezdimizde hükümsüzdür, hukuksuzdur, hayasız bir isnattır ve kınanmayı da hak etmektedir. Politikacıların tarihi gerçekleri çarpıtıp kendilerini mahkeme yerine koymaları felakettir. Osmanlı hükümeti, pek çok mühim ve acil sebeplerden dolayı 27 Mayıs 1915 tarihinde iç güvenliği ve cephe gerisini emniyete almak için zorunlu göç kararını almıştır. 19. yüzyıla kadar tebay-ı sadıka olarak aramızda yaşayanların dış tahriklerle, dış telkinlerle, azgınlaşmış çeteleri aracılığıyla ecdadımıza ihanet etmesi 1915 Tehcir Kararı’nın alınmasını mecburi hale getirmiştir. 1915 Tehcir Kararı, bihakkın doğru bir karardır, bugün olsa yine aynısı sonuna kadar yapılmalıdır. Sözde Ermeni çetelesi tutanlara soruyorum, sayıları beş yüz bini aşan Müslüman Türklerin katliamına niçin suskusunuz? Be hey vicdansızlar, karınları deşilen çocukların yürek yakan hallerine, vahşi işkencelerle canı alınan masumların hala dinmeyen, hala kesilmeyen, hala hafızalardan çıkmayan feryatlarına ne diyeceksiniz? Nasıl bir yorum getireceksiniz? Her yılın 24 Nisan günü ABD Başkanlarının 1915 Olayları hakkında ne diyeceğine bugüne kadar her kesimden kafa yorulmuş, müşterek bahis konusu olan bu hususta televizyon ekranlarında afaki tahminler yapılmıştı. ‘24 Nisan sendromu’ Türkiye ile ABD ilişkilerinde değişmez bir gerginlik unsuru haline gelmişti. Türk tarihi ve ecdadımız için haksız ve temelden yoksun bir mahkûmiyet ilamı niteliğini taşıyan açıklamalar gündemi işgal etmişti. Bundan sonra ne söylerse söylesinler, ellerinden geleni ardına koymasınlar, artık bizim için yalnızca kuru gürültüdür. Biz tarihimizle müftehiriz, ecdadımızla gurur duyuyoruz, hepsine Allah’tan rahmetler diliyoruz. Kendi kanlı tarihlerine bakmayan, bundan ders almayan, yüzü kızarmayan ülkeleri ve zillet faillerini hem ademe mahkûm ediyor hem de Allah’a havale ediyoruz.

TÜRK SİYASETİNDEN SİLİNİP GİDECEĞİ GÜNLER DE İNŞALLAH ÇOK YAKINDIR

‘Soykırım’, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde hukuki içerik ve anlam taşıyan bir terim olarak 1948 Uluslararası Soykırım Sözleşmesiyle literatüre girmiştir. 1915 olaylarıyla ilgi ve ilişkisi kesinlikle olamayacaktır. Türkiye'nin şerefli tarihi üzerinden suçlanması haksızlıktır, insafsızlıktır, hukuken de skandal bir yanlıştır. Türk milletini insanlığa karşı en ağır suç olan ‘soykırım’ suçu işlemiş ezik, lekeli ve yaralı bir millet konumuna düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Biz biliyorduk, ama bugünlerde daha somutlaşan bir husus da şudur: HDP, PKK’nın ve Ermeni diasporasının çatlak sesidir, paslı silahıdır, kirli tetikçisidir, kötürüm temincisidir ve Kürt kökenli kardeşlerimle hiçbir yakınlığı, hiçbir bağı, hiçbir alakası yoktur. HDP demek cinayet demektir, melanet demektir, ihanet demektir. Bu Asala hayranlarının, bu terör deposunun, bu bölücü ve yabancı odağın Türk siyasetinden silinip gideceği günler de inşallah çok yakındır."

BAHÇELİ’DEN GEZİ MAHKUMİYETLERİ YORUMU: "MAHKEMEYE SAYGI DUYULMALIDIR"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Gezi Davası'ndan çıkan hapis cezaları ile ilgili soru üzerine, “Yargıya saygı duyulmalıdır. Konu üzerinde uzun yıllar tartışmalarla bunu önlemeye çalışanlar da yargının bu kararıyla saygılı olarak her şeyi artık kabullenmek durumunda olmalıdır” dedi.  

MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısı sonrasında salondan ayrılırken TBMM’de gazetecilerin Gezi davası ile ilgili sorusunu yanıtladı.

Gezi Davası'nda mahkemenin iş insanı Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay ve tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verdiğinin anımsatılması üzerine Bahçeli, “Yargıya saygı duyulmalıdır. Konu üzerinde uzun yıllar tartışmalarla bunu önlemeye çalışanlar da yargının bu kararıyla saygılı olarak her şeyi artık kabullenmek durumunda olmalıdır” dedi.

MHP’den ocak ayında istifa eden Süleyman Sazak’ın “Bugünden itibaren Osman (Kavala) kardeşimdir” sözlerinin anımsatılması üzerine ise Bahçeli, “Sayın Süleyman Sazak’ın bizimle bir ilişkisi kalmamıştır” demekle yetindi. (ANKA)

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.