Dolar 32,5566
%0.03
Euro 34,8467
%-0.05
Altın 2.433,560
%0.14
Bist-100 9.722,00
%0.8

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Ülkemiz iklim krizi ve kuraklık tehdidi altında

Ülkemiz iklim krizi ve kuraklık tehdidi altında

Küresel ısınmaya bağlı meydana gelen iklim değişikliği, dünyayı ve ülkemizi kuraklık tehdidi ile karşı karşıya getirdi. Küresel iklim krizi ve kuraklık hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan uzmanlar hükümet yetkililerini ve vatandaşları 'susuzluk' tehlikesine karşı uyardı.

  • Ege Postası
  • 23.01.2023 - 18:16

BERİVAN KAYA/EGEPOSTASI- Ülkemiz son yılların en kurak dönemini yaşıyor. Küresel iklim değişikliği ve kuraklık, başta tarım olmak üzere bir çok noktada hayatımızı derinden etkiliyor. Uzmanlar, hükümet yetkilileri tarafından önlem alınmazsa ülkemizin ‘susuzluk’ tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtti. 

KUYU SULARININ SEVİYELERİ DE DÜŞÜK 

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı, yağışların az ve sıcaklıkların mevsim normalleri üzerinde olduğuna dikkat çekti. Bu durumun tarımı doğrudan etkileyeceğini belirten Çakıcı, ‘’Özellikle yüzey suları, nehirlerdeki, barajlardaki su seviyeleri düşük. Bu yaz döneminde bizim için sulama sıkıntısı yaşatacak. İçme suyu ve sanayide kullanılacak suyu da etkileyecek ama biz suyun yüzde 70’ini tarımsal anlamda kullanıyoruz. Hava sıcaklıkları yüksek gittiği için kar yağışı çok az. Kar yağmadığı için yer üstü ve yer altı sularının beslenmesi ile ilgili sıkıntılar oluyor. Kuyu sularının da seviyeleri düşük’’ dedi. 

SULU TARIMDA SORUNLAR YAŞAYACAĞIZ,  KURU TARIMA DÖNÜLMELİ 

Önümüzdeki bakar döneminde sulu tarımda su sıkıntısının yaşanacağını belirten Hakan Çakıcı, ‘’Bu dönemde ise, ürünlerde sıcaklıkların yükseldiğinden dolayı erken gelişme oluyor. Su olmayınca buğdayda yanıklık ve az sulanmaktan gelişme bozuklukları veya erken gelişmekten dolayı verim kayıplarını göreceğiz. Meyveler dinlenme dönemlerini yaşayamadıkları için verim düşüklüğü göreceğiz. Böyle olunca maalesef ürün fiyatlarına yansıyacak. İklim değişikliğinde alınacak önlemlerin büyük tarım politikaları olduğunu dile getiren Çakıcı, ‘’Ürün desenlerinde değişiklikler yapmak lazım. Çok su isteyen ürünler ekemeyeceğiz. Bazı ovalarımızda geçen sene çiftçiler sulaması gerektiği zaman kanallardan su çekemedi ve su bulamadı. Bu, çok su isteyen ürünlerden artık bölgelere göre vazgeçilmeli. İzmir, Güney Ege ve Batı Akdeniz çok etkileniyor. Bazı yerlerde kuru tarım seçeneklerine dönülmeli’’ ifadelerine yer verdi. 

VAHŞİ SULAMADAN VAZGEÇİLMELİ 

Su tüketimine dikkat edilerek, var olan suyun ekonomik kullanılması gerektiğine değinen Hakan Çakıcı, ‘’Salma sulama yani vahşi sulama dediğimiz sulamadan vazgeçip basınçlı sulama sistemlerine yani damla ve yağmurlu sulama gibi sistemlere geri dönmeliyiz. Burada sudan tasarruf sağlamayacak daha az su ile daha fazla alan sulamaya çalışacağız. Devletin bunu desteklemesi ve çiftçinin bu sisteme geçmesini sağlamak gerekiyor ki vahşi sulamayı bıraksın. Bunlar para gerektiren şeyler çiftçi için o yüzden devlet desteği şart. Önümüzdeki günlerde paramız olsa da ürüne ulaşamayabiliriz’’ dedi. 

TARIMDA REFORM YAPILMALI 

Türkiye’de gıda fiyatları yurtdışına göre daha yüksek seyrettiğini belirten Çakıcı, ‘’Tarım girdilere bağımlı yapılan bir faaliyet. Gübre, ilaç, mazot giderleri gibi çok cazla girdisi var. Bu girdilerin hepsi ithal. Girdi maliyetleri de çok yüksek. Bu sebeple ürün fiyatlarına yansıyor. Bunların hepsi birbirini tetikliyor. Bizim tarımda reform yapmamız lazım. Tarım politikalarını hem girdi kullanımı hem suyu tasarruflu kullanma ve yeniden  ürün desenleri oluşturma gibi hamleler atmalıyız ki çiftçi tarımı bırakmasın, üretim olsun. Tarımı desteklemek için toplu halde politika oluşturmalıyız’’ dedi. 

YERALTI SULARI ÇEKİLİYOR 

Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi ise yağışların Aralık ayında geçtiğimiz yıla göre yüzde 50 ile 60 arasında azaldığına dikkat çekerek, ‘’Normal şartlarda biz İzmir’de 650-700 mm yağış alan bir bölgeyiz. Bu yağışın toplamı kadar hangi zamanda ne kadar düştüğü önemli. Biz en fazla yağışı Aralık-Ocak-Şubat aylarında alıyoruz. Aralık ve Ocak ayında birkaç gün yağış aldık ve kısa sürede şiddetli yağışlar olarak aldık bu da yeterli faydayı sağlamadı. Aslında en önemli noktalardan bir kar yağışı. Kar yağışı bitkide bir örtü meydana getiriyor ve yavaş eridiği için bitki su kaynaklarını beslemesi açısından son derece önemli. Yer altı su kaynaklarının beslenmesi ise, yağışın olmadığı yaz döneminde tarımsal üretimimizi sürdürmemiz açısından önemli. Yer altı suları artık gittikçe çekiliyor. Eskiden  20 metrelerden aldığımız suyu artık 200 metrelerde çıkarmaya çalışıyoruz. Bu ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor’’ dedi. 

KÜÇÜK ÇİFTÇİYE DEVLET DESTEĞİ ŞART 

Kuraklıktan en fazla etkileyeceklerin tahıllar olduğuna dikkat çeken Çiftçi, ‘’Bu yağışların azaldığı yani kuraklık periyodu ürünlerin verimliliğini, kalitesini ve ardından tüketicinin sofrası etkileyecek. Üretici kazanmayacak, tüketici de daha yüksek fiyatlardan ürün almaya çalışacak. Zaten ekonomik krizin yaşandığı, gıda enflasyonun yüzde 200lere yaklaştığı bu dönemde çok daha önem kazanıyor. Kuraklık ise bunu derinden etkileyecek. Kuraklık ile bir nokta daha var önemli olan, hava sıcaklıklarının ortalamanın üzerinde seyretmesi. Bu durum tarımsal üretim açısından son derece tehlikeli. Kısa vadede yapılacak çok az şey var. Suyu tasarruflu kullanmalıyız ve özellikle tarımda salma yani vahşi sulamadan vazgeçmeliyiz. Biz basınçlı sulama sistemlerine geçerek suyu yönetmeliyiz. Bitkiye suya ihtiyacı olduğu dönemde ihtiyacı kadar verebilecek yöntemleri kullanmamız gerekiyor. Bunun planlamasını merkezi düzeyde yapmamız gerekiyor. Bireysel çabalarda buradan alınacak sonuç yeterli olmayacaktır. Basınçlı sulama sistemleri desteklenmeli ve küçük çiftçilere için zorunlu hale getirilmeli ve onlara proje ve finansman desteği sağlanmalı’’ ifadelerine yer verdi. 

KORUNMASI GEREKEN DOĞAL ALANLARIMIZ MADENLER İLE KARŞI KARŞIYA BIRAKILDI 

İklim değişikliği, kuraklık, çevre planlama ve yönetim kararlarının en önemli sorunlardan olduğuna dikkat çeken Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Çevre Komisyonu üyesi Helil İnay Kınay ise açıklamasında, ‘’İzmir’in içme suyunun %40’ını sağlayan Tahtalı ile Gördes su havzalarındaki kirlenme baskısının artması, kirlilik seviyesi zaten yüksek olan Gediz, K. Menderes, B. Menderes Nehirleri ve Kuzey Ege havzaları daha da korumasız hale gelmesi yaşamsal risklerimizin başında yer alıyor. Bölgemizde Bergama Altın Madeninin yarattığı, yaratacağı çevresel risklerle ilgili hukuki ve toplumsal mücadele devam ederken; Efemçukuru Altın Madeninin İzmir`in Su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında , Çukuralan Altın Madeninin Balıkesir`in Su kaynağı olan Madra Barajı Havzasında, Gördes Nikel Madeninin İzmir ve Manisa`nın Su Kaynağı olan Gördes Havzasında , Çaldağ‘da İşletilmesi Planlanan Nikel Madeninin Gediz Havzasında, Kışladağ Altın Madeninin Uşak`ta yarattığı çevresel riskler ve bu projelere verilen ÇED Olumlu kararları ile ilgili Odamızın da içerisinde bulunduğu hukuki süreçler devam ederken diğer taraftan işletmelerin yarattığı olumsuz etkilerde devam etmektedir. Tüm bu süreçlerde verimli tarım arazileri, su havzaları, ormanlarımız, korunması gereken doğal alanlarımızda işletilen, işletilmesi planlanan çevresel riski son derece yüksek olan bu tesisler ile karşı karşıya bırakılmaktadır’’ dedi. 

EKOLOJİK YIKIM 

Ekonomik tercihleri ile daha da büyüyen bir ekolojik kriz içerisinde yaşadığımıza dikkat çeken Helil İnay Kınay, ‘’Ülke bütününde barajlarda depolayarak kullandığımız su tüketimi, birbirini takip eden yıllarda kuraklıklar ile birlikte barajlardaki doluluk oranlarının düşmesine, yağış alınsa bile barajların tam dolmaması sorununa yol açıyor, depolanan miktarın azalması, artan tüketim ve ihtiyaçlar ile birlikte kısıtlı su ve kuraklık, kirlilik ve tüm bunların maliyetleri hayatımızın normali haline gelmiş durumda. Ekosistemin, doğal varlıkların korunması sürdürülebilirliği, iklim değişikliği ve etkileri, dirençlilik en önemli yaşamsal problemimiz. Kentlerimizden sanayiye, tarımdan enerjiye, hayvancılığa, turizme, sağlıktan ekonomiye tüm alanlarda yürütülen yanlış politika ve uygulamaların sonuçlarını ve bedellerini ağır yaşıyoruz. Koruma ve uyum çalışmalarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Dünyada ve ülkemizde bu süreçler yıllardır tartışılıyor, planlar yapılıyor, hedefler açıklanıyor ama yapılan uygulamalar tam tersine gidiyor. Ekonomik tercihleri ile daha da büyüyen bir ekolojik yıkım, ekolojik kriz yaşıyoruz’’ ifadelerine yer verdi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.