Dolar 32,5152
%-0.1
Euro 34,7808
%-0.24
Altın 2.421,140
%-0.37
Bist-100 9.677,00
%0.33

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
İzmir’in akciğerlerindeki doğa katliamına isyan büyüyor

İzmir’in akciğerlerindeki doğa katliamına isyan büyüyor

İzmir’in Tire ilçesinde bulunan Kartal Dağı’nın bir bölümüne yapılması planlanan ve ÇED süreci başlatılan mermer ocağına karşı halkın tepkileri büyüyerek devam ediyor. Bölgede faaliyet gösteren bir taş ocağının olduğun ve bunun bölge halkının hayatında birçok olumsuzluğa yol açtığının altını çizen bölge halkı ikinci bir maden faaliyetine izin vermeyeceklerini söyledi.

  • Ege Postası
  • 31.03.2021 - 14:53

TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle bilinen Tire ilçesine bağlı Küçükkale ve Büyükkale köylerinin de bulunduğu Kızılçam ormanlarıyla kaplı İzmir’in akciğerleri olarak bilinen Kartal Dağı’na yılda 500 bin ton kapasiteli mermer ocağı kurulacağı haberleri büyük tepki toplamıştı.

Mehmetler, Üzümler, Küçükkale, Büyükkale, Alaylı, Kurşak, Hasançavuşlar köylerini etkisi altına alacak mermer ocağı ÇED sürecinin başlatılması üzerine için köylüler seslerini yükselterek bölgede bir maden faaliyetini istemediklerini söylemişlerdi.

Bölgede 2016 yılından bu yana aktif olarak faaliyet gösteren başka bir madenin olduğuna da dikkat çeken bölge halkı, mermer ocağı faaliyetlerine izin verilmesi durumunda bölgedeki hayatın yok edileceğini ifade etti.

Bölgede yapılacak maden çalışmaların alandaki hayatı yok etmek anlamına geldiğini belirten CHP Tire İlçe Başkanı Hakan Şenoyar, “Tire’nin Kızılçam ormanını içeren ve oksijen deposu olan bir bölge burası. Bu bölgede maden şirketlerinin arama yapacağına dair bazı belgeler elimize geçti ve biz de bir araştırma başlattık. Daha önce Büyükkale Köyü’nde bir yol yapımıyla ilgili köylülerden gelen şikayetlerle birlikte bir siyasi ilçe başkanı tarafından arasözler için ormanı koruma maksatlı açıldığı ifade edilmişti ancak bir bunun böyle olmadığını gördük. Zaten açılan yolun genişliği de köylüde şüphe oluşturmuştu. Burada resmen bir ağaç katliamı yapılmıştı. Buradaki dağda yaklaşık 100 hektarlık bir alanda bir maden ruhsatlandırma yapıldığını öğrendik. Arkasından da 24.9 hektarlık bir alanda da ÇED uygulaması başlatılmış. Bu da dağda kısım kısım maden aranacağının göstergesi. Tabi bölge halkının bu duruma isyanı vardı ve biz de bu konuya duyarlı olmak zorundaydık. Biz her zaman halkın yanındayız. Bölgede Sarıçam denilen ormanlık bir arazi var. Aynı şekilde köylünün alın teriyle işlemiş olduğu zeytin ağaçları ve meyve bahçeleri var. Bunların yanında da arka alanda da 15 endemik bitki var. Bu bitkiler doğal yaşamdaki canlıların neslinin devam edebilmesi için gerekli. Bölgede doğru düzgün beslenme kaynağı kalmayınca kuşlar nesillerinin tükenmesiyle karşı karşıya kalacak. Buradaki ağaçların kesilmesi altındaki verimli toprakların da alınması suretiyle mermer tabakalara ulaşana kadar gidilecek bir işlemden bahsediyoruz. Bunun bölgeye getireceği aksaklıklar içerisinde toz bulutlarının sebze ve meyve ağaçların üstüne kaplamasından içme suyu kaynaklarına karışmasına kadar müthiş bir doğa katliamına neden olacak. Biz böyle doğa harikası olan bir bölgenin böyle bir aramayla hiç edilmesine karşıyız. Bunun için de mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bölge halkının itirazlarının da değerlendirileceğini ümit ediyoruz. Buradaki ormanlık arazinin talan edilmesi bir faciaya yol açacaktır. Biz yetkililerin bu yanlışı bir an evvel durdurmasını ve insanların evlerini terk etmek zorunda bırakılmamasını istiyoruz. Bir ağaç için yolu değiştiren zihniyete karşı böyle bir zihniyet var. Eğer çalışmalar durdurulmazsa biz yargı yoluna da gideceğiz. Zaten Kartal Dağı Koruma Platformu bu konuda beş köyün muhtarıyla birleşti ve aktif olarak çalışıyorlar. Biz hukuk konusunda da gereken desteği vereceğiz” ifadelerini kullandı.

“BURAYA BİR KAZMA BİLE VURULMASININ SAKINCASI VAR”

Bölgede tarih eser kalıntılarına da rastlandığına dikkat çeken Başkan Şenoyar: bölgede Tarihi kalıntılar bulunduktan sonra Müze Müdürlüğü’ne yaptıkları müracaatla Müze Müdürlüğü gelip burada incelme yaptı ve bir rapor hazırladı. Onları Tabi Anıtlar Kurulu’na yazıp buranın 1. Derece sit alanı olması konusunda bir girişimde bulunmalarını bekliyoruz. Burada tarihi kanıtların olduğu kesin. Bölgenin sit alanı ilan edilmesiyle birlikte su sorunlar ortadan kalkacaktır.  Burada kurulacak maden ocağının doğaya ilişkin etkilerinin yanında tarihe de etkisi olacak. Hepsi bir arada olduğunda buraya bir kazma bile vurulmasının sakıncası var. Buradaki iki köyün yok sayılarak ‘Biz buraya maden ocağı yaparız, siz de burayı terk edersiniz’ anlayışıyla karşı karşıyayız. Biz bu anlayışın her zaman karşısındayız”

“BU ÇALIŞMALAR DEVAM EDERSE BU KÖYLERİ HARİTADAN TAMAMEN SİLMENİZ GEREKİR”

Kartal Dağı Koruma Platformu Sözcüsü Zeynel Aydın, bölgede zaten bir mermer ocağının faaliyet gösterdiğini ve tek bir firma ile dahi büyük mağduriyetler yaşandığını belirtti. İkinci bir maden faaliyetinin bölgedeki hayatı bitirme noktasına getireceğini belirten Aydın, “Şu anda orada Doğtaş adında bir firma faaliyet gösteriyor. 2016 yılından bu yana çalışmalarına devam ediyor. 2012 yılında başladı aslında faaliyetler ama 2016 yılında el değiştirdi. Şu anda orada çalışan bir maden varken bu kadar kısa bir mesafede bir maden daha açmak ve buradaki iki köyü yok saymak resmen akıllara durgunluk verecek bir durum. Burada kurulacak olan şantiye en yakın konuta sadece 346 metre mesafede. Bu çalışmalar eğer artarak devam ederse bu köyleri haritadan tamamen silmeniz gerekir. Su kaynaklarımız tamamen bitecek. Şu an madenden çıkan o toz yasal değil. Yapılacak olan madendeki proje dosyasına göre yaklaşık günlük 50 kilogram toz üretme kapasitesi olacak. 450 bin ton atık oluşturacak bölgemizde. Bu tozların buradaki insanlarda akciğer hastalıklarına varıncaya kadar yan etkileri olacak. Ayrıca yine ekili alanlara özellikle zeytinliklere zarar vermesi muhtemel. Kaldı ki Zeytin Yasasına göre 3 kilometrelik bir mesafeye endüstriyel amaçlı bir tesis kuramazsınız. Ama bizim köyümüze bin 350 metre mesafede bir maden kuruldu. Şimdi de ikincisi kurulmak isteniyor. İnsan sağlığı ve çevre sağlığı hiçe sayılıyor. Özel bir şirket, yasaların arkasından dolanarak devleti ve devletteki karar vericileri kandırmasın diye uğraşıyoruz. Ben bu köye bel yıl önce buranın doğası için geldim. Ama maden söylentileriyle birlikte bütün huzurumuz, tadımız tuzumuz kaçtı. Bu bölgede maden arama söylentileri başladığında Halkapınar Köyü’nden başlayarak Mehmetler, Üzümler, Küçükkale, Büyükkale, alaylı ve Akyurt köylerini kapsayan alan Kartal Dağı’nı oluşturur. Biz burada neler olduğunu Valiliğe sorduk ve bize gelen cevapta toplamda 95 hektarlık alanın maden arama amaçlı ruhsatlandırılmış olduğunu söylediler. Bu durum 2012 yılında olmuş. Şu an kurulması planlanan maden de 24,9 hektarlık bir alanda arama yapıyor. Şu an bölge için ÇED raporu süreci devam ediyor. Şu an yapılan itirazlar neticesinde Bakanlık Valilikten dosyayı istedi” ifadelerini kullandı.

“BURANIN ARKEOLOJİK SİT ALANI İLAN EDİLMESİ GEREKİYOR”

Aydın, bölgede arkeolojik kalıntılara rastlandığının altını çizerken alanın arkeolojik sit alanı ilan edilmesi gerektiğini ifade etti ve “Bölgede köyün ismini alan bir kalemiz var. Orası arkeolojik sit alanı. Biz kalenin konumunu düşünerek burada başka tarihi kalıntıların da olabileceğini düşündük ve yaptığımız araştırmaların sonucunda tapınak benzeri bir yapı bulduk. Yaptığımız araştırmalarda Prof. Dr. Recep Meriç’in yaptığı arkeolojik araştırmada, bu dağın Kutsal Efes Tapınağı arazisi içerisinde olduğu, işaret taşları olduğu sonuçları var. Bütün bunlar üst üste konulduğunda orada başka kalıntılar olduğu sonucu çıkıyor. Bu nedenle buranın doğal yapısı itibariyle acilen milli park ya da arkeolojik sit alanı ilan edilmesi ve koruma altına alınması gerekiyor” dedi.  

“GELDİKLERİ GİBİ GİTSİNLER”

Bölge halkından Mürüvet Bilgi, kurulacak maden ocağının doğayı katledeceği gibi bölge halkının hayatını da derinden etkileyeceğini belirtti ve “Ağaç olmadan taş yığınıyla ne olur? Oksijen alamazsak ne olur? Doğal yaşamamız yitiyor, zeytinlerimiz kuruyor. Bizim ağımızda çıntar, kuzu göbeği ve mantar varken biz neden taş yığınıyla uğraşalım? Gencecik insanları öldürür gibi neden ağaçlarımızı devirsinler? Biz rahatsızız bu durumdan. Biz zaten var olan taş ocağı yüzünden hep toz yutuyoruz. Bizi köyümüzde kanser yok, herkes coronadan ölüyor, bizim köyümüzde bir vaka bile yok. Bizim tertemiz havamız, defne yaprağı ağacımız, sandal ağacımız, meşesi varken biz neden taş yığınıyla uğraşalım? Bizim hiçbir şeyden haberimiz yokken burası geliş gidiş yolu olmuş. Bu köyde 1970’li yıllarda bir yangın oldu, sonraki yıl bir sel afeti oldu ve her şeyi talan etti. Bu ormanlar yeniden yeşerene kadar küçücük bir yağmurda bile köyümüzü sel basıyordu. Biz yine aynı şeyleri yaşamak istemiyoruz. Oksijensiz kalmak istemiyoruz. Biz dağımızdan otumuzu toplayıp yemeğimizi yapıyoruz, biz çocuklarımızın geleceğiyle oynamak istemiyoruz. Yetkililere şunu söylemek istiyorum: Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi geldikleri gibi gitsinler. Gerekirse dağa çadır kuracağız ama bu madeni yaptırmayacağız” dedi.

“BİR MADEN OCAĞI AÇTILAR, YENİSİNE İZİN VERMEYİZ”

Bölgede kafe-lokanta işletmecisi olarak çalışan Hatice Çapar, maden ocakları nedeniyle bölgenin havasının kirlendiğini ve beton yığınlarıyla daha da kirleneceğini belirterek “Ben bir işletmeci olarak sekiz yıldır buradayım. Buradaki taş ocağı yüzünden zeytin ağaçları bembeyaz. Ben çok rahatsızım. Millet bizim yakamızdan elini ayağını çeksin. Her yeri beton yığınına çevirdiler şimdi sıra bizim köyümüze geldi. Köy halkı olarak gidiyoruz otumuzu, zeytinlerimizi topluyoruz. Şahane bir hava. Her şeyi bitirdiler sıra buraya mı geldi? Bu durum benim işlerimi de olumsuz yönde etkiliyor. Buradaki şahane doğayı mahvettiler. Bir maden ocağı açtılar, yenisine izin vermeyiz” diye konuştu.

“SAĞLIĞIMIZA DA OLUMSUZ ETKİSİ VAR”

Bölge halkından Ali Aydın, zaten bir maden ocağının faaliyette olduğunu ve ikincisini istemedikleri ifade etti ve şunları söyledi; “Bu toz bizim mahsullerimize zararı var. En başta zeytin ve incir geliyor. Sadece bu değil, tüm tarım ürünlerine intikal ediyor. Bu maden ocağının burada olması bizim açımızdan çok zararlı. Sağlığımıza da olumsuz etkisi var. Biz burada ikinci bir maden ocağının açılmasını istemiyoruz. Bizim için yararlı değil. Başka yerlerde yapsınlar. Buradaki güzelim doğayı mahvetmesinler.”

“MEZAR TAŞLARIMIZDA MERMER OLMASA DA OLUR”

25 yıldır Küçükkale köyünde yaşayan Hatice Erdoğan, maden ocaklarının gündelik hayatlarına olumsuz etkilerine değindi ve “Üç tane çocuğum var. Sabahları kalktığımda 3-4 kuş çeşidi oluyor bahçemde. Çocuklarım da bunları görmesini istiyorum. Ormanımızın kaybolmamasını istiyorum. Biz zaten mevcut olan taş ocaklarından şikayetçiyiz. İkincisini istemiyoruz. Bu bölgede yetişen endemik bitkiler var, onların kaybolmasını istemiyoruz. Çocuklarımıza çam fidanı diktirmek için günler düzenliyoruz ama var olanı katlediyorlar. Biz bu maden faaliyetine karşıyız. Buradaki maden yüzünden o kadar çok toz bulutu geliyor ki zeytin ağaçlarımız kurumaya başladı. Eskisi gibi meyve vermiyor artık. Biz kendi sebzesini kendisi yetiştiren bir köyüz ama artık ürünlerimiz çıkmıyor. Bizim mezar taşlarımızda mermer olmasa da olur, çocuklarımızın rahat nefes almasını istiyoruz. Ben bu doğallığın kaybolmaması için ve bir anne olarak çocuklarımın daha iyi bir hayat yaşaması için elimden geldiğince mücadelemi devam ettireceğim” diye konuştu.

“TARİHTEN KÜÇÜKKALE KÖYÜ SİLİNİR”

Doğası nedeniyle yıllar evvel Küçükkale Köyüne taşınan emekli bankacı Fatma Mutlu Maden çalışmalarıyla birlikte ormanlık alanların çorak toprağa döneceğinin altını çizerek şunları söyledi; “Ben aslen emekli bankacıyım. Ama biz buranın havasını ve suyunu çok sevdiğimiz için 2007 yılında buradan ev aldık. 2016 yılında burada maden faaliyetleri başladı. Ve biz o dönemden beri çok rahatsızız. Biz temiz hava almak için buraya geldik ama yazın kapımızı penceremizi kapatmak zorunda kalıyoruz. Evleri kapatıyoruz da ekinlerimizin ve zeytin ağaçlarımızın neresini kapatalım? İkinci bir maden olursa yaşam hakkımız tamamen biter. Sadece biz değil, buradaki hayvanların da hayatı tehlikeye atılıyor. Umarım ki canlıların yaşam hakkını elinden almazlar. Burası Ege’nin en verimli toprakları. Dağımızdan yağ, ovalarımızdan ballar akıyor. Yarın öbür gün burada bir maden daha açtıklarında ağaçlar gidecek. Toprak tutar mı? Bu dağlar ovayı alıp gider ve tarihten Küçükkale köyü silinir. Bir tek Küçükkale değil; Üzümler, Akyurt ve yakınındaki diğer yerleşim yerleri de yok olur. Biz çok rahatsızız. Ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. O maden ocağı yapıldığında küçücük bir alandı ve gitgide büyüdü. Yeni yapılacak yer için de küçük bir alan diyorlar ama ne olacak? Bu kocaman dağ gidecek. Bu güzelim yeşillikler çorak toprağa dönecek.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.