Dolar 32,3374
%-0.07
Euro 34,8108
%0.06
Altın 2.393,270
%-0.15
Bist-100 10.277,00
%0.67

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Sağlık Platformu’dan Bakanlığa talep listesi

Sağlık Platformu’dan Bakanlığa talep listesi

İzmir Sağlık Platformu 14 Mart Tıp Haftası kapsamında sağlık çalışanlarının sesini duyurmak için bir basın açıklaması düzenledi. Sağlık çalışanları adına açıklamayı yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Lütfi Çamlı, pandemi sürecinin yanlış yönetildiğini söylerken 1 Mart’ta başlayan normalleşme sürecine de tepki gösterdi. Dr. Çamlı, son olarak sağlık çalışanlarının Sağlık Bakanlığı’ndan taleplerini sıraladı.

  • Ege Postası
  • 11.03.2021 - 13:07

TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Pandemiyle birlikte, sağlık çalışanlarının toplumdaki konumu ve önemi bir kez daha gözler önüne serildi. Bir yıldır koronavirüs salgınıyla mücadele edilen Türkiye’de, mücadelenin en ön saflarında yer alan ve en büyük emeği verenlerin başında sağlık çalışanları geldi.

Ancak süreç boyunca, olağanüstü koşullarda çalışan sağlık emekçileri, yöneticiler tarafından kendilerine taahhüt edilen özlük haklarını alamadılar.

Türk Tabipler Birliği ve sağlık emekçileri platformları ise her fırsatta sağlık çalışanlarının haklarını ve mevcut koşullarda yaşadıkları sorunları gündeme getirmişleri.

İzmir Tabipler Birliği ve İzmir Sağlık Platformu 14 Mart Tıp Haftası kapsamında bir kez daha salık çalışanlarının sorularını dile getirip haklarını savunacaklarını söylediler. Açıklamaya İzmir Sağlık Platformu paydaşlarının yanında CHP İzmir Milletvekili Kani Beko ve DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı da katıldı.

Platform adına açıklamayı yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Lütfi Çamlı, pandemi sürecinin kötü yönetildiğini, uygulanan sağlık politikalarının sağlık çalışanlarını tükenmenin eşiğine getirdiğini söyledi. Dr. Çamlı ayrıca, risk devam ederken atılan normalleşme adımlarına da tepki gösterdi.

“EKONOMİ İNSAN YAŞAMININ ÖNÜNE GEÇMİŞTİR”

“14 Mart bir bayram değildri, aynı zamanda bir mücadele günüdür” diyen Dr. Çamlı, ktidarın, mevut uygulamalarını “antidemokratik” olarak tanımladı ve bu antidemokratik yönetimin sebep olduğu haksızlık, eşitsizlik ve adaletsizliğin pademiyle birlikte daha da derinleştiğini ifade ederek, “Virüsün ülkemize daha geç gelmesinin yarattığı iyimser hava, rakamlar üzerinde oynama ve gerçek verilerin toplumla paylaşılmaması ve gerekli önlemlerin zamanında alınmaması ile bir süre sonra iyimser turkuaz tablo, kara tabloya dönüşmüştür. Pandemi ülkemizde ve dünyada eşitsizlikleri gözler önüne sermiş ve artırmış, en fazla yoksul, işçi, işsiz, dar gelirli kesim hastalanmış veya ölmüştür. Bugüne kadar ülkemizde 2.8 milyon kişi hastalanmış, ölüm sayısı ise resmi rakamlara göre 30 bine yaklaşmıştır. Küresel salgın, özelleştirmeci sağlık politikalarının sonucu olarak artmış, birçok ülkede sağlık sistemi iflas etmiş, koruyucu ve toplumsal sağlık hizmetlerinden uzaklaşma sonucu salgın önlenemez duruma gelmiştir. Pek çok ülkeyi çaresizliğe mahkûm eden bu salgın, kamucul sağlık anlayışının ve kamu sağlık kurumlarının yaşamsal önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Epidemiyolojik veriler ışığında belirlenecek bir süre için sosyal ve ekonomik tedbirler ile toplum hareketliğinin kısıtlanması sağlanmamış, endikasyonu olan herkese test yapılmamış, hastane tedavisi gerekmeyen hastaların izolasyonunda sorunlar yaşanmış, vaka sayılarının düşük gösterilmesi ile bulaş zinciri Sağlık Bakanlığı eliyle büyütülmüştür. Ne yazık ki siyaset ve ekonomi insan yaşamının ve bilimin önüne geçmiştir. Oysaki başka bir sağlık sistemi, başka bir dünya mümkündür” dedi.

“SÜREÇ HAKLI OLDUĞUMUZU ORTAYA ÇIKARDI”

Küresel salgının ancak ortak akılla çözülebileceğini söyleyen Dr. Çamlı, salgınla mücadele döneminde meslek örgütlerinin konunun paydaşlarının sürecin dışında bırakıldığını hatırlattı ve “Meslek ve emek örgütlerini sürece dahil etmemesi, bilgi paylaşmaması ve şeffaf olmaması en büyük eksiklik olmuştur. Sağlık emek ve meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin, toplumun katılımı sağlanmadan küresel salgın ile mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülemeyeceğini, salgının ilk gününden itibaren can kayıplarını artıracağını söyleyip hakikatin peşine düştüğümüz için meslek örgütlerimiz hedef gösterildi. Tüm baskılara, gözdağı ve kriminalize etme çabalarına rağmen şeffaflık taleplerimizden vazgeçmedik. Bununla birlikte iktidarın unuttuğu önemli bir nokta vardı ki; ‘Gerçeklerin er ya da geç, ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.’ Yaşadığımız süreç haklı olduğumuzu ortaya çıkardı. Böylesi bir küresel sağlık sorunundan yapay ve gerçek dışı başarı hikayeleri çıkarmak hayali, toplumuza çok pahalıya mal olmuştur” diye konuştu.

LEBALEP KONGREYE TEPKİ

Sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde en ön sıralarda mücadele verdiğini ve onların hastalığa yakalanma risklerinin 4-5 kat fazla olduğuna dikkat çeken Dr. Çamlı, “Tüm yükü sağlık çalışanlarına yükleyen ve süreci yalnızca hastanelerde karşılayan strateji(sizlik), etkisizleştirilen birinci basamak sağlık sistemi ile salgını yönetmedeki beceriksizlik sonucunda on binlerce yurttaşımızı kaybettik. Sağlık çalışanları, özverili çalışmalarına karşılık, salgının başlangıcından itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından yeterince korunamamaları, ve yine iktidarın salgını yönetmedeki başarısızlıkları sonucunda Türkiye’de 150 binden fazla sağlık çalışanının hastalıktan etkilendiği, şimdilik 385 sağlık çalışanının yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Haksızlıkların, eşitsizlik ve adaletsizliğin derinleştiği bu dönemde insanlarımızı kaybederken, sağlık emekçileri yaşatma çabasını canlarıyla ödedi. Siyasal iktidar ise duyarlılığını, salgını değil algıyı yöneterek, vatandaşa kısıtlama getirirken, ‘lebaleb’ parti kongreleriyle gösterdi. Ağır çalışma koşulları sağlık çalışanlarında tükenmişlik sendromu yaratmıştır. AKP hükümetleri döneminde, özlük haklarımızda önemli kayıplar yaşanmıştır. Bugün, kamudakiler de dahil olmak üzere sağlık emekçileri iş, gelir, gelecek güvencesinden yoksun hale getirilmişlerdir. Küresel salgın sürecinde sağlık emekçilerine ‘Hakkınız ödenmez’ diyenler, o hakkı ölümlerle, hastalıkla, bizleri tükenmişlikle baş başa bırakarak ödettiler. Sağlık emekçilerine iş güvencelerini ellerinden alan sözleşmeler, uzun çalışma saatleri, izin, emeklilik ve istifa hakkının kullanılamadığı koşullar dayatıldı” ifadelerini kullandı.

“SAĞLIK PERFORMANS SİSTEMİ KALDIRILMALIDIR”

“Sağlıkta performans sistemi, sağlık emekçiliğinin ve sağlığın ruhuna aykırıdır” diyen Dr. Çamlı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Uygulanan performansa dayalı ücretlendirme; bir yandan sağlık çalışanları  arasındaki ücret dengesizliğini artırırken, bundan daha da önemlisi, gün geçtikçe, sağlık çalışanlarının mesleklerine yabancılaşmasına ve mesleki  değerlerde aşınmaya neden olmuştur. Tüm bu olumsuzluklar; aynı zamanda toplumun sağlık ve yaşam hakkını da olumsuz olarak etkilemektedir.  Sağlıkta performans sistemi en kısa zamanda kaldırılmalıdır. Hekim ve sağlık çalışanlarının emeği ve alın terinin karşılığı olan, emekliliğe yansıyacak yeni bir maaş ve ödeme sistemine geçilmelidir. Herkese hak ettikleri yıpranma payları verilmelidir.”

Dr. Çamlı ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve birçok uluslararası örgütün Covid-19’u meslek hastalığı saydığını ancak Türkiye’de eslek hastalığı statüsünde değerlendirilmediğini de hatırlattı.

Pandemi döneminde şeffaf olmayan Sağlık Bakanlığı’nın aşı uygulamalarında da sınıfta kaldığını aktaran Dr. Çamlı, “Bakanlık, süreci şeffaflıkla yönetememiş, toplumu tek aşıya mahkûm bırakmıştır. Hala ülkemizde kaç doz aşı alındığı, toplamda ne kadar alınacağı, aşıların ne zaman geleceği, başka bir firmadan aşı alınıp alınmayacağı, aşı firmalarına ne kadar ödeme yapılacağı gibi sorularımıza ne yazık ki bugüne kadar Sağlık Bakanlığı yanıt vermemiştir. Günlük aşı doz uygulaması çok yetersiz olup, bu gidişle ancak 2 yıla yakın bir sürede toplumun aşılaması yapılabilecektir. Aşılamanın eşitsizliklerden uzak, etik ilkeler ışığında, adil koşullarda yapılması esas olmalıdır” dedi.

Mutasyon virüsün etkinliğini artırarak devam ettiğine dikkat çeken Dr. Çamlı, “Son açıklanan haritada ülkemizin yarısından fazlası çok yüksek risk ve yüksek riskli iken ve yeni tedbirler alınması gerekirken kontrolsüzbir normalleşmeye gidilmiştir. Bunun sonuçları ne yazık ki hepimize tüm toplum olarak yeni bir pandemi artışı olarak yansıyacak, bu durum ise yeni hastalanma ve ölüm oranlarını da beraberinde getirecektir” dedi ve sağlık çalışanları olarak Sağlık Bakanlığı’ndan taleplerini şu şekilde sıraladı;

●       COVID-19 meslek hastalığıdır, önerdiğimiz yasa tasarısı kabul edilsin.

●       Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın.

●       Şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışabilmek için yeni ve etkili  bir “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın.

●       Emekliliğimize de yansıyacak temel ücret ile ekonomik ve özlük haklarımız iyileştirilsin. Her anlamda kapsam dışı bırakılanserbest çalışan hekimlerinde özlük hakları ve emekliliğe yönelik iyileştirmelerden yararlanması sağlansın

●       Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin.

●       Liyakatsiz atamalar, tip sözleşme dayatmaları, tıp eğitimini niteliksizleştiren, altyapısı uygun olmayan tıp ve diş fakültelerinin açılması durdurulsun.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.