
Murat Aydın'dan İzmir soruşturmasına yönelik çarpıcı açıklamalar: ‘Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş…’
CHP Hukuk Komisyonu Başkanı ve Tunç Soyer’in avukatı Murat Aydın, Ege Postası canlı yayınında İZBETON ve kooperatiflere yönelik soruşturmada hazırlanan iddianameleri masaya yatırdı. Aydın, iddianamelerin kendilerinden önce gazetecilere servis edilemesine tepki gösterirken, aynı zamanda soruşturmaya konu olan iddiaların hiçbirinin gerçek olmadığını vurguladı. Aydın, “Hiç kimseyi dolandırıcılıktan yargılamıyorlar. Sayın Tunç Soyer CHP’li bir belediye başkanı olmasıydı ya da Sayın Şenol Aslanoğlu CHP İl Başkanı olmasaydı bu soruşturmalar olmazdı. Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş bu idari raporlarla suç oluşturmaya çalıştırmış. Burada Sayın Soyer’in önceliğinde başlanan ve yüklenicilerin müteahhitlerinin karını, kooperatif üyeleri ve arsa sahipleri arasında bölüştüren yani rantı önleyen bir model yargılanıyor ve bu model boğulmak isteniyor. Bundan sonra kimse böyle bir modele cesaret etmesin isteniyor” ifadelerini kullandı.
- Ege Postası
- 18.07.2025 - 13:32
- Güncelleme: 18.07.2025 - 13:38
EGEPOSTASI- CHP Hukuk Komisyonu Başkanı ve Tunç Soyer’in avukatı Murat Aydın, Senem Gökdağ ile Manşet Programına katılarak gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Aydın, İzmir’de düzenlenen operasyonlarda hazırlanan iddianamelere basın yoluyla ulaştığını açıkladı. Öte yandan Aydın, basına sızdırılan iddianamelerin gazetecilerin okuyabilmesi için PDF formatına çevrildiğini ve soruşturma makamları tarafından yazıldığı izlenimi verilen bir bilgi notu paylaşıldığını ifade etti.
Öte yandan Avukat Aydın, Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili ‘kimin olacağının çok bir önemi yok, kim kurtaracaksa o gelsin, beni koyarlarsa olurum’ ifadeleri ve CHP B planı mı yapıyor iddialarına yönelik, “CHP’nin resmi adayı Sayın Ekrem İmamoğlu şu an. Ben Mansur Yavaş’ın çıkışıyla ilgilenmiyorum. CHP’nin adayı resmen bellidir. Bu adayın adaylaşmaması söz konusu olduğunda bunu tartışırız. CHP’nin adayı bellidir. AK Parti’nin adayı kimdir?” diye sordu.
“SAVCILIK İDDİANAMEYİ HIZLI HAZIRLAMAKLA NORMAL OLANI YAPTI”
İZBETON soruşturmasının iddianamesiyle ilgili Aydın, “ Savcılık İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZBETON ile ilgili yapmış olduğu soruşturmayı 4 ana eksende sürdürüyordu. Bu 4 ana iddiada sürdürdüğü soruşturma sonucunda 3 ayrı iddianameyle 3 ayrı dava açtı. Bugün 3. iddianame açıklandı ve mahkemeye verildi. Bu iddianemeleri tamamlamış oldu savcılık. Şimdi bu 3 iddianameyle ilgili mahkemeler iddianamenin usul kurallarına ilişkin teknik değerlendirme yaparak, içerikle ilgili değil, iddianamenin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek. Ve eğer iddianame kabul edilirse bir duruşma günü belirleyecek. Bu iddianameler hızlı mı düzenlendi? Bizce değil. Normali bu ama Türkiye normallerinde biz normali unuttuğumuz için bize tuhaf geliyor. İstanbul’da yapılan anormal. Uzun zaman boyunca devam eden soruşturmalarda savcılım makamı soruşturmayı yürütür. Belli bir noktaya getirdiğinizde artık şüphelilerin ifadesinin alınması gerektiğini düşündüğünde şüphelilerin beyanlarını alır ve onları da tamamladıktan sonra yaklaşık 1 ay içerisinde bir iddianame düzenlenir. İddianame çabuk açılmadı normal zamanında açıldı. Mesela Sayın İmamoğlu hakkındaki soruşturmaların hala devam ediyor olması anormal. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı normal olanı yaptı” dedi.
“BİZE VERİLMEYEN İDDİANAME GAZETECİLERE GÖNDERİLDİ”
Aydın hukuk adına kızıp kırıldığı şeyi açıklayarak, “İddianamemin düzenlendiğini basından öğrendik. Bunun üzerine ben ve diğer müdafi arkadaşlar da adliyeye gittik ve iddianamenin bize verilmesini istedik. Soruşturma evraklarını almaya yetkimiz var. İddianame zaten gizlenebilecek bir belge değil. Bunun üzerine savcılık makamı bu iddianamenin mahkeme tarafından değerlendirildiğini ve bize veremeyeceğini söyledi. Peki dedik biz de. Henüz savcılıktan ayrılmadan gazeteci arkadaşlarım bana iddianameyi gönderdiler. Onun üzerine biz tekrar savcılığa döndük. Dedim ki ‘sayın savcın sizin bize vermediğiniz iddianameyi biz gazetecilerden öğreniyoruz’. Ben savunma avukatıyım ve ben iddianameyi alamıyorum ama basın mensupları bunu almış ve bana bunu gönderiyor. Şöyle bir laf edilir bazen; ‘bunu avukatlar sızdırıyor’ ama hiçbir avukat almadı daha. Sayın savcının sızdırmadığını da biliyorum. Güvenirim. Şunu söyledim; ‘bu ya başsavcılık makamından sızdırıldı ya da sizin personeliniz tarafından sızdırıldı.’” diye konuştu.
“GAZETECİLER İDDİANAMEYİ AÇABİLSİNLER DİYE PDF’E ÇEVİRMİŞLER”
Aydın iddianameyle ilgili teknik bir sorundan bahsederek, “UYAP isteminde oluşturulan evraklar, UYAP doküman editörü dediğimiz bir kelime işlemci tarafından yazılır ve bu işlemciler pek çoğunuzun telefonunda olmadığı için gazeteciler bu formatla gönderilen metinleri açamaz. Gazeteciler açabilsinler diye PDF formatlarına çevrilip bu şekilde servis edilmiş. PDF formatına çevirirken bazı kelimeler kaybolur. Biz metne baktığımızda bunun UYAP doküman editöründen PDF’e çevrildiğini anladık. Adliyede kullanılan sistem üzerinden PDF yapılarak servis edilmiş. Daha da kötüsü soruşturma makamları tarafından yazıldığı izlenimi verilen bir bilgi notu paylaşılmış. Bu bilgi notu savcılığın ya da kolluğun kullandığı dille, jargonla yazılmış bir metin. Başından beri soruşturmanın hukuka aykırılıklarını konuşuyoruz. Soruşturma olmasın, yargılama olmasın, bize soru sorulmasın demedik hiçbir zaman. Bütün kamu görevlileri birisinin şikâyeti olduğunda soruşturulmalıdır, incelenmelidir. Bunun dürüst, adil ve hukuka uygun yapılmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİR KAMU KURULUŞU BİRİLERİNİ KANDIRAMAZ”
“Nitelikli dolandırıcılık” suçlanmasının oluşabilmesi için iki unsurun ne olduğuyla ilgili Aydın şu ifadelere yer verdi:
“İddia edilen eylemlerin nitelikli dolandırıcılık olması ya da herhangi bir suç olması söz konusu değil. Neden? Nitelikli dolandırıcılık fiili şöyle işlenen bir suçtur; bir kişi(fail) bir kişiyi(mağduru) hileli davranışlarla kandırarak ondan bir menfaat edinir. Biz buna ekonomik çıkar amaçlı suç deriz. Fail bir ekonomik yarar elde edilmek amacıyla mağduru kandırır. Ve onun maddi menfaati ona vermesini sağlar. Bu verme iradesi hileli davranışlarla kandırılarak elde edilir. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için faili en başta mağdurla ilk temas anından itibaren onu kandırmak için davranışlar içerisinde bulunması ve sonuçta da yarar elde etmesi gerekir. Biz diyoruz ki;
1- Bir kamu kuruluşu dolandırıcılık suçunun faili olamaz. Bir kamu kuruluşu birilerini kandıramaz. Dolayısıyla bir kamu kuruluşu yaptığı iş ve işlemler, verdiği kararlar veya meclis kararı gibi kararlar ancak idare hukukunda tartışılır. Ya da bu kamu kurumunun eylem ve işlemleri sonucunda birileri zarar görür ve bu zararların tazmin edilmesiyle ilgili yargılanmalar görülür. Ama ceza hukukun konusu olmaz. Ceza hukukunun konusu olabilecek tek şey vardır. Bu kararları alan kamu görevlileri görevlerini ihmal etmiş ya da kötüye kullanmış olabilirler.
2- Bu kooperatifleşerek kentsel dönüşüm yapma süreci baştan beri devam ediyor. Teknik aksaklık, gecikmeler, insanların istediği konutların bir kısmı zamanında bitmedi bir süre sürecek, evet. Ama Türkiye’de hiçbir yapı projesi zamanında bitmez. Bunun birçok sebebi vardır. Ve zamanında bitmedi diye bir yapı kooperatifinin uyuşmazlığı ceza mahkemesinde görülmez. Kişiler, ‘ benim evimi zamanında teslim etmedin’ diye ticaret mahkemesine dava açar. Ve zararlarını talep eder.
“SAVCILIK İzBB’NİN VE İZBETON’UN YAPTIĞI İŞLEMLERİN EN BAŞTAN DOLANDIRICILIK KASTIYLA YAPILDIĞINI SÖYLÜYOR”
Savcılık makamı, basından öğrendiğim iddianameye göz gezdirebileceğim kadarıyla, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve İZBETON A.Ş’nin yaptığı işlemlerinin hepsinin en baştan dolandırıcılık kastıyla yapıldığını söylüyor. Orada daha inşaatlar devam ediyor. Kooperatifler devam ediyor. İZBETON hala var. İzBB hala var. İzBB Başkanı Cemil Tugay bu inşaatların devam edeceği yönünde açıklamalarda bulunuyor. 2 etapla ilgili teslim süresi henüz gelmedi. İddianamede de gördük. Henüz teslim süresi gelmeyenlerle ilgili burada dolandırıcılık teşebbüs aşamasında kalmıştır diyor. Süresi geçenlere ‘süresi geçti’ diyor. Geçmedi, diyoruz. ‘Siz dolandırıcılığa teşebbüs ettiniz’ diyor. Peki, bu soruşturmalar, tutuklamalar bu kooperatiflerinin devam etmesine katkı mı sağlıyor yoksa engel mi oluyor? 3 yıldır bununla ilgili o kadar çok engelleme çıkarıldı ki. Bu engellemeler sonunda bu iş buraya geldi. İzBB diyor ki, ‘ biz bu projeleri devam ettireceğiz, çalışıyoruz’. Ama bu projeler yapılacak. Bu yerler teslim edildiği zaman bize ne söyleyecekler?” dedi.
“İÇ DENETİM RAPORUYLA SORUŞTURMA YAPILAMAZ!”
“İç denetim raporu Başkan Tugay’ın vermek zorunda mıydı?” sorusunu Aydın, “Şikâyetçinin kim olduğuyla ilgili tartışmayı geride bırakmak istiyorum. Bu tartışma işin özünü kaybediyor. Kim şikâyet etmiş olursa olsun. Bu raporlar doğrultusunda bile bu soruşturma yapılamaz. Çünkü raporlar, idari denetim mekanizmalarında idari işlemlerle ilgili yapılan raporlar. Bir suç soruşturması raporu değil bunlar. Çevre Şehircilik Bakanlığı dolandırıcılık suçları için ne gibi bir inceleme yapabilir? Bakanlıkta ceza hukukçusu mu var? Hangi suçun unsurunu tartışacak. Bir eylemin suç olup olmadığı suçsa hangi maddeyi ihlal ettiğini değerlendirecek makam önce savcılık sonra mahkemelerdir. İdari makamlar mı suç soruşturması yürütecek?” diye cevapladı.
“KURT KUZUYU YEMEYE KARAR VERMİŞ…”
Aydın konuşmasının devamında yargılamanın siyasetle bağlantılı olduğunu ifade ederek, “Ne ben Tunç Soyer ne Şenol Aslanoğlu şunu söylemiyor; bu kooperatifler bitiyor, zamanında bitti. Bu kooperatiflerin zamanında yapılmamasıyla ya da gecikmesiyle insanların sorunlar yaşadığı hakkında hemfikiriz. Kimi inşaatların zamanında teslim edilmemesinin hukuki karşılığını ceza hukuku mudur yoksa tazminatla ilgili müesseseler midir? Bunu konuşmaya çalışıyoruz. Bugün Türkiye’de 100’lerce binlerce konut zamanında bitmiyor. Kimisinin yönetsel beceriksizlikler olabilir, kimisinde müteahhit yeterli değildir. Ama bunların hiçbirisi ceza hukuku tartışmasına konu olmuyor. Hiç kimseyi dolandırıcılıktan yargılamıyorlar. Sayın Tunç Soyer CHP’li bir belediye başkanı olmasıydı ya da Sayın Şenol Aslanoğlu CHP İl Başkanı olmasaydı bu soruşturmalar olmazdı. Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş bu idari raporlarla suç oluşturmaya çalıştırmış.” diye konuştu.
“BUNDAN SONRA KİMSE BÖYLE BİR MODELE CESARET EDEMESİN İSTİYORLAR”
Dolandırıcılık suçunun unsurlarıyla ilgili Aydın, “fail ekonomik çıkar amacı güder dedim. Soyer’e ya da Aslanoğlu’na siz şu kadar ekonomik çıkar elde ettiniz diye bir soru yok. İnceleme yok. Soyer’in hesaplarına bakılmış değil. Kooperatifin hesaplarına bakılmış değil. Siz bu kooperatifler için topladığınız paraları hiç ettiniz diyen bile yok. İddia düzeyinde bile yok. Bu dolandırıcılık fiili nasıl işlenmiş olabilir diyoruz? İnşaatlar zamanında yapılmadı, diyorlar. İnşaatların zamanında yapılmaması dolandırıcılık suçunu nasıl oluşturur, diyoruz. Kooperatif üyelerinden alınan para kaybolmuş mu, diyoruz. Hayır. Alınan paralar başka yerlere mi harcanmış, hukuk dışı mı harcanmış? Hayır, böyle bir iddia yok. Dosyada da yok. Ceza hukuku bakımında dolandırıcılığı tartışıyoruz. Yurttaşlara anlatmaya çalıştığımız şey bu. Bütün suçlar bir haksız fiildir ama haksız fiil suç teşkil etmez. Bazı haksız fiiller, bazı hatalı işlemler tazminat, alacak davalarının konusu olur. Bu soruşturmalar İzBB’nin bu işi sürdürme konusundaki kararlılığını zorlaştırıyor. Ve İzBB bu süreci daha iyi yönetebilmek için yöntem arayışına giriyor. Burada Sayın Soyer’in önceliğinde başlanan ve yüklenicilerin müteahhitlerinin karını, kooperatif üyeleri ve arsa sahipleri arasında bölüştüren yani rantı önleyen bir model yargılanıyor ve bu model boğulmak isteniyor. Bundan sonra kimse böyle bir modele cesaret etmesin isteniyor” ifadelerini kullandı.
“SORUŞTURMALARDA İDDİA EDİLEN SUÇLARIN HİÇBİRİ GERÇEK DEĞİL!”
Hukukun gerçek olduğunu ve gerçekliğini mutlaka göstereceğini ifade eden Aydın, “Yurttaşlarımız şunu bilsin. İzBB ile ilgili soruşturmalarda iddia edilen suçların hiçbiri gerçek değil, suç değil. Şöyle algılamasınlar; ne yani burada hiçbir sorun yok mu? Var. Kimi hatalar, zararlar var. Bunu konuşmuyoruz. Biz burada bir ceza yargılamasında suç olup olmadığını konuşuyoruz” dedi.
“BAŞSAVCILIK BİLGİ NOTU VERMEZ!”
3 yıldan 45 yıla kadar ceza isteniyor bilgisini basının nasıl öğrendiği sorusunu soran Aydın, “Oturup kanunu açıp hesaplamadı herhalde arkadaşlar. Soruşturma makamlarının yazdığı bilgi notuyla öğrendiler. Başsavcılık bilgi notu yayınlamaz. İki gün önceki iddianamede diğer 2 iddianame için bir bilgi notu dağıttılar ve iddianameyi sızdırdılar. İddianamenin basınla paylaşılmasından rahatsız değiliz. İnsanlar görsün ve orada suçlamaların boş olduğunu anlasın, sorun yok. Sorun şu; soruşturma aşaması gizlidir, taraflar dışında evrak paylaşılmaz diyenler hatta savunma makamından evrak vermede kıskanç davrananlar basınla evrak paylaşamaz ve bu soruşturmanın gizliliğini ihlal suçudur” ifadelerine yer verdi.
“CHP’NİN ADAYI BELLİ PEKİ AK PARTİ’NİN ADAYI KİM?”
Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili ‘kimin olacağının çok bir önemi yok, kim kurtaracaksa o gelsin, beni koyarlarsa olurum’ ifadeleriyle ilgili ve CHP’nin B planı mı yapıyor iddialarıyla ilgili Aydın, “Ben AK Parti’nin A planını bilmiyorum. AK Parti’nin adayı kim bilmiyorum. Şu an sayın Erdoğan ve AK Parti seçimlerin zamanında yapılacağını söylüyor o zaman Erdoğan aday değil. CHP’nin adayı kim sorusu beş milyon kere soruldu. AK Parti’nin adayı kim sorusu neden sorulmadı. Sayın Erdoğan değil. Sizin adayınız kim? Bölye bir şey gelişti Türkiye’de. İktidarın bu nobran tavrı yüzünde iktidarın dayattığı her şeye hepimiz razıyız. O yüzden onunla ilgili bir şey söylemiyoruz, muhalefetle ilgili bir şey söylüyoruz. Ben AK Parti’nin Cumhurbaşkanı adayını merak ediyorum, kim? CHP’nin adayı grup kararıyla belli. CHP’nin resmi adayı Sayın Ekrem İmamoğlu şu an. Ben Mansur Yavaş’ın çıkışıyla ilgilenmiyorum. CHP’nin adayı resmen bellidir. Bu adayın adaylaşmaması söz konusu olduğunda bunu tartışırız. CHP’nin adayı bellidir. AK Parti’nin adayı kimdir?” diye sordu.
Yorum Yazın