Murat Aydın: Savcı, Büyükşehir'e itibar etmedi, Osman Gökçek’i dinledi!

Senem Gökdağ’ın sunduğu Manşet programında konuşan Avukat Murat Aydın, kamuoyuna servis edilen “Cemil Tugay şikâyet etti, dosya öyle açıldı” algısını yerle bir etti “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başvurusu ya da şikayetiyle başlamış bir soruşturma yok. Soruşturma, Sayın Cemil Tugay’ın döneminde hazırlanan iç denetim raporuyla da başlamadı. O belge, dosyaya sonradan girmiştir.” dedi.

PEKİ O ZAMAN BU SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI?

Dr. Murat Aydın’ın ifadeleri şöyle:

“Bu soruşturma İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şikâyeti ya da başvurusu üzerine başlamış bir süreç değil. Ekranda da görülen nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği belgesine göre; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Sulh Ceza Hâkimliği'ne yazdığı yazıda, üçüncü olay başlığında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir suç duyurusundan bahsediliyor. Ancak bu, olayın başlangıcı değil; bu ifade üzerinden çıkan bir tartışma.”

Aydın, soruşturmanın esas çıkış noktasının bambaşka olduğunu net bir şekilde ifade etti:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin başvurusuyla başlamış bir soruşturmayla karşı karşıya değiliz. Tam tersine, bu soruşturma oldukça ironik bir şekilde, babası Ankara’yı parsel parsel satmakla suçlanan, yani eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu olan milletvekili Osman Gökçek’in televizyonda yaptığı açıklamaların savcılık tarafından ihbar kabul edilmesiyle başlamıştır.”

MANSUR YAVAŞ KLASÖR KLASÖR DOSYA VERİRKEN, İZMİR SAVCILIĞI TELEVİZYON KONUŞMASINI ‘İHBAR’ KABUL ETTİ!

Aydın bu çarpıklığı şöyle özetledi: “Biz bırakın televizyonu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş, klasör klasör belgeleri Ankara Savcılığı’na sunuyor; ama onlar kıpırdamıyor bile. İzmir’de ise bir televizyon konuşması yeterli oluyor, hemen soruşturma başlıyor.”

İZBB'NİN İÇ DENETİM RAPORU SONRADAN DOSYAYA GİRDİ

2024 yerel seçimlerinin ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın talimatıyla başlatılan iç denetim sürecine de değinen Aydın, o raporun soruşturmanın başlatılmasına değil, sadece dosyaya sonradan dahil edilmesine neden olduğunu ifade etti  ve şunları söyledi: “İzmir Büyükşehir Belediyesi, seçim sonrası iç denetim süreci başlattı ve elde ettiği raporu savcılığa sundu. Bu rapor, dosyanın içerisine girdi, evet. Ama bu, soruşturmanın Cemil Tugay’ın şikayetiyle başlatıldığı anlamına gelmez. Olay bu değil.”

TUNÇ SOYER’İN SORUŞTURMASI O RAPORLA İLGİLİ DEĞİL

Aydın, asıl kritik detayı da netleştirdi: “Sayın Tunç Soyer hakkındaki soruşturma, bu iç denetim raporuyla ilgili değil. Bu rapor, sadece İZBETON’un bazı iş ve işlemleriyle alakalıdır. Yani kooperatifler meselesiyle ilgisi yok. Bu nedenle Soyer’e yöneltilen sorular da bu rapor üzerinden değil.”

GÖZALTI OPERASYONU: HUKUKA AYKIRI VE TAMAMEN ALGI YÖNETİMİ

Dr. Murat Aydın, daha programın başında olayın özünü ortaya koydu: “Tunç Soyer gibi birini, ifadeye çağırsanız anında gider, gelir. Sabaha karşı yapılan bu gözaltı, tamamıyla bir algı operasyonudur. Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki gözaltı şartlarının hiçbiri yokken gözaltı yapıldı. Sırf sabaha karşı baskın, sırf toplumda ‘büyük bir suç var’ algısı yaratmak için…”

Ve asıl bomba: “Emniyetin paylaştığı o meşhur görüntüler, olay anına ait değil! Polis otolarının çıktığı videolar, 2024’ten, İzmir Fuarı’ndan alınma. Operasyonun bir parçasıymış gibi millete yutturdular. Yani devletin polisi halka açıkça yalan söyledi!” Aydın’ın vurgusu net: “Bir ülkenin resmi makamı yalan söyleyemez! Ama burada kamu gücü, kasıtlı olarak topluma yalan servis etti.”

ŞÜPHELİLERİN İTİBARSIZLAŞTIRILMASI VE HUKUKSUZLUĞUN TEŞHİRİ

Aydın, gözaltına alınanların görüntülerinin basına servis edilmesinin de açıkça suç olduğunu vurguladı: “Emniyet, şüphelilerin görüntülerini kaydedip yaydı. Bu, kişilerin lekelenmeme hakkını, soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek, görevini kötüye kullanmaktır. Polisin görevi şüpheliyi korumak ve adli işlemleri yürütmektir, medya şovuna alet etmek değildir. Ama devletin polisleri, toplumun gözünde insanları itibarsızlaştırmak için kullanıldı.”

Ve dahası: “Bu ülkede geçmişte şüphelileri dizip önlerine malzemelerini koyup fotoğraf çeken emniyet, yasalar buna artık izin vermiyor diye bu gösterişten vazgeçmişti. Şimdi o yasaları çiğneyerek aynı gösteriyi ekrana taşıdılar.”

DEVLETİN HUKUKA DEĞİL, SİYASİ TALİMATA BAĞLI HAREKET ETMESİ

Dr. Aydın, bugünün kamu görevlilerine net bir uyarı yaptı: “Bugünkü sisteme ve siyasi iktidara güvenip kendini güvende hissedenlere bir cümlem var: Krala yaslanan düşer. On yıl önce de gördük; bugün güç elinde olanlar yarın savrulup gidebilir. Kamu görevlisinin tek güvencesi, sadece kanuna uygun davranmaktır. Siyasi iktidarlara güvenerek işlem yapanların sonu hep hüsran olmuştur.”

GÖZALTI VE TUTUKLAMA SÜRECİ: TAM BİR HUKUK FACİASI

Aydın’ın anlattığına göre gözaltına alınanlar, insani olmayan şartlarda tutuldu: “140’tan fazla kişiyi, tek tuvaletli nezarethanede, betonun üstünde yatırdılar. Saatlerce tuvalet sırası beklettiler. İşkence sadece dayakla, elektrikle olmaz; bu da işkencedir, kötü muameledir!”

İfadelerin alınma şekli ise tam bir skandal: “Gözaltı bahanesiyle alınan kişilere, suçla alakası olmayan onlarca kopyala-yapıştır soru yöneltildi. Tunç Soyer’in 110 sayfalık ifadesinin sadece 2-3 sayfası kendi cümlesi, kalanı kopyala-yapıştır raporlar. Maddi menfaatle ilgili tek soru yok! Yani suçun ana unsuru bile yok ortada!”

Savcının, şüphelilerin ifadesini bizzat almadığını, bütün ifadelerin emniyetten geldiğini ve klasik ‘okudum-anladım’ oyunuyla yüzlerce sayfalık dosyanın birkaç saatte incelenmiş gibi yapıldığını belirtiyor.

KARARLARLA DAĞITILMIŞ TUTUKLAMALAR

Daha çarpıcı olan ise yargının tutumu: “140 kişi, ifadeleri okundu gibi gösterilip 5-6 farklı sulh ceza hâkimine dağıtıldı. Ancak hepsi birkaç saat içinde, aynı kararı, aynı gerekçelerle verdi. Hepsi… Aynı konuda tek bir hâkimin dahi farklı karar vermemesi tesadüf değil, organize bir işaret. Bunu kim yaptıysa WhatsApp yazışmalarını, kimin kime talimat verdiğini bir gün biri mutlaka bulur!”

Aydın’ın tabiriyle; “Yargı artık sığınılacak yer değil. Bunu bizzat bir hukukçu olarak söylüyorum: 1 gram hukuk yok bu dosyada!”

 ‘UÇ YOK!’ SAVCI: ‘TUTUKLAYIN!

Aydın, suçlamalara dayanak yapılan İzbeton Yönetim Kurulu kararının, bizzat Maliye Bakanlığı’nın atadığı bilirkişiler tarafından tamamen hukuka uygun bulunduğunu açıkladı:

“Savcılığın aldığı 55 sayfalık bilirkişi raporunda, hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hem İzbeton’un kooperatiflerle yaptığı protokollerde hiçbir hukuksuzluk yok deniyor.

Ama bu rapor gözaltıdan ve tutuklamadan saklandı! Savcılık, hâkimin kendisi bulsun diye dosyanın arkasına iliştirdi.”Ve daha çarpıcısı: “Bu rapordan sonra bırakın gözaltıyı, dava bile açılmaması lazımdı! Ama maksat hukuk değil, talimat. Savcının ve hakimin yapması gereken takipsizlik kararı vermekti. Ama yapmadılar!”

ŞENOL ASLANOĞLU NEDEN TUTUKLU? CHP’Lİ OLDUĞU İÇİN!

Aydın, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun tutuklanmasının tek sebebinin “il başkanı” olması olduğunu, yaptığı kooperatif başkanlığının süresinin bir yıl bile olmadığını, teslim tarihi geçmemiş projeler üzerinden “suç icat edildiğini” söyledi.

“Aynı kooperatifte başkanlık yapmış başkaları dışarıda, Aslanoğlu içeride… Tek farkı CHP İl Başkanı olması.”

ASIL SUÇ: DİNOZOR PARKI DEĞİL, MUHALİF OLMAK!

İroninin zirvesi: “Melih Gökçek’in oğlunun bir TV yayınında ortaya attığı iddia üzerine soruşturma başlatılıyor, Gökçek’in kendisi hakkında yıllardır tek bir dava açılmıyor.

Ankara’da Mansur Yavaş klasör klasör dosya veriyor, savcılık oralı olmuyor. Çünkü dinozor parkı yapılmadı, yandaşlara rant akmadı, cezalandırılan muhalifler oldu!”