Mehmet Uçum açıkladı: 'Terör örgütü mensuplarına hukuksal düzenlemeler gündeme gelebilir'
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, terörsüz Türkiye sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Uçum, "Terör örgütü mensuplarına; hiç suç işlememişler, hafif suç işlemişler, ağır suç işlemişler, yönetici pozisyonunda olanlar, üst düzey yönetici olanlar, sade üye olanlar gibi farklı kategoriler üzerinde hukuksal düzenlemeler gündeme gelebilir" dedi.
- Ege Postası
- 12.12.2025 - 22:59
- Güncelleme: 12.12.2025 - 23:02
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Bursa Mudanya Üniversitesi’nde ‘Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci’ konulu konferansın ardından bir otelde gerçekleştirilen ‘Türkiye Sohbetleri’ programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Sağlık Politikaları Kurulu Üyesi Ahmet Selim Köroğlu, Cumhurbaşkanı Danışmanı ve Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan, Bursa Valisi Erol Ayyıldız, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı toplantıda konuşan Uçum 'terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.
"GÜÇLÜ VE REFORMCU ADIMLAR ATILDI"
Türkiye’nin terörden arındırmak için her zaman bir programı olduğunu belirten Uçum, “Türkiye’yi terörden arındırmak, terör riski ve tehdidinden kurtarmak. Sonuç itibariyle bir birikime dayanan bir terörsüz Türkiye hedefi tarif edildi. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimlerinde terörle mücadelenin yanı sıra Kürtlerin inkar ve reddine dayalı kötü pratiklerden kaynaklanan sorunların çözülebilmesi için de çok güçlü ve reformcu adımlarda atıldı.
Eğer Terörsüz Türkiye projesine bir başlangıç çizmek gerekirse birikim açısından başlangıç 20’nci yüzyılın sonlarından 21’inci yüzyılın tüm süresine kadar yayılacak bir birikim süresi olarak değerlendirmek lazım." dedi.
1 EKİM BAŞLANGIÇ NOKTASI
Uçum, bu sürece bir başlangıç noktası olarak güçlü bir sembolizm olması açısından 1 Ekim 2024’dü gösterdi. Uçum, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması, sayın Bahçeli’nin bu konuşmadan sonra yaptığı cesur ve kararlı çıkışlar, atılımlar ve ondan sonra gelen 14 aylık süre. Biz sadece 14 aydır terörsüz Türkiye’ye geçişle ilgili bir süreç yönetmiyoruz. Daha önce yürütülmüş süreçlerin, adımların ve birikimlerin üzerine yeni bir aşamanın başladığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
"SÜRECE YÖNELİK FİKRİ SABOTAJLAR VAR"
Terörsüz Türkiye hedefinin Kürt meselesi ile bir bağlantısının olmadığını söyleyen Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cumhurbaşkanımızın ülke liderliğinde, Sayın Bahçeli’nin cesur kararlı siyasi liderliğinde, Cumhur İttifakı’nın ve toplumun diğer kesimlerinin büyük desteğinde, DEM yönetiminin soğukkanlı, ölçülü, yapıcı yaklaşımlarıyla, sonuçta bir süreç yönettik.
Ama bu konu nasıl ele alındı bunun altını çizmek istiyorum. Devlet 'Terörsüz Türkiye' hedefine ilişkin konuyu, bir devlet inisiyatifi olarak başlattığında, bunu bir Kürt meselesi olarak ele almadı. Bu tamamen sistematik terörün sona erdirilmesi, terör örgütünün sona erdirilmesi, fiilen ortadan kaldırılması, demokratik siyaset alanının açılması, demokratik siyaset üzerindeki terör vesayetinin kaldırılması konusu olarak ele alındı. Bu iki şeyin birbirine karıştırılmaması gerekiyor.
'Terörsüz Türkiye hedefi Kürt sorunun çözümüne ilişkin bir projedir’ bağlantısı kurup, kimlik hakları üzerinden birtakım müzakereler yapmaya çalışanlar, ya bu işin niteliksel farkını görmüyorlar ya da bilinçli bir biçimde karıştırıyorlar.
Terörsüz Türkiye hedefiyle bizim Kürtlerimizi özdeşleştiren, bütün yurttaşlarımız gibi onların demokratik taleplerini bir kimlik grubu üzerinden buraya bağlayan yaklaşımları, biz fikri manipülasyonlar olarak görüyoruz, hatta bunun üzerine yapılan, sürece yönelik fikri sabotajlar olduğunu düşünüyoruz."
"BURADAN GERİYE DÖNÜŞ YOK"
PKK’nın kendisini feshetmesiyle birlikte 11 Temmuz'da silah bırakma sürecinin başladığını söyleyen Uçum, şöyle devam etti:
“Bu süreç hızlanarak devam ediyor. 52 yıldır Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en uzun süreli sistematik teröre dayanan, hukuk dışı faaliyetin sona erdiği bir dönem yaşadık son 1 yılda. Başka ne oldu bu son 14 ayda? TUSAŞ saldırısı dışında şükürler olsun demek lazım artık şehitlerimiz gelmiyor, insanlarımız ölmüyor.
Doğu ve Güney Doğu’daki şehirlerimizde umut arttı, Türkiye toplumunun tamamında umut arttı. Terörle kesintisiz mücadele devam etmesine rağmen, terörle mücadelenin maliyeti çok azaldı.
Bunun anlamı şu; biz şimdiye kadar Terörsüz Türkiye hedefinde bir dizi başarı elde ettik. Biz bir birikim oluşturduk. Yani bundan sonra bu süreçte diyelim ki birtakım sapmaları olsa bile, bizim bu kazandıklarımız, bizim artık birikimimizin bir parçası haline geldi. Buradan geriye gidiş yok. Yeniden bir terörist ortaya çıksa bile, yeniden bir tedhiş pozisyonu ortaya çıksa bile bunun eskisi gibi olma ihtimali yok.”
"KOMİSYON, TARİHİ BİR GÖREV YAPTI"
Sürece ilişkin en önemli hamlelerden birisinin TBMM’den geldiğini iddia Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Terörsüz Türkiye hedefi bir devlet inisiyatifi olarak başlayıp, bir devlet politikası olarak devam ettiği için, devletin en önemli karar organı, yasama organı, denetim organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu politikanın çok etkili ve güçlü bir parçası oldu.
TBMM’de kurulan komisyon bence tarihi bir görev yaptı. Komisyon 5 Ağustos‘ta kurulduktan sonra yoğun bir dinleme faaliyeti yaptı, bu dinlemelerde 134 kişi ve kuruluş temsilcisi dinlendi. En son dinleme faaliyetini de komisyonun temsilcilerinden oluşan 3 milletvekilinden heyet İmralı’da yaptı. Dinleme faaliyetini tamamladıktan sonra da komisyon şu anda raporunu oluşturma aşamasına geçti.
Bu komisyon Meclis'te temsil edilen bir parti hariç, bütün partileri bir araya getiren bir komisyon olmasıyla meşrutiyeti son derece yüksektir. Biliyorsunuz bu komisyonun aralık ayında görev süresi doluyor. Eğer isterse kendi kararıyla, 2 aylık sürelerle görev süresini de uzatabilir.”
"HUKUKSAL DÜZENLEMELER GÜNDEME GELEBİLİR"
Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Terör örgütü mensuplarının hepsine aynı statü tanımlanıp, aynı şekilde mi düzenleme yapmak gerekir? Bu konuda da edindiğimiz izlenimlere göre, yaklaşımlara göre, farklı kategorilerde değerlendirme yapılmasının daha doğru olacağı şeklinde bir bakış olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla hiç suç işlememişler, hafif suç işlemişler, ağır suç işlemişler, yönetici pozisyonunda olanlar, üst düzey yönetici olanlar, sade üye olanlar gibi farklı kategoriler üzerinde hukuksal düzenlemeler gündeme gelebilir.
Yani artık komisyonun rapor oluşturma aşamasındayız. Komisyon, raporunu ay sonuna kadar oluşturursa, 2026 yılının ilk ayları içerisinde geçiş sürecine ilişkin hukuki düzenlemeler de meclisin gündemlerinde oluşur.”
"İÇ KÜRT SORUNU KALMADI"
Türkiye’nin şu anda bir iç Kürt sorununa sahip olmadığını söyleyen Mehmet Uçum, Erdoğan'ın yöntemleriyle büyük hukuk ve demokratik reformlarla bu sorunun büyük ölçüde çözüldüğünü söyledi.
Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fiilen çözülen sorunlar oldu, hukuken alan açılan konular oldu. Ama özellikle 12 Eylül faşizminin ürettiği Kürtlerin inkarı ve reddi üzerine dayalı ortaya çıkan Diyarbakır Cezaevi vahşetiyle büyütülen iç Kürt sorunu kalmadı.
Elbette demokrasiyi geliştirme, hukuku geliştirme perspektifinde, yeni anayasa perspektifi içinde Türkiye’nin bütün vatandaşlarının olduğunu gibi Kürt vatandaşlarımızın da demokrasiye ilişkin sosyal adalete ilişkin hak ve özgürlüklerin geliştirilmesine ilişkin talepleri olabilir, bunlar artık Türkiye toplumlarının, Türk milletinin ortak talepleridir. O taleplere ilişkin de bir takım adımlar atılabilir. Ama bütün bu adımlar Türk milletinin bütün unsurlarına ilişkin atılması gereken adımlardır. Kimlik esaslı kimlik siyaseti üzerinden bir çözüm, asla bir çözüm değildir. Asla da kabul edilebilir değildir”
"DIŞ KÜRT SORUNUNUN ANLAMI..."
Türkiye’ye emperyalizm tarafından dış Kürt sorunu dayatıldığını savunan Uçum, şöyle devam etti:
“O dış Kürt sorunun da anlamı, ‘Kürtler ayrı bir millettir. Orta Doğu’da en çok nüfusa sahip devleti olmayan millettir. Kürtlerin ayrı bir devlete ihtiyacı vardır. Hatta 4 parçayı birleştirecek bir devlete ihtiyaç vardır.' Bu da İsrail destekçisi emperyalizm kontrolünde uydu bir Kürt devleti kurma projesidir.
Bu emperyalist bir projedir. Bu da dış Kürt sorunudur, bize dayatılan da budur. Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci tamamlandıktan sonra dış Kürt sorununun da çözüm koşulları hemen hemen tamamlanmış olacaktır. Terörsüz Türkiye, Türkiye’yi terör belasından kurtarırken, dış Kürt sorununa ilişkin dayatmaları da büyük ölçüde minimalize edecek ve dış Kürt sorununu da büyük ölçüde çözecektir. Çünkü Kürtlerin devleti vardır.
Türkiye, Kürtlerinin devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, Suriye’deki Kürtlerin devleti Suriye’dir, Irak’takilerin devleti Irak’tır, İran’dakilerin de İran’dır. Devletle bütünleşme ve devletle bir olma meselesinde yaşanan pratik sorunlar o ülkelerin kendi sorunudur.
Tabi ki Türkiye, ülkelerin birliğini esas alan bir şekilde bölgedeki Kürtlerin kendi devletleriyle ilişkilerini güçlendirecek destekleri de verecektir. Ama Türkiye’nin Kürtleri bakımından ayrı bir devlet, ayrı bir millet tarifi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin de milli devletidir ve bu iş bitmiştir."
Yorum Yazın