Dolar 32,2169
%-0.19
Euro 34,7731
%-0.15
Altın 2.431,260
%0.26
Bist-100 10.056,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
İzmir’de vahim tablo: 30 ilçenin 24’ünde jeofizik mühendisi yok

İzmir’de vahim tablo: 30 ilçenin 24’ünde jeofizik mühendisi yok

İzmir’de 30 Ekim tarihinde meydana gelen ve 114 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan depremin ardından zemin yapısı ve zemin etüdü gibi konuların önemi gündeme geldi. Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Jeofizik Mühendisleri Odası önceki dönem başkanı  Sinancan Öziçer, sağlıklı zemin etüdü çalışmaları için belediyelerde jeoloji ve jeofizik mühendislerinin istihdam edilmesi gerektiğini belirtti ve “maalesef her şeyin öncüsü her şeyin lokomotifi olan güzel İzmir’imde 30 ilçemizin 24’ünde jeofizik mühendisi istihdamı yok” dedi.

  • Ege Postası
  • 08.11.2020 - 14:47

EGEPOSTASI- İzmir 30 Ekim Cuma günü merkez üssü Seferihisar açıkları olan AFAD verilerine göre 6.6, Kandilli Rasathanesi verilerine göre 6.9 şiddetinde depremle sarsıldı. 17 binanın yıkıldığı depremde 178 binada ağır, 176 binada orta ve bin 143 binada hafif  hasar meydana geldi.

İzmir tarihinin en büyük depremi olarak kayıtlara geçen felakette 114 kişi hayatını kaybederken bin 35 kişi de yaralandı.

Depremin yarattığı en büyük yıkım ise Bayraklı’da meydana geldi. İlçede 5 bina tamamen yıkıldı.

Yaşanan felaketin ardından zemin yapısı ve zemin etüdü gibi konular gündeme geldi.

Konuya ilişkin TV35 ekranlarında yayınlanan Ertuğrul Turan’ın sunuculuğunu yaptığı Beyaz Masa programında konuşan Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Jeofizik Mühendisleri Odası önceki dönem Başkanı  Sinancan Öziçer, zemin etüdünün dayanıklı yapılar yapılması konusunda büyük önem taşıdığını ifade ederken tüm belediyelerde zemin etüdü konusunda uzman jeoloji mühendisi ve jeofizik mühendislerinin istihdam edilmesi gerektiğini belirtti.

Öziçer ayrıca İzmir’deki 30 ilçenin 24’ünde jeoloji mühendisi ve jeofizik mühendislerinin istihdam edilmediğini de söyledi.

“BİNA DEĞİL TAVUK KÜMESİ BİLE YAPAMAZSINIZ”

Zemin etüdünü iki farklı meslek grubunun kendilerine ait yapmış olduğu çalışmanın ortak bir şekilde birleşerek hazırlandığı ve onun da sonunda jeoteknik raporun da eklenerek belediyelere verilen bir rapor olarak tanımlayan Öziçer,  “Bugün bırakın binayı tavuk kümesi bile yapsanız zemin etüdü almanız gerekiyor. Bundan dolayı bir bina yapılmadan önce ilk iş olarak o alanın zemin etüdünün yapılması lazım. Bu iş de jeoloji mühendislerinin ve jeoteknik mühendislerinin yapmış oldukları çalışmalar sonucunda elde etmiş oldukları statik ve dinamik parametrelerin tablolaştırılmış şekillerinin hesaplanarak inşaat mühendislerine verilmiş halidir. İnşaat mühendisleri de bu parametrelere bakarak betonarmeyi ve statiği tasarlar. Bunlara göre inşaatın gidişatı devam eder. Sonrasında mimari, mekanik, elektrik projeleri derken bütün bu projeler en sonunda belediyelere verilir. Belediyelerdeki konusunda uzman olan mühendisler ve mimarlar da bu projeleri inceler ve gerçekten kaidelere, deprem yönetmeliklerine ve ilgili yönetmeliklere uyup uymadığını denetler. Eksiği yoksa kaşelenir ve ruhsat süreci başlar. Eğer eksiği varsa tamamen revize edilmesi gerekiyor” diye konuştu.

“MESLEK GRUPLARI BELEDİYELERDE İSTİHDAM EDİLMELİ”

Yaşanan depremin zemin etüdü raporlarının ne kadar doğru yapılması gerektiğini ortaya çıkardığını ifade eden Öziçer,  “Zemin etüdü denetimleri tamamen belediyelerin üzerinde. Bunların denetimleri maalesef tamamen belediyelerin üzerinde olduğu için belediyelerdeki denetim mekanizmasının önemini de ön plana çıkarmış oldu. Bir belediyede jeoloji ya da jeofizik mühendisi istihdam edilmediği sürece herhangi bir şekilde zemin etüdü konusu geçtiğinde bu iki meslek dalı imzalamadığı ve denetimi olmadıktan sonra her türlü şekilde hazırlanan zemin etüdü raporuna göre bina tasarlanıp ruhsat verildiyse bir depremde o bina ya hasar görecek ya ciddi sıkıntılar yaşayacak ya da çökme olduğundan dolayı can kayıpları yaşanacak. Bu nedenle nasıl ki belediyelerde bir mimar mimari projeleri, elektrik mühendisi elektrik projelerini inceliyorsa zemin etüdü projelerinin de jeoloji ve jeofizik mühendisleri tarafından incelenmesi lazım. Bunun için de bu meslek gruplarının belediyelerde istihdam edilmesi gerekir. Ama maalesef her şeyin öncüsü her şeyin lokomotifi olan güzel İzmir’imde 30 ilçemizin 24’ünde jeofizik mühendisi istihdamı yok. Umuyoruz ki maksimum bir yıl içerisinde bu 24 ilçemiz de bu eksikliklerini tamamlayarak deprem konusundaki birçok ayağın birini sağlam bir zemine oturtur ve bir problemi ortadan kaldırılar. Bu zor değil. Bunlar yapılamayacak şeyler değil” dedi.

“YAPI TASARIMLARI YEREL ZEMİN ÖZELLİKLERİNE GÖRE YAPILMALI”

Öziçer, depremden en çok etkilenen bölge olan Bayraklı üzerinden örnek vererek alınabilecek önlemleri aktardı. Öziçer, “Zemini ya da fay hatlarını değiştiremeyiz ama bu tarz eksiklikleri çok rahat değiştirebiliriz. Depremin en büyük hasarı verdiği Bayraklı’yı ele alalım. Bir çanak gibi düşünebiliriz. Çanağın kuzey tarafında Atatürk Mahallesi, Evka-4 ve Yamanlar volkanikleri, güney yani buca tarafında kireç taşları var ve bu iki sağlam kayanın ortasında çanağın ortasında da Bayraklı’yı düşünün. Buradaki zemin yer yer 30-40 yer yer de 50-60 metre derinliğin alüvyon bir tabaka. Hele ki depremin en yıkıcı olduğu o bölgelerdeki alanlar zamanında tarıma elverişli alanlardı. Siz böyle bir yere böyle yüksek binaları dikerseniz... Tamam evet İzmir’de bir nüfus yoğunluğu vardı ama belli başlı önlemler alınabilirdi. Önemli olan bizlerin her zaman yerel zemin özelliklerine göre ve son deprem yönetmeliğini de uygulamak şartıyla yapı tasarımları yapmalıyız. Bu şekilde ölüm riskini minimuma indirebiliriz. Yeter ki bunu yapalım.”

 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.