Dolar 41,3727
%0.2
Euro 48,6346
%-0.32
Altın 5.021,910
%1.16
Bist-100 11.294,00
%2.23

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Halil Solak’tan NEO Haber ekranlarında çarpıcı değerlendirmeler!

Halil Solak’tan NEO Haber ekranlarında çarpıcı değerlendirmeler!

NEO Haber ekranlarında konuşan Ege Postası Genel Yayın Yönetmeni Halil Solak, gündemdeki konulara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Solak, Kurultay iptal davasından 21 Eylül’de yapılacak olağanüstü kurultaya kadar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliğini, İstanbul İl Başkanlığı’na Kayyım olarak atanan Gürsel Tekin’i ve İzmir’in çöp krizi ile su krizini masaya yatırdı. Solak, Kurultayın iptal edilmesi için dava açan eski Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın kurultaydan yaklaşık 15-16 ay sonra dava açtığını belirterek neden 16 ay bekledi diye sordu. Halil Solak ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun hala liderlik iddiası varsa bunun adresinin yargı değil, 21 Eylül’de yapılacak kurultay olduğunu vurguladı. 

  • Ege Postası
  • 18.09.2025 - 22:22
  • Güncelleme: 19.09.2025 - 13:00

NEO Haber ekranlarında Gizem Güzelgün’ün moderatörlüğünde  “Denge” programında soruları yanıtlayan Ege Postası Genel Yayın Yönetmeni Halil Solak, kurultay davası süreciyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. CHP’nin birinci parti konumuna geldiği bir dönemde, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın 15-16 ay gecikmeli olarak kurultayı yargıya taşımasının altında yatan nedenleri sorguladı.

LÜTFÜ SAVAŞ NEDEN 16 AY BEKLEDİ?

Lütfü Savaş’ın aday gösterilip seçim kaybetmesinden sonra kurultayla ilgili iddialar ortaya atmasını değerlendiren Solak, sürecin inandırıcılıktan uzak olduğuna dikkat çekti.

Solak, “Lütfü Savaş, eski Hatay Belediye Başkanı çıkıyor, kurultaydan yaklaşık 15-16 ay sonra kurultayı yargıya taşıyor. Bu kurultayda ‘hile, yolsuzluk oldu, delegelerin iradeleri sakatlandı’ gibi iddialarla. Öncelikle neden o süreyi bekledi? Şimdi gelen yönetim kendisini Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yaptı, seçimi kazanamadı. Seçimi kazanamamasının partiyle bir alakası yok. Kendisiyle alakalı bir durum. 2009'da AK Parti'den seçildi. 2014'te Cumhuriyet Halk Partisi'ne geldi. Yani bugün Özlem Çerçioğlu'nu tartışıyoruz değil mi? Hani Cumhuriyet Halk Partisi'nde uzun yıllar belediye başkanlığı yaptıktan sonra AK Parti'ye geçti. Özlem Çerçioğlu ne kadar AK Partiliyse, Lütfü Savaş da o kadar CHP'lidir. Lütfü Savaş seçimden sonra kazanamadıktan sonra partiyi terörle ilişkilendirerek bir açıklama yaptı. Onun ardından disiplin süreci başladı ve partiyle yolları ayrıldı. Yani partiden ihraç edildi. İhraç edildikten sonra bu işlere girişti. Şimdi her ne kadar kendisi bu ertelenen davadan sonra yaptığı açıklamada; ‘Kemal Bey'in de bir dahli yok. AK Parti'den birilerinden de icazet alarak yapmadım. Ben bunu kendi irademle gittim yargıya başvurdum.’ Ancak yeniden soruyoruz. 16 ay neden beklediniz? Yani Kurultay’da eğer yanlış bir şeyler gördüyseniz hemen akabinde neden yapmadınız?” dedi.

YÜKSEK SEÇİM KURULU VURGUSU: “YETKİLİ YER ORASI”

Seçim süreçlerine yönelik itirazların adresinin asliye mahkemeleri değil, YSK olduğunu vurgulayan Solak, Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasal bir kurum olarak bu konudaki yegane karar mercii olduğunu hatırlattı. Solak, “Şimdi burada yapmadığı için bakın seçimlerde, kongrelerde, kurultaylarda iki gün itiraz süreniz var. Bunu da yetkili kurulları belli. Asliye mahkemeleri değil, sulh ceza mahkemeleri değil. Bunun yeri Yüksek Seçim Kurulu’dur. İlçe seçim ve il seçim kurullarıdır. Onların verdiği karar bağlayıcıdır. Yasa şöyle; ‘…Seçim sürecinde ve seçim sonrasında seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleyen ve kesin olarak karara bağlayan Anayasal bir kuruldur...’ Bakın bağlayıcı. Şimdi siz geriye dönüp eğer burada bir iptal söz konusu olursa bundan sonra hiçbir kongre ve kurultayı sağlıklı yapamazsınız. Bu sadece Cumhuriyet Halk Partisi için değil diğer partiler için de geçerli.” dedi.

ŞU AN KURULTAYIN MI KONUŞULMASI GEREKİYOR?

24 Ekim'e ertelenen kurultay davası hakkında konuşan Halil Solak, “Şu an gündemde tartışılması gereken başka şeyler varken, biz Cumhuriyet Halk Partisi'nin 2 yıl önce yapılmış, bitmiş bir kurultayını konuşuyoruz. Yani şu an kurultay mı konuşulması gerekiyor? Şu an konuşulması gereken ülkedeki adaletsizlikler, ekonomik sıkıntılar, eğitimdeki yetersizlikler, sağlıktaki problemler yani biz bunları konuşmamız gerekirken ya da iktidarın uygulamalarını konuşmamız lazımken biz kurultayı konuşuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel'in de söylediği bu. ‘Yani bununla bizi oyalıyorlar. Sonuç odaklı bir dava değil, süreç odaklı.’ Yani bunu ne kadar uzatırlarsa o kadar parti içinde kaos ve krize neden oluyorlar. Şimdi 24 Ekim'e ertelendi bu kurultay davası. Bundan sonra ne karar çıkar yine uzatırlar mı? İşte CHP'nin hamlesi ne olur? Bunu da zamanla göreceğiz. Bakın o günden sonra parti tekrar olması gerektiği gibi çalışmalarına döndü, saha çalışmalarına döndü, miting yapıyorlardı. Mitinglerine döndüler. Bu kurultay davasının en baştan reddedilmesi gerekiyordu. Ancak uzattıkça işlerine geliyor açıkçası. Ancak ben yine de bağımsız mahkemelerin gün olması gereken kararı vereceklerini düşünüyorum.

CHP BİR UMUT OLDU, KİMSE BU UMUDU KAYBETMEK İSTEMİYOR

CHP’nin son anketlerde birinci parti olmasının ve Özgür Özel’in son 6 ayda sergilediği performansın önemine değinen Solak, “Vatandaş neden bu kadar bu kurultay davasına kilitlenmiş durumda? Yoksa çok kişinin umurunda olmaz. O kurultayın iptal olması, eski yönetimin gelmesi, kayyum atanması, bunlar kimsenin umurunda olmaz. Ancak şu an, birinci parti Cumhuriyet Halk Partisi bütün kamuoyu araştırmalarında, iktidarın uygulamaları ve özellikle son yıllarda artan baskıları, bunlarla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi bir umut oldu. Vatandaşlar, seçmenler bu umudu kaybetmek istemiyorlar. Çünkü Özgür Özel'in geldiği günden itibaren özellikle son 6 ayda, Mart ayından itibaren gösterdiği performans insanların gözünde artık onu bir lidere çevirdi. Eskiden Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanıydı. Ancak şu an Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi'nin üyesi ne kadar? 2 milyona yakın. Seçmeni ne kadar? 20 küsur milyon. Yani lidere dönüştü. Evet. Böyle kriz anları lider yetiştirir, lider çıkartır. Yapılan mitinglerde de görüyoruz zaten. Bakın sadece, Cumhuriyet Halk Partililer değil. Orada TKP'lisi de geliyor, HKP'lisi de geliyor, TİP’lisi de geliyor, diğer İYİ Partilisi de geliyor. Başka başka partilerden de gelenler oluyor. Cumhuriyet Halk Partisi çatı oldu onun altında birleşiyorlar.” dedi.

GÜRSEL TEKİN’İN “CHP’YE FETÖ SIZDI” İDDİASINA TEPKİ

Gürsel Tekin’in ‘CHP’ye FETÖ sızdı’ iddiasına tepki gösteren Solak, “Gürsel Tekin uzun yıllar partide genel sekreterlik yapmış, milletvekilliği yapmış, İstanbul il başkanlığı yapmış, önemli kademelerde bulunmuş birisi son zamanlardaki özellikle bu seçimde aday yapılmadığı için Kadıköy Belediye Başkan Adayı adaylığı başvurusunda bulunmuştu. Aday yapılmadığı için son seçimden önce çıkıp ‘bunlar değişimci değil çürümüş adamlar, bu adamlara oy verilmez, ben bunlara oy vermeyeceğim’ deyip zehir zemberek açıklama yapıp istifa etmişti. Bunu söyleyen kim? Kendisine ‘40 yıllık partiliyim.’ diyen birisi. Şimdi ne yapıyor? Şimdi çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin çocuğuyuz. Partimize sahip çıkıyoruz tarzında konuşuyor. En çok kendi partili olarak görüp diğer partililere partilik abisi taslıyor. Yine bugün bir açıklaması daha var. ‘CHP’ye FETÖ sızdı’ falan. Ben bu açıklamayı bekliyordum biliyor musunuz? Acaba ne zaman söyleyecek diye bekliyordum. Bir yerde yanlış bir durum varsa bunu ne yaparsın? Nasıl bertaraf edersin? Kime suç atacağız? E şu an PKK'yla bir barış süreci yürütülüyor. E başka kim var karşıda? FETÖ. Tabii ki. Şimdi bu diyecek ki işte FETÖ sızdı… Lütfü Savaş’ı konuşurken ne diyorduk? Savaş, ‘Terörle iltisak içindeler yan yana omuz omuza yol yürüyorlar.” Diyordu. O zaman HDP’yi kastediyordu. Şimdi HDP aklandı çıktı.” Dedi. 

‘İSTEMEM YAN CEBİME KOY’

Solak, “Kurultay davası sürecine geri dönecek olursak mutlak butlan kararı çıksaydı. Kemal Kılıçdaroğlu gelecekti. Böyle bir beklenti vardı. Bu tartışmalar çok büyüdü. Kemal Kılıçdaroğlu sessiz kaldı. Kemal Bey sessiz kalarak aslında ‘istemem yan cebime koy’ yapıyor. Benim böyle bir talebim yok. Senin talebin yok. Partiye getirdiğin belediye başkanı kurultayı yargıya taşıyor. Avukatı da açık açık mahkemede Özgür Özel yönetimi gitsin tedbir kararı uygulansın ve Kılıçdaroğlu başkanlığında Parti Meclisi, YDK'sı ile birlikte eski yönetim göreve gelsin dedi. E şimdi siz etrafınızdakilere bakacaksınız. Dava ertelendikten sonra konuşmanın bir anlamı yok.” Dedi. 

“Kılıçdaroğlu’nun suskunluğu daha çok zarar verdi” diyen Solak, “Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik davanın ertelenmesinin ardından partiye zarar vermemek için Kemal Kılıçdaroğlu'nun sessiz kaldığını dile getiriyor. Şimdi, konuşsa mı daha çok zarar verirdi, susması mı daha çok zarar verir? Burada sorun var. Susması daha çok zarar verir. Bu sefer insanların kafasında Kemal Bey ne yapıyor acaba? Demek ki gerçekten istiyor yönetimi hani bunları yargı yoluyla gitsin. Ben kurultayda kaybettim. O kaybettiğim koltuğumu geri kazanayım. Yani insanların aklına bu gelir doğal olarak. Sessiz kalmak kabul etmektir. 13 yıl Kemal Bey bu partinin genel başkanlığını yaptı. Milletvekilliği yaptı, Grup Başkanvekilliği yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Son olarak Cumhurbaşkanı adayı yapıldı. Yani parti Kemal Bey'e istediği her makamı, mevkiyi verdi. İstemiyorum. Partim zor durumda. E diyen bir eski genel başkan örneklerine işte Hikmet Çetin'le Murat Karayalçın'ı ve yakın zamanda rahmetli olan. Altan Öymen'i düşünürsek burada şık olan davranış şu değil miydi? Kemal Bey'in kameraların karşısına geçip ‘arkadaşlar benim bu davayla ilgili hiçbir ilgim yok. Ben partimin zor durumda kalmasını istemiyorum. Ben mutlak butlan kararı çıkarsa istemiyorum. Kabul de etmiyorum. İşte kayyum olmak istemiyorum. Herkesin de bu beklentisi o yönde aslında.” Demek bu kadar mı zordu” diye konuştu.

KURULTAYI İŞARET ETTİ

Solak, Kılıçdaroğlu’nun hala liderlik iddiası varsa bunun adresinin yargı değil, 21 Eylül’de yapılacak kurultay olduğunu vurguladı Solak, “Şimdi eğer bir isteğiniz, bir arzunuz, bu konuda bir beklentiniz varsa genel başkanlık buyurun bakın 21 Eylül'de tekrar bir kurultay var. İstediğiniz delege sayısına ulaşamıyorsanız Özgür Bey'e söylersiniz size imza da toplar. Yani zaten bakın İstanbul delegeleri de yok. Hani diyorlar ya ‘İstanbul delegeleri kurultayı sakatladı’ diye…Hani isterseniz aday olabilirsiniz. Belki bir 13 yıl daha seçimi yani kurultay kazanırsanız bir 13 yıl daha partiyi yönetebilirsiniz. Buna kimse engel olamaz. Demokratik bir şey kurultay.” dedi.

Solak, “O soru soruyorlar arkasını dönüp gidiyor. Gazeteciler ‘efendim kurultay davası var neler söylersiniz’ arkasını dönüp gidiyor yani orada iki kelime konuşsa olmazmıydı. ‘İşte benim ilgim yok arkadaşlar. Bu mahkemeden ne karar çıkarsa ben kabul de etmiyorum. Bu insanların en doğal hakkı değil mi? Ben kabul etmiyorum. Bakın burada gözden kaçılan bir nokta daha var. Bu kurultayı mahalle delegelerinden başlatan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimidir. Mahalle delegelerinden başladılar. İlçe kongreleri, il kongreleri ve daha sonra kurultay yapıldı. Kurultayda da delegeler geldiler Kemal Bey'in seçim mağlubiyetini üstlenmemesine kızdılar ve Özgür Özel’i seçtiler.” dedi.

HALKIN MUTFAĞINDAN VIP MERCEDES’E

Kılıçdaroğlu’nun geçmişte halkçı imajıyla öne çıktığını hatırlatan Solak, bugün gelinen noktayı şu sözlerle değerlendirdi. Solak, “Bak burası da çok ilginç. Seçimden sonra biliyorsun Kemal Bey'in mutfak görüntüleri meşhurdu. Mutfaktan işte vaatler veriyordu. Halkın adamı, halkın başkanı. Bak şimdi VIP Mercedes'lerle geziyor.” Dedi.

“AKIL ALIR GİBİ DEĞİL”

Solak, “Bir sürü genel sekreter hatırlıyorum. İşte Sayın Selin Sayek Böke, Kamil Okyay Sındır, Önder Sav, Adnan Keskin Bihlun Tamaylıgil, Akif Hamzaçebi var. CHP'nin genel sekreterlik makamı çok önemlidir. Şimdi siz genel sekreterlik yapmış birisinin bu durumlara düşmesi kendisi adına üzücü olması lazım. Utanç verici olması lazım bence. 5.000 polisle parti binasına gidip orayı işgal ediyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi çıkıp hala parti yönetimini suçluyorsun. Yani bunlar akıl alır gibi değil. Yani bu parti de genel sekreterlik yapmış birisinin hem partisini hem kendisini bu duruma düşürmesi normal mi? Bundan sonra bu görev biter. E yani olağanüstü kongreyi yapacaklar. Ondan sonra görevi bitecek. Şimdi bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi'nin etkinliklerine gidecekler? Bunun farkında değiller mi acaba? Yani sokağa nasıl çıkacak? Normal bir insan bunları kabul etmez. Partisinin kaosa sürüklemesini hiç kimse istemez.” Dedi.

BAKANLIKTAN ONAY BEKLİYOR

Solak, İzmir çöp krizine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: 

“İzmir genelinde bir çöp sıkıntısı var. Neden kaynaklanıyor? Birkaç ay önce Danıştay İzmir'in çöp yükünü çeken Harmandalı’nı kapattı. Bir anda kapatmadı. Bunun bir süreci vardı. O süreç içerisinde hiç kimse bir şey yapmadı. Harmandalı 1992 yılında faaliyete geçmiş bir yer. Hatta 15 yıl ömür biçilmiş. Yani 2000'li yılların ortasında veya da en geç 2010'a kadar oranın kapatılması gerekiyordu. Ki İzmir Büyükşehir eski Belediye Başkanı Aziz Kocağlu döneminde bunun için uygun görülen yerler vardı. Yamanlar bölgesi bir de Torbalı'da iki bölge üzerinde duruldu. Torbalı’da köylüler istemedi. Yamanlar’da da yeraltı sularına, temiz su kaynaklarına zarar vereceği görüşü dile getirilerek yine dönemin Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, sivil toplum kuruluşları, dernekler, odalar hepsi karşı çıktı. Ancak o dönem oranın bütün izinleri alınmıştı. Yeri belirlenmişti, büyün süreçleri onaylanmıştı. Bakanlık izin vermişti. Hatta dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu gidip bölgeyi incelemiş. ‘Her şey hazır bir an önce başlansın’ denmişti. Sonra olmadı. Mahkemeler, falan filan derken çöpler yine Harmandalı’na yığılmaya başladı. Önceki dönem belediye başkanı Tunç Soyer de Menderes'i uygun gördü. Oraya proje hazırlattı. Oraya da tarım il müdürlüğü onay vermedi. Orada da sivil inisiyatif eylemler yaptı. ‘Biz buraya çöp tesisi istemiyoruz’ diye. Kemalpaşa, Torbalı istemedi. Çiğli istemiyor. Karşıyaka istemiyor. En son Büyükşehir Belediye Başkanı Tugay açıkladı ‘Menemen Çaltı bölgesinde bir tesis yapalım.’ Bakanlıktan onay bekleniyor.”

"HER KÖŞE BAŞINDA ÇÖP DAĞI İZMİR’E YAKIŞIYOR MU?"

Solak açıklamasının devamında şunları söyledi:

“O sıra içinde de Harman dalına 1,5 ay izin verdiler. Yani 1,5 ay şimdi çöp dökülecek. Ancak günlük 2,5 ton izin vermişler. Günlük İzmir'in çöpü 5-6 bin ton. Yani 1,5 ay zaten kısa bir süre. Bu 1,5 ayda çözüm değil aslında. 1,5 ay sonra yine kentte bir çöp krizi yaşanacak. Çünkü 1,5 ayda bir yere bir tesis kuramazsınız. Yapamazsınız. Mümkün değil. E nasıl olacak? Şimdi dönüyoruz orada o istemiyor, burada bu istemiyor. Çaltı’ya Menemen Belediye Başkanı karşı çıkıyor. Yani İzmir'in çöpü de siyasete kurban gitti. Ortalıkta kaldı açıkçası. Depolama alanı yok. Çöpleri depolama yetersiz. Bütün konteynerlerin yanı çöple dolu, çünkü transfer edecek, götürüp çöpü dökeceğiniz bir yer yok. Bakın Karşıyaka’nın günlük çöpü 400 tonmuş. ‘Bergama'ya gönderin’ diyorlar. Bergama'daki tesisin günlük kapasitesi 600 tonmuş. Bakın çöpler ortalıkta kalıyor. Yani bu halk sağlığını tehdit ediyor. İşte İzmir'e yakışmıyor. Biz sosyal medyada görüntülerini görüp Hindistan'ı, Pakistan'ı, Bangladeş'i eleştiriyorduk kınıyorduk. Biz o duruma geldik. Her köşe başında bir çöp dağı İzmir'e yakışıyor mu? Böyle geçici çözümler falan değil. Nasıl yapacaklar? Ortak akılla. İşte AK Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi yerel ve genel iktidar el ele verecek bir bölge belirleyecekler. Oranın belediye başkanını falan dinlemeyecekler. Yapıp geçecekler. Bu artık biraz daha siyaset üstü bir şey olması gerekir İzmir halkı için. Ama burada kararlı olmak lazım sadece. Yani seçilen bölgede onun bunun lafını dinlemeyeceksiniz. Gideceksiniz biz burayı belirledik. Meclisten de kararımızı çıkarttık. Bakanlık da onayını verdi. Bir sıkıntı yok. Başlayacaklar, yapacaklar”. 

SU KRİZİNDE GEÇ KALINDI

Solak, “Kuraklıkla ilgili bir rapor yayınlanmış. Türkiye'nin çölleşme oranı yüzde 88'miş. Bu su krizi bağıra bağıra geldi. Bu sorun sular barajda seviyesi 10’un altına veya 10’a yaklaşınca değil. Daha önce bir tedbirler alınması lazımdı. Tarımda vahşi sulamayı engellersiniz. İşte insanlara bilinçli su kullanmayı öğretirsiniz. Bilimden istifade edersiniz. Evet. 5 milyonluk bir şehirde su kesintisi normal değil. Bunun bir çözümü daha önceden bulunması gerekiyordu.” Dedi. 

İŞÇİ EYLEMLERİ VE KESİNTİLER

İzmir’de son zamanlarda artan işçi eylemlerini de yorumlayan Solak, “Yani eylemler konusunda belediyelerin yapacağı aslında bir şey yok. Daha önceden gelen bir borç yükü.. O meşhur ‘silkeleyin’ talimatının ardından belediyelerin İller Bankası'ndan gelen payları yüzde 40-50 bandında kesintiye uğradı. Şimdi 100 milyon gelecekse 60 milyon 55 milyon geldi. Şimdi böyle olunca maaşı ödeyememeye, yatırım yapamamaya veya işler yarım kalmaya başladı.  Ama diğer yandan bakıyorsunuz bu durum CHP'li belediyelerde diğer belediyelere bakıyorsunuz onlarla ilgili bir sıkıntı yok. Onlara herhalde bir uygulama yapmıyorlar ya da başka bir uygulama yapıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi'nden AK Parti'ye geçildiği zaman da rahatlıyorlar gibi… Biraz kaba bir tabir olacak, kabak aslında bu son gelen belediye başkanlarının başına patladı daha önceden de borçlar ödenmiyordu kimse hesap sormuyordu.. Erteliyorlardı. Faizlerini siliyorlardı. Bir şeyler yapıyorlardı. Geçiştiriyorlardı. Ama şu an kesintilerden sonra, belediye yönetimlerinin eline bir şey kalmıyor. Tabii bunlar onlar için bir bahane olmaması lazım. Bakın burası çok önemli. Burada da ne yapmaları lazım? Kendilerine yeni kaynaklar üretmeleri ve o işçi maaşlarını ödeyip ayrıca yatırım yapmaları. Siz o kenti yönetmeye adaysınız. Bunların önceden planını, programını, projesini çizersiniz.Bunlar bahane değil. Yani ben işte paramı kestiler de ben yatırım yapamıyorum. O vatandaşın sorunu değil. O sizin sorununuz. Siz de o vatandaşın eyleme gitmeden çöpünü, temizliğini, işlerini yapacaksınız. Vatandaş zaten artık sizden hiçbir şey beklemiyor. Çöpünü temizleyin, trafiğini düzenleyin, çevreyi temizleyin. Evet bu. Artık insanlar gerçekten bir yatırım, bir proje beklemiyorlar. Ulaşımı rahat olsun, çöpü toplansın, kaldırımlar düzgün olsun, yollar düzgün olsun.” dedi.

Solak son olarak, “Aydın Belediye Başkanı CHP'den AK Parti'ye geçtikten sonra İller Bankası'ndan hemen 860 milyonluk kredi sağlandı. Yani bunlar ilginç… Cumhuriyet Halk Partili belediyeler SGK ve vergi borçlarıyla boğuşurken, Cumhuriyet Halk Partisi'nden ayrılıp gelene ödül gibi kredi sağlanıyor.” dedi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.