Dolar 32,3797
%-0.18
Euro 34,7979
%0.16
Altın 2.441,470
%0.11
Bist-100 10.083,00
%1.69

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Erdoğan: Ortada üzerinde uzlaştıkları bir program yok

Erdoğan: Ortada üzerinde uzlaştıkları bir program yok

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye ekonomisine yönelik saldırılar artık aleni tehdit halini alınca o dönemde ekonominin başındaki arkadaşlarımızla oturup bir durum değerlendirmesi yaptık. Karşımıza çıkan tabloya bakarak da tarihi bir karar verdik. Ülkemiz tarihinde ilk defa faiz-enflasyon denklemini bir kenara bırakarak ekonomimizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyütecek yeni bir programı hayata geçirdik” dedi. Öte yandan 6'lı ittifaka tepki gösteren Erdoğan, "Ortada üzerinde uzlaştıkları bir program yok. Üzerinde uzlaştıkları bir cumhurbaşkanı adayı yok. Üzerinde uzlaştıkları bir kalkınma projesi yok. Üzerinde uzlaştıkları bir demokrasi adımı da yok. Program diye ortaya çıkardıkları metin, yurt dışında hazırlanıp ellerine tutuşturulmuş bir rapordan ibarettir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde dışarıya karşı renk vermeseler de arka planda saç saça baş başa kavga yaşandığı anlaşılıyor." dedi.

  • Ege Postası
  • 06.04.2022 - 21:26

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün AK Parti Genel Merkezi’nde partisinin milletvekilleriyle bir araya geldi. Erdoğan, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi konusunda uzlaşan altı muhalefet partisine yönelik, “Ortada üzerinde uzlaştıkları bir program yok. Üzerinde uzlaştıkları bir cumhurbaşkanı adayı yok. Üzerinde uzlaştıkları bir kalkınma projesi yok. Üzerinde uzlaştıkları bir demokrasi adımı da yok. Program diye ortaya çıkardıkları metin, yurt dışında hazırlanıp ellerine tutuşturulmuş bir rapordan ibarettir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde dışarıya karşı renk vermeseler de arka planda saç saça baş başa kavga yaşandığı anlaşılıyor” diye konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:

“AVRUPA ÜLKELERİNİN ÇOĞU BİZDEN DAHA VAHİM TABLOLARLA KARŞI KARŞIYADIR”

“Geçtiğimiz yılın son aylarında ekonomimiz, döviz kurundaki rasyonel hiçbir gerekçesi olmayan yükselişin yol açtığı bir sarsıntıya maruz kaldı. Aldığımız önlemler ile 20 Aralık’tan itibaren piyasaları yeniden istikrara kavuşturduk. Bu sıkıntının da üstesinden geldik. Salgın döneminde artmaya başlayan küresel emtia fiyatlarının ülkemize yansımaları, döviz kurunun artışının da etkisiyle bir hayli ağır oldu.

Karadeniz’in kuzeyinde başlayan savaş ise küresel piyasalardaki dengesizliği iyice artırdı. Özellikle bölgesel durum itibari ile tüm dünya ile entegre ekonomiye sahip bir ülkeyiz. Dolayısıyla küresel düzeyde yaşanan her gelişme bizi de yakından ilgilendiriyor. Bir de buna gözünü para hırsı bürümüş fırsatçılar eklendiğimizde milletimiz markette, pazarda, mağazada alışık olmadığımız derece yüksek fiyatlar ile karşılamaktadır. Elbette yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değildir. Elbette Avrupa ülkelerinin çoğu bizden daha vahim tablolarla karşı karşıyadır. Elbette en gelişmiş ülkelerin yöneticileri bile vatandaşlarına refah seviyelerin düşeceğini söylemektedir ama tüm bunlar bizim milletime karşı sorumluluğumuzu ortadan kaldıran bahaneler değildir, olamaz.

“SALGININ ZİRVEYE ÇIKTIĞI 2020 YILINDAN BUGÜNE KADAR 2,6 MİLYON KİŞİNİN İSTİHDAMA DAHİL OLMASI, İNSANIMIZIN İŞİNİ VE AŞINI KORUMA HASSASİYETİMİZİN GAYESİNE ULAŞTIĞINI GÖSTERİYOR”

Türkiye ekonomisine yönelik saldırılar artık aleni tehdit halini alınca o dönemde ekonominin başındaki arkadaşlarımızla oturup bir durum değerlendirmesi yaptık. Karşımıza çıkan tabloya bakarak da tarihi bir karar verdik. Ya ekonomimizi klasik anlayışa uygun şekilde faiz-enflasyon sarmalına sokup yatırımları ve harcamaları kısarak işsizliği artıracaktık ya da yeni bir paradigmayı uygulamaya koyacaktık. Biz, tüm risklere rağmen ikincisini tercih ettik. Ülkemiz tarihinde ilk defa faiz-enflasyon denklemini bir kenara bırakarak ekonomimizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyütecek yeni bir programı hayata geçirdik.

Önceliğimizi insanlarımızın mevcut işlerinin korunmasına, onun ötesinde yeni istihdam alanlarının açılmasına verdik. Bu ülkenin hiçbir bireyinin çalışacak iş, yaşayacak konut, evine götürecek ekmek derdi olmasın istedik. Salgın ile yeniden yapılanan küresel üretim sisteminde ülkemizi önde gelen merkezlerden biri haline getirmek için harekete geçtik. Sanayimizin, yolların ve limanların harıl harıl çalışıyor olması, ihracatımızın her ay rekorlar kırarak artmayı sürdürmesi hedeflerimize doğru ilerlediğimizi işaretidir. Salgının zirveye çıktığı 2020 yılından bugüne kadar 2,6 milyon kişinin istihdama dahil olması, insanımızın işini ve aşını koruma hassasiyetimizin gayesine ulaştığını gösteriyor. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum. Sizler de takdir edeceksiniz ki arka planda işleyen bir üretim ve ticaret sistemi olmadan insanlara geleceklerine güvenle bakabilmelerini sağlayacak imkanları sunabilmek de mümkün değildir.

“UKRAYNA-RUSYA KRİZİNİN ENERJİ VE GIDA BAŞTA OLMAK ÜZERE KÜRESEL EMTİA FİYATLARINI YENİDEN YÜKSELİŞE GEÇİLMESİNİN ARDINDAN YAŞANAN GELİŞMELER YENİ OLUMSUZLUKLARI DA BERABERİNDE GETİRDİ”

Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma kararımızdan asla geri adım atmadık, atmayacağız. Bu hedefi milletimizin yeni Kızıl Elma’sı olarak görüyoruz. Salgın dönemindeki ara hedefimize yani istihdamı koruma ve geliştirme gayemize ulaştığımıza göre yeni bir safhaya geçiyoruz. Bu safhadaki ara hedefimiz, insanlarımızın fahiş fiyat artışları ve yüksek enflasyon sebebi ile gerileyen alım güçlerini eskisinin de üzerine çıkarmaktır. Aslında asgari ücretle işçi ve memur maaşlarında yıl başında yaptığımız artışlar ile bu telafiyi bir nebze gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde enerji ve kimi gıda ürünleri başta olmak üzere pek çok kalemde küresel fiyat artışlarını vatandaşlarımıza mümkün olduğu kadar geç ve kademeli yansıtmaya çalıştık. Ancak Ukrayna-Rusya krizinin enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarını yeniden yükselişe geçilmesinin ardından yaşanan gelişmeler yeni olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeye hazırlanırken hesapsız kitapsız adımlar ile bu fırsatı heba etmeyeceğimizi defalarca dile getirdik.

Allah’ın izniyle hem vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyecek hem de bizi ekonomideki hedeflerimizden uzaklaştırmayacak bir yöntem ile bu işin içinden çıkacağız.

“VESAYET İLE TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE DARBE İLE ELDE EDEMEDİKLERİNİ NETİCELERİ EKONOMİ ÜZERİNDEN DEVŞİRMEYE ÇALIŞANLARIN 2023 HESAPLARINI BOZMAK HEPİMİZİN NAMUS BORCUDUR”

Eskiler ‘Sabırla koruk helva olur’ derler. Biz de milletimiz ile sabredecek, azmedecek, mücadele edecek ve mutlaka neticeye ulaşacağız. Geçmişte, dünyada siyasi ve ekonomik güç dağılımları yeniden yapılırken ülkemizi çeşitli senaryolar, çeşitli oyunlar, çeşitli tuzaklar ile hep bu süreçlerin dışında tutmayı başarmışlardı. İnşallah bu defa aynı tezgâha düşmeyeceğiz. Vesayet ile terör örgütleri ile darbe ile elde edemediklerini neticeleri ekonomi üzerinden devşirmeye çalışanların 2023 hesaplarını bozmak hepimizin namus borcudur. Milletimiz, asırlardır beklediği yere ulaşmaya bir el uzatımı uzaklıkta olduğunu görüyor, biliyor. Bölgesinin ve dünyanın lider ülkesi olmaya hiç olmadığımız kadar yakın bulunduğumuza tüm kalbimizle inanıyoruz.

Milletimize sözümüz var, Türkiye’nin bu tarihi fırsatı kaçırmasına izin vermeyeceğiz. Değerli arkadaşlar, hep birlikte çok çalışacağız, çok mücadele edeceğiz. Kazanmadık gönül bırakmayarak 2023 seçimlerinden zaferle çıkıp ülkemizi hak ettiği yere Allah’ın izniyle ulaştıracağız.

Değerli arkadaşlar, Rusya ve Ukrayna savaşı başta olmak üzere, dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmelerin bize verdiği mesajları doğru anlamalı ve herkese anlatmalıyız. AK Parti olarak, ülkemizi 20 yıldır en ileri demokrasi ve kalkınma seviyesine çıkarmak için çalışırken birkaç alanın üzerinde bilhassa durduk. Adeta üzerine titredik. Bunlardan ilki, köylerinden ilçe ve merkezlerine kadar ülkemizin her karışında izleri görülen geri kalmışlığı, altyapı eksikliğini, sefaleti ortadan kaldıracak bir yatırım seferberliğidir. Bakın, bugün televizyonlarda izledim, Edirne’de bütün buğday tarlalarını katran, zift bürümüş. Belki sizler de izlediniz. Şimdi değerli arkadaşlar, bunu anlatmayacak mıyız, bunu halkımıza mahal etmeyecek miyiz? Eğer biz anlatmazsak bilin ki kimse bunu anlatmayacaktır. Yaptıklarımızı anlatmayacak mıyız?

“18 MART ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜ BIRAKIN ÜLKEMİZE, DÜNYAYA MAHAL ETMEYECEK MİYİZ”

18 Mart Çanakkale Köprüsü’nü bırakın ülkemize, dünyaya mahal etmeyecek miyiz? Aynı şekilde daha yeni Tokat Havalimanı’nı açtık, bütün bunlarla beraber Türkiye genelinde bakın şu an itibariyle havalimanlarımızın sayısı 57’ye çıktı ve şurada inşallah bu yıl sonuna kadar bu sayı 60’ı bulacak. Bütün bunları bizim halkımıza mahal etmemiz lazım. Hafıza’ül beşer nisyan ile maluldür. Anlatırsak, bunu kalplere, gönüllere kazırsak vatandaş da ‘doğru ya bunlar hakikaten varmış’ demeye başlar. Okuluyla, hastanesiyle, üniversiteleriyle, spor tesisleriyle, yollarıyla, köprüleriyle, tünelleriyle, barajlarıyla, elektrik tesisleriyle, yapı kalitesiyle, kentsel dönüşümüyle, sosyal destekleriyle ülkemize, her vatandaşımızın hayatına dokunan eser ve hizmetler kazandırdık. Hamdolsun, artık Türkiye’nin, temel altyapı ihtiyaçları konusunda kayda değer bir eksiği kalmamıştır. Üzerinde durduğumuz ikinci bir husus, demokrasimizi güçlendirmek, hak ve özgürlükleri geliştirmek, tek parti faşizmi devrinden beri bu ülkenin insanlarının yaşadığı tüm mağduriyetleri ortadan kaldırmak olmuştur. Ya şurada, Ankara’da, Çankaya’dan buraya geliyorum, gelirken yol çukurlardan geçilmiyor. Hani ‘çukur çamur’ diyorduk ya aynı şu an Ankara bunu yaşıyor. İstanbul farklı mı? Hayır, İstanbul’da aynı. Bizim üçlümüz vardı; çöp, çukur, çamur. Göreve geldiğimiz zaman İstanbul’u böyle almıştık. Aynen şu anda yeniden eski Türkiye geri geliyor. Arkadaşlar, bunları milletimize anlatmaya mecburuz. Anlatacağız, anlatacağız ki milletimiz de buradan hareketle bunların notunu versin. Adına ‘sessiz devrimler’ dediğimiz o büyük dönüşümü başarı ile tamamlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Demokraside kat ettiğimiz mesafe, aynı zamanda milli iradenin üstünlüğü ilkesini de güçlendirmiş, milletimizin istiklaline ve istikbaline sahip çıkma azmini de bilemiştir.

Üzerine titrediğimiz alanlardan biri de savunma sanayimizdi. Can ve mal güvenlikleri emniyette olmayan, yarınını göremeyen, geleceğinden umudunu kesmiş insanların yaşadığı bir ülkede demokrasinin de kalkınmanın da gerçek manada tesisi mümkün değildir. Bunun için sınırlarımızı koruyacak güçlü bir orduya, içeri de huzuru sağlayacak güçlü bir polis ve jandarma teşkilatına, sizin sürekli vaktinde bilgilendirecek donanımlı bir istihbarat teşkilatına ihtiyaç vardır. İşe önce terör ile mücadele ile başladık, ülkemizin ayağında bir pranga haline dönüşen terör meselesini daha fazla kan dökülmeden, daha çok yürekler yanmadan sühunetle çözmek için kimsenin cesaret edemediği riskleri alarak adımları attık. Kamuoyunda Çözüm Süreci diye bilinen girişimi de işte bu samimi niyetle biz başlattık. Baktık ki terör örgütü bu dilden anlamıyor ve başka ajandalar peşinde koşuyor, öyleyse dedik, biz bunların anladıkları dilden konuşacağız.

“SAVUNMA SANAYİSİNİ BİZZAT KENDİ HİMAYEMİZE ALARAK ADIM ADIM GELİŞTİRDİK, BÜYÜTTÜK, GÜÇLENDİRDİK”

Kahraman askerlerimizin, polislerimizin, jandarmalarımızın, güvenlik korucularımızın gayretleri ile terörü sınırlarımız içinde tamamen bitirme noktasına getirdik. Bununla da kalmadık, bataklığın kaynağına inerek sınırlarımızın ötesinde kalıcı bir güvenlik koridoru oluşturduk. Peki bu noktaya nasıl geldik? Malum olduğu üzere Türkiye, yıllardır devam eden terör ile mücadelesinde sadece siyasi değil, aynı zamanda savunma sanayi alanında da ciddi bir ambargoya maruz kalmıştır. Hükümete geldiğimizde bu tabloyu gördüğümüz için savunma sanayisini bizzat kendi himayemize alarak adım adım geliştirdik, büyüttük, güçlendirdik. Vatanımızın bütünlüğüne ve milletimizin birliğine göz dikenler sınırlarımızın içinde ve ötesinde harekete geçtiklerinde savunma sanayimiz artık emekleme dönemini atlatıp ayağa kalkmış bir haldeydi. Bize verilmeyen araç-gereçler ile mühimmatı da elektronik sistemleri de yazılımları da ihtiyacımızı karşılayacak düzeyde kendimiz yapabilir hale gelmiştik. İşte, dün Filipinler’e atak helikopter teslimine arkadaşlarımız gittiler. Düşünün. Şimdi biz, helikopter ihraç eder duruma geldik. Bunun için terörle mücadelemizde ve sınır ötesi harekatlarımızda kimseye eyvallah etmedik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarları neyi gerektiriyorsa o şekilde hareket ettik. Hamdolsun, başlattığımız her hareketi de zaferle neticelendirdik. Bu süreçte kendini ispat eden savunma sanayi ürünlerimiz dünya pazarının da gözdeleri haline gelmiştir. SİHA’larımızın sembolü haline geldiği bu büyük atılımının yüzlerce, binlerce somut olarak da çıktısı vardır. Artık konvansiyonel sistemlerin ötesine geçip uzayı da çalışma alanımıza dahil ettiğimiz bir safhadayız. Bugün Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada itibarı yüksek, sözü dinlenen, müdahale ettiğinde netice alabilen bir konumda bulunmasını, demokrasi ve kalkınma programlarımızı savunma sanayi ile güçlendirmiş olmamıza borçluyuz. Elbette hala çözmemiz gereken sıkıntılarımız, tamamlamamız gereken projelerimiz var ama artık o kritik aşamayı geride bıraktığımızdan emin olabilirsiniz. Bundan sonrası sadece vakit ve kaynak meselesidir.

“AK PARTİ MİLLET TARAFINDAN KURULMUŞ BİR PARTİDİR”

AK Parti millet tarafından kurulmuş, millet tarafından iktidara getirilmiş, her zorlu mücadelesini milletin desteği ile kazanmış, millete hizmet etmekten başka gayesi olmayan bir partidir. Bunun için partimiz, genel başkanından sandık müşahidine kadar tüm mensupları, kurulları ve teşkilatları ile milletin emrindedir, milletin hizmetindedir. Partimizin gücü, milletimiz ile arasındaki gönül bağının gücü ile orantılıdır. Bu ülkede içinde milletin olmadığı siyaseti yapan partiler hep olmuştur ve olacaktır ama dikkat ediniz, dışarıdan ve içeriden hangi destekleri alırlarsa alsınlar milletimiz bunlara ülkenin ve kendisinin kaderini, geleceğini teslim etmiyor ve Allah’ın izniyle etmeyecektir. Milletimiz, rahmetli Menderes’ten beri kendi medeniyet, kültür, inanç değerlerine sahip çıkarak ülkeye hizmet edenleri baş tacı yapıyor. Buna karşılık ideolojik saplantılarını kamu gücünün arkasına saklayan bir kesim, her fırsatta millete de milletin temsilcilerine de çelme takmaktan geri durmamıştır. Ülkemizin her kritik döneminde, milletin tercihlerinin ve hayallerinin hilafına dayatmalar ile rotası değiştirilen Türkiye dönemi AK Parti ile özellikle geride kalmıştır. En şanlı zaferi 15 Temmuz olan bu yeni dönemde Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç haline gelme hızının nasıl arttığına hep birlikte şahit olduk. Cumhuriyet’imizin 100. yılı olan 2023, aynı zamanda bizim kalkınma programlarımızın da dönüm noktasıdır. Önümüzdeki yılı önemli kılan bir başka hususta, 2023 Haziranı’nda yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleridir. Bu seçimler öylesine önemlidir ki normal şartlarda sokakta rastlaşsalar selam vermeyecek olanları aynı masa etrafında bir araya getirebilmiştir. Altılı… Aynısı Macaristan’da oldu bak, orada da bir altılı çıktı ve bunların koordinatörlerinin kimler olduğunu da biliyorsunuz. Aynı merci, aynı odak Macaristan’da da koordinatör oldu. Unutmayın, aynı hesap burada da devam ediyor. Bunlara karşı çok gayret edip gereken dersi de inşallah şu kalan süre içerisinde mahalle mahalle dolaşmak suretiyle 2023 Haziranı’nı Cumhur İttifakı olarak Allah’ın izniyle istediğimiz hedefe kavuşurcasına gerçekleştirmemiz lazım.

“ORTADA ÜZERİNDE UZLAŞTIKLARI BİR PROGRAM YOK”

Ortada üzerinde uzlaştıkları bir program yok. Üzerinde uzlaştıkları bir cumhurbaşkanı adayı yok. Üzerinde uzlaştıkları bir kalkınma projesi yok. Üzerinde uzlaştıkları bir demokrasi adımı da yok. Program diye ortaya çıkardıkları metin, yurt dışında hazırlanıp ellerine tutuşturulmuş bir rapordan ibarettir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde dışarıya karşı renk vermeseler de arka planda saç saça baş başa kavga yaşandığı anlaşılıyor. Kalkınma adına tek söyledikleri, bizim 20 yılda yaptığımız her şeyi yıkacakları, bozacakları, imha edecekleridir. İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yaptık, yıkacaklardı; Marmaray’ı yıkacaklardı, Avrasya’yı yıkacaklardı, Osmangazi’yi yıkacaklardı. Şimdi geldik 18 Mart Çanakkale’ye... Hadi yıkın.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.