Erdoğan: LGBT bir tehdittir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Küresel bir dikta aracı halini alan LGBT dayatması da hem aile kurumunu da İslami değerleri zayıflatmayı amaçlayan bir diğer tehdittir. Hangi cafcaflı ambalaja konursa konsun, insanların dinlerini yaşamasına mâni olmak, zorbalıkla inançlara müdahale etmek, kendi hayat tarzlarını dikte etmek, Orta Çağ’ın engizisyon ruhunu yeniden hortlatmak demektir” dedi. Erdoğan, “Önceki hafta İstiklal Caddesi’nde, ardından Karkamış ilçemizde 2 çocuk, 8 vatandaşımız PKK tarafından şehit edildi. Dökülen bu kanda elbette bölücü terör örgütü kadar, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle bu teröristleri silaha ve desteğe boğanların da payı vardır… Ülkemizle birlikte Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan bu terör örgütünün kökünü kazımakta kararlıyız” diye konuştu.
- Ege Postası
- 28.11.2022 - 13:17
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İTT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 38. Toplantısı’na katıldı. Erdoğan, burada şöyle konuştu:
“Sözlerimin hemen başında, son bir yılda terörde, tabii afetlerde, çatışmalarda, mezhep temelli gerilimlerde, İslam düşmanlığı saikli ırkçı saldırılarda hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyorum. Türkiye Cumhurbaşkanı ve İSEDAK Başkanı olarak, her birinize adaletin, barışın ve refahın hâkim olduğu yeni bir dünyanın inşası yolunda gösterdiğiniz samimi çabalar için teşekkür ediyorum.
Yemen’de, Somali’de, Afganistan’da, Arakan’da adeta bir deri bir kemik kalmış çocuklar kadar, Ukrayna’daki çatışmaların mağdur ettiği sabiler de bizim evlatlarımızdır. Suriye’nin kuzeyinde hayata tutunma mücadelesi veren kadınlar nasıl bizim öz kardeşimizse Batılıların refahı için gayri insani şartlarda 15 saat çalışmaya zorlanan Asyalı emekçi kadınlar da bizim kardeşimizdir.
İSEDAK’ın bu yılki bakanlar oturumunun temasını ‘Covid-19 Salgını Işığında Etkili Sosyal Yardım Sağlanması ve Sosyoekonomik Güçlendirme’ olarak belirledik. Zorlu salgın döneminde sosyal yardımlaşmanın ne kadar kritik bir yere sahip olduğunu beraberce tecrübe ettik. Zenginin refah ve konforunu fakirin haklarının önüne koyan mevcut sistemin insanların derdine derman üretemediği, bu süreçte daha iyi anlaşıldı. Öyle günler yaşadık ki asgari sağlık hizmetlerine ulaşamayan yüz binlerce insan çaresizlik içinde hayatını kaybetti. Huzurevlerinden, yaşlı bakım yurtlarından, hastane kapılarından yansıyan yürek burkan manzaraları asla unutmadık. Aşı ve ilaç şirketleri, doğrudan insanlığın geleceğini ilgilendiren böyle bir meselede dahi fahiş kâr elde etme hesabını bırakmadı.
Türkiye, insani değerlerin sınandığı bu zor günlerde, elindeki imkanları tüm ihtiyaç sahipleriyle paylaşmıştır. Nitekim salgın döneminde bizden talepte bulunan toplam 161 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım malzemesi gönderdi. Söz verdiğimiz gibi, yerli ve milli aşımız Türkovac’ı milletimizle birlikte tüm insanlığın hizmetine sunduk. Sayıları 44’e ulaşan büyükelçiliklerimiz ve 22 TİKA ofisimiz ile kalkınma ve refah mücadelelerinde Afrika halklarının yanında yer aldık.
Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nın 19 Kasım’dan itibaren 120 gün süreyle uzatılmasının, Afrikalı kardeşlerimizin çektiği sıkıntıları bir nebze olsun hafifleteceğine inanıyorum. Tahıl sevkiyatını Afrika kıtası öncelikli yürüterek biz de bu sürece destek olacağız.
“FAİZİ YÜKSELTEREK ENFLASYONU KONTROL ETME ÇABALARI BEKLENEN NETİCEYİ VERMEDİ”
Enflasyon ve işsizlik rakamları son 50-60 yılın zirvesine ulaşmış durumda. Faizleri yükselterek enflasyonu kontrol altına alma çabaları şimdiye kadar beklenen neticeyi veremedi. Enerji kesintileri, Avrupa’nın birçok ülkesinde ciddi tedirginlik kaynağı hâline geldi. Tedarik zincirindeki kırılmaların yol açtığı sorunlara hâlen kalıcı çözüm bulunamadı. Hayat pahalılığının sebep olduğu ekonomik zorluklardan az ya da çok hepimiz etkileniyoruz. Türkiye olarak, vakitlice aldığımız tedbirler ve uyguladığımız politikalarla bu süreci başarıyla yönetsek de kimi olumsuzlukları biz de hissediyoruz. Tüm dünyada resesyon beklentilerinin artması, tünelin sonundaki ışığın henüz görünmediğine işaret etmektedir. İslam ülkeleri olarak, ticari ve ekonomik iş birliğimizi daha da ilerletmemiz, krizi fırsata çevirme mücadelemizde bizlere katkı sağlayacaktır.
“LGBT DAYATMASI, AİLE KURUMUNU VE İSLAMİ DEĞERLERİ ZAYIFLATMAYI AMAÇLAYAN BİR TEHDİTTİR”
Son yıllarda ağırlaşan ekonomik şartlar, özellikle Batılı ülkelerde İslam düşmanlığını ve yabancı karşıtlığını ciddi manada körüklemektedir. Öyle ki bugün İslam karşıtlığı, Batılı siyasetçilerin oy devşirmek veya başarısızlıklarını örtmek için en sık başvurduğu araçlardan biridir. Lafa gelince demokrasi ve özgürlükler konusunda kül bırakmayanlar, mesele Müslümanların, özellikle de Müslüman kadınların hakları olunca en faşist uygulamaları devreye almaktan çekinmiyor. Kimi Avrupa ülkelerinde başörtüsüne okul, iş hayatı ve kamusal alanda getirilen hukuk dışı kısıtlamalar, bunun en çarpıcı örnekleridir. Küresel bir dikta aracı halini alan LGBT dayatması da hem aile kurumunu da İslami değerleri zayıflatmayı amaçlayan bir diğer tehdittir. Hangi cafcaflı ambalaja konursa konsun, insanların dinlerini yaşamasına mâni olmak, zorbalıkla inançlara müdahale etmek, kendi hayat tarzlarını dikte etmek, Orta Çağ’ın engizisyon ruhunu yeniden hortlatmak demektir.
Yunanistan’da Müslüman Türk azınlığına yönelik yıllardır süren haksız ve hukuksuz uygulamalar artarak devam ediyor. Yunanistan’daki kardeşlerimizin dini liderleri tanınmıyor. Vakıfları ve malları gasp ediliyor. Ana dillerini öğretmelerine izin verilmiyor. Kimlikleri reddediliyor. İslam alemi, Yunanistan’da zulme uğrayan kardeşlerimizin durumuna daha fazla seyirci kalmamalıdır.
İslam ümmetinin ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk’ü kardeşlerimizin maruz bırakıldıkları hak ihlallerini de biliyorsunuz. Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olan KKTC’ye sizlerin de gereken desteği vereceğinize inanıyorum.
“FİLİSTİN HALKININ KENDİ DEVLETİNE VE MEŞRU HAKLARINA KAVUŞMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPIYORUZ VE YAPACAĞIZ”
Teşkilatımızın kuruluş sebebi olan Filistin meselesinin, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip Filistin devletinin vücut bulmasıyla çözüme kavuşturulmasını destekliyoruz. Filistin halkının kendi devletine ve meşru haklarına kavuşması, Kudüs ve Mescidi-i Aksa’da statükonun korunması için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız.
Türkiye olarak, 3,5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya topraklarımızda ev sahipliği yaparak, milyonlarcasını da Suriye sınırlarında destekleyerek kardeşlik vazifemizi layıkıyla yerine getiriyoruz. Suriye’nin çatışma, insani kriz ve terör sarmalından kurtulması için İslam ülkeleri daha güçlü bir irade ortaya koymalı, siyasi çözüm çabalarına etkin destek vermeli. Biz de bu konuda gereken adımları atmakta tereddüt etmeyeceğiz.
“ÜLKEMİZLE BİRLİKTE SURİYE VE IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE TEHDİT OLUŞTURAN BU TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KÖKÜNÜ KAZIMAKTA KARARLIYIZ”
Terör örgütlerinin kalleş saldırılarında vatandaşlarımızı kurban verdik. Bu katil sürüleri kimi zaman DEAŞ olarak, kimi zaman Boko Haram ve Eş Şebab olarak, kimi zaman FETÖ, kimi zaman PKK, PYD, YPG olarak karşımıza çıktı. Adları, iddiaları, coğrafyaları farklı olsa da bu örgütlerin tamamı, öncelikle Müslümanları hedef aldı, Müslümanların kanını döktü. En fazla zararı İslam’a verdi. Sadece biz, PKK terör örgütünün saldırılarında 40 bine yakın insanımızı kaybettik. FETÖ’cü hainler, bir gecede 252 kardeşimizi alçakça şehit eldi. DEAŞ’ın kanlı eylemlerinde yüzlerce insanımız bizden kopartıldı. Önceki hafta İstiklal Caddesi’nde, ardından Karkamış ilçemizde 2 çocuk, 8 vatandaşımız PKK tarafından şehit edildi. Dökülen bu kanda elbette bölücü terör örgütü kadar, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle bu teröristleri silaha ve desteğe boğanların da payı vardır. Ölen her bir masumun kanı, tüm ikazlarımıza rağmen harf oyunlarıyla terör örgütlerini meşrulaştırmaya çalışanların eline ve yüzüne bulaşmıştır. İlk günden beri proje mahsulü bir yapı olduğu bilinen DEAŞ ile mücadele kisvesiyle PKK ve uzantılarına destek verme oyunu artık son bulmalıdır. DEAŞ ile sahada göğüs göğse çarpışan ve bu örgütü bozguna uğratan Türkiye’nin bu tür argümanlara karnı toktur. Ülkemizle birlikte Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan bu terör örgütünün kökünü kazımakta kararlıyız.”
Yorum Yazın