Dolar 40,4511
%0.09
Euro 47,6553
%0.23
Altın 4.411,650
%-1.05
Bist-100 10.592,00
%-0.23

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Dervişoğlu'ndan dikkat çeken İmamoğlu açıklaması

Dervişoğlu'ndan dikkat çeken İmamoğlu açıklaması

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Bu hükümet CHP’li belediyelere yöneltilmiş bu operasyonları siyasi gerekçelerle gerçekleştiriyor. Zaten içeride bulunan kişi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı. Aday olması muhtemel başka kişilere yönelik senaryoların yaşama geçirildiğine dair birtakım duyumlar elde ediyoruz. İsimlendirerek kimseyi zor durumda bırakmak istemiyorum ama halkta bu yönde hakim bir kanaat var" dedi.

  • Ege Postası
  • 21.07.2025 - 09:58
  • Güncelleme: 21.07.2025 - 15:39

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları” önerisine tepki göstererek “Bu, Türkiye’yi Lübnanlaştırmak demektir. Bu, Türkiye’nin üniter devlet olma vasfının ortadan kaldırılması, etnik ve mezhep temelli bir devlete geçiş demektir.” dedi. “Bizim Kürt cumhurbaşkanımız, başbakanımız; Alevi, Kürt bakanlarımız olmadı mı?” diye soran Dervişoğlu, bu öneriyi Türk üst kimliğinden rahatsız insanların yapabileceğini ifade etti. Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a yapılan çağrıyla başlayan süreç kapsamında TBMM’de kurulması planlanan komisyona kapıları bir kez daha kapatan Dervişoğlu, “Bu süreci bu zamana kadar kendileri çalıp oynayarak getirdiler. Bu sürecin figüranı olmak ve hayır oyumuz ile onların oylarını meşrulaştıracak siyasi bir hatanın içine asla düşmeyeceğim. Başkalarına da böyle bir tavsiyede bulunmayacağım. Özgür Özel, ‘Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım İYİ Parti’yi ikna ederdim’ diye tavsiyede bulunmuş. İkna derdim olsa önce Özgür Bey’i komisyona katılma diye ikna etmeye çalışırdım” şeklinde konuştu.  

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Halk TV ekranlarında Kürşad Oğuz’un gündeme dair sorularını yanıtladı. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanan Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın yaşadığı sağlık sorunları hatırlatılan Dervişoğlu, “Buna insan olan herkesin tepki göstermesi gerekir. AK Parti içindeki insanların tamamının, insanlığını yitirdiği kanaatinde değilim. Murat Çalık’a reva görülen muamele insanlık dışıdır. Ne hukuk tarafından ne de siyasi saiklerle değerlendirilebilecek bir durum. Bu doğrudan doğruya insani bir durumdur. Bu durumun sorumluları adına hicap duyduğumu söyleyebilirim” dedi. 

“Bir insanlık dramı yaşanıyor”

Hesaplaşma güdüsüyle hareket edildiği kanaatini taşıdığını ifade eden Dervişoğlu, “Yargı sürecinde Çalık’ın sağlık durumunun bile istifade alanına dönüştürülmesine çaba da söz konusu olabilir. ‘Böyle bir durumda olduğunu biliyoruz. Seni bu durumdan ancak söylediklerimizi yaparsan kurtarırız’ hissiyatını oluşturmaya yönelik bir adım da olabilir. Burada bir insanlık dramı yaşanıyor. Çalık’ın kaçma durumu yok, ev hapsinden yararlanma imkanı var. Adli kontrolle serbest bırakılması gibi bir yöntem de var” şeklinde konuştu. 

“Kimlerin umut hakkından yararlanması söz konusu diye düşündüğümüzde Çalık’a reva görülen muameleyi kabul etmek mümkün değil”

Çalık’ın annesinin yaşadığı acıyı hissettiğini ekleyen Dervişoğlu, “İnsanlar tutuklanabilir, yargılanabilirler ama şu anda kimlerin umut hakkından yararlanması söz konusu diye düşündüğümüzde Çalık’a reva görülen bu muameleyi kabul etmek mümkün değil. Burada derhal kamuoyunun da yüreğini ferahlatacak bir adım atılmasını beklediğini söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. 

“Hükümetin sabıka karnesi kabarmış durumda”

CHP’li belediyelere yönelik operasyonlara dair Dervişoğlu, “Kamuoyundaki algıya baktığımda bütün yaşananların hukuk dışı uygulamalarla ilişkilendirildiğini gözlemliyorum. İktidarın dünden bugüne yargılamaların hukuka uygun olmadığına ve birtakım kumpasları dayanak aldığına delalet eden uygulamaları da var. Balyoz davaları, kumpas davaları, FETÖ’den kalan birtakım alışkanlıklar hükümetin adil olmayan yargılamalar noktasında sabıka karnesini kabartmış durumda” dedi. 

“Aday olması muhtemel başka kişilere yönelik senaryoların yaşama geçirildiğine dair birtakım duyumlar alıyoruz”

Hukukun bir hesaplaşma aparatı olarak kullanıldığını savunan Dervişoğlu, “Bu hükümet CHP’li belediyelere yöneltilmiş bu operasyonları siyasi gerekçelerle gerçekleştiriyor. Zaten içeride bulunan kişi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı. Aday olması muhtemel başka kişilere yönelik senaryoların yaşama geçirildiğine dair birtakım duyumlar elde ediyoruz. İsimlendirerek kimseyi zor durumda bırakmak istemiyorum ama hakta bu yönde hakim bir kanaat var.” değerlendirmesini yaptı. 

“Devleti yönettiğini iddia edenlerin devletin geleceğini kurtarmak adına üstlenmesi gereken sorumluluklar var”

Hükümetin yaptıklarını gözden geç irmesi gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Bu iş böyle gitmez. Talimatla soruşturma yapan savcılar, iddianame yazan savcılar, karar veren mahkemeler var gibi bir hissiyat oluşuyor. Türkiye geride bıraktığımız dönemlerde çok kötü günler geçirdi. Darbeler gördü, darbe niteliğindeki muhtıralar gördü. O dönemde bile hukuka, adalete olan güven ve inanç bu denli sarsılmamıştı. Adalet devletin, mülkün temelidir. Adalet giderse devlet ve mülk temelsiz kalır. Buna sadece siyasi hırs ve intikam duygusu ile sebep olunursa bunun doğuracağı ateş herkesi yakar. Yol yakınken dönmek gerekir diye düşünüyorum.” ifadesini kullandı. 

Dervişoğlu, “Devleti yönettiğini iddia edenlerin devletin geleceğini kurtarmak adına üstlenmesi gereken sorumluluklar vardır. İnatlaşmayı, hesaplaşmayı, intikam duygusunu, siyasi ikbal kaygısını bir tarafa bırakmanın zamanı gelmiştir” diye ekledi.  

“Belediyelerle iş yapan müteahhitlerin gece yarısı savcılıklara davet edilerek tehdit edildiklerini duyuyorum”

“Bu insanların neden yargılandıklarına şaşırıyorum” diyen Dervişoğlu, “Rüşvet diyerek algı yönetiyorlar. İntikam duygusuyla dava açıyorlar. Bir belediye başkanı, oğlundan dolayı tutuklanıyor, bir diğeri 10 yıl önce ilçe belediye başkanı olduğu dönemde icra ettiği faaliyetlerden tutuklanıyor. Bir diğer belediye başkanı cumhurbaşkanı adayı olduğu için yargılandığı yönünde bir kanaat hasıl oluyor. Belediyelerle iş yapan müteahhitlerin gece yarısı savcılıklara davet edilerek tehdit edildiklerini duyuyorum.” şeklinde konuştu. 

“Karşımıza hukuki tecavüzler çıkıyor”

İktidar belediyelerine yönelik herhangi bir soruşturma olmadığına işaret eden Dervişoğlu, “Bunların tek bir kesime yöneltilmiş hukuki tecavüzler olarak karşımıza çıkma durumu söz konusu. Bu yaşadığımız ülkeye yakışmıyor. Suçlu varsa cezasını çekmelidir ama bütün bu işlerin siyasi sebeplerle yapılıyor olması, işbaşındakilerin bunu istediklerine karşı yapıp istemediklerine karşı yapmıyor olmaları başka sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Bazı kesimler suç işleme imtiyazına sahip olduklarını bile düşünebiliyorlar” dedi. 

“Sebep Cumhurbaşkanlığı, sonuç adaletsizlik ve hukuksuzluk”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştirilerde bulunan Dervişoğlu, “Bu sistem denge – denetleme mekanizmalarını, TBMM’yi, TBMM’nin yürütmeyi denetleyebilme imkanını bypass etti. Kabinede bulunan bütün makam sahipleri ya aflarını istemek ya da cumhurbaşkanının kendilerini görevden almasını beklemek durumunda. Aradaki bütün mekanizmaların yok edildiği bir yönetim anlayışı ile idare ediliyoruz. Bugün yaşananlar da bu sistemin doğal sonuçlarıdır. Bu sistemin tek adamlığa evrileceğine dair kaygılarımızın gerçekleşmiş olmasından mutlu değiliz ama bu tehlikelere işaret ettik” ifadelerini kullandı. 

Sistemin sorgulanması gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Çünkü sebep Cumhurbaşkanlığı, sonuç adaletsizlik ve hukuksuzluktur. Sebep Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, sonuç doğrudan doğruya onun getirdiği olumsuz kararlardır” değerlendirmesini yaptı. 

“Canlı yayın yargılamalarını uygun bulmam”

Hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davaların TRT’den canlı verilmesine yönelik tartışmalar sorulan Dervişoğlu, “Ben buna 1960 yargılamalarından bakıyorum. O mahkemelerin radyodan yayınlanması Adnan Menderes’in itibar suikastına uğramasına vesile oldu. Televizyon üzerinden bir canlı yayın söz konusu olursa yaşanan itibar suikastlarının boyut değiştireceği ve işin içinde çıkılmaz hale geleceği kanaatini taşıyorum. Hem bir tarafta itirafçılar, kumpasçılar ve tezgahlardan bahsedeceksiniz hem de bunların alenileştirilmesini mümkün kılabilecek canlı yargılama önermesinde bulunacaksınız. Ben bunu yargılananlar açısından uygun bulmam” dedi. 

“Silah bırakma sürecinin olduğunu görmüyorum”

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a yapılan çağrıyla başlayan ve adına Terörsüz Türkiye denilen sürece değinen Dervişoğlu, “Hiçbir zehir teneke kutuda sunulmaz. Güzel bir ambalaj. Bu ciddi bir algı yönetimi. Ambalaj terörsüz Türkiye ama hiç ondan bahseden yok. Anayasa değişikliğinden, yasal düzenlemelerden, Abdullah Öcalan'ın umut hakkından yararlanmasından bahsediliyor. Orta yerde bir silah bırakma sürecinin olduğunu da görmüyorum. 30 terörist silahlarını yakıp geldikleri yere döndü. Bu silah bırakma seremonisinde ‘Silahlarınızı neden bırakmıyorsunuz’ sorusuna ‘Gerillalar silahlarını teslim etmez. Çünkü teslim ederse mağlubiyeti kabul etmiş olur’ cevabını verdiler. Silahlar bırakıldı ama silahlar adli emanete alınmadı, tespit edilmedi, balistik incelemeleriyle alakalı kimse herhangi bir kaygı yaşamadı. Gelenlerin hiçbir tanesi etkin pişmanlıktan yararlanmak üzere müracaat etmedi, isimlerini kaydetmediler” ifadelerini kullandı. 

“Terörsüz Türkiye’nin teröristlerle inşa edilemeyeceğinin anlaşılması gerekiyor”

“Terörsüz Türkiye’yi herkes ister ama hem devletin hem de toplumun terörsüz Türkiye’nin teröristlerle inşa edilemeyeceğini idrak etmesi gerekir” diyen Dervişoğlu, Terörsüz Türkiye yerine ülkenin üniter devlet yapısının konuşulduğunu, Türkiye’nin soykırım yapmakla suçlandığını, Beyaz Toros tartışmalarının gündeme geldiğini söyledi. 

Dervişoğlu, devlet tarafından kendilerine bilgi verilmediğini ve AK Parti, MHP, DEM, Kandil ve İmralı’nın sürecin aktörleri olduğunu dile getirdi. 

“Lübnanlaşma dahil her şeye vurgu yaptım”

İYİ Parti’nin gelecek günlerde yaşanacak olumsuzluklara karşı erken uyarı sistemi görevi gördüğünü dile getiren Dervişoğlu, “Lübnanlaşma dahil olmaz üzere her şeye vurguda bulundum. Bölgenin lidersizleştirilmesi, Batı emperyalizminin hedeflediklerine ulaşması için elinde koz olarak bulundurması gereken bir tutum. Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi lidersizleştireceksiniz ondan sonra kendi emellerinizi yaşama geçirecek şartları oluşturacaksınız. Bundan önceki açılım süreci de Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011’den sonra inşa edildi ama sonucunun neye mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Devletler gelecek planı yapmak adına kendi jeopolitiğinden kaynaklı olarak birtakım adımlar atabilir ama ben bu adımların devlet
aklıyla atılması gerektiğine inanıyorum” dedi. 

MİT’in süreç turu: “Anlatacağım değil dinleyeceğim biri geliyor”

MİT’in siyasi partilere yönelik bilgilendirme turuna değinen Dervişoğlu, “Karşımıza yine bir siyasi sorumlu gelmiyor. Ziyareti elbette önemli buluyorum ama yine siyasi bir sorumlu gelmiyor. Yani benim anlatacağım biri gelmiyor, benim dinleyeceğim biri geliyor” değerlendirmesini yaptı. 

“İkna derdim olsa önce Özgür Bey’i ikna etmeye çalışırdım”

Süreç kapsamında TBMM’de kurulması planlanan komisyona kapıları bir kez daha kapatan Dervişoğlu, “Bu süreci bu zamana kadar kendileri çalıp oynayarak getirdiler. Ben bu sürecin figüranı olmak ve hayır oyumuz ile onların oylarını meşrulaştıracak siyasi bir hatanın içine asla düşmeyeceğim. Başkalarına da böyle bir tavsiyede bulunmayacağım. Özgür Özel, “Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım İYİ Parti’yi ikna ederdim’ diye tavsiyede bulunmuş. Benim böyle bir ikna derdim olsa önce Özgür Bey’i komisyona katılma diye ikna etmeye çalışırdım” dedi. 

“TBMM’den ne isteyeceksiniz?”

Sürecin nasıl yönetileceğine dair birçok soru işaret olduğunun mesajını veren Dervişoğlu, “Birilerinin hesapları ve niyetleri belli ama çaldıkları minareye uyduracakların kılıfın arayışı içindeler. Hesap vatandaşlık tanımının, üniter devlet yapısının tartışılması, Lozan’ın tapu senedi olmaktan uzaklaştırılması, Erdoğan’ın bir kere daha aday olması üzerinde konuşulabilir. Ama ben magazin üzerinde konuşmak istemiyorum. TBMM’den ne isteyeceksiniz? Gerçek niyet o zaman ortaya çıkacak. Şu anda yaptıkları şey ‘kamuoyu tartışsın, biz de bir yol bulalım’ O yüzden her çıkan kamuoyunun ikna edilmesi gerekir diyor. Kamuoyunun ikna olmadığını biliyorlar.” şeklinde konuştu.  

Dervişoğlu, “Anayasa’nın ilk 4 maddesini kesinlikle değiştirmeyeceğiz diyorlar. Bu nasıl bir beyan. Zaten değiştiremiyorsun ki. Ama ilk 4 maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceğinin tartışılmasını istiyorlar. Bu tartışmaların bu ülkeye ne faydası var?” diye ekledi.

Bahçeli’nin “Muhalefet hazırlıksız yakalandı” sözleri: “İhaneti keşfedemezsiniz”

Bahçeli’nin sürece dair “Muhalefet hazırlıksız yakalandığı için panik halindeler” dediği aktarılan Dervişoğlu, “Doğru. Ben Devlet Bey’in Öcalan’ı Meclis kürsüsüne davet ettiğinde Türk milletini Bahçeli’ye karşı savunacağımı rüyamda görsem inanmazdım diye söylemiştim. Böyle bir şeye hazırlık olabilir mi? Bahçeli’nin ‘Öcalan, Meclis’e gelsin. Umut hakkından yararlansın’ taleplerini elbette aklımın ucundan geçiremezdim. Böyle bir şeye apansız yakalanmak kadar da doğal bir şey yok. İhaneti keşfedemezsiniz ki. Nasıl hazırlık yapacaksınız” diye ekledi.

Dervişoğlu sandığa işaret etti 

“Ben doğruları söylüyorum diye herkes saldırıda bulunuyor” diyen Dervişoğlu, “Lafı söyleyen adamların karakterini bildiğim için çok fazla muzdarip olmuyorum. ‘Neden bu kadar rahatsın’ diyorlar. Çünkü adamları tanıyorum. Ben onların birbirleri hakkında ne düşündüklerini biliyorum. Birbirleri hakkında ne söylediklerini de gördüm. Sonra o fikirlerden nasıl vazgeçildiğini, hısımlıktan hasımlığına, hasımlıktan hısımlığa geçişler yaşandığını biliyorum. Ben Türkiye için konuşuyorum. Millet gerçeği görüyor. Ben istiyorum ki gerçeği gören millet bu kötü gidişata dur diyebilecek uyarılarda da bulunsun. Bir komisyon kurulacak ve Türkiye’nin geleceğini karanlığa sokacak adımlar atmaya kalkaşacaksanız bunu millete sormadan yapamazsınız. Ya da Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak bir karar alacaksınız. Bunu millete sormadan yapamazsınız. Bu sandıkla olabilir” ifadesini kullandı. 

Bahçeli’nin, Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları önerisine tepki

Bahçeli’nin, Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları önerisine dair Dervişoğlu, “’Laf büyük olunca adamın ağzına sığmıyor’ derler ya. Bunu ‘ben ahrazım’ diyen şahsın ifade etmiş olabileceğini bile düşünmek istemiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar boş bir yapı mıdır? Siz bütün şeyi bırakacaksınız etnik ve mezhebi bir temsiliyeti savunan bir cümle kuracaksınız. Bu nasıl bir ifadedir? Bu, Türkiye’yi Lübnanlaştırmak demektir. Türkiye’nin üniter bir devlet olma vasfının ortadan kaldırılması demektir. Bu etnik ve mezhebi temelli bir devlete geçiş demektir. Biz 100 yıllık Cumhuriyet’te Kürtlerin, Alevilerin ve Sünnilerin hiçbir şey olmadığı bir dönem mi yaşadık? Bizim Kürt cumhurbaşkanımız, başbakanımız olmadı mı? Alevi bakanlarımız olmadı mı? Demokraside makamlar liyakat ile dağıtılır. Mezheplerine göre görevlendirmeler yapılan bir yerin adının Cumhuriyet olması mümkün mü? Ben her konuşmamda Cumhuriyeti yıktırtmayacağız diyorum. Türk üst kimliğinden rahatsız insanların önerebileceği bir şeydir bu” şeklinde konuştu. 

Dervişoğlu şöyle devam etti:

“Ben bütün ömrü yatılı mekteplerde geçirmiş biriyim. Aklımın ucundan kimin etnik kökeni nedir diye geçirmedim.23 yıllık bir dönemin üstüne, hem de milliyetçilik vasfıyla temayüz etmiş bir siyasi partinin genel başkanının bunları ifade ettiği iddiası karşısında, bu partinin mensupları nasıl sükut eder diye acı çekiyorum. Yemin ederim ızdırap çekiyorum, terliyorum. Ben buna nasıl hazırlıklı olayım? Her söylediğim konuyla ilgili sözlerimi çarpıtarak hakaret eden, sayfa sayfa X hesabında değerlendirme paylaşan kişiler cevap versin. Böyle bir şey olabilir mi? Ben hâlâ diyorum ki, böyle bir şey olmamıştır ama magazinel olarak kamuoyu gündemine taşınmıştır. Tekzibini bekliyorum diyorum. Aksi halde diye başlayan cümleler kurarsam, o zaman herkesin ciğeri yanar”

“Bu bedeli ödemeye hazırım”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap vurgusu sorulan Dervişoğlu, “Beni asıl ilgilendiren Erdoğan Türk-Kürt-Arap birlikteliğinden bahsettikten hemen sonra Bahçeli’nin ifadelerinin kulis bilgisi olarak basına sızması. Bu, karşılıklı müttefikliğin oluşturduğu stratejiye parça olma halidir. Ümmeti de tartışmak istiyorlar. Ben İslam ümmetindenim kardeşim. İslam ümmetinden olan birinin ümmetini niye tartışmaya açıyorsun? Türk milletindenim.  Türk milli kimliği tanımlaması yaparken de etnik bir köken üzerinden işaretleme yapmıyorum ki. Devlet kurma öyküsüyle bir araya gelmiş insanların oluşturduğu bir Cumhuriyet var. O Cumhuriyeti kuran Türkiye halkına Türk milleti denir diyen bir Mustafa Kemal var. Bu tanımlamalara sadık kalmış olmanın siyaseten bana bir bedel ödetme durumu söz konusuysa bu bedeli ödemeye hazırım” şeklinde konuştu. 

“Türk’e de Kürt’e de zarar veriyor”

Türkiye’nin sorunlarının tartışılabileceğini ancak bu sorunların kimlikten kaynaklanmadığını savunan Dervişoğlu, “Tenceresini kaynatamayan emekli Kürt’se de Türk’se de kaynatamıyor. Hükûmet onun tenceresini kaynatmakla mükellef. Bu ülkenin gençleri Kürt’se de istikbali yabancı elçiliklerin kapısında arıyor Türk’se de. Bu topraklar üzerinde gençlerine gelecek temin etmektir bu ülkeyi yönetenlerin görevi. Türkiye’de orta gelir tuzağına sıkıştırılmış ve bir türlü kişi başına düşen geliri arttıramayan bir ekonomik yönetim varsa; bu ekonomik yönetim Kürt’e de zarar veriyor, Türk’e de. Hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik; Kürt’e de zarar veriyor, Türk’e de. Hukuku, adaleti tesis edelim, eşitliği sağlayalım. Ülke olarak üretelim, adil bir biçimde bölüşelim. Asgari ücretli açlık sınırının altında yaşamasın. Memura baktığınızda o da yoksulluk sınırına yaklaştığı için iftihar etmesin. Bu Türk’ün de Kürt’ün de derdi. Ama kafayı takmışlar; ‘millî kimlik, üniter devlet yapısı’ Bu üniter devlet yapısı ve bu millî kimlik olmasaydı bugün Türkiye Irak gibiydi, Suriye gibiydi. Bugün Irak ve Suriye olmadıysak bunu üniter devlet anlayışımıza, yapımıza, millî devlet vasfımıza ve millî kimliğimize, vatandaşlık tanımımıza borçluyuz. Her şeyimizi borçlu olduğumuz şeyi yıkmak için uğraşacağımıza, koruyup savunmak için çaba sarf etsek ya” dedi. 

Dervişoğlu’nun gündeminde erken seçim ve LGS tartışmaları da vardı. 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.