Dervişoğlu'ndan, Meclis'te Kurtulmuş'a 'tutanak' tepkisi
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda 2026 bütçesi görüşmelerinin açılışında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, "Terörsüz Türkiye" söylemlerine ilişkin, "Siz yapmış olduğunuz ziyaretin tutanaklarını bile yazdırmaya muktedir olmayan bir Meclis'in başkanısınız. Biz; 'Terörsüz Türkiye' masalıyla, Türkiye’ye kabus yaşatmak istediğiniz için, teröristlerle, iktidar pazarlığı yapacak kadar milli benliğinizden uzaklaşıp, şuursuzlaştığınız için, namus ve şerefiniz üzerine ettiğiniz o yeminleri unutup, 85 milyonun hakkına hukukuna göz diktiğiniz için, size de bütçenize de 'hayır' diyoruz" dedi.
- Ege Postası
- 08.12.2025 - 17:46
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulu'ndaki bütçe görüşmelerinde konuştu.
Hükümetin bütçe teklifinde, 19 trilyon liralık devasa bir harcama yetkisi istediğini dile getiren Dervişoğlu, "Geçtiğimiz 8 yılda olduğu gibi serveti harcayan ile serveti harcanan arasında hiçbir ilişki bulunmuyor. Önümüze gelen bu tablo; bir bütçe cetveli değil, topuzu kaçmış bir vicdan kantarıdır” diye konuştu.
Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı'na ayrılan bütçeyi de eleştirerek, "Bütçe ve örtülü ödenek öngörülerini alt alta koyduğumuzda korkunç bir tablo çıkıyor. 2026’daki günlük harcama 60 milyon lira. Yani; saatte 2,5 milyon, dakikada ise 41 bin liradır. Buna göre; sarayın her bir dakikası için 2 asgari ücretli, tam 1 ay çalışmaktadır. Size de bütçenize de 'hayır' diyoruz" ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un "Terörsüz Türkiye" açıklamalarına sert çıkan Dervişoğlu, sürece tepki gösteren polis memuruna da destek verdi.
"ANAYASAL HAK OLAN 'BARINMA HAKKINI', ŞANS OYUNUNA ÇEVİRDİNİZ"
Dervişoğlu, 2002'de, hane halkının ev sahiplik oranının yüzde 73 iken, bugün yüzde 55’e düştüğünü belirterek, şunları söyledi:
"Elinizdeki rakamlar, konut sayısının arttığını yazıyor, ama kurduğunuz rant düzeni; millete yuva kurmayı değil, emlak baronlarına stok sağlamayı hedefliyor. Konut, Türkiye’de zenginlerin hobisine dönüşmüştür. Ev sahibi olanlar, evsizler değil, 2’inci, 3’üncü, 5’inci evini alanlardır. 'Deprem kader, mülk Allah’ın' diyerek deprem evleri yapıyorsunuz. Yaparken de; bağdakini dağa kovuyorsunuz. Gözü kara bir cüretle, tapulara el koyuyorsunuz. 'Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi' diyerek, kürsülerden, müjdeler veriyorsunuz. Rakamlar ise başka bir hikâyeyi anlatıyor, yarattığınız derin yoksulluğu ve çaresizliği haykırıyor. Komşu şehre, 'yürüyerek yarım saat' mesafede konumlandırdığınız, 500 bin sosyal konut projesine, 5 milyon 314 bin vatandaş başvurdu. Bu bir başarı tablosu değil, iflas belgesidir! Politikalarınızla yarattığınız; 'Evsiz Türkiye' gerçeğinin ta kendisidir! Anayasal hak olan 'barınma hakkını', şans oyununa çevirdiniz! 2022’de, 8 milyon vatandaşımızın başvurduğu; İlk Evim Projesinde de aynı şeyi yaptınız. Siz, arsalar hazır dediniz, vatandaş başvurduğunda ise 'henüz tahsis edilmiş arsa yok' yanıtını aldı. Ortada tek bir ev yok! Yaptığınız, apaçık; Kul hakkı yemektir! Garibanın hayalleriyle oynamaktır!"
"ŞEHİRCİLİK ANLAYIŞINIZ; İNSANI YAŞATMAK DEĞİL, MÜTEAHHİTLERİNİZİ ABAD ETMEK"
Deprem kuşağındaki Türkiye'de, bilim insanları her gün bas bas bağırırken, bütçede deprem dirençli kentler için ayrılan payı soran Dervişoğlu, "Kentsel Dönüşüm" adı altında; yoksulun, riskli evini yenilemek yerine, rantı yüksek bölgelerde, lüks rezidanslar dikildiğini söyledi. Dervişoğlu, "Yıkılmayı bekleyen, 'Tabut Evlerin' dönüşümü içinse 'kaynak yok'. Ama halen, Kanal İstanbul’un hayaleti çağırıyorsunuz. Şehircilik anlayışınız; insanı yaşatmak değil, müteahhitlerinizi abad etmek. Barınma hakkını, piyango biletine indirgemiş durumdasınız. Deprem güvenliği için değil, bitmeyen imar rantı için, çocuklarımızın parklarını, deprem toplanma alanlarını AVM’lere açan, kamu arazilerini, sosyal konutlar yerine villa ve rezidanslara tahsis eden, vatandaşa gelince de 'Ya kurada çıkarsa' diye umut tacirliği yapan bu zihniyeti, kökünden reddediyoruz. Önünüze gelen ÇED raporlarının, neredeyse tamamına 'Olumlu' kararı veriyorsunuz! Tarım arazilerimize, 'Zehir Saçan Tesisler' kuruluyor, tereddüt etmeden imza atıyorsunuz!" değerlendirmesini yaptı.
"İSRAİL KAYNAKLARI; 'TÜRKİYE'DEN BİZE 2,8 MİLYAR DOLARLIK MAL GELDİ' DİYOR"
Dervişoğlu, "Sözü hiç dolandırmadan, milletin vicdanını kanatan, en büyük riyakarlığınıza; İsrail ile ticaret konusuna getirmek istiyorum mevzuyu" diyerek, hükümet yetkililerinin, aylardır bu kürsülerden; "İsrail ile ticareti kestik, tek bir çivi bile gitmiyor" dediklerini aktardı. Resmi verilere bakınca; Mayıs 2024'ten sonra ticaretin "sıfır" göründüğünü, uluslararası verilerin ise başka bir şey söylediğini ifade eden Dervişoğlu, "BBC’nin, Birleşmiş Milletler verilerine dayandırdığı rapora göre; 2024 yılında, Gazze’deki soykırımın göbeğinde, Türkiye, İsrail’in dünyada en çok mal aldığı beşinci ülke olarak yer alıyor. İsrail kaynakları; 'Türkiye'den bize 2,8 milyar dolarlık mal geldi' diyor. Millete; 'İsrail ile ticareti kestik' masalı anlatıp, kağıt üzerinde gemi rotalarını değiştirip, Filistin kılıfı altında ya da üçüncü ülkeler üzerinden, İsrail limanlarına yanaşmaya devam edilmiştir. Halk, Gazze için gözyaşı dökerken, Arka kapıdan, 'maskeli ticaret' yapmayı vicdanınıza nasıl izah edebiliyorsunuz?" diye konuştu.
"SÖZÜN ÖZÜ; HAMALLIĞI BİZ YAPARKEN, KATMA DEĞERİ ELİN OĞLU YİYOR"
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın bütçesini artırarak, sorununun çözüleceğinin zannedildiğini söyleyen Müsavat Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"Parayı; betona, tabelaya ve yandaşa gömdüğünüz sürece, Hazine’nin tamamını da verseniz, bu sanayiyi ayağa kaldıramazsınız. Vizyon çarpıktır, rota yanlıştır, kaptanın ise tek derdi ise makamıdır. Kürsülerde; 'Sanayi Hamlesi' masalları anlatılmaktadır. Ama rakamlar, acı gerçeği yüzümüze çarpmaktadır. Sanayileştiğimiz iddia edilirken, sanayinin, milli gelirdeki payı düşüyor! Üretimden kaçıp; betona, ranta ve hizmet sektörüne sığınılıyor. Sanayisiz Türkiye; Orta Gelir Tuzağı' değil, düpedüz 'Fukaralık Tuzağıdır'.
Sürekli, bir savunma sanayi vitrini. Sürekli, gelsin İHA’lar, gitsin SİHA’lar! Elbette gurur duyarız. Ama saksıdaki çiçekle bahar gelmez. Genel tabloya baktığımızda, manzara korkunçtur! İhracatımızdaki, yüksek teknolojili ürün payı, sadece yüzde 3,8’dir. OECD ülkelerinin ortalamasına göre; küme düşme hattındayız. Düşük ve orta-düşük teknolojili ürünleri yani yükte ağır, pahada hafif malları satıyoruz. Ama, iş yüksek teknolojiye gelince, el açıp dışarıdan alıyoruz. Yüksek teknolojili ürünlerde; 30 milyar dolar ithalat yaparken, sadece 8 milyar dolar ihracat yapabiliyoruz. Aradaki 22 milyar dolar; teknolojik bağımlılığımızın belgesidir. Türkiye; bir teknoloji üssü değil, montaj sanayisi ülkesi olmuştur. Hükümet, 'Vidasını sıktığımız malın havasını atarken', parayı başkası kazanıyor. Sözün özü; hamallığı biz yaparken, katma değeri elin oğlu yiyor."
"EĞİTİMDEKİ BU HAZİN DURUM HEPİMİZİN MALUMUDUR"
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’na bütçeden, en büyük paylardan birisinin ayırıldığının söylendiğini aktararak, şunları söyledi:
"Gelin görün ki; okullarda sabun yok! Rakam yüksek ama hedefler de içerik de tam bir hayal kırıklığıdır. İki trilyonluk bütçeden; eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 2 bile değil. Mevcudu döndürmek, maaşları ödemek, günü kurtarmak bütçesinden bahsediyoruz. Geleceğe, yeni okula, teknolojiye, laboratuvara kaynak yok. Bu bütçe; eğitimi şahlandırma bütçesi değildir. Okulların kapısına, kilit vurulmasın diye hazırlanan; bir idare-i maslahat bütçesidir. Eğitime; bu kadar para harcanmasına rağmen, aileler; çocuklarını gönül rahatlığıyla devlet okuluna gönderemiyorlar. Dişlerinden, tırnaklarından artırıp özel okula gönderiyorlar. Devlet okullarındaki, nitelik düşüşü genel kabul haline gelmiştir. PISA verilerine göre çocuklarımız; okuduğunu anlamada, matematikte, fende dünyadaki akranlarıyla yarışamıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı verileri kimden aldı bilmiyorum ama eğitimdeki bu hazin durumhepimizin malumudur. Müfredat, yap-boz tahtasına döndü. Bilimsellikten eser kalmadı. Çocuklarımız, yabancı dili; okulda, sınıfta değil, YouTube’dan, dizilerden, oyunlardan öğrenmeye çalışıyorlar. Devletin okulu, bir yabancı dili bile öğretemiyorsa; vay o bütçenin haline...
"ÖĞRETMENİ MUTSUZ, ÖĞRENCİSİ AÇ, VELİSİ BORÇLU BİR EĞİTİM SİSTEMİYLE BİR YERE VARILAMAZ"
Türkiye Yüzyılında okullar; temizlik personeli çalıştıramayan, hijyenden yoksun, binalara dönüşmüştür. Sorarsanız; kayıt parası yasak. Uygulamada ise; bağış denilerek, fotokopi denilerek, temizlik denilerek veliler haraca bağlanıyor. Devletin okulunda; tuvalet temizliği, velinin cebine bakıyorsa sosyal devlet çökmüştür. En ağır olanı ise; bütçede, yine bir öğün ücretsiz yemek olmamasıdır. Her 4 çocuktan biri, okula aç gitmektedir. Kantinlerde, bir tost 60 liradır. Biz; 'Çocuklarımız, derste açlıktan bayılmasın. Bir tas çorba verin' diyoruz. Siz ise 'Kaynak yok. Tasarruf tedbiri' diyorsunuz. İtibarınızdan, tasarruf etmiyorsunuz ama 7 yaşındaki çocuğun, kursağındaki lokmadan tasarruf ediyorsunuz. Çocuklarını doyuramayan, tuvaletini temizleyemeyen bir sistemin bütçesi sadece bir 'Tükeniş Bütçesi değil' aynı zamanda da bir 'Vicdansızlık Bütçesidir'. Öğretmenlere verilen, 'Mülakatı kaldıracağız' sözü tutulmamıştır. KPSS sınavında derece yapan gençlerimizi; listeleri hazırlanmış, göstermelik 3 dakikalık mülakatlarda eliyorsunuz. 'Ücretli öğretmen saçmalığına ısrarla devam ediyorsunuz. Asgari ücretten az kazanan, sigortası yarım yatan, mevsimlik işçi gibi çalıştırılan öğretmen ayıbı bu bütçeyle de devam ediyor. Öğretmeni mutsuz, öğrencisi aç, velisi borçlu bir eğitim sistemiyle bir yere varılamaz! Rakamlar büyüyor, bütçe şiştikçe şişiyor ama eğitimde kalite, nitelik ve fırsat eşitliği her geçen sene kayboluyor! Sadece maaş ödeyen ama eğitimi geliştirmeyen, içinde öğretmen olmayan, öğrenci olmayan, vicdan olmayan bu vizyonsuz bütçeye hayır diyoruz."
"PİYANGODAN İKRAMİYE ÇIKMASI KADAR DÜŞÜK"
Dervişoğlu, Sağlık Bakanlığı bütçesine paranın oluk oluk aktığını ama vatandaşın memnun olmadığını ifade ederek, konuşmasında şunları kaydetti:
"Sağlık sistemi çökmüş ama para, yine betona gömülmüş. Hastanelerdeki kuyrukları bitirdik diye övünürken, aslında kendinizi kandırıyorsunuz. Kuyrukları bitirmediniz. Şeklini değiştirtip evlerin içine soktunuz. Yarattığınız şeyin adı; dijital kuyruklardır" dedi. Vatandaşın telefon ve bilgisayar başında randevu nöbeti tuttuğunu belirten Dervişoğlu, "Sabah saat 10.00'da sisteme giriyor. 10.01'de 'Randevular dolu' yazısını görüyor. Cildiyeye, göze, dişe randevu almanın ihtimali; piyangodan ikramiye çıkması kadar düşük. Parasını milletin ödediği sağlık sisteminde, vatandaş hizmet alamıyor. Bütçenin aslan payını, garantili projeler olan şehir hastaneleri alıyor. Parasını tıkır tıkır ödediğimiz o dev binalar, şu an sadece birer beton yığını olarak duruyor. Çünkü içinde doktor bulunamıyor. Koridorlarında kaybolduğumuz o ışıklı binalarda, vatandaşı muayene edecek uzman kalmadı. Duvarları altından da yapsanız, içinde şifa dağıtacak hekim yoksa o bina bir hiçtir. Müteahhidi zengin ettiniz. Ama hastayı doktorsuz bıraktınız. İş hastanelerle de bitmiyor. Eczanelerde de yangın var. Eczanelerde en basit ilaçlar bile yok. Çünkü 'İlaç Fiyat Kararnamesi' ile piyasayı bozdunuz. İlaçta fiyatı baskılayarak tasarruf ettik diyorsunuz. Ama aslında vatandaşın sağlığından tasarruf ediyorsunuz. İlaç Fiyat Kararnamesi, bir fiyat kontrol mekanizması olmaktan çıkmıştır. Bir ilaçsızlık politikasına dönüşmüştür. Firmalar ilaç getirmiyor. Üretim yapmıyor. Vatandaş elinde reçete, eczane eczane gezip ilaç dileniyor. Paranla rezil olmak, işte tam olarak budur.
"VATANDAŞI 'MÜŞTERİ', HASTANEYİ 'TİCARETHANE' GÖREN BU ANLAYIŞA HAYIR DİYECEĞİZ"
Bu milletin vergileriyle devasa bir bütçe yapılıyor ama sistem tıkandığı için, internetten randevu alınamadığı için, devlette doktor bulunamadığı için, vatandaş özel hastanelere mahkûm ediliyor. Parası olan müşteri gibi özel hastaneye gidiyor. Parası olmayan acil servis köşelerinde sürünüyor. Sosyal devleti bitirdiniz. Sağlığı, parası olanın satın alabileceği bir lükse çevirdiniz. Bu bütçe; günde 4 Milyar lira harcayıp,vatandaşı randevu kuyruğunda bekleten, devasa hastaneler yapıp içini doktorsuz bırakan, milleti ilaçsızlığa mahkûm eden bir israf bütçesidir. Vatandaşı 'müşteri', hastaneyi 'ticarethane' gören bu anlayışa hayır diyeceğiz.
"SOSYAL YARDIMIN ARTMASI BİR BAŞARI DEĞİL, ASLINA BAKARSANIZ BİR UTANÇTIR"
2025 Aile yılı! Aile Bakanlığı ise hükümetin “sosyal devlet” diye övündüğü ama aslında sosyal çöküşü gizlemeye çalıştığı bakanlıktır. Şu kadar haneye elektrik yardımı yaptık, bu kadar haneye kömür yardımı yaptık, yardım bütçesini katladık deniliyor. Rakamlar havada uçuşuyor. Alkış bekleniyor. Sosyal yardımın artması bir başarı değil, aslına bakarsanız bir utançtır. Bir ülkede yardıma muhtaç hane sayısı her yıl katlanarak artıyorsa, bu, ülkedeki yoksulluğun derinleştiğinin resmidir. O övündüğünüz rakamlar, aslında uyguladığınız ekonomi politikalarının iflas ettiğinin ispatıdır. Devlet, elbette ihtiyacı olan vatandaşına destek olmalıdır. Ancak siz bu milleti; devletin vereceği bir torba kömüre, bir koli makarnaya muhtaç hâle getirdiniz. Vatandaşı yoksullaştırıp, sonra verdiğiniz yardımı 'lütuf' gibi sunuyorsunuz. Bunun adı sosyal devlet değil, bunun adı yoksulluğu yönetme kurnazlığıdır. Yardıma muhtaç sayısını artıran değil, insanını zenginleştiren, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan bir bütçe istiyoruz. Bu yardım şovunun arkasında, derin yoksulluk var! Akşamları, yatağa aç giren çocuklar var! Okula giden çocuğunun, beslenme çantasına, peynir ekmek koyamayan annelerin vebali var ve bu vebal sizlerin boynunuzdadır.
"YOKSULLUĞUN İTİRAFI OLAN BU TÜKENİŞ BÜTÇESİNE ELBETTEKİ HAYIR DİYORUZ"
Aile kutsal diyorsunuz ama aile yılında, o ailelerin çocukları yetersiz beslenmekten bodurlukla karşı karşıya, zihinsel gelişimi geriliyor. Çocukları açlıktan koruyamayan, onları ne idüğü belirsiz yurtlara veya sokakların insafına terk eden bir bakanlık; Bütçe artışıyla övünemez. Ancak utanmalıdır! Bakanlığın adında aile var ama o ailenin içinde kadınlar katlediliyor. 6284 Sayılı Yasa’nın teminat olan İstanbul Sözleşmesinden çıktınız. Kadınları, şiddet failleriyle ve uygulamacıların keyfiyeti ile baş başa bıraktınız. Bu bütçede, şiddet gören kadınlar için yeterli sayıda sığınma evi, yok. Kadını, ekonomik olarak güçlendirecek, O’nu, şiddet sarmalından kurtaracak 'Gerçekçi Projeler' yok. Kadını, 'birey' olarak değil, sadece 'kutsal ailenin mağdur üyesi' olarak görmeye devam ettiğiniz sürece kadına karşı şiddet de, kadın cinayetleri de bitmeyecektir. Engelli, yaşlı vatandaşlarımıza verdiğiniz evde bakım aylıkları ise bir sosyal devlet trajedisidir. Enflasyon o parayı yuttu, eritti. Verilen destek, bir engellinin bez parasına, ilaç parasına yetmiyor. Engelli vatandaşı eve hapseden, sosyal hayata katmayan, sadece üç kuruş harçlık verip kenara çekilen bu anlayış, insanlık onuruna yakışmamaktadır. Bu bütçe; yoksulluktan oy devşirmeyi hedefleyen, vatandaşı muhtaç kul hâline getiren ve milletin fakirleşmesiyle övünen bir acizlik bütçesidir. Yoksulluğun itirafı olan bu tükeniş bütçesine elbetteki hayır diyoruz.
"HAYATA KÜSMÜŞ BİR NESİL YARATTINIZ''
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın adında 'Gençlik' var. Ama bütçede ve sahada gençlik yok, yine sadece inşaat var. Duygularını yok sayıp, gençliğin üzerine de beton döküyorsunuz. Müteahhitleri zengin ettiniz ama gençleri kaybettiniz. İçinde özgür düşüncenin, sanatın, bilimin olmadığı binalar, gençlere hapishane gibi geliyor. Ruhlarına dokunmayan, onları anlamayan bu betonarme zihniyet, gençliği çürütüyor. TÜİK verileri ortadadır. Eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerin oranı, rekor seviyelerdedir. Milyonlarca genç, evde oturmaktadır, 'Ev Gencidir'. Sabah uyanıp gidecek bir okulu, çalışacak bir işi olmayan; anasından, babasından harçlık istemeye utanan, odasına kapanmış, hayata küsmüş bir nesil yarattınız. Bu bütçede bu gençleri odalarından çıkaracak, hayata katacak bir vizyon yoktur.
"DEVLET, ÜNİVERSİTEYİ BİTİREN GENCİNE 'DİPLOMA' DEĞİL, 'İCRA KÂĞIDI' HEDİYE EDİYOR"
Üniversiteli gençlerin, yurt sorunu hâlâ çözülememiştir. Üç kişilik odaların 6 kişiye, 4 kişilik odaların 8 kişiye çıkarılması; 'Kapasite Artışı' değil, 'Yaşam Alanı Gaspıdır'. Bu binalara “yurt” denmez, denemez! Oralar, gençlerin umutlarını çürüten toplama kamplarına dönüşmüştür. Asansörleri giyotine, yemekleri zehre dönüşmüş, denetimsiz yurtlarda yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Gençler; artık KYK borcunu nasıl ödeyeceğini değil, ülkeden nasıl kaçacağını düşünüyor! Üniversite diplomasını, 'Meslek Belgesi' olarak değil, 'Yurt Dışı Bileti' olarak görüyorlar! Devlet, üniversiteyi bitiren gencine 'Diploma' değil, 'İcra Kâğıdı' hediye ediyor! Mezun olan genci, tebrik etmesi gereken devlet; Vergi dairesi aracılığıyla, 'Ödeme Emri' gönderiyor! Boş olan banka hesabına, haciz koyuyor! Gençler, hayata sıfırdan değil; eksiyle, borçla başlıyor. İş bulamamış, cebinde yol parası olmayan gence 'Borcunu öde yoksa haciz gelir' diyen bir devlet, devlet olamaz. Daha vahimi de; sokakların hâlidir. Uyuşturucu kullanımı, ortaokul çağlarına inmiş durumdadır. Gençler umutsuzluktan, boşluktan, zehir tacirlerinin ağına düşmektedir. Yaptığınız statların arka sokaklarında, gençler zehirlenmektedir. Gençlik merkezleri yetersizdir. Somut bir rehabilitasyon politikanız yoktur. Gençleri, uyuşturucudan uzak tutacak politikaları üretemeyen bir bakanlık, spor toto geliriyle övünemez! Bu bütçe; gençleri borçlandıran, öğrencisini barındıramayan, mezununu işsiz bırakan, işsiz genci de evde unutan ve umudunu yurt dışında aratan bir 'Hayal Kırıklığı Bütçesidir'. Gençlere beton değil gelecek vadeden bir anlayışla; bu bütçeye hayır diyoruz.
"BU BÜTÇEDE, KONTROLSÜZ SİLAHLANMAYI DURDURACAK BİR İRADE YOKTUR"
Dağlara taşlara beka ve güvenlik yazılan Türkiye’de İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Rakamlara göre, bakanlık, dünyanın en büyük holdinglerinden daha zengindir. Ancak pencereden dışarı, sokağa bakarsanız, tablo tam tersidir. Ortada asayişsiz, güvensiz ve tekinsiz bir Türkiye vardır. Türkiye’nin sokakları, kafeleri, restoranları vahşi Batı’ya dönmüştür. Bugün bir vatandaş, internete girip yemek siparişi verir gibi, hiç kimseye hesap vermeden, sabıka kaydı sorulmadan kapısına kadar pompalı tüfek getirtebiliyor. Merdiven altı atölyelerde üretilen, harçlık parasına satılan bu tüfekler, kadın cinayetlerinde, yol verme kavgalarında, sokak çatışmalarında kullanılıyor. Trafikte 'yol verme' kavgası, saniyeler içinde silahlı çatışmaya dönüşüyor. Yasadışı silahlanmayla güya mücadele edilirken, her gün masum bir vatandaş serseri bir kurşunla hayattan koparılıyor. Bu bütçede, kontrolsüz silahlanmayı durduracak bir irade yoktur.
"POLİSİMİZİN JANDARMAMIZIN HAKKINI TESLİM ETMEYEN BU BÜTÇEYE VİCDANEN VE AKLEN HAYIR DİYORUZ"
Emniyet bütçesine devasa kaynaklar aktarıyoruz ama polislerimiz imkansızlıklarla boğuşuyor. Uluslararası uyuşturucu baronları, kırmızı bültenle aranan çete liderleri ise; İstanbul’da lüks rezidanslarda yakalanıyorlar. Bu baronlar; Ülkeye elini kolunu sallayarak nasıl giriyor? Nasıl kolayca yerleşiyor, hatta, nasıl makbul insan muamelesi görüyorlar? Tuz kokmuştur, sayın Milletvekilleri. Tuz kokmuştur! Suriye’ye, son model araç göndermeyi biliyorsunuz ama polise verdiğiniz kumanyadan böcek çıkıyor. İntihar vakaları, mobbing iddiaları, 12/24 gibi insanlık dışı çalışma saatleri, tam gaz devam ediyor. Yorgun, mutsuz ve geçim derdine düşmüş bir polisle; toplumun huzur ve güvenliğini sağlayamazsınız. Gece gündüz demeden, canı pahasına çalışan polisimiz, jandarmamız; yoksulluk sınırının altında yaşam savaşı verirken, bütçede, onların hayat standartlarını yükseltmeye yönelik tek bir cümle bile kuramıyorsunuz. Yaptığınızı ben söyleyeyim; canları pahasına mücadele ettikleri teröristleri, 'barış güvercini' ilan edip vicdanlarını yaralıyorsunuz. Eskişehir’in göbeğinde; bir vatan evladı çıkıp, bu gerçeği yüzünüze vurunca da rahatsız oluyorsunuz. O ses hakikattir! O ses, milletin vicdanının Onur’unun sesidir. O ses, bu vatan için şehit olmuş kahramanların ateşinin düştüğü ocakların haykırışıdır. Onurumuza ve Onurumuz olan Güvenlik kuvvetlerimize Milletin evinden selam olsun. Sokaktaki şiddeti bitirmeyen, uyuşturucu baronlarının kökünü kazımayan, kartelleşen çeteleri, ortadan kaldırmayan, teröristi makbul görüp, polisimizin jandarmamızın hakkını teslim etmeyen bu bütçeye vicdanen ve aklen hayır diyoruz.
"ÇEVRE ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞININ BÜTÇESİNE NE GEREK VARDIR"
Adalet Bakanlığı, hukuku adam seçerek uyguluyor ve adaleti sağlamıyorsa bu bütçeye ne gerek vardır? Profesöründen, araştırma görevlisine; yoksulluk sınırında ya da altında maaş veriyorsan, devlet okullarını; fiilen ortadan kaldırıyor, özel okul sayısının kat be kat artışına zemin hazırlıyorsan, Milli Eğitim bütçesine ne gerek vardır? Gençler; iş bulup evlenemiyorsa, evlenenler; yoksulluktan çocuk yapmaya çekiniyorsa, aileler geçinemiyorsa, Aile Bakanlığının bütçesine ne gerek vardır? 23 yılın sonunda; 1+1, 2+1 kümesten bozma evler, millete büyük iş gibi pazarlanıyor, üstüne başvuru için 5 bin lira alınıyor, buna rağmen 6 milyona yakın başvuru yapılıyorsa; insanlar derelerini, ormanlarını korumak için, nöbet tutmak zorunda kalıyor, Orman yangınına, uçaklar değil, beton dökme makinaları yetişiyorsa, iklim mültecilerinin, kapıya dayanması an meselesi iken; çölleşen topraklarımız varken ve insanlarımız topraksız bırakılıyorken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçesine ne gerek vardır?
"BİZ BU İKTİDARA DA, BÜTÇESİNE DE, HAYIR DİYORUZ"
Mercimeği, nohutu, pirinci, bulguru ithal ediyorsa; kendi ürünü, gümrük kapılarından geri dönüyorsa, ata tohumunu ıslah etmek yerine, İsrail tohumunu çiftçiye layık görüyorsa, çocuklarına ucuz süt içiremiyor, anaç hayvanlarını kesime gönderiyorsa, Tarım Bakanlığının bütçesine ne gerek vardır? Barzani’yi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, kendi ağır silahlı adamları koruyorsa, her şehirde bir çete türediyse, hatta çeteler internet üzerinden bayilik veriyorsa, İçişleri Bakanlığının bütçesine ne gerek vardır? Kürsülerden 'Büyük Türkiye', 'Güçlü Türkiye' hamaseti yapılırken; sokaktaki gerçeklik, yarattığınız bu enkazın adını çoktan koymuştur! Bu bütçe teklifi; beceriksizliğin, kötü niyetin ve vasıfsızlığın manifestosudur. Politika yapıcıların aklına; Barınma krizine çözüm olabilecek 'Zorunlu Sosyal Kota' veya 'Boş Konut Vergisi' gelmediği için, karşımızda 'Evsiz'; İcraya düşen krediler rekor kırarken, milletin sofrası boş kaldığı için 'Ekmeksiz'; mal ve can güvenliği kalmadığı için 'Güvensiz' bir ülke vardır. 'Yeni Türkiye' ambalajını kaldırdığımızda altından çıkan; Her hücresine kadar çürütülmüş, her değeri yok edilmiş, eşitsizliğin meşrulaştırıldığı ve zayıfın yere düşürüldüğü bir 'Yoksunluklar Türkiye’sidir'. Biz bu iktidara da, bütçesine de, hayır diyoruz. Yarattığı, 'Ekmeksiz Türkiye' için hayır diyoruz. Yarattığı, 'Evsiz Türkiye' için hayır diyoruz. Yarattığı, 'Tedbirsiz, Plansız, Hesapsız Türkiye' için hayır diyoruz. 'Adaletsiz, Tekinsiz, Güvensiz, Hukuksuz Türkiye' için hayır diyoruz. 'İtimatsız, Umutsuz, Siftahsız Türkiye' yarattığı için hayır diyoruz.
"CUMHURİYETTEN BİLE VAZGEÇMEMİZ GEREKTİĞİNİ GİZLİ GİZLİ KAPALI KAPILAR ARDINDA FISILDIYORSUNUZ"
Yarattığı 'İtibarsız, Pusulasız Türkiye' için hayır diyoruz. 'Bölgede riskler yüksek', 'Kartlar yeniden dağılıyor, beka tehdidi' diye bağırıp duruyorsunuz! Bunun için, PKK ile bile pazarlık masasına oturduğunuzu, ulus kimliğine ve üniter yapıya dayalı Cumhuriyetten bile vazgeçmemiz gerektiğini gizli gizli kapalı kapılar ardında fısıldıyorsunuz. Beka söz konusu olduğu için de; bunu sindirmemizi hiddetle arzu ediyorsunuz. Peki yarın; 'Bu işte de yanlış yapmışız', 'Aldatılmışız, kandırılmışız' derseniz, U dönüşü mü yapacaksınız? Milletim hakkını helal etsin mi diyeceksiniz ki; yavaş yavaş başladınız zaten. Buğday ithal eder gibi, milli kimlik ve üniter yapı mı ithal edeceksiniz? Cumhuriyet Türkiye’sini yeniden tesis etmek için, başka maden ruhsatları mı vereceksiniz? Ben bu konuya çok kapsamlı girmeyecektim. Sayın Meclis Başkanı birleşimi açarken böyle kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Hatta yazılacak yeni rapordan bahsetti. Komisyonun çok iyi çalıştığını anlattı. Komisyonun yapmış olduğu toplantıların yarıya yakını zaten gizli toplantı. Diler ve umarım ki beklentinize karşılık verecek bir şey çıkartabilirsiniz. Ama siz yapmış olduğunuz ziyaretin tutanaklarını bile yazdırmaya muktedir olmayan bir Meclis'in Başkanısınız. O sebeple aklımıza düştüğü gibi konuşmak yerine son derece dikkatli kelimeler sarf etmek mecburiyetinde olduğumuz akıldan uzak tutulmamalıdır. Biz; 'Terörsüz Türkiye' masalıyla, Türkiye’ye kabus yaşatmak istediğiniz için, teröristlerle, iktidar pazarlığı yapacak kadar milli benliğinizden uzaklaşıp, şuursuzlaştığınız için, namus ve şerefiniz üzerine ettiğiniz o yeminleri unutup, 85 milyonun hakkına hukukuna göz diktiğiniz için, size de bütçenize de 'hayır' diyoruz."
KURTULMUŞ: "KOMİSYON 19 TOPLANTI YAPMIŞ SADECE 3'Ü ARKADAŞLARIMIZIN TAMAMININ OYLARIYLA KAPALI YAPILMIŞTIR"
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Dervişoğlu'nun konuşmasının ardından, "Sayın Genel Başkan sözlerinizdeki bir iki bilgiyi düzeltmek durumundayım. Komisyon 19 toplantı yapmış sadece 3 tanesi arkadaşlarımızın tamamının oylarıyla kapalı yapılmıştır. Onlar da MİT, Milli Savunma Bakanlığı gibi güvenlikle ilgili konuların ele alındığı toplantılardır. Dolayısıyla bu komisyon sonuna kadar bütün toplantıları açık bir şekilde gerçekleştirmiştir. Bu bilgiyi düzeltmek isterim" dedi.
"TÜRKİYE'DE OLUP BİTENLER HEPİMİZİN GÖZÜNÜN ÖNÜNDE CEREYAN EDİYOR"
Kurtulmuş'un sözlerine karşılık Dervişoğlu, "Bu bir bütçe görüşmesi dolayısıyla ben konuşmamda ağırlıklı olarak bütçenin sınırında kalmaya özel çaba sarf ettim. Dikkatinizi de çekmiştir. Ayrıca bu meselenin böyle bir gündemle speküle edilmesini de arzulamıyorum. Ama Türkiye'de olup bitenler hepimizin gözünün önünde cereyan ediyor. Bu konuyla ilgili karşı duruşlarımızı da uygun gündemlerde dile getirmeye çaba sarf ediyoruz. Yarısı kapalı kaldı diye ifade ettiysem en önemli bölümü orasıydı (İmralı görüşmeleri)" ifadesini kullandı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise "Teşekkür ediyorum ben de konuşmanızdaki hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum. Sadece eksik bilgiyi düzeltmek için söz aldım" dedi.
Yorum Yazın