
DEM Partili Akın’dan çarpıcı açıklamalar: CHP ile aramızın açılması istendi!
DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, muhalefet partileri arasındaki ittifaklar sonucunda gerçekleşen tutuklama ve gözaltıları değerlendirerek, “Mevcut siyasi olarak oluşturulan senaryo gerçek bir hukuki zemin içerisinde değil zaten. Çünkü her parti isterse kendi içinde ittifaklar yapabilir. Kaldı ki bunu seçim sırasında bağıra çağıra yaptık. Biz partiler arasında sınırla olmayan bir işi yaptık. CHP ile bizim aramızın açılması için yapılmış bir hamle bu… Muhalefetle bir araya gelmeye engelleme politikasıdır. Böyle bir politika iktidarın işine yarıyor.” dedi.
- Ege Postası
- 16.05.2025 - 16:30
- Güncelleme: 16.05.2025 - 18:15
EGEPOSTASI- DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Birol Soylu ile 10. Köy programına katılarak gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
DEM Partili Akın; PKK’nın fesih süreci, barış anlaşmasının koşulları, kayyım atamaları, şartlı tahliyeler, yerel yönetimlerle ilgili düzenleme tartışmasına ilişkin açıklamalar gerçekleştirdi.
“İKTİDARIN BASKICI REJİM ÜRETME KOZUNU ELİNDEN ALMAK GEREKİYOR”
Barış süreci ve PKK’nın fesih sürecine ilişkin Akın, “Türkiye şimdiye kadar yaklaşık 100 yıllık tarihinde oluşmuş olan siyasal denklemler, kültürler yaklaşımının yeni bir döneme girildiğini söylemekte fayda var. Bunu anlamlandıramazsak önümüzdeki sürecin de hepimize düşen siyasal sorumluklarında yerine getirilmemesiyle ilgili kaygı çok fazla. Diyelim ki AKP’ye itiraz eden ve bir an önce AKP’nin gitmesini isteyen kesimler tarafından sanki AKP’nin geleceğini destekleyecek bir sonuç üretecek gibi geliyor. Öbür taraftan Kürt halkı da AKP yine kandıracak mı diye bakıyorlar. Bu tartışmanın içinden çıkmak mümkün değil. Türkiye’de AKP’nin geleceği için plan bir tartışma değil bu tartışma. PKK’nın silah bırakması iki sebebe bağlı... Birincisi orta doğudaki gelişmelere çok fazla bağlı. İkincisi de Türkiye tarihi boyunca yaşanmış olan tarafa bakıldığında Sayın Öcalan 27 Şubat’ta şunu söylemişti: Tarihsel olarak silahlı mücadele ömrünü tamamlamıştır. Bunun sonucu olarak bir şeyin verilip verilmesine bağlı olmaksızın, zaten geçişmiş olan bir kararı almamız gerekir diye söylüyor. Ve bunu gerekçelendirirken şunu söylüyor; Kürt halkı yıllardır verdiği mücadeleyle meşru zeminde siyaset yapma hakkını kazanmıştır. Dolayısıyla silahlı mücadeleye gerek kalmadan da bu mücadele sürdürülebilir diyor. İkincisi ve daha önemlisi; Türkiye Cumhuriyeti PKK üzerinden kendisini otoriter daha baskıcı daha faşizan bir rejim üretme konusunda kullanıyor. Bu kozu bunların elinden almak gerekiyor diyor.” dedi.
“BAHÇELİ ERDOĞAN’DAN DAHA ETKİLİ BİR İSİM”
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bölünme hobisi içerisinde olduğunu belirten Akın, “Yıllardır bir otoriter rejimi ve güvenlik politikası olarak da kendisini bir beka siyaseti haline getirdi. AKP’nin bu kadar uzun sürmesinde de bu gerçeklik kullanıldı. Hem sağından hem de solundan ulusalcı, milletçi tabanı kenti etrafında topladı. Bizim gördüğümüz hem sol görünüp hem demokrat görünüp bu sürece itiraz eden var. Hem de iktidar içerisinde görünüp de her iki taraftan böyle bir yaklaşım var. Ama bunun temel sebebi, özellikle CHP’ye yapılan siyasi operasyonda da gösteriyor. Bizim muhalefetle kurduğumuz kent uzlaşısı ve başka siyaset stratejisinin AKP’nin varlığına ve onun yerel yönetim dahil olmak üzerene bozulmasına sebep olduğu için özel olarak Kürtlerle DEM Parti ve CHP arasındaki ilişkiyi kesmeye çalışıyorlar. Operasyonun ana ekseni oydu aslında. Biz şunu söylemek istiyoruz aslında; bu mesele bir devlet aklıyla devam ediyor. Devlet Bahçeli adı Devlet olması sebebiyle değil devletin aklını temsil ettiği için bu işin içinde rol almış görünüyor. Kanaatim budur. Bence AKP’den ve Erdoğan’dan daha fazla devlet içinde etkili olduğu kanaati de bende var. Bu gerçekle hareket edersek bence devlet aklı bunu ifade ediyor. Ama devlet aklıyla AKP aklı arasında bir sorun görüyoruz.”dedi.
“BU MESELEYE ERDOĞAN’IN GELECEĞİ OLARAK BAKMAK TUZAĞA DÜŞMEKTİR”
Akın konuşmasının devamında, “Devlet aklı diyor ki; bu işi çözmezsek biz şu noktaya geleceğiz. Suriye, Irak, İran gibi farklı bir politik süreçle karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla bu süreci kendi içinde iç barışı yaratacak bu süreci çözeriz diyor. Devletin aklı şu şekilde çalışıyor; Bu sorun çözülürse hem Suriye’de hem Irak’ta hem İran’da olası daha büyük bir etki alanı olacak bir devlet politikasıyla biz kazançlı çıkacağız diye bakıyorlar. Kürt sorununun çözülmesi sadece bir basit yurttaşlık sorunu, kayyımların ortadan kaldırılmasıyla sınırlı olmayan bir konu… Özetle şunu söylemek istiyorum. Bu meseleye Erdoğan’ın geleceğiyle sınırlı baktığımız sürece aslında tuzağa düşüyoruz. Bu meseleye pozitif bakma anlayışımızı köreltiyoruz ve kısırlaştırıyoruz. Tersten bakan şunu demek istiyor; gidin savaşa devam edin, AKP’yi yıkmaya devam edin gibi durumla karşı karşıya kalıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“YÜKSEK BEKLENTİLER İÇİNDE OLUNMAMALI”
Barış anlaşmasının koşullarıyla ilgili Akın, “Aklımız genellikle hem Türkiye hem de dünya pratiğinden hareketle bu hiçbir şeye benzemiyor gibi görünüyor. Çünkü dünyadaki tüm pratikler bir toplumsal uzlaşı zemini sağlamış, masalar korumuş, anlaşmayı da son anayasal değişiklikle sonuçlandırmışlar. Türkiye’de de bu durum 2013- 2015 yılında böyle gidiyordu. Meclise getirme sürecinde iş bitti. Bugün tersten bir durum var. Türkiye’de bu mesele aslında devletle muhatap olan örgütün temsilcisi arasında bir ilişki olarak sürüyor. Biz dem parti olarak bu duruma heyetimizle aracılık ediyoruz. Bu süreçte içeride neyin görüşüldüğü nasıl görüşüldüğü kon usu açıkçası çok fazla açığa çıkmış değil. bu sorun çözüldükten sonra Türkiye’de buna bağlı olarak Selahattin Demirtaş gibi tutukluların gerekçesi ortadan kalkacak. Erdoğan bununla ilgili bir açıklama yaptı. İstisna olabileceğini söyledi. Biz de bütün muhalefetle beraber kayyım siyasetinin ortadan kalkması için o maddenin iptali için Meclis’te bir önerge getirdik. Muhtemelen önümüzdeki günlerde herkesin kabul edebileceği bir sonuç üretebilir. Yüksek beklentiler içinde olmamız gerektiğini düşüyorum. Kürtlerle olan müzakere bu sürecin gelişmesi Türkiye’nin demokratik hayatına katkıda bulunacak bir süreçtir. Ama bu süreç doğrudan Türkiye’nin bütün otoriter sistemini ortadan kaldırabilecek değil. Çünkü bu rejim bu tür yönetimlerle ancak ayakta kalabiliyor. Hala bir sermaye egemenliğinin hegemonyası hala var. Bence barış herkes için çok kıymetli. Eğer Türkiye’de ekonomik olarak yoksul olanlar varsa, maaşlar çok düşükse yatarımın olmamasıyla ilgilidir. Bunun en önemli sebeplerinden biri savaşın olmasından dolayıdır.” dedi.
“CHP’YLE ARAMIZIN AÇILMASI İÇİN YAPILDI!”
Olası uzlaşının sonucunda kayyım atanan belediyelerinin başkanlarının göreve geri iade edilip edilmeyeceğiyle ilgili Akın, “Bizim böyle bir beklentimiz var. Bu kent uzlaşısı çerçevesinde gözaltına alınan arkadaşlarımız belediye başkanı olmadan önce DEM Partililer gözaltına alındı. 20 küsur arkadaşımız alındı. Hala bunlar cezaevindeler. Bunların gerekçesi de HDK üzerinden gerekçelendirildi. Örgütün yan kolu gibi değerlendirildiler. Birçoğu bırakılmaya başlandı. Mevcut siyasi olarak oluşturulan senaryo gerçek bir hukuki zemin içerisinde değil zaten. Çünkü her parti isterse kendi içinde ittifaklar yapabilir. Kaldı ki bunu seçim sırasında bağıra çağıra yaptık. Biz partiler arasında sınırla olmayan bir işi yaptık. CHP ile bizim aramızın açılması için yapılmış bir hamle bu… Muhalefetle bir araya gelmeye engelleme politikasıdır. Böyle bir politika iktidarın işine yarıyor. Biz şunu düşünüyoruz; elbette mevcut olan devlet anlayışını temsil eden bir partidir. Onarla mücadele edeceğiz ama demokrasi için herkesle ittifak yapacağız. AKP’nin kendi siyasal çıkarlarını mal etmeye çalıştığı duruma muhalefetin bizim önerimiz şudur diye meclise öneri getirmesi gerekiyor. Bu koynuyla ilgili CHP’ye hakkını vermek lazım... Politik olarak çok olumlu yerde duruyorlar. Muhtemelen önümüzdeki günlerde önerge de geliştirecekler.” ifadelerini kullandı.
“DEAŞ MENSUBUNU BIRAKIP SİYASİ GEREKÇEYLE TUTUKLANANI BIRAKMIYORSUN”
Şartlı tahliyeyle ilgili bir tartışma olduğunu belirten Akın, “Muhtemelen cezaevinde inanılmaz bir yığılma var. Ben özellikle cezaevlerinde çok fazla ziyaret yapan bir insanım. Siyasi tutuklular daha uygun bir zeminde kalıyorlar ama adli tutuklular 30 kişilik yerde 60 kişi kalıyorlar. Biz gerçekten insanların haksızlığa maruz kaldığı cezalandırılmış olan insan karın serbest bırakılmasını istemeyiz. Bizim özellikle hastalarla ilgili düşüncemiz şu; hatsal olanların bir an önce çıkması lazım. Sen özellikle DEAŞ çevresindeki insanları bırakmışsın binlerce insanının katilini bırakmışsın ama başka bir siyasi gerekçeyle tutuklanan insanı bırakmıyorsun. Bunlar adım adım huzuru, refahı, dostluğu geliştirecek.” diye konuştu.
“ÇOBANLIK KÜÇÜMSENECEK BİR ŞEY DEĞİL”
Koruculuk meselesiyle ilgili Akın, “Spontane bir konuşma yaptı Tuncer Eşbaşkanımız. Bu insanlar korucular ne olacak diye soruyorlar. Memlekette barış olursa bu insanlar boşta kalacak. Çünkü ona ihtiyaç kalmayacak. Hayvancılığı geliştireceğiz ve bu insanlara ihtiyaç olacak. Biz bu insanları işsiz bırakmayacağız. Bu yüzden hayvancılık, çobanlık yapılabilir. Küçümsenecek aşağılanacak bir söylem değildir. Mesele çok fazla çarpıtıldı. Aslında küçümseme politikasıyla yapılan bir politika.” dedi.
“BELEDİYELERDE SİYASİ BİR KARAR VERİLİYOR”
Yerel yönetim yasasıyla ilgili Akın, “İktidar yerel yönetimleri kaybedince şöyle yüzde 70 küsur civarındaki nüfus oranını muhalefet yönetmeye başladı. İkili iktidar yönetimi çıktı. Yereli muhalefet merkezi iktidar yönetiyor. Bunların elindeki olanları, projeleri ve rant ilişkilerini ellerinden almak için her türlü şeyi yapıyorlar. Buna rağmen belediyelerinin olanaklarının iktidar tarafından kullanılmaması iktidar tarafından sıkışmaya neden oldu. Yetki çökmesi yapıyorlar. İki konu vardı. Biri Foça’da biri Menemen’de… Foça’da SGK borçlarını tahsis etmek için kumkentlerinden birinde tesis var. İcra yoluyla sattılar ve bir sendika aldı burayı. Aynı yerin hemen dibinde bir arazi var. Bu bir kamu arazisi ve Menemen Belediyesi’ne veriyorlar. Menemen Belediyesi SGK borçlarını halletmek için geri maliyeye veriyor. Bu şekilde borç bitiyor. Böyle bir durum olamaz. Siyasi bir karar veriliyor. Eşitsiz de davranıyor. Ben bakanlığa dedim ki; eğer böyle bir imkân varsa neden Foça’daki kamu malını icra yoluyla alıyorsunuz? Bütün belediyelere aynı şeyi yapın. CHP’nin düşündüğü bizim de desteklediğimiz şöyle bir düşünce var; Bu ülkede biz yerel yönetimlerle hizmet yapmamak için her şeyi yapıyorlar. Bu mevcut iktidar olduğu sürece biz hizmet de yapamayacağız bu yüzden bir an önce seçime gidilmesi ve iktidarın değişmesiyle ilgili bir planı var.” ifadelerine yer verdi.
“TELEF KAVRAMI SİYASETTE KULLANILAMAZ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP ile ilgili kullandığı “telef” sözüyle ilgili Akın, “Telef kavramı daha çok hayvanlarla ilgili kullanılan bir kavram. Biz havyan haklarıyla ilgili özellikle bu kavram üzerinde çok mücadele ettik. İdam, öldürme gibi kavramlar anayasamızda yok. Bu yüzden hayvanlarla ilgili yasanın iptal edileceğini düşündük ama olmadı. Bu telef kavramı siyasette kullanılması mümkün olmayan bir kavramdır. Bu durum incelendiğinde kültürel bir durum ortaya çıkıyor. Demek ki insanlar istediği zaman istediği insanı eğer karşısındaki ‘düşmanı’ysa buna maruz kalabilir gibi bir ifade var. Bunun bir daha tekrarlamaması gerekir. Bunu kabul etmek mümkün değil.” diye konuştu.
“ERDOĞAN ÖZEL’E MESAJ VERİYOR!”
İstanbul’daki siyasi operasyonlar ve kayyımlarla ilgili Akın, “biz kayyım politikasından en fazla mdur olan partiyiz. Kabul edilecek bir durum değil. İstanbula’a yapılan iş tahminlerinden daha farklı sonuçlar üretti ve siyasal sonuçlar itibariyle pişman oldular. Toplumsal duyarlılık ve tepki çok ciddi bir noktaya geldi. Belediyeye dönük operasyonların nereye doğru gittiğine bağlı olarak bence İmamoğlu daha önceki adaylık süreci, oylaşma süreci, sandık süreci bunun bir süreciydi. Bu öngörülüyordu. Sadece terör bağlantısı değil başka şeylerle ilgili de çalışıyorlar. Geçmiş dönemden yaşanan pratiklerden çok pratikleri var. Eski İstanbul Savcı Ziya’nın benzerini şu anda da Akın yapıyor. Bu normal bir durum değil. Bizim açımızdan da dünya açısından da Türkiye’nin kredisini çok etkileyen bir şey oldu. Türkiye bütçesinde 55 milyar Dolar zarar oldu. Bence sonuçlarının böyle olacağını tahmin etmediler. Ben bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Özgür Özel’e tavsiyede bulunarak bence bir mesaj gönderiyor Erdoğan. Uzlaşı arıyor. ‘İmamoğlu’nu bırakıp siyaset yap’ diyor. İktidarın ve Erdoğan’ın politikası her zaman başarılı olduklarını düşünmüyorum.” dedi.
Yorum Yazın