Dolar 32,5863
%0.34
Euro 34,7861
%0.16
Altın 2.509,270
%1
Bist-100 9.693,00
%1.77

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Çevre Mühendisi Kınay'dan kritik uyarı: Artık kirlilik yükü aşıldı!

Çevre Mühendisi Kınay'dan kritik uyarı: Artık kirlilik yükü aşıldı!

Çevre Yüksek Mühendisi Helil İnay Kınay TR 35'te önemli açıklamalarda bulundu. Kınay, “İzmir bir liman kenti, çok değerli doğal alanları, kültürel ve tarihi özellikleri olan bir kent, bir tarım kenti, bir sanayi kenti, bir turizm kenti ve yaş ortalamasıyla baktığınızda aslında genç üreten bir kent. Bir ticaret kenti tarih boyunca da böyle olmuş. Doğru yönetilmediği planlanmasının ortaya çıkardığı çevresel kirlilik İzmir'i tahrip ediyor.” dedi.

  • Ege Postası
  • 01.04.2023 - 16:47
  • Güncelleme: 01.04.2023 - 17:25

EGEPOSTASI- Çevre Yüksek Mühendisi Helil İnay Kınay, TR35'te yayınlanan ve haftanın önemli olaylarının konuşulduğu Haftanın Notları programına konuk oldu. Ozan Yeşiltepe’nin sorularını yanıtlayan Kınay, İzmir’de yaşanan çevresel felaketler için dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

"ÇEVRESEL KİRLİLİK İZMİR'İ TAHRİP EDİYOR"

Doğru planlama yapılmadığına dikkat çeken Kınay, "İzmir bir liman kenti, çok değerli doğal alanları olan, doğal özellikleri olan bir kent. Kültürel ve tarihi özellikleri olan bir kent, bir tarım kenti, bir sanayi kenti, bir turizm kenti ve yaş ortalamasıyla baktığınızda aslında genç üreten bir kent. Bir ticaret kenti tarih boyunca da böyle olmuş. Ama şu an tüm bu etkilerin tüm bu sektörel bileşenlerin doğru yönetilmediği için planlanması doğru yapılmadığı için ortaya çıkardığı çevresel kirlilik İzmir'i tahrip ediyor. Bugün Aliağa'da sanayi kirliliği yüksek. Ülkemizin en büyük sanayi bölgesi Kocaeli beraber... Ve burada çevresel kirletici vasfı yüksek tesisler, petrokimya tesisleri, gemi söküm tesisleri mevcut. Demir çelik tesisleri ve bunların yan tesisleriyle beraber Aliağa 1960 yıllarda bakın yine 40 yıllık bir geçmişten bahsediyoruz. Sanayi bölgesi olarak ilan edilmiş. Ancak sanayi bölgesi olarak ilan edilirken, tabii bunun gerektirdiği diğer altyapı yatırımları çevresel riskleri, atık bertaraf tesisleri, altyapı tesisleri, enerji, ulaşım ve benzeri tesislerinin de planlanarak bu sürecin yürütülmesi kararıyla ortaya konmuş." dedi.

"ARTIK KİRLİLİK YÜKÜNÜN AŞILDIĞINI GÖRÜYORUZ"

Kınay, "Ancak sanayi sektörünün kapasitesi çok hızlı geliştiği için diğerleri bu hıza yetişemediği bir noktada şu an sadece İzmir için değil, hatta Ege Bölgesi ve Türkiye'nin en büyük kirletici kaynağına dönüşmüş durumda... Bu durumu yine bakanlığın, kamu kuruluşlarının en son İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin TÜBİTAK ve Ege Üniversitesi'ne yaptırdığı çevresel kimlik tespit raporu ortaya koyuyor. Bu raporlarda bu bölgede artık kirlilik yükünün aşıldığı taşıma kapasitesinin aşıldığı, bunun sadece havada değil, suda, toprakta, denizde ve bitki örtüsünde kirlilik etkilerinin görüldüğü raporlanmıştır. Bununla beraber buradaki her türlü yatırımın bir an önce artık çevresel kaliteyi iyileştirmek adına öncelik olması gerektiği zaten bilimsel raporlarda da ortaya koymuş." diye konuştu.

"VERİMLİ SU HAVZALARINA SANAYİ TESİSLERİ KURULUYOR"

Kınay sözlerini şöyle sürdürü:

"Biz yıllardır çevre mühendisleri olarak diğer konunun uzmanları olan mühendisler, bilim insanları, meslek odaları bu sözü dile getiriyoruz. Diğer taraftan İzmir'deki yine çevresel kirliliği yüksek madencilik tesisleri, altın madenciliği bugün su kaynaklarımızda yürütülen, Efemçukuru'nda yürütülen altın madeni projesi nedeniyle Gördes'ten su getirmeye çalışıyoruz. Gördes barajıyla hala alamadığımız ama İzmir'in su kaynağı olarak planlanan bir alan var. Şu anda Manisa'nın halihazırda içme ve kullanma suyu kaynağı. İzmir'in gelecekteki su kaynağı yani 4 buçuk milyon insanın ve diğer canlıların su kaynağı olan verimli havzalarda sanayi tesisleri, madencilik faaliyetleri hatta şu anda devam eden bir sülfürik asit fabrikası yıllık 1.000.000 ton üretim kapasitesi olan bir sülfürik asit fabrikasının kurulması süreci var.

"SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN MUCİZE ÇÖZÜMLERE, ÇILGIN PROJELERE İHTİYACIMIZ YOK"

Çevre sorunlarının çözümü için mucize çözümlere, çılgın projelere ihtiyacımız yok. Aslında herşeyden önce bilimden, kamudan, doğadan, vicdandan ve ahlaktan uzak bir kamusal denetim eksikliği var. Kamusal denetim yok. Biz bunun sonuçlarını depremde de yaşadık. Bina güvenliğinin olmadığını aslında ruhsatlı oturulabilir izni verilen baktığımız zaman devletin resmi kurumlarının 'evet, güvenli bir şekilde oturabilirsiniz" diye vatandaşa teslim ettiği binaların yıkılmasıyla yaşadık. Çevre sorunlarında aslında izinli, ruhsatlı yasal süreçlerin tamamlamış tesislerin yarattığı kirliliklerle ülkenin farklı kentlerinde yaşıyoruz. ÇED raporları alınmış mevzuata göre yasal olarak çalışmasında engel olmayan ama çalıştığı koşullarda çevremizde yaşamımızı kirleten tesislerle yaşıyoruz.

"YÜZDE YETMİŞ BEŞ SUYUMUZ AZALDI AZALAN SUYU KİRLETTİK"

Tek başıma ben söylemiyorum. Ben bir çevre mühendisi olarak da bu kentte yaşayan bir birey olarak da bir kadın olarak da kendi hayatıma yansıyan kısımlarından değerlendirmeleri yapıyorum. Bu suyumuz% 75 azaldı, kuraklık var. Ancak azalan suyumuzu da kirlettik. Kirlilik arttığı sürece azalan suda kirlilik miktarı da artıyor. Dolayısıyla aslında sorunun boyutu da artmaya başlıyor. Biz bu kirli suyu evlerimizde, tarımda, sanayide kullanabilmek için ilave işlemlerden geçirmek zorundayız. Öyle bir bütçemiz ekonomimiz de yok. Şimdi yeraltı suyu kirlenmişse o yeraltı suyu nehirlere gidiyor. Bu sefer toprak kirleniyor. Onu ne kadar temizleyebiliriz? Hani içeceğimiz suyu temizliyoruz da gidiyor? Tarım arazilerine ufak tefek tarım yapan insanların suyu da toprak da oradan besleniyor. Toprağın minerali de oradan zehirleniyor."

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.