Dolar 32,3409
%-0.06
Euro 34,8347
%0.12
Altın 2.378,760
%-0.75
Bist-100 10.263,00
%0.54

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
'Dibimizde savaş var! MGK yerine parti zirvesi yapıyor'

'Dibimizde savaş var! MGK yerine parti zirvesi yapıyor'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi ile ilgili olarak Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanmaması ve Dışişleri Bakanlığı’nın TBMM’yi bilgilendirmemesine tepki gösterdi. Güvenlik zirvesinde partililerin olduğunu ve AKP Sözcüsü tarafından açıklama yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, “Güvenlik zirvesi partinin güvenlik zirvesi midir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mi güvenlik zirvesidir? Çürüyen bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız. Devleti bir kişiye teslim ederseniz, gelinen tablo budur. Bu çok ağır bir tablodur" dedi. Kılıçdaroğlu, "Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanması lazımdı. Toplansaydı oradaki bürokrat ve siyasiler bütün gerçekleri öğrenebilirlerdi. Nasıl konuşmaları gerektiği konusunda bir kanaat sahibi olabilirlerdi. Sen oraya Parti Sözcüsü’nü, Grup Başkanı’nı, Genel Başkanvekili miydi Binali Beyin unvanı, onu çağırmışsın. Ne kadar işe yaramaz adam var çağırmışsın, devletin kurmaylarını da toplamışsın oraya, ondan sonra ‘milli güvenlik zirvesi’ diyorsun. Ne güvenlik zirvesi? Devleti yönetmekten aciz olanlar güvenlik zirvesi mi toplar?" diye konuştu.

  • Ege Postası
  • 01.03.2022 - 14:04

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

“OYUNBOZANLARA İZİN VERMEMEMİZ LAZIM: Ayrımcılık yapmadan 84 milyonu kucaklamak istiyoruz ve kucaklıyoruz da. Bize sağlıklı eleştireler yapanlara da saygı duyuyoruz. Siyasetçinin övgüden çok sağlıklı, tutarlı eleştiriye ihtiyaç var. Bizim görmediğimizi, sade bir yurttaş görebilir. Dolayısıyla biz, her türlü eleştiriye demokrasinin gereği olarak açık bir partiyiz. Bunu da rahatlıkla genel başkan düzeyinde de ifade edebiliyoruz. Çünkü biz ülkemize demokrasiyi, sevgiyi, barışı, huzuru getirmek istiyoruz. Kutuplaşmayı değil, kucaklaşmayı istiyoruz. En büyük arzumuz bu. Bu arzumuzu gerçekleştirmek için elbette mücadele edeceğiz, çalışacağız. Bozmak isteyenler olabilir ama oyunbozanlara izin vermememiz lazım. Tarihin bize yüklediği önemli bir görev var, bu görevi sağlıklı ve sonuna kadar yerine getirmemiz lazım.

İŞLEYEN MEKANİZMAYA ÇOMAK SOKULMAZ: Devlet nasıl çalışmalı? Devlet dediğimiz bir organ var. Bir tüzel kişiliktir. Bizim devletimizin kuruluşunda acı, kan, gözyaşı, dramlar, kahramanlıklar, şehitler, gaziler vardır. Ve sonunda biz devletimizi kurduk. Devlet nasıl çalışmalı? Hepiniz kollarınızda kol saati taşıyabilirsiniz. Gördüğünüz bir ekrandır, akrep ve yelkovandır, zaman zaman bakarsınız ‘saat kaç’ diye. Ama o ekranın arkasında birden fazla çarklar vardır. Her çark öngörülen şekliyle döner. Ne kadar sağlıklı çalışırsa zamanı bize o kadar doğru gösterir. Devletin çalışması da böyledir. Görünen bir yüzü vardır; cumhurbaşkanı, bakanları, meclisi, sivil toplum kuruluşları vardır. Eğer bunlar bir saat gibi dengeli çalışıyorsa, o zaman o ülkede huzur vardır, o ülkede umutsuzluk yoktur. Gelecek umudu vardır. Mesela Belçika’da, aylarca hükümet kurulamadı, bir türlü hükümet kurulmuyor ama bir Allah’ın kulu çıkıp da ‘eyvah mahvolduk, devlet bitti’ demedi. Devletin bütün kurumları saatin çarkları gibi çalışıyordu. Zaten vatandaş, derdini çözüyordu. Almanya’da koalisyon için uzun uzun dört ay, beş ay beklediler. Ama hiçbir Alman, hiçbir yatırımcı veya gazeteci, ‘Mahvolduk, Almanya’da şunlar kesildi, paranın değeri düştü, ithalat ihracat’ diye bir şey söylemedi. Her şey kendi kurallarına göre çalışıyordu. Çünkü devletin bir kuralı var, yasaları var ve her alan yasalarla düzenlenmiştir. Herkes yasalarla öngörülen görevini yerine getirdiği sürece hiçbir sorun olmaz. Böyle bakmamız lazım. Devleti yapmak istediğimiz yapı da böyle bir yapı olmak zorundadır. A partisi, B partisi, C partisi gelir; vatandaş hangi partiyi istiyorsa gelir ama devletin çarkları oynamaz. Sağlıklı yapısıyla oynamaz. İşleyen mekanizmaya çomak sokmaz. O zaman devletin mekanizması bozulmuş olur.

GÜVENLİK ZİRVESİ PARTİNİN GÜVENLİK ZİRVESİ Mİ?: Rusya ile Ukrayna arasında savaş veya çatışma. Bu olay olduğunda Denizli’deydim, sivil toplum örgütleri ile kanaat önderleri ile bir aradaydık. Toplantıya girmeden önce Grup Başkanvekilimiz Sayın Engin Altay’ı aradım. ‘Önemli bir olay var’ dedim, ‘hemen burnumuzun dibinde bir gerilim var, TBMM’nin acilen toplanması lazım.’ Sonra Sayın Akşener’i aradım, ittifakın diğer bileşenlerini Sayın Karamollaoğlu’nu, Davutoğlu’nu, Babacan’ı, Gültekin Bey’i aradım ve onlara da aynı düşüncelerimi ifade ettim. ‘Meclis’in açık olması lazım, kritik bir süreçten geçiyoruz. Milli iradenin tecelligâhı olan bu merkezde görev yapanların bilgi sahibi olması lazım, her birimiz milletvekiliyiz, milletin vekiliyiz, milletin oylarıyla geldik, burnumuzun dibinde bir olay varsa, o olay konusunda TBMM’nin bilgilendirilmesi lazım, artı üzerine düşen görev varsa yerine getirmesi lazım.’ Olay 24 Şubat 2022’nin sabah çok erken saatlerinde meydana geldi. Aynı gün Sayın Erdoğan, ‘güvenlik zirvesi’ni topladı. İyi, güvenlik zirvesini topladı. Kimse değinmedi, ama merak ettim. Güvenlik zirvesi hangi yasaya dayanıyor? Bir hukuki alt yapısı var mı? ‘Güvenlik zirvesi’ diye bir kuruluş hiç hatırlamıyorum. Zirveyi toplayabilirsiniz, ama güvenlik zirvesi farklı bir şey. Kimler katıldı ona baktım. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, AK Parti Genel Başkanvekili, AK Parti Grup Başkanı, AK Parti Sözcüsü, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı, İletişim Başkanı ve Genelkurmay Başkanı. Siz bir zirve topluyorsunuz. Ben şunu anlarım. Eğer zirve, devletin bir zirvesi ise bunun bir kurumu var. Milli Güvenlik Kurulu. Bunun toplanması gerekir, ama siz bu kurumu bir tarafa bırakıp, bir paralel yapı inşa ediyorsanız ve o inşa ettiğiniz paralel yapıyı partileştirmişseniz; ciddi sorunumuz var demektir. Dışişleri Bakanı Kazakistan’da, katılmamış. Bir buçuk saat sürüyor, Rusya Ukrayna meselesi görüşülüyor, Allah rızası için Dışişleri Bakanlığı’ndan kimse yok. Böyle bir devlet yönetimine 27 buçuk yılını devlete veren, devlette çalışan, alnının akıyla emekli olan biri olarak söylüyorum; böyle bir tabloyu hiç görmedim. Dış politika görüşülüyor. Rusya, Ukrayna, komşularımız, Karadeniz, Montrö var; Dışişleri Bakanı Kazakistan’da, Allah rızası için bu işlerde dirsek çürütmüş Dışişleri Bakanlığı’nda çok kişi vardır. Deneyimli bürokratlar vardır. Davet edersiniz, gelirler, bir kişiyi bile davet etmiyorlar. Güvenlik zirvesi partinin güvenlik zirvesi midir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zirvesi midir? Hükümetler geçicidir, bugün vardır yarın yoktur, yetkiyi vatandaştan alır ama devlet bakidir. Siz devletin kurumlarını partilileştiremezsiniz.

ÇÜRÜYEN DEVLET YAPISIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ: Aynı gün Parti Sözcüsü açıklama yapıyor. ‘Devlet şunu yapıyor, bunu yapıyor.’ Kardeşim sen devlet misin? Sen AK Parti’nin grup sözcüsüsün. Çıkarsın AK Parti’yi anlatırsın. Ama kalkıyorsun devlet adına konuşuyorsun. Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü konuşur, Genelkurmay’dan birisi konuşur şimdi konuşamıyorlar Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı. Haydi Milli Savunma Bakanlığı’ndan birisi konuşur, eyvallah dersin. Cumhurbaşkanlığı’ndan birisi, sözcüsü konuşur, eyvallah dersin. AK Parti’nin Sözcüsü kalkar da bu konuda devlet adına nasıl konuşur ya? Ben devletin bu duruma düşürülmesinden büyük üzüntü duyduğumu ifade edeyim. Arkasından TBMM’de toplantı oldu. Eğer siz 600 milletvekiline saygı duyuyorsanız, TBMM’ye saygı duyuyorsanız, milli iradeye saygı duyuyorsanız; bu olay TBMM’de görüşüldüğünde yürütme organından birisi gelir TBMM’de bilgi verirdi. Bilgi verilmedi. Devletin bu kadar çürüdüğünü, bu kadar ayaklar altına alındığını, bu kadar itibarsızlaştırıldığını ilk kez görüyor ve ilk kez tanık oluyorum. Rezalet bir durum. Nasıl olur ya? Milli iradeye saygı duymuyorlar. Haydi yaptın bir güvenlik zirvesi ya insan TBMM’ye saygı duyar. Haydi muhalefete saygı duymuyorsun, kendi milletvekiline saygı duy kardeşim. Cumhur İttifakı’nın milletvekillerine saygı duy kardeşim. Nasıl oluyor da bu kadar TBMM devre dışı bırakılıyor? Arkasından, yürütme organı yok, hani var ya matematik dâhisi, Akbaşoğlu muydu, evet; o bir açıklama yapıyor. Ben böyle bir tablonun Türkiye açısından kaldırılamaz bir tablo olduğunu düşünen birisiyim. Devlet ayaklar altına alınamaz. Devletin bir saygınlığı vardır, bir kurumsal yapısı vardır. Çok mu zor oradan Milli Savunma Bakanı’nı görevlendirme veya hiç yapamıyorsanız Dışişleri Bakanlığı’ndan bari birisi gelsin bilgi versin. Çürüyen bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız. Devleti bir kişiye teslim ederseniz, gelinen tablo budur. Bu çok ağır bir tablodur. Rezalet, her alana giriyorsa; siyaset kurumu bu süreç içinde başı dik gezemez. Burnumuzun dibinde savaş var, en çok etkilenen ülkelerden birisiyiz, güvenlik zirvesi diye bir zirve toplayacaksın, TBMM’yi tamamen devre dışı bırakacaksın, Dışişleri Bakanlığı’nı tamamen devre dışı bırakacaksın, oturacak partinin sözcüsü açıklama yapacak. Devlet adına açıklama yapacak.

PARTİLİLERİN ÖNÜNDE DEVLETİN HANGİ SIRRINI ANLATACAKSINIZ SİZ: Niye devlet adına söylüyorum. Erdoğan malum cuma namazından çıkıyor, gazeteciler soruyor, Rusya Ukrayna gelişmelerini. Verdiği cevap, ‘Parti sözcümüzün yaptığı açıklama çok açık ve net.’ Tarafsız olması gereken ve tarafsızlığı üzerine namusu ve şerefi üzerine ant içen bir kişi, devleti ayaklar altına alamaz. Devletin kurumlarını ayaklar altına alamaz. Parti sözcüleri elbette açıklama yapar, kimse bir şey demez ona. ‘Devlet adına açıklama yaptı’ diyor. Akıl alacak bir şey değil. O zirvede akıl olmadığı için, o zirvede akıl çalışmadığı için ve o zirvede bütün olaylar net tartışılmadığı için, bir kişinin beklentileri doğrultusunda alkışlarla bir tablo ortaya çıktığı için, zikzaklar yapmaya başladılar. Açıklama yapıyor Erdoğan. ‘Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri harekatı kabul edilemez bulduğumuzu ve reddettiğimizi belirtiyorum, uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış, huzur ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir’ diyor. Doğrudur. Doğruya, doğru diyorum. Madem dünyanın istikrarına vurulan ağır bir darbeyse, kardeşim Avrupa Konseyi’nde gidiyorsun, çekimser davranıyorsun. Niçin? Dün söylediğinin, bir gün sonra tam tersini yapıyorsun. Ama Milli Güvenlik Kurulu’nu toplasaydın böyle zikzaklar çizmezsin. Çünkü Milli Güvenlik Kurulu, devletin yetkilileri oradaysa; orada devletin istihbaratından sorumlu olan kişi bütün açıklığı ile olayları anlatır. Milli Savunma Bakanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı anlatır. Partililerin önünde, devletin hangi sırrını anlatacaksınız siz? AK Parti’nin Grup Başkanı orada diğer partilerin hiçbirisi yok. Niye yok? Bu mesele Türkiye’nin meselesi, hepimizin ortak meselesi değil mi? Bu meselenin A partisi B partisi var mı? Neden toplumu ayrıştırıyorsun? Neden bölüyorsun? Neden kavga ettiriyorsun? Bu soruyu sorma hakkımız var.

NE KADAR İŞE YARAMAZ ADAM VAR ÇAĞIRMIŞSIN: Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanması lazımdı. Toplansaydı oradaki bürokrat ve siyasiler bütün gerçekleri öğrenebilirlerdi. Nasıl konuşmaları gerektiği konusunda bir kanaat sahibi olabilirlerdi. Sen oraya Parti Sözcüsü’nü, Grup Başkanı’nı, Genel Başkanvekili miydi Binali Beyin unvanı, onu çağırmışsın. Ne kadar işe yaramaz adam var çağırmışsın, devletin kurmaylarını da toplamışsın oraya, ondan sonra ‘milli güvenlik zirvesi’ diyorsun. Ne güvenlik zirvesi? Devleti yönetmekten aciz olanlar güvenlik zirvesi mi toplar? Devlet hakkında, devletin aklı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsan Milli Güvenlik Kurulu’nu toplarsın. Neyin ne olduğunu orada sana anlatırlar. Devletin bütün istihbaratı gelir sana bütün bilgileri verir. Partilerin önünde ne anlatacak adamlar? Devlet geleneği olmayan ve devlet aklı olmayana teslim edilen bir Türkiye ve zikzaklar çizen bir Türkiye var. Diğer konulara girmiyorum. Evet tarafsız kalmamız lazım. Evet bu işin içine bodoslama girmememiz lazım. Ağzımızdan çıkan sözü dış politikada ölçerek tartarak konuşmamız lazım. İç politika gibi değildir. Ama bunlar dış politikayı da iç politikayı malzemesi haline getirdiler. ‘Aslansın, kaplansın.’ Haydi buyur bakayım. Büyük büyük laflar ediyorsun. Gidiyorsun, orada çekimser oy kullanın diyorsun. Niye? Rusya’yı kızdırmayalım diye. Devleti yönetemiyorlar. Yazıktır günahtır. 100 yıllık devlet geleneğimizi çürüttüler mahvettiler. Ama hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu ülkenin insanının ferasetine güveniyorum.

BİZİM DIŞIMIZDA ELEKTRİĞE YÜZDE 127 ZAM YAPAN HİÇBİR ÜLKE GÖRMEDİM: Elektriğe zam geldi, oranları da artık unuttuk. Zam öncesi şu açıklamayı yapıyordu Erdoğan, ‘yılbaşından itibaren elektrikte, doğal gazda fiyat artışı mümkün olabilecek en alt seviyede yapıldı.’ En alt seviyeye bakın ya yüzde 127 zam ama en alt seviyede zam yapıldı. ‘Devlet bu konuda fedakarlığı sürdürüyor, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyayı takip eden herkes bu gerçeği teslim edecektir.’ Dünyada bizim dışımızda elektriğe yüzde 127 zam yapan hiçbir ülke görmedim. Sanıyorlar ki bu millet dünyayı bilmiyor. Herkesin elinde cep telefonu var. O cep telefonu ile sen Güney Amerika’da ne olduğunu dakikalar içinde öğreniyorsun. Hala geride kalmışlar. Düşünebiliyor musun? Devlet yönetiminde ne kadar gerideler? Dünya, Orta Çağı geçti kardeşim. 21. yüzyıldayız. Erdoğan söylediklerini geri aldı ve dedi ki ‘tarifeleri indireceğiz.’ Yani yüzde 127 zam yaptılar onu yüzde 100’e indirdiler. Böylece vatandaş memnuniyetini ifade edecek. Yüzde 100 zam ya.

BUNU YAPARSA PROTESTOMU KALDIRACAĞIM: KDV’yi baştan sıfırla dedik, yüzde 8 yaptı. KDV’yi en azından yaza kadar sıfırla. O zammı hiç değilse bir parça daha indir. Eğer bunu yaparsa protestomu ortadan kaldıracağım, onu da bilmesini isterim.

BİR AVUÇ İNSANA 23 MİLYAR VERİYORLAR: Rakam vereyim kur korumalı sistemle ilgili. Dolar, ilk bunu yaptıklarında 23 Mart’ta ödenecekti; 31 Aralık’ta bunu başlattılar. O zaman dolar 11 lira 80 kuruştu. 14 lira olursa, kur koruma farkı 10 milyar lira verilecek bunlara. Bir de vergiden muaf tutuyorlar, ikisini bir araya koyduğunuzda 23 milyar lira devlete mal oluyor. Bir avuç insana, dolar yükselmesin diye 23 milyar parayı veriyor. Yönetemiyorlar, sandık gelecek. Türkiye’yi sağlıklı yönetecek iktidar bütün bunları düzeltecek.

BU TAAHHÜT, TARİHİN ÖNEMLİ BİR BELGESİ OLARAK YERİNİ ALACAKTIR: Tarihin bize yüklediği sorumluluk var. Türkiye büyük açmazlarla karşı karşıya ise bu ülkenin siyasetçilerine düşen görev var. Ülkenin siyasetçileri Türkiye’nin gidişatından rahatsızlık duyuyorlarsa bir araya gelmeliler oturup konuşmalılar. Onlar devletin kurumlarını bile devre dışı bırakırken, devleti adeta kendi partilerinin organları haline getirmişken; bizler demokrasiyi, insan haklarını savunmalıyız, vatandaşın ekmeğini, işini, aşını düşünmeliyiz. Güzel bir sistem inşa etmeliyiz. Bu tarihin bize yüklediği sorumluluğun gereği olarak altı siyasi parti bir araya geldik. Önce genel başkan yardımcılarımız uzun uzun konuştular. Hukuk sisteminin nasıl olması gerektiğini ifade ettiler. Önce Ahlatlıbel’de sonra dün altı genel başkan, kamuoyu önüne çıkarak güçlendirilmiş parlamenter sistem dolayısıyla neleri yapacağımızın altına imzayı attık ve taahhüt ettik. Bu taahhüt Türkiye Cumhuriyeti tarihinin önemli bir belgesi olarak yerini alacaktır. Hukuk olmadığı takdirde ülkeyi büyütemezsiniz, adaleti getiremezsiniz, kanayan vicdanları durduramazsınız, kimse geleceği göremez. İlk adımın hukuk ve demokrasi olması değerlidir. Siz geriye mi dönmek istiyorsunuz. Hayır kesinlikle. Yarının Türkiye’si. Güzel ve umut dolu bir Türkiye.

CUMHURBAŞKANI DEDİĞİMİZ KİŞİ KISIR TARTIŞMALAR İÇİNDE OLMAZ: Cumhurbaşkanı partiler üstü olmalı, devletin sigortası olmalı. Partiler farklı görüşlere sahip olabilirler ama ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda, cumhurbaşkanı bütün parti liderlerini davet ederler, ‘beyler bu sorunu çözelim’ der. Böyle bir sigorta yok şu an. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişi, kısır tartışmalar içinde olmaz. Cumhurbaşkanı konuştuğu zaman 84 milyon dikkatle dinler. İnsanlara bilgi verir, güven verir, sağduyu ile konuşur ve uzlaşma zeminini hazırlar. Yüzde 10 seçim barajı kalsın diyoruz. Yüzde 3 olsun. Yüzde 10 seçim barajını darbeciler getirdi. Hem darbeye karşıyım diyeceksin hem darbecilerin getirdiği kanuna ‘evet’ diyeceksin. Bu nasıl karşı olmaktır? Biz karşıyız. Darbeye de darbecilere de karşıyız. Yüzde 10’u kaldıracağız. Milli iradenin yansıması lazım. Yüzde 9 oy alıyor, milletvekili sokamıyor. Milyonlarca kişi oy vermiş. Milli irade, halkın iradesi önemlidir.

KULAĞINDAN TUTACAĞIZ KAPININ ÖNÜNE KOYACAĞIZ: Torba kanun uygulamalarına da son vereceğiz. Ne demek torba kanun ya? Dünyada örneği olmayan bir garabet. Bir kanun çıkacak, ilgili bütün kuruluşları davet edeceğiz. Teklif geliyorsa ilgili meslek kuruluşunu davet edeceğiz. Sivil toplum kuruluşları ile birlikte görüşülecek. Bütçe hakkı kutsal haktır. 84 milyonun vergilerini nerelere harcandığını gösteren bütçe hakkı, asla devredilemez, götürdük devrettik, bunu da kaldıracağız. Bütçe hakkına sahip çıkacağız. Adaletin olmadığı yerde ekmek yoktur. ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, Anayasa Mahkemesi kararı ben uygulamıyorum’ diyen hakimin kulağından tutacağız kimse kusura bakmasın kapının önüne koyacağız. O hakim, hakim değildir.  Çoklu baro sistemi. Baro bir tanedir. TOBB’yi, Türkiye Belediyeler Birliği’ne de mi parçalayacağız? Aynı zeminde olan sorunları tartışmak varken neden kutuplaşıyoruz? Kadın erkek eşitliğini sağlayacağız. Bu dün en çok alkış alan bölümdü, evet hiç endişe etmeyin, kadın erkek eşitliği sağlanacak, daha ilkokuldan başlayarak çocuklarımıza anlatacağız. Liyakati getireceğiz. Eğer bunun vaadini altı siyasi parti veriyorsa, bu bizim cumhuriyet tarihimizde dönüm noktasıdır. Çünkü en nitelikli insanlar devlet yönetiminde görev alırsa, en çok devlet yönetiminin işine gelir, çünkü doğruyu yaptırırlar. Devletin soyulmasına izin vermeyeceğiz. Kayyım uygulamasına altı parti söz verdik, son vereceğiz, seçimle gelen seçimle gidecek. Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağız. Parlamentoda ahlaksız insan, ayda 10 bin dolar rüşvet alan insan, rüşvet alıp büyükelçi olanları istemiyoruz. TBMM’de kesin hesap komisyonu kuruyoruz. Kesin hesap komisyonu başkanı, ana muhalefet partisinden olacak. Ülkeyi yönetenler hesap vermenin onurunu yaşayacaklar. Hiçbir bürokrat yolsuzluk yapamaz. Hiçbir bürokrat elini harama uzatmaz, uzattırmayız.

MİLLET İTTİFAKI OLARAK DEMOKRASİYİ GETİRECEĞİZ: Sevgili gençler bu ülkenin size ihtiyacı var. Sıkıntılar var biliyorum, işsizlik var farkındayım, özgürlük alanınız daraltıldı onun da farkındayım, biraz sabredin geliyor gelmekte olan. Her şey düzelecek her şey. Hiç unutmayın. Gazi Mustafa Kemal ne diyordu: 'milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtulacaktır' diyor. Demokrasiyi Millet İttifakı olarak getireceğiz, milletin azim ve kararlılığı bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecektir.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.