Tarım; stratejik sektördür, gıda güvenliği de ulusal güvenliktir.

Bir zamanlar, tarımsal üretimde dünyada kendi kendine yeterli 7 ülkeden biri olan Türkiye; günümüzde kendine yeterli olmayan, ithalata bağımlı bir ülke halinde.

Bir yandan ekili alanlarımız, diğer yandan da hayvan varlığımız azalıyor.

Çiftçi borç batağında, haciz kıskacında, traktörleri haczediliyor.

İktidar; üretimden çekilen çiftçilerin sorunlarına, tarım alanlarının azalmasına ve geri ödenemeyen borç problemine çözüm üretemiyor.

Yerli üretimi özendirmek yerine tarımsal ürün ithaline geniş alan açan iktidar; ithalatı özendirerek, kendi çiftçisi yerine Avrupalı çiftçilere destek vermiş oluyor.

Türk çiftçisi gübreye, mazota yapılan zam ve maliyet artışı karşısında eziliyor, üretemiyor, ürettiğini de satamıyor, tarlada çürütüyor.

Yanlış tarım politikası yüzünden çiftçi, toprağını terk ediyor.

2 milyona yakın çiftçi; topraktan uzaklaştı.

Tarımsal üretimde artan maliyet; hem üretimi sürdürülemez hale getiriyor, hem de maliyet artışı fiyatlara yansıyarak tüketiciyi zor durumda bırakıyor.

Mevsimlik meyve ve sebzeler de bile tüketici fiyatı, son iki ayda yüzde 40-50 oranında arttı.

Vatandaş boş fileyle pazardan dönüyor.

Öyle bir tarımsal tablo var ki; üreten de, tüketen de dertli.

2 MİLYONA YAKIN ÇİFTÇİ DE TOPRAKTAN UZAKLAŞTI
2003 yılında çiftçilerin 2.5 milyar TL olan borcu, son 19 yılda 72 kat artarak 180 milyar TL’yi buldu.

Bu arada; çiftçi kayıt sistemi’ne göre, 2003’de 2 milyon 800 bin olan çiftçi sayısı 2017’de 700 bin azalarak 2 milyon 100 bine, 2020’de de 1 milyon 803 bine geriledi.

Öte yandan; son 3 yılda 184 bin 154 tarımsal işletme kapanırken, tarım alanları da 18 yılda yüzde 12.3 oranında azaldı. Sebze bahçeleri de yüzde 15 küçüldü.

Ayrıca; tarım alanında ödenemeyen krediler de 2004 yılında 210 milyon TL iken, 2021’de 5 milyara yaklaştı.

2 milyona yakın çiftçi de topraktan uzaklaştı.

Bu tablo; sürdürülebilir değildir.

Türkiye’nin üretimi artıracak, üreticiyi özendirecek, ekili alanları çoğaltacak, çiftçiyi destekleyecek, yeni ve gerçekçi bir tarım politikasına ihtiyacı var.

Unutmayalım ki; milli ekonominin temeli tarımdır.

İstihdamın arttırılmasında, sanayinin gelişmesinde, köyden kente göçün önlenmesinde, çiftçinin toprağına bağlı kalmasında; tarım belirleyici; öncü sektördür.

Sonuç olarak: Tarımsal kalkınmayı sağlamadan ekonomiyi büyütemeyiz, gelir dağılımını düzeltemeyiz, refahı yaygınlaştıramayız.