Bir gece sözleşmişler, gecenin hazin sesinde, gururu sevdası uğruna yıkılmışlardı. Şehrin göbeği hayalete dönüşmüş, darmadağınık viranelerin merkezinde huzuru aramışlardı.
Gençlik yılları çok hızlı geçmişti. Pavyon kapamışlar, neşeden kedere, ilgisizlikten ilgiye, sevgisizlikten sevgiye, kederden kedere, iki taraflı tavır yolculuğuna başlamışlardı. Cemal Bey ve İskender Bey.
O gece, hayatı gerçeklerden uzaklaştırıp, yaşamı masum gecelere emanet etmişler kin, nefret, öfke, hırs ve ihtirastan uzak, sevgiyi paylaşacaklardı. Ertesi günü yaşadıklarını umursamaz hal alır, bir yandan keşkelerle geçiştirmeye çalışırlar, aynı tas aynı hamam hayatlarına devam ederlerdi.
Günün hırs, öfke, kin, nefret, ihtirası m? Yoksa sevgi yorgunluğu m? Gelmeleri gitmeleri serinkanlı olduğu kadar heyecanlıydı. …Gecenin derinliklerinde yine bir pavyon sefası…Bitmek bilmeyen gecenin sabahına kadar, camış gibi içmişler, hiçbir şeyden haberi olmadan varil fıçısına dönmüşlerdi. İçe içe bir hal almış, halden hale giren tavırları kadın havası değil, erkek havası yaşatıyordu. Kibrit çaksan yanacak, öksürse öksürüğünde boğulup bayılacaktı.
Cemal bey” Dünyada her şeyin bir bedeli var. Artık içimden bir şey yapmak gelmiyor. Bedel ödemenin arkadaşlığı İskender beyle yaşadığımız kadim dostluğumdur. Kökeni Muğlalı, varlıklı bir ailenin çocuğu olan arkadaşım İskender bey, işi bozulduğundan dolayı yokluk çekmiş, yüreğimse onunla beraber sımsıkı hakikate sarılmıştı. Artık ne düşünsem ne yapsam, nereye gitsem benimle beraber olacak. İzmir’in en büyük toptancılarındandı. Yıllardır ahbaplığımız, dostluğumuz devam ediyor.”
Cemal Bey hakikatli bir adamdı. Hiçbir zaman kendisinden ödün vermez. Dostunu iyi bilir, dostluğunu da iyi yapardı. Gece karanlığın tenhalaşan ıssız yatağında bulutlar gelip gitmeye başladı.
Cemal bey” Yağmur yağdı, yağacak. Gök birazdan düşecek.” dedi. Göz göze geldiler. Hafiften gülüşmelere sahne olan gülmeler belirdi. İskender bey alkolün tesiriyle elini karnına koymuş, kahkahaları kalbine hızla çarparak nüksediyordu.
Eski günleri hatırlamış, her defasında hıçkıra hıçkıra gülmenin keyfini çıkardılar. Madem ki gençlik gitti diyor, eski günleri yad ettiler. Her yad edişlerinde ayakları yerden kesilmiş, nasıl bir kahkahadır geçmek bilmedi.
” Ne günlerdi”Anlattılar..Anlattılar..Anlatıllar..Sohbetleriyle kahkahayı bastılar. Cemal bey başını geriye çekerek, elini yüzüne götürdü. Görünmemek için yüzünü kaçırır gibi başını öne eğdi. Etrafındaki masaların kendisiyle neşelendiğini gördü. Çok hoşuna gitti. Atmış olduğu kahkahanın son demini İskender beyle bir daha yaşadılar. Arada bir başını kaldırarak kıpkırmızı kesilmiş yüzüyle etrafına bakınıyor, gözleri kısılmış, nefes almakta bile darlandığını farketti. Ama ne ala…Malum ya kahkaha geldi mi devam edecek, önü kesilmeyecek dakikalara tanık olacaktı. Havası fark atacak kişiliğinde rengi değişti. Yüzündeki ifade soluklaştı. Cemal bey gizleyemeden içinde saklayamadığı öfkesini kustu. İskender Bey karşılık vermeden dinledi. Dinledi..Dinledi.. Cemal bey bir hışım hesap istedi. Yarı ayık, yarı baygın taksiye bindiler. Sabahın altısı gibi evin yolunu tuttular..Sağlıcakla kalın..Sevgilerimle..
Yorumlar