Dolar 32,5004
%0.08
Euro 34,6901
%-0.12
Altın 2.496,860
%0.5
Bist-100 9.693,00
%1.77

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Akşener: Erdoğan'ın yerinde olsaydım...

Akşener: Erdoğan'ın yerinde olsaydım...

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV’deki Çalar Saat programında önemli açıklamalarda bulundu.. Akşener, "Ben Sayın Erdoğan’ın yerine olsaydım, sabah 8’i geçirmemek kaydıyla tüm siyasi partilerin genel başkanlarını arar ya da arattırır, davet eder 'ne yapalım arkadaşlar' derdik. Aynı o Kocaeli’nde yapılanın tamamını biz üstlenir giderdik." dedi.

  • Ege Postası
  • 24.02.2023 - 10:09
  • Güncelleme: 24.02.2023 - 14:25

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Hicap diye bir kavram vardır özellikle Sayın Erdoğan’ın çok yakından bilmesi gereken bir kavram. Hicap duyguları gitmiş. Partili Cumhurbaşkanısın. ‘Ahlaksız, namussuz’ dediğin zaman senin gözünün içine, nefesine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz kardeşim? En azından onu düşün. Balık baştan kokarmış” dedi. Akşener, seçimlerin erteleneceğine yönelik tartışmalar hakkında; “18 Haziran’da kesinlikle bu seçim olacaktır, olmalıdır bunun tereddüt haline bile gelmesi doğru değil dedim. Şimdi aldığımız bilgiler, 14 Mayıs’ta Sayın Erdoğan’ın bu seçimi yapacağına dair. Biz eğer 6 Nisan öncesinde seçim kararı alınırsa buna oy vereceğimizi söylemiştik. 14 Mayıs’ta yetiştireceğiz diyorlarsa yetiştirilir ama bu kararı Sayın Erdoğan almak zorunda” diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün FOX TV’de İlker Karagöz’ün sunduğu Çalar Saat programına katıldı. Deprem sonrası bölgede yaptığı incelemeleri detaylarıyla anlatan Akşener, şunları söyledi:

"AFET KADERDENDİR AMA AFET BEŞTEPE'DENDİR"

“Bir afet kaderdir ama afetin felakete dönmesi ihmaldir, yanlışlıktır, eksikliktir, beceriksizliktir, liyakatsizliktir. Bu coğrafyanın deprem afetiyle karşı karşıya olduğunu bütün bilim insanları söyleyegeldi. 1999'da da çok fazla bilgi sahibi olmadığımız süreçte bir deprem yaşadık. Bu depremin yıkıntıları üzerinden bir şeyler oluşturulmaya çalışıldı. Eksiklikleri, yanlışlıklarımızı, nerede boşluk bıraktık bunları anladık. Bireyler olarak anladık, siyasetçiler olarak anladık. Bugün bizi yöneten arkadaşlar 2002'de işbaşına geldiler ve sonuç itibarıyla 21 yıldır işbaşındalar. Hatta 2017'den sonra ise onların tabiriyle 'bu demokrasi denilen illetten’ de kurtulmak için partili Cumhurbaşkanlığı denilen, bütün her şeyin bir kişinin kararına bağlı olduğu sisteme geçildi. Bir kişinin kararına bağlı olduğu için çok hızlı yürümesi gereken sistemin berbat bir bürokratik kararsızlık ortaya çıkardığını gördük. İnsanlar karar alamıyor. Bütün bu yanlışlıkların arka planında liyakatsizlik, beceriksizlik, ciddiyetsizlik; bir de tek adam sisteminin getirdiği hızlı olması gereken kararların tam tersine alınamadığı, kimsenin kimseden haberi olmadığı, yukarıdan talimat gelmedikçe hiçbir bürokratın kıpırdamadığı bir sistem. Deprem olması kaderdir ama afetin felakete dönüşmesi kader değildir. O beceriksizliktir. Afet kaderdendir ama afet Beştepe'dendir. Maalesef bunu yaşadık. İnşallah bundan bir ders çıkarılır. (Millet devleti enkazdan çıkarıyor sözleri) Devlet deyince kastettiğim kadim devletimiz değil. Orada şahsım devleti diyen, devlet eşittir benim diyen iktidar anlayışı var. O iktidar anlayışının yönettiği devlet, enkazın altında kaldı. Millet bir araya gelerek, ben kimim sen kimsin diye bakmadan, el ele tutuşup müthiş bir dayanışma sergiledi. Aziz millet bunun benzerini 15 Temmuz'da da yaptı. Köprüden, sokaktan devleti topladı getirdi. Aziz milletin bu büyüklükteki ikinci tavrı. Ben de bu milletin içinde olan bir fert olarak müthiş gurur duyuyorum.

 “SURİYE BAŞTA OLMAK ÜZERE, İLİŞKİLERİN DÜZELTİLMESİ HALİNDE TÜRKİYE AYNI ZAMANDA SIĞINMACI HENDEĞİ OLMAKTAN KURTULUR”

Afet büyük olup yönetilemeyince felaket büyük olmuş oldu. Dünyanın her bir köşesinden yardım edebilmek için insanlar geldiler. O ülkelerin yöneticilerinin milletimize dair ortaya koyduğu bir tavır var. Teşekkür ediyoruz ama bugün iktidar bir feraset gösterip, bugün oluşan atmosferden Türkiye'nin etrafında yarattığı o düşman çerçeveyi giderebilecek bir fırsat olarak değerlendirip, diplomatik bir atak başlatabilir mi, bilmiyorum. Yapabilirse süper olur. Biz bu coğrafyayı, ekonomik coğrafya olarak yapabilirsek; lüzumsuz oluşturduğumuz kavgalar ortadan kalkar. Buna Suriye başta olmak üzere, ilişkilerin düzeltilmesi halinde Türkiye aynı zamanda sığınmacı hendeği olmaktan kurtulur. 

 “SAYIN OKTAY KENDİ BAĞIMSIZ ADAY OLSUN DA BAKALIM KAZANABİLİYOR MU GÖRELİM”

(Depremin ilk günü yapılan açıklamalar) Sayın Oktay da başta olmak üzere, bakanların bazıları bunların tamamı atanmış insanlar. Benzerleri Meclis'te de oluyor. Atanmış şahısların durup durup seçilmişlere hakaret etmesi, durup durup onları aşağıda görmesi, yüzlerinde kekremsi bir havayla bakmaları Türkiye’de çok çirkin, çok nobran, son derece kaba bir davranış biçimi. Bu çok yanlış. Bazı şeyleri de ortadan kaldırıyor. Sayın Oktay kendi bağımsız aday olsun da bakalım kazanabiliyor mu görelim. Bir milletvekilinin seçilme prosedürü o kadar önemlidir. Bu ucube sistem zaten bunu ortadan kaldırdı. Yine de insanlar sandığın başında oy verdiler. Onları atayan o eli de aynı insanlar seçti. Dolayısıyla bu millete saygısızlık. Seçilmişin üzerinden onu seçenlere müthiş bir saygısızlık.

"ERDOĞAN'IN YERİNDE OLSAYDIM GENEL BAŞKANLARI DAVET EDERDİM"

Ben Sayın Erdoğan’ın yerine olsaydım, sabah 8’i geçirmemek kaydıyla tüm siyasi partilerin genel başkanlarını arar ya da arattırır, davet eder 'ne yapalım arkadaşlar' derdik. Aynı o Kocaeli’nde yapılanın tamamını biz üstlenir giderdik.

Biz siyaseti şöyle tarif ediyoruz: Siz seçimde 'arkadaş seni iktidara getiriyorum, bize hizmet edeceksin' diyorsunuz. Bizim konumumuzdaki siyasi partilere de 'seni de avukatım olman için görevlendirdim' diyorsunuz. Bizim görevimiz milletin avukatı olmaktır. Ben bu talimata şimdiye kadar uydum. Seçmen velinimettir. Şimdi abuk-sabuk bir iş var. Türkiye'de seçmen son 20 yıldır velinimet olmaktan çıktı. Şuculuk, buculuk üzerinden bölündük. Bölünmeye çalışıldı. Bu iktidar öncesi yapılan saçmalıkların da tesiriyle, o saçmalıkların istismar edileceği alanlar oluştu. Onlar da dahil olmak üzere bir sistem oldu.

“BU DEPREMDEN ÇIKARDIĞIM SONUCU PAYLAŞAYIM; ÇOK İYİ ÇALIŞIP BU UCUBE SİSTEMİ BİZ SİZİN HELAL OYLARINIZLA DEĞİŞTİRMELİYİZ”

Bana söyleneni aktarıyorum; Sayın Erdoğan’ın bir haftada atacağı imza sayısı 36 binmiş. Bu mümkün değil. Atamaz be kardeşim! Sahadan gelen bilgileri ilgililere ilettik. Bizim 16 arkadaşımız sahaya gittiler. Ondan sonra il-ilçe teşkilatlarımızdan ve üyelerimizden bilgi almaya başladı. Bu bilgileri alıp 'vay adiler çözemediniz' demek yerine, bunu biriktirip yarın kullanmak yerine; biz bunları çözülsün diye Hasan Doğan dahil, ilgili bakanlıklar dahil, Sağlık Bakanlığı dahil ilettik. Mesela tüp meselesi, bizim sahadan aldığımız bilgidir. O yıkıntının altında soğuktan donarak ölmek diye bildiğim durumu ilettik. Hatta bu kısmını bizzat Sayın Erdoğan’a ben ilettim. 'Hemen talimat vereceğim' dedi ve verdi. Ama iletme konusunda problem oldu.

Yardımların yerine ulaşamadığını fark ettik. Bunun üzerine AFAD müdürü arandı.  AFAD müdürü validen, vali genel merkezden şey yapmadan izin veremedi ya! Bunlar için her seferinde saraydan bir kişi arandı. Nereye konuşuyor o Fuat Oktay! Kendileri dağıtamadılar çünkü eleman sayısı yeterli değil. Biz yine AFAD'ın bilgisi dahilinde arama-kurtarma konusunda gönüllülere çağrı yaptık. Telefonlar aldık, listeler yaptık. AFAD bize 'arama-kurtarma deneyimleri olsun' dedi. Tek tek onlara baktık. İki uçağı kendi imkanlarımızla kaldırdık. Bir uçağı onlar kaldırdı. 3 uçak dolusu insanı, AFAD'ın bilgisi dahilinde gönderdik. Ama bunların her birinde Hasan Doğan aranmak zorunda kalındı. Bu olmaz. Sistemden bahsediyorum. Böyle bir şey olmaz. Karar verilemiyor. Bu depremden çıkardığım sonucu paylaşayım; behemehal, çok iyi çalışıp bu ucube sistemi, sizin helal oylarınızla değiştirmeliyiz

“BU DEPREM SİYASETİN HER ŞEYİNİ RESETLEDİ, YENİDEN BAŞLIYOR HER ŞEY”

Bir Allah’ın kulu istifa etmedi, ‘Ayıp olmasın bari ben yapayım’ diye bir şey yok. Böyle bir dönemde buradan siyasi fayda sağlanmaya çalışılıyor. (AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamalarına ilişkin) Demin söylediğim gibi ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsaydım genel başkanları derhal toplardım dedim ama bir şey daha var, onun yerinde olsaydım CHP’nin belediye başkanlarıyla AK Parti’nin belediye başkanlarını, MHP’nin belediye başkanlarını onları deyimiyle Cumhur İttifakı’nın belediye başkanlarını bir araya getirir ve mesela Hatay’a bilerek AK Parti veya MHP’nin belediye başkanını o şehre görevli tutardım. Bir toplumsal olarak yan yana gelişi sağlardım, iki; kaynakların israf edilmeden verimli bir şekilde beraberce kullanılmasını sağlardım, üçüncü olarak da bu düşmanlık hissinin ortadan kaldırılmasını, bir ve beraber olduğumuzu hem dünyaya göstermiş hem içeride vatandaşlarımıza göstermiş olurduk. Hem de o Cumhurbaşkanı’nın aslında herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu ilan etmiş olurdum, yeni bir milat başlatmış olurdum. Bu deprem siyasetin her şeyini resetledi, yeniden başlıyor her şey. Bakın göreceksiniz sonuçlarını da. Böyle bir şey olur mu Cumhur İttifakı aşağı Cumhur İttifakı yukarı.

“HİCAP DİYE BİR KAVRAM VARDIR ÖZELLİKLE SAYIN ERDOĞAN’IN ÇOK YAKINDAN BİLMESİ GEREKEN BİR KAVRAM.  HİCAP DUYGULARI GİTMİŞ”

(Erdoğan’ın ‘Ahlaksız, namussuz, adi’, Bahçeli’nin ‘depremden menfaat devşirmenin arayışında olanlar ahlaksızlığın markalarıdır’ sözleri üzerine) Hicap diye bir kavram vardır özellikle Sayın Erdoğan’ın çok yakından bilmesi gereken bir kavram. Hicap duyguları gitmiş. Partili Cumhurbaşkanısın. ‘Ahlaksız, namussuz’ dediğin zaman senin gözünün içine nefesine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz kardeşim? En azından onu düşün. Balık baştan kokarmış.

“İMAR AFFI İLE 25 MİLYAR LİRA ALDILAR. BARİ İSTANBUL’UN BİNALARININ GÜÇLENDİRİLMESİ İÇİN HARCASANA”

Siz binalara imar affı getirmişsiniz, bir de kanun çıkarmışlar ‘ben sorumlu değilim’ diyor. İmar affı ile 25 milyar lira aldılar. Bari İstanbul’un binalarının güçlendirilmesi için harcasana. Yollar kırıldı. Böyle bir beceriksizlik yok. Kaos denilen şey nedir ki? 45 bin insanın ölümü mü? Bu mu değil? Bu milletin aklı şuuru hiçbir zaman bir kaosa izin vermez. Bu ülkede hiçbir zaman, yıllardır iddia ederim etnik aidiyetler üzerinden kitlesel asla bir kavga olmaz. Tarih şuuru, bu coğrafyada yaşananlar masal olarak, hikaye olarak anlatılır.  

Ben hiçbir enkazın başında veya bir evde asla birilerini kötülemedim, kendimizi de övmedim, onları dinledim. Ebrar Sitesi’ne beni götürdüler. Ben onları dinliyorum sadece. Gençten bir hanım bağırmaya başladı ‘gelmeyin buraya.’ ‘Kızım ne istiyorsan onu yapayım’ dedim. Ne çıktı biliyor musunuz ortaya? Açıkta cenazesi varmış onu görmeyin diyor. Bir başka beyefendi ‘burada siyaset yapmayın’ dedi. Ben yine ağzımı açmadım. Sonra biz getirdik dediler bir daha ağzını açmadı.

“PARMAK SALLAMAK İHTİYAT HALİNE GELDİ”

(‘Her türlü çirkefliği yapanları şimdilik not ediyoruz’, kanıbozukluk, işgalci, işbirlikçi sefiller sözleri, RTÜK’ün cezaları, Ekşisözlük’ün yasaklanmasının anımsatılması üzerine) Tek yürek, tek bilek, tek vücut olduk biz. Birinci derecede ahmaklık görüyorum bu sözleri. Siyasi olarak gerçek bir geri zekalılık olarak görüyorum. Neyi korkutuyorsun? Ölümün kenarından dönmüşsün, keşke ben de ölseydim dediğiniz ortamda iyileştirmek için hazır herkes bir araya gelmişken bir iyilik dalgası var çık üzerine, bunun yerine parmak salla, ne oluyor, kime yarıyor? Mantık olarak baktığınızda olmaması gereken bir şey. Parmak sallama bir ihtiyat haline geldi. Öğrenmeye kapalı bir yapı. Sadece seçim almaya odaklı, empati sıfır bir yapı. Şimdi FOX’u kapatın, Ekşi Sözlük’ü kapattın, Ahbap’a uyuz oldunuz, Babala TV’ye gıcık oldunuz, Tele 1’i kapattınız, Halk TV’yi de kapattınız. Elinize ne geçti? Ellerimizde telefonlarımız var. Eğer siz medyayı haber verme, bilgi verme konumundan çıkarır propaganda aracı haline getirirseniz kaçar insanlar. İnsani olarak baktığınız zaman da çok çirkin. Bıktık artık.

“SÜREKLİ BİR TERÖRİST…DEPREMZEDEYE BU DENİR Mİ”

1993 Aralık’ından beri siyasetin içindeyim. 37 yaşındaydım. Cinsiyetim üzerinden söylenmedik küfür, iftira, hakaret kalmadı. Siyasetim hep mücadele üzerinden oldu. Bu arkadaşların Türkçeleri yeterli değil. Anadilinizde yeterli kelime bilmiyorsanız mecburen küfrediyorsunuz. Yeterli bilgileri yok. 100’er sayfa tarih, felsefe, mantık, iletişim okumamışlar hayatlarında. Rahmetli Erbakan Hoca ile rahmetli Demirel’in, rahmetli Ecevit’in o dönemdeki söylemlerini bizler izledik. Kelimeler kurşun gibi ama hakaret yok içinde. Sürekli bir terörist…Depremzedeye bu denir mi?

“ALDIĞIMIZ BİLGİLER 14 MAYIS’TA SAYIN ERDOĞAN’IN BU SEÇİMİ YAPACAĞINA DAİR”

(Seçimlerin ertelenmesine yönelik tartışmalar hakkında) 18 Haziran’da kesinlikle bu seçim olacaktır, olmalıdır bunun tereddüt haline bile gelmesi doğru değil dedim. Şimdi aldığımız bilgiler, 14 Mayıs’ta Sayın Erdoğan’ın bu seçimi yapacağına dair. Biz eğer 6 Nisan öncesinde seçim kararı alınırsa buna oy vereceğimizi söylemiştik. 14 Mayıs’ta yetiştireceğiz diyorlarsa yetiştirilir ama bu kararı Sayın Erdoğan almak zorunda. Sayın Erdoğan bu işin becerilemediğini herhalde anladı. Uzadığı takdirde daha büyük beceriksizliklerle karşılaşabileceğini herhalde anladı. Ciddi bir para toplandı. Bazı şeyleri daha hızlı yapacaklarmış gibi bir dili geliştirmek daha kolay. 14 Mayıs’a kadar temel atabilirsiniz. Her sürenin gidişinde bu beceriksizlik ayan beyan ortaya çıkacakmış gibi görüyorum.

“HERHANGİ BİR ADAY İSMİNİ O MASADA KONUŞMADIK. GEÇ KALINMIYOR”

Bizim ev sahipliğimizde toplanmıştık ve benim talebimle Cumhurbaşkanı adayının nasıl belirleneceğine dair bir çalışmanın artık yapılmasını gerektiği gündem maddelerinin içinde vardı. Bunu konuştuk, yol ve yöntemin nasıl olması gerektiğine dair. Sonra Sayın Karamollaoğlu hepimizi gezince birbirimizle haberdar olmuş olduk. Yöntemler konuşuldu. 13’ünde oturduğumuzda aşağı yukarı ne yapacağımızı netleştirip kamuoyuyla da paylaşacaktık. Adayın ismi şu olacak diye bir kararımız olmadı. Mart’ta yapacağımız toplantıda bunun yolu, yönteminin kesinlikle konuşulacağını düşünüyorum. İsmi siz ne zaman öğrenirsiniz onu bilmiyorum. Herhangi bir aday ismini o masada konuşmadık. Geç kalınmıyor. Bir korku var insanlarda. Bu ucube sistemden kurtulamama korkusu var, onun için de haklılar. Ortaya birçok güzel şey çıktı. O ismin üzerinde uzlaşıldığı dakikadan itibaren çok hızlı yol alınır.

“SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN DEYİMİYLE O MASADAN ÇIKACAK CUMHURBAŞKANI ADAYI”

Pazartesi günü milletvekili arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz. Çarşamba GİK toplanacak, perşembe masa var, cuma ve cumartesi hem belediye başkanlarımız hem il başkanlarımızla…Şeffaflık içinde siyaset yapıyoruz. Ben 1 buçuk yıl evvel aday olmayacağımı açıkladım. Amacım şuydu biz sistemi tartışmalıyız ismi değil, bunu başaramadık. Kendime özeleştiri yapıyorum. İsmin dışına çıkaramadık. Bu bir feragatti. Bunun amacı da şu: Gencinin, yaşlısının, kadının erkeğinin sesini kendi menfaati var cümlesi kurulmamak kaydıyla bu sesi o masada tutacağımı ispat etmek içindi. Üçüncü konu ise tek adayla gidebilmeyi sağlamaktı. Şimdi bir masa kuruldu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle o masadan çıkacak Cumhurbaşkanı adayı. Ben burada halkın sesini kişisel bir talebi olmadan iletebilmenin yolu olarak bir feragatte bulundum. Sistemi tartışma konusunda başarılı olamadık.

“EN FAZLA AK PARTİ’YE OY VEREN KARDEŞLERİMİZ BU SEÇİMDE MİLLET İTTİFAKI’NA OY VERMELİ”

Bu seçimi kaybettiğimiz takdirde bir daha parlamenter sistem konuşamayız gelecek seçimlerde. Tayyip Erdoğan da bir daha aday değil, partisinde de adam bırakmadı. Sonuçta burası 5 sene sonra burası alır ama parlamenter sistem konuşarak alamaz. Tek adamı seçecek bu taraf. Bu tarafın tek adamı muhtemelen seçilecek. En fazla AK Parti’ye oy veren kardeşlerimiz bu seçimde Millet İttifakı’na oy vermeli. İki şeyden bıktım; birincisi bu atanmışların seçilmişlere hakaret etmesinden, millete hakaret etmesinden, kadınlara hakaret etmesinden ve de Sayın Erdoğan’ın hakaretlerinden bıktım, usandım. Bir diğeri de bu rövanş işinden bıktım usandım. Nefes almalıyız. Millet İttifakı’nda bir komisyon kurduk deprem konusunda. Bunları konuşmayı çok isterdim. Bir de göç meselesi var. Bunların önüne geçmek için insani sanayi bölgeleri diye bir önerimiz var.

“BAŞBAKANLIĞIN KARŞILIĞI BİR BAŞKAN YARDIMCILIĞINI KONUŞMADIM, BÖYLE BİR TALEBİM YOK”

Başbakanlık meselesi şu; parlamenter sisteme kesinlikle geçilecek bunun vurgusu, ben ne Sayın Kılıçdaroğlu ile ne de masanın diğer bileşenleriyle Başbakanlığın karşılığı bir başkan yardımcılığını konuşmadım, böyle bir talebim yok. Bir pazarlık yok bu işin içinde. Ben bir hedef koydum birinci parti çıkabilmek. Bu partinin hedefi. Bu Başbakanlığın hedefi parlamenter sisteme geçeceğimize dair inancım. Onu anlatmak istiyorum milletimize.

Kazanacak adayla gideceğiz ve hem de birinci turda kazanacağız. Millet İttifakı’nın adayının kazanamama ihtimali diye bir şeyi konuşmam söz konusu değil, kazanacak, kazanacak bir adayla kazanacak.

(Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ilişkin soru üzerine) Benim bildiğim Sayın Kılıçdaroğlu ortak olarak adayın belirleneceğini kendi ilan etti. Sayın Bülent Kuşoğlu’nun Hande Fırat’a verdiği bir beyanat var; bu masanın sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için kurulmuş olduğunu betimleyen ve onun adaylığı olmadığı takdirde masanın dağılacağını söyleyen bir şey ve bir tekzip görmedi bu. Bu kabul gören bir durumsa eğer ben de diyorum ki, biz de o zaman altılı masanın liderleri olarak, masaya otururken bilgimiz nedir, gücümüzü, enerjimizi birleştireceğiz ve 13’üncü Cumhurbaşkanı’nı seçtireceğiz. Dolayısıyla o zaman rol icabı kurulmuş bir masa olur ki o bir noterlik görevi gören bir masa, benim bilgim içinde bu masa noter görevi görmeyecek. Bize söylenen o değil. Buradaki çelişki kısmı bize ait değil. Arkadaşlarımız fikirlerini söylemekte özgürdürler, ama bazen çarpıtılmaya müsait olabiliyor. Benim ağabey dediğimi birisidir Cihan Paçacı. Cihan Bey bir beyanat verdi, yanlış anlaşılmaya müsait bir beyanat verdi. Hatta benim haberim de olmadı. Hatta yakın oldukları için Sayın Kılıçdaroğlu’nu karşılama görevini Sayın Cihan Paçacı ile Sayın Koray Aydın’a verdim. Cihan ağabey istifa etti. Kemal Bey telefon etti, istifasını istemediğini ifade etti doğrudur kendisi istemedi, Cihan ağabey kendi istifa etti. Yanlış anlaşılmaya müsait bir sonuç ortaya çıkınca böyle oldu. Cihan ağabey böyle bir şey yapmasaydı böyle bir eylemi CHP ne yapacaktı acaba? Bir şey anlatmaya çalışıyorum, Sayın Kuşoğlu’nun söyledikleri duruyor.

"SÜREKLİ İYİ PARTİ'YE TEKDİR VAR"

Sürekli İYİ Parti’ye bir tekdir var. Parmaklar İYİ Parti’ye sallanıyor. Yanlış kısmı bu. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu da aradım, Ekrem Bey mevzusunda… 5 kişiyi aradım, oraya çağırdım, ben de gidiyorum dedim. Kemal Bey’e ulaşamadım. Sonra otobüsün üstüne adam kendi çıktı. İşler bitti ben gideceğim, evime döneceğim. Ekrem Bey bana dedi ki; ‘Kalır mısınız’ peki baş üstüne kaldık, sonra ‘Bir konuşma yapabilir misiniz’ peki yaptık, onun öznesi de Ekrem İmamoğlu’ydu. Bir genel başkan bir belediye başkanı konuşurken orada durmaz protokol kurallarına aykırı, ben durdum. Soru şu; ‘Bu siyasetçi bunları niye yapıyor?’ (‘İYİ Parti’nin adayı Ekrem İmamoğlu mu tartışması devamında oldu’ denmesi üzerine) Bunların hepsi saçmalık, ahmaklık. Sonuç geri zekalılık.

Fırsatçı, terbiyesiz, saygısız oldum, içişlerine karışır oldum, peki tam tersine ben bir lidere çok yakın çalıştım, biz ne yapardık? Almanya’ya gitmesinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir problemi yok. Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanında bulunan o muhteremler, benim yanımdaki arkadaşları ya da onlar yoksa beni ararlardı, ben o yukarı çıktığımda hani Sayın Hande Fırat’la Sayın Erdoğan 15 Temmuz’da yaptıydı ya benim telefonumdan bu düzenek kurulurdu arardı Sayın Kılıçdaroğlu, ben onu halka gösterirdim. Ne olurdu? Bunu akıl eder kurmay zeka. Sonuç beceremediniz, sonra ne oldu terbiyesiz, fırsatçı, saygısız ve de içişlerine karışıyor oldu. Dolayısıyla sürekli olarak İYİ Parti üzerinden analiz yapmak yerine bu manada birçok şeye dikkatliyiz. Benim korkum; burada biriken öfken buradaki kendini beğenmişliğin yarın kaybedildiği takdirde o bitmeyen rövanşı ortaya koymaz. AK Partili kardeşlerim oylarınıza talibiz, lütfen bize oy verin ki bu ucube sistemi bitirelim. Buna karşılık Türkiye nefes alsın.”

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.