Dolar 32,3400
%0.18
Euro 35,1083
%-0.21
Altın 2.237,550
%-0.27
Bist-100 8,79
%0.88

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Birazda 'aşk' diyelim

Senin beni sevmeni sevdim uzun yıllar. Beni öyle güzel sevdin ki, korkardım bir gün bu sevgiyi kaybetmekten. Sevgi sen demekti, bu kelime seninle anlam buluyordu içimde. Peki ben seni seviyor muydum'

Onu hiç bilemedim. Bu soruyu kendime hiç sormadım. Çünkü ben senin beni sevmeni seviyordum. Korkuyordum bu soruyu kendime sorduğumda, kendimden alacağım ‘hayır’ yanıtından. Olumsuz bir şeyi kendimden duymak bile istemiyordum.

Güzel gördüğün her şeyi bana benzetiyordun. Güneş o gün güzel doğmuşsa ben gibiydi, yağmur güzel yağıyorsa yine ben gibiydi. Senin güzellik anlayışın benimle bir bütün halindeydi. Soğuk bile benimle sana güzel geliyordu. Yağmurda ıslanmak, karda yürümek, üşümek… Aç kalsak beraber, onu bile benimle anlamlandırıyordun…

Bazen kızıp sana, parkamı alıp çıkardım ardıma bile bakmadan. Oysa senin beni kızdırman mümkün bile değildi. Ama ben huysuzluğumdan buluyordum sana kızacak bir şeyler. Sonra usul usul geriye dönüp, gelip sana sımsıkı sarılıyordum.

Yol boyu düşünüyor ve seni kaybetmek korkusuyla geriye dönme ihtiyacı duyuyordum. Sen zaten kapını ve kollarını hiçbir zaman kapatmadın bana. O gülen yüzünü benden hiç esirgemedin. Bana kızdın mı bilmiyorum ama kızdığını hiç belli etmedin. Küsüp darıldığını hiç görmedim.

Ellerindeki çiçeklerle hatırlıyorum seni. Benim için aldığın küçük-sürpriz hediyelerle. ‘İçine sevgi katıyorum’ dediğin, kendi ellerinle yaptığın kahvelerle hatırlıyorum seni. Meğer ne güzel günlermiş. Bazen insan kıymetini bilemiyor yaşadıklarının. Kaybettikten sonra anlıyor değerini bütün güzel şeylerin.

‘Sevda’ nedir diye düşünüp duran mülteci kalbim, seninle anlam bulan hayat hikâyeme dönüşüyordu yavaş yavaş... / Kalbim hayatım oluyordu, sevdam ‘Sen’…

Deli olduğumu söylediğinde kızıyordum sana. Bana normal gelen her şey sana delilik gibi geliyordu. Benim için sıradan olan her şey senin için yapılması mümkün olmayan olağanüstü şeyler gibi duruyordu.

Belki eksik kalıyorduk birbirimize, belki de birbirimizi tamamlıyorduk. Hiç bilemedim bu denklemlerin hangisinin doğru olduğunu ve bazen içinde kaybolup gidiyordum. Bildiğin bir paradoksa dönüşüyordu usumda…

Ama sensiz de olmuyordu. Sensizliği denediğim zamanlarda anladım bunu…

Üşümüş, buz kesmiş kalbim seninle çözülüyordu. Buzları çözülen kalbimin içine hapsettiğim bütün duygular ortaya çıkıyor ve işte öyle zamanlarda ben kendimi çırılçıplak hissediyordum. Sana hep söylediğim ‘Kalbim yok’ benim cümlesinin gizli öznesini arıyordun belli etmeden. Nede? Diye soruşunu böyle anlamlandırıyordum içimde…

Aradığın yanıtı, sorduğun soruda buluyordum ben. Sen sorunun yanıtını bulmamak için ısrarla sormaya devam ediyordun...

Bırak diyordum sana. Sen beni hep böyle sev. Bu sevginin karşılığı bende ‘‘Sevda’ ya denk geliyor’ diyordum…

Deniz maviyse, ben gibi umut veriyordu. Dalgalıysa ben gibi hırçın… Gökyüzü açıksa ben gibi neşeli, gökyüzü kapalı-bulutlu hatta yağmurluysa ben gibi mutsuz…

Çiçeğin renginde benim dudak rengim, çiçeğin saplarında benim saçlarım vardı. Rakı bile benimle güzeldi. Bensiz hiç tadı çıkmıyordu sohbetlerin. Öyle söylüyordun. ‘Bir şiir oku diyordun’ her seferinde… Ben Ahmet Arif’i sevdiğini biliyordum;

Seni bağırabilsem seni, / Dipsiz kuyulara,

Akan yıldıza, / Bir kibrit çöpüne varana,

Okyanusun en ıssız dalgasına / Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, / Yitirmiş öpücükleri,

Payı yok, apansız inen akşamdan, / Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,

Seni anlatabilsem seni...

Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır / Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ardından bir türkü peşi sıra, kötü sesime yakıştırdığın…

Ve benimle yine sözlerine tek tek anlamlandırdığın…

Sen bana aşıktın, sen beni çok seviyordun.  Ve ben senin bana aşık olmana aşık oluyordum. Ve ben senin beni sevmeni seviyordum. Çünkü sen artık ben olmuştun… Ben sen olmanın yollarını arıyordum. Neden bilmiyorum, bulamıyordum…

Aşk böyle bir şey değildi. Sana aşık birine, o sana aşık diye aşık olunmuyordu. Ama sevgi daha uysal bir duyguydu ve seni seven birini, o seni seviyor diye sevebiliyordun.

Aşk bildiğin kontrgerilla… /  içimdeki ruh gibi anarşist…

Şimdi soruyorsun değil m? Peki o zaman neden kaçıp gittin… İnsan sevdiğini ya da sevmeye çalıştığını ya da onun yanında mutlu ve huzurlu olduğu birini neden terk edip gitsin ki'

Cevabını bilmediğim sorular arasında yerini aldı, senin bana sorduğun bu soru. ‘Peki o zaman neden çekip gittim’ hala hiç bilmiyorum…

Gidebilmek özgürlüktü ve ben özgür olmayı doğduğum günden beri çok önemsiyordum. Hani sana hep ‘ben doğuştan özgürüm’ diyordum ya… Belki de gizli öznesi ‘bir gün gidebilirim’ demeye çalışan bir bendi…

Kalabilmeyi çok isterdim. Kalmış olmayı çok isterdim. Ama olmadı, senin o bende çok sevdiğin asi-deli-huysuz yanım, kalmama müsaade etmedi…/ Yine yeşil parkam elimde, botlarım ayağımda, Vietnam askerleri gibi yürüyerek (ki en çok bunu bana söylediğinde gülmüştüm)…

Gittim ben…

Bunu daha iyi ve güzel bir dille anlatmanın yolu yok(tu)…