Dolar 32,1927
%-0.03
Euro 35,1121
%0.3
Altın 2.515,800
%0.6
Bist-100 10.644,00
%3.14

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Siyasette duruş meselesi ve bir adaylık meselesi

Siyasetin çalkantılı dalgaları arasında gemisini yıllarca CHP'nin limanında demirleyen bir kaptan gibi tutan Hasan Karabağ, bugünlerde yeni bir rotaya mı yöneliyor?

 Söylentiler, fısıltılar arasında, Bayraklı'nın deneyimli kaptanının başka bir partiye yelken açacağı konuşuluyor.

 Ancak bu iddiaların gerçek bir temeli var mı?

Benim gözlemim ve geçmişteki tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, Karabağ'ın yeni bir siyasi limana demir atması pek mümkün görünmüyor. İşte nedenleri...

2009 yılında Bayraklı Belediyesi'nin kurucu başkanı olarak seçilen ve on yıllık süreçte birçok fırtınayı beraber atlattığımız Hasan Karabağ, siyasi kariyeri boyunca belli değerler etrafında şekillenen bir duruş sergiledi.

O, politikada nadir rastlanan bir istikrarın ve prensiplerin adamı.

Yanında olduğum ilk günden beri, Karabağ'ın siyasi anlayışının merkezinde daima "değişmeyen prensipler" yattığını gördüm. Bu prensipler, onun her zaman CHP'li olmasını sağladı; partiden haksız yere atılsa bile, yıllar süren mücadelesinin ardından kimliğini mahkeme kararı ile geri aldı.

Siyasette sıkça rastlanan ihanetlere, entrikalara ve dönen dolaplara rağmen, Karabağ hiçbir zaman partisinden ve ilkelerinden ödün vermedi. Bu duruşu, onu sadece Bayraklı'nın değil, İzmir siyasetinin de saygın figürlerinden biri haline getirdi. CHP çevreleri tarafından dahi "siyasi anlayışı ve tarzıyla örnek gösterilen bir siyasetçi" olarak kabul edilmesi, bu saygının bir göstergesi…

Peki, böylesine köklü bir CHP'li, neden başka bir partiye geçiş yapmayı düşünsün?

 Karabağ'ın siyasi kariyeri, onun değerlerine ve ilkelerine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Bu bağlılık, onun yalnızca bir parti üyesi olmasının ötesinde, o partinin temsil ettiği değerleri kişisel kimliğinin bir parçası olarak benimsemiş olması anlamına geliyor.

Yıllar içinde Karabağ'ın yanında olmanın verdiği tecrübeyle söylüyorum ki, onun adaylığı konusu sadece siyasi bir manevra veya kariyer adımı değil, aynı zamanda bir duruş meselesi.

 Ve bu duruş, onun başka bir partiye geçiş yapmasını pek olası kılmıyor.

Söz konusu siyaset ve ilkeler olduğunda, bazı insanlar için bu, sadece bir tercih meselesi değil, aynı zamanda bir var oluş meselesidir.

Hasan Karabağ da işte bu insanlardan biri.

 O, siyaset sahnesinde sadece bir figür değil, aynı zamanda bir ilke adamı. Ve ilke adamlarının yolu, her zaman daha öngörülebilir ve sabittir. Bu nedenle, Karabağ'ın başka bir partiye geçiş yapması, sadece kendi siyasi kimliğine değil, aynı zamanda yıllardır savunduğu değerlere de ters düşerdi.

 Siyasetin karmaşık dengeleri içinde, Hasan Karabağ gibi değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalan bir siyasetçinin, kolayca rotasını değiştireceğini düşünmek, onu ve siyasete bakış açısını yanlış anlamak olur. Bayraklı ve daha geniş siyaset sahnesi için, Karabağ'ın duruşu ve prensipleri, onun en büyük siyasi mirasıdır.

Ve bu miras, kolayca kenara atılabilecek bir şey değildir.

Uzun yıllar boyunca CHP politikalarına mesafeli duran biri olarak, itiraf etmeliyim ki, Hasan Karabağ gibi nadir bulunan bir siyasetçinin varlığı, bu partiyi ve temsil ettiği değerleri yeniden değerlendirmemi sağladı.

Karabağ, CHP'nin sadece bir siyasi parti olmadığını; aynı zamanda yaşayan bir tarih, bir hafıza olduğunu gösteren canlı bir örnek…

Karabağ'ın siyaset sahnesindeki varlığı, onu destekleyenler arasında sadece bir adaylık meselesi değil, daha ziyade bir saygı ve sevgi meselesi haline getirdi. Bu, özellikle CHP'nin politikalarına uzun yıllar sıcak bakmayan biri olarak benim için geçerli. Onun siyaset anlayışı ve duruşu, partinin değerlerine ve tarihine yeni bir saygı duymamı sağladı.

Karabağ, CHP'yi ve onun geniş tarihini temsil eden bir figür olarak, etrafında “onun CHP Karşısında aday olması için gazlayanların” çok ötesinde bir anlam taşıyor. Bu kişiler, Karabağ'ı sadece CHP'ye ya da ayrı düştükleri kişilere karşı bir hesaplaşma aracı olarak görmekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Karabağ, siyaseti, kişisel hırsların veya hesaplaşmaların ötesinde, toplumsal değerler ve ilkeler üzerine inşa eden bir tecrübe ve deneyim abidesi…

CHP'nin içindeki ve dışındaki birçok kişi, onun dürüstlüğü, prensipleri ve partinin ideallerine olan sadakati nedeniyle onu takdir ediyor. Bu saygı, Karabağ'ın sadece politik bir figür olmasının ötesine geçiyor; onu, farklı görüşler arasında bir köprü ve siyasette nadir bulunan bir ahlak ve ilke sembolü haline getiriyor.

Siyaset sahnesindeki bu nadir figürler, özellikle Karabağ gibi isimler, sadece kendi partileri için değil, tüm siyasi spektrum için önemli bir değer taşıyor. Onlar, siyasetin kısır döngülerini ve kutuplaşmalarını aşabilen, geniş bir perspektif sunabilen ve toplumun ortak değerleri etrafında birleşebileceği bir zemin sunuyor.

Karabağ'ın adaylığı etrafında şekillenen tartışmalar, onun kişisel siyasi kariyerinden çok daha fazlasını temsil ediyor. Bu, bir nevi CHP'nin ve Türk siyasetinin geleceği için bir dönüm noktası olabilir. Karabağ gibi liderler, siyaseti daha yüksek bir idealler ve değerler düzeyine taşıyabilir ve bu süreçte, partiler arası ve toplumsal diyalog için yeni kapılar açabilir.

Sonuç olarak, Hasan Karabağ'ın siyasi varlığı, bana ve pek çok kişiye CHP'ye olan bakış açımızı yeniden şekillendirme fırsatı verdi. Onun sayesinde, partiye olan saygım ve sevgim arttı. Karabağ, sadece CHP için değil, tüm İzmir siyaseti için bir umut ışığı ve ilham kaynağı olmaya devam edecektir.