Dolar 32,3240
%0.23
Euro 35,1085
%-0.04
Altın 2.299,790
%0.98
Bist-100 9,08
%3.1

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

'Yıldız Kenter...'

Aslında aklımda başka bir konu vardı sizlerle paylaşmak istediğim, hatta birkaç konu diyebilirim. Bunların içinde ise en önemli olarak gördüğüm; Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan ve uygulanan ‘Geleceğe Nefes Ol’ projesiydi. 11.11.2019 tarihinde planlandığı gibi, ülkemizin her bir köşesinde, 11 milyon fidan dikildi. Bu yararlı ve güzel projelerin sürekliliğini dileyerek, bende ‘İzmir-Buca-Yıldızlar’ Fidan dikme ekibinde olduğum içinde çok mutlu olduğumu söyleyerek maalesef bu konuyu burada noktalayacağım.   

Bana, diğer bütün konularımı bir kenara koyduran ve başlığımda da okuduğunuz (ve maalesef kaybettiğimiz) o çok değerli isimle ilgili bir anımı anlatmaya geldi sıra. Belki de şimdi ‘Bu anıyı yazmanın tamda zamanı’ diye düşündüm:

Yıllar önce bir edebiyat dergisi çıkardığım dönemde (Sanat Sokağı Dergisi), içeriğinin ilgi çekmesi açısından, dergiyi daha okunur kılmak adına, her sayımızda ünlü bir isim ile röportaj yapma fikrim işe yaramıştı. Zor ve meşakkatli olsa da her sayımızda bir ünlü ile buluşup sohbet ediyor, röportaj yapıyordum. Benim gidemediğim zamanlarda ise birlikte çalıştığım sevgili Hülya benim adıma bu röportajları yapıyordu. Zaman zaman paylaşacağım çok güzel anılarım oldu elbette. 

Birçok ünlü isim ile uzun bir yol aldıktan sonra, hep aklımda olan o isim, tam anlamıyla sanatçı kimliğinin içini dolduran o kişiyle röportaj yapmak hedeflerim arasındaydı. Ancak ‘Kabul eder mi'’ diye endişe duyduğum ikinci isimdi. Birincisi ‘Haldun Dormen’di. Ama o kadar güzel ve sıcak bir söyleşi yapmıştım ki onunla, onun güzel yüreği bana cesaret verdi. Ve işte artık Yıldız Kenter hanımefendi, Sanat Sokağı Dergisinin kapağında görmek istediğim bir isimdi. Ama bu o kadar da kolay değildi. Peki, şimdi ben neden böyle söyledim'
Yıldız Hanım sanatçı doğmuş ve sanıyorum aramızdan, sanatından hiç kopmadan ayrılan da bir isim oldu. Hep tartışılır ya ‘Sanat sanat için midir ya da sanat toplum için midir’ diye. Bence Yıldız Kenter ‘Sanat sanat içindir’ diyen bir isimdi. Toplum tarafından da bu şekilde kabul gördü kendisi. Onu yakından tanıyan herkes aslında benim şuan ne demek istediğimi anlayacaktır. Kendisini ve sanatını anlayanlara hitap ediyordu. Bu ‘Toplumu önemsemiyordu’ demek asla değil. Yanlış anlaşılmasın. Peki ben neden bu cümleleri kurdum. Hemen anlatayım; 

Kendisi röportajımızı kabul etmiş beni çok onurlandırmıştı. Bolu’da yaşıyordum malum bir Anadolu kenti, İstanbul’a gitmem gerekiyordu. Kenter tiyatrosu Halaskargazi caddesindeydi. Hülya ile birlikte gittik o gün. Ve belki de kendisi haklı olarak, o akşam oynanacak olan ‘Anna Karenina’ oyununu röportajdan önce izlememiz gerektiğini söyledi. Çok haklıydı. Tabi ki kaldık ve izledik inanılmazdı. Başlı başına bir yazı konusu diyebilirim. 

Oyundan birkaç kare fotoğraf almak istedik, inanılmaz tepki gösterdi, asla izin vermedi. Peki dedik, yine haklıydı muhakkak. Oyun bitmiş oldukça geç bir saat olmuştu ve röportajı başka bir tarihe erteleyelim diyerek ayrılmıştık. (Özetlemeye çalışıyorum…) Sonrasında yapılan röportajı kendisine göndermiştik ancak beğenmemişti. Daha sonra kendisine ve Kenter tiyatrosuna, Mengen yöresine ait el yapımı bir bebek hediye götürdük çok beğendi, harika bir insan, inanılmaz naif, kibar. Tam bir hanımefendi ama sanat dediğin zaman, işte orada duracaksın. Aman ha…

Sanatta affı hiç yoktu. Hata demeyelim ama eğer beğenmemişse hatır gönül olsun diye ‘Aman güzel olmuş tamam’ asla demezdi ve demedi de… O günlerde röportajımızı iki kez yapmamıza rağmen yayınlamama izin vermemesine çok içerlemiştim. Bana attığı bir e-posta vardı, uzun bir süre silmedim, sürekli okudum diyebilirim. O’nu anlamaya çalıştım.

Benim kendi tarihimde iki kez yapıp, hiç yayınlayamadığım röportajım olarak yerini aldı ‘Yıldız Kenter’ ve o akşam onu ‘Anna Karenina’ da izlediğim o performansıyla tabi diğer bütün Kent oyuncularını da (Demet Evgar, E. Altan Düzyatan, Engin Hepileri ve diğerleri) harikaydı gerçekten. ‘Sanat’ ve ‘Sanatçı’ böyle bir şey dediğim gündü. 
Sanat adına yaptığı bütün işlerde, yetiştirdiği bütün oyuncularının, onun hakkında ki konuşmalarından da anladığım kadarı ile Sanat için doğmuş ve hayatını sanata adamış çok özel bir insandı o. Ve bende o gün yaptığının doğru olduğunu zamanla anladım, kırgınlığımda gitti, daha çok hayranı oldum. 

Şimdi belki de söylenecek son söz; hep olduğun gibi yine ışıklar içinde ol…