Dolar 32,2959
%-0.57
Euro 34,6858
%-0.35
Altın 2.410,850
%-0.49
Bist-100 10.046,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Soma'da faciayı yaşayan maden işçileri ifade veriyor

Soma'da faciayı yaşayan maden işçileri ifade veriyor

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasında, faciayı ocakta yaşayan işçilerin dinlenmesine başlandı.

  • Ege Postası
  • 27.08.2015 - 14:32
Bu işçilerden Bilal Altıntaş, bazı sorunları üstlerine bildirdikleri zaman 'İşine bak', 'Bizden iyi mi bileceksiniz' gibi sözlerle karşılık verildiğini söyledi. "Müfettişler gelmeden bir hafta 10 gün önce haberimiz oluyor, ona göre hazırlık yapıyorduk. Nereyi kontrol edeceklerse düzene koyuyorduk" diyen Altıntaş'ın, kaza anını anlattığı, "Maskem, tam çalışmıyor, nefes aldıkça küf kokusu geliyordu. Bayılmışım. saat 21.20'de ayıldığımda üzerimde biri çırpınan, biri hareketsiz iki kişi vardı" sözleri, dinleyicileri ağlattı. 

Duruşmada dinleneceği açıklanan 20 maden işçisinin kimlik tespiti yapıldı. Duruşmada ilk olarak faciadan yaklaşık 9 saat sonra kurtulan işçilerden Bilal Altıntaş dinlendi. Altıntaş, olay günü yaklaşık 40 dakikalık elektrik kesintisinin ardından, mesai bitimiyle çıkışa yönlendiklerini anlattı. Kükürt ve yanmış bant kokan yoğun duman nedeniyle mekanize ayağın içine kaçtıklarını, H panosunda çalışanların da gelmesiyle 145 kişinin burada beklemeye başladığını belirtti. Bekleyiş sırasında, kendilerine olayın ne olduğuna yönelik bilgi verilmediğini, ocaktaki havalandırmanın ters çevrilmesiyle bulundukları yerin pis havayla dolmaya başladığını ve kendisinin de karbonmonoksit maskesi takmasına rağmen yaklaşık yarım saat sonra bayıldığını söyleyen Bilal Altıntaş şöyle konuştu:

"Maskem, tam çalışmıyor, nefes aldıkça küf kokusu geliyordu. Arkadaşlarımınkilerden de aynı şekilde nefes alıhp verdikçe küf ağza geliyordu. Maskelerin bir kısmı da çalışmıyordu. Ben, saat 21.20'de ayıldım. Üzerimde biri çırpınan, biri hareketsiz 2 kişi vardı. Kendi imkanlarımızla yürüdük, pis havanın bitimine yakın tahlisiye ekibindekiler ocak çıkışına kadar yol gösterdi. Biz de arkada durumu kötü olanlar olduğunu söyledik ve onlara yardım etmelerini istedik." 

Bilal Altıntaş'ın kurtarma çalışmalarını ve bekleyişlerini anlattığı sırada salondaki madence aileleri gözyaşlarını tutamadı. 

GÖSTERMELİK EĞİMİLER
Ocakta 2010 yılında işe başladığını, işe girişte 3 günlük eğitim aldığını, Celal Bayar Üniversitesi'ne verdirilen eğitime ise ünvan kazanmak için bir gün gittiğini, iki kez de üstünkörü mesleki eğitim verildiğini öne süren Bilal Altıntaş, tehlikeli durumlarda ne yapacakları konusunda bilgi verilmediğini, genel tatbikat düzenlenmediğini anlattı. Çalıştıkları bölgelerde acil durum yaşanması durumunda, 50- 60 metre uzaklıktaki anayoldaki telefonlarla bilgi verebildiklerini, kazanın meydana geldiği bölgenin yakınındaki kılçık baca mevkisinde son dönemde sıcaklığın çok arttığını, bazı madencilerin bu bölgeden geçtikten sonra bir süre bitkin düştükleri için oturup dinleme ihtiyacı duyduğunu ifade etti. Olaydan yaklaşık 4- 5 ay önce ocak içerisinde meydana gelen göçük bölgesinde sıcaklığın artmasına ise Altıntaş, çalışması biten yerin kapatılmaması ve buradaki kömürün kızışma sonucu yanmasını neden olarak gösterdi. 

MÜFETTİŞ GELMEDEN YASAK YERLERİ GİZLERDİK
Dinamit atımlarının ardından, karbonmonoksit ölçümü yapılmadan 5 dakika sonra tekrar çalışmaya başladıklarını söyleyen Bilal Altıntaş, gaz maskesinin kontrolünün çalıştığı 4,5 yıllık sürede bir kez ağırlığı tartılmak suretiyle yapıldığına değindi. Ocak içerisindeki bazı sorunları üstlerine bildirdikleri zaman 'İşine bak', 'Bizden iyi mi bileceksiniz' gibi sözlerle karşılık verildiğini söyleyen Bilal Altıntaş, müfettişlerini denetimleriyle ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Bilal Altıntaş şöyle konuştu:

"Müfettişler gelmeden bir hafta 10 gün önce haberimiz oluyor, ona göre hazırlık yapıyorduk. Nereyi kontrol edeceklerse düzene koyuyorduk. Müfettiş gelmeden, sadece ilerlemeye bakıyorduk. Sadece malzeme geçirmemiz sorun olunca, temizlik yapıyorduk. Müfettişin habersiz geldiği olmadı. Müfettiş daha yavaş ve güvenli ilerleme ister. Devlet günde 1 metre ilerleme ister, biz bazen 5 metre ilerliyorduk. Müfettiş gelince ilerlemeyi durduruyorduk, gerekiyorsa o bölümü kapatıyorduk. Olmayacak işe olacak diye ısrar ediliyordu. Bunun karşılığında prim vadediliyordu ama hiç prim dağıtılmadı."  

İş başvurusunda şirket tarafından 'Mis' olarak bildiği taşeron şirkete yönlendirildiğini, burası aracılığıyla işe girdikten sonra bir daha taşeronu görmediğini anlatan Bilal Altıntaş, taşeron adına çalıştığı ileri sürülen ekip başlarının fazla çalışma karşılığı prim aldığı iddiasıyla ilgili bilgisi bulunmadığını dile getirdi. Altıntaş ayrıca sanıklardan şikayetçi olmadığını da söyledi.

SANIK AVUKATININ HATIRLATMASI SALONDA GERİLİMİ ARTTIRDI
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın sorularının ardından sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit'in 'Yanlış beyanda bulunmak, adaleti yanıltmak suçtur' hatırlatmasına, hem mağdur avukatlarından, hem de ailelerden tepki geldi. Yusuf Koçyiğit'in, müfettişler geldiğinde tam olarak ne yapıldığını sorması üzerine Altıntaş, "Kepçeyle çalışılmayacak yerde çalıştık. Müfettiş gelecek diye buranın girişini, içindeki kepçeyle bantla kapattık" dedi. Bu cevap üzerine aileler, akışlarla destek verdi. Müfettiş gelmeden bazı yerlere sensörler konulduğunu, emniyetçileri, telefonla arayınca gelmedikleri için çoğunlukla sözlü çağırdıklarını da ileri süren Bilal Altıntaş, "Üretime kapatılmış yerlerde ısınma oluyordu. Mekanize ayağın çalışmasının bittiği yerde, ısınma sorunu çıkmıştı. Burayı soğutmak için kullandığımız suyun sıcaklığında, banyo bile yaptık" dedi. 

Sanıkların sorularını mahkeme başkanı Aytaç Ballı aracılığıyla yanıtlayan Bilal Altıntaş, yer üstünden gelen kamaların, öncelikle üretimdeki ayaklarda paylaştırıldığını, kalan olursa çalıştıkları bacalara gönderildiğini söyleyip, "Biz de ilerledikçe arkadaki kamaları söküp, fırça yememek için önlere takıyorduk" dedi. 

'ÇAVUŞLA TARTIŞIP YUKARI ÇIKTIM'  
Duruşmada ikinci olarak ise, madende üç günlük yerüstü eğitiminin ardından yer altında çalışmaya devam eden işçilerden Ceyhan Bağdatlı dinlendi. Askere gitmeden önce 2.5 yıl süreyle aynı ocakta tamir ve tarama biriminde görev yaptığını anlatan Ceyhan Bağdatlı, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın kendisine yönettiği sorulara şu karşılığı verdi:

"Olay günü S panosunda taban almaya gitmiştik. 31 kişiydik. Bir süre sonra bantlarda taş temizliyordum. Aşırı sıcaktan bunalmıştım. Burada başımızdaki çavuşla tartıştıktan sonra yukarıya çıktım. Ancak yol üzerinde boğazımını yandığını hissettim. Gaz maskesini kullanmak istedim ama başaramadım. Bunun üzerine gaz maskesini atıp tişörtümle ağzımı kapatıp yukarıya çıktım. Burada bir aşırı gaza maruz kalmadım. Yerüstüne çıktığım zaman, faciadan haberdar oldum. Bana trafo patladığı söylendi."

Sahip olduğu gaz maskesinin 2.5 yıllık süre içerisinde bir kez kontrol edildiğini söyleyen Ceyhan Bağdatlı, askerden önceki durumunu sorulması üzerine ise, "Askerden önceki dönem ile sonrası arasında farklar vardı. En büyük özellik sıcaklık artmıştı ocak içerisinde. Çalıştığımız yere gittiğimiz zaman, ter içerisinde kalıyorduk. Askerden önce bu kadar sıcak değildi" dedi. 

TAŞERON SİSTEMİ
İşe girmeden aldığı eğitim sırasında kendisine bazı bilgilerin verildiğini, ancak içerideki risklerle ilgili açıklama yapılmadığını ifade eden Bağdatlı, şirketteki taşeron sistemiyle ilgili olarak ise şöyle konuştu:

"Askerden önce başka bir taşeronun yanında çalıştım. İlk olarak babamın da arkadaşı olan Necati Demirci'nin yanında çalıştım. O ismini komisyona bildirdi, sonra peyet beni gördü ve işe aldı. Askerden sonra, bu kez taşeron Sinan Durmaz'ın ekibine girdim. Aynı sistemle yine işe alındım. Taşeronun faydasını da zararını da görmedim. Bize sadece biraz daha fazla işi yapabilirmiyiz diye çaba gösterirdik. Eğer işimiz erken biterse, erken de ocaktan çıkabilirdik." 

'OCAKTA HİÇ TATBİKAT YAPILMADI'
Ocakta hiç tatbikat yapılmadığını, yanlarına gelen emniyet görevlilerinin ellerindeki cihazlarını öttüğünü duyduğunu ama neden öttüğünü kendileriyle muhatap olmadığı için soramadığını kaydeden Ceyhan Bağdatlı, ayrıca müfettişlerin geleceği zamanı önceden bildiklerini ve ona göre ocak içerisinde temizlik ve malzeme toplama gibi hazırlıklar yaptıklarını savundu. 

Tutuklu sanıkların sorularını da yanıtlayan Bağdatlı, bunlardan Yasin Kurnaz'ın, galerilerin genişletilmesiyle havanın serinlediğine şahit olup olmadığı yönündeki sorusuna 'olmadım' yanıtını verdi. Yine kendi savunmasında ocak girişine diğer vardiya işçilerinin girmemesi için nöbetçi bıraktığını ileri süren tutuklu sanık İsmail Adalı'nın bu yöndeki sorusuna da, "Ocak içerinde diğer vardiyadan işçilerle karşılaştım. Ben ocaktan çıktığım zaman kapıda bir nöbetçi görmedim. İsmail Adalı ve diğerlerini başka kapıda gördüm. Ancak sonradan ocağa geldiğim zaman kapıda nöbetçi gördüm" dedi. 

Ceyhan Bağdatlı ayrıca, izin alacakları zaman işyerinde hem taşeronlarından hem de vardiya amirlerinden kağıt aldıklarını  ileri sürdü. 

ANLATTIKLARIYLA HEM AĞLATTI HEM GÜLDÜRDÜ

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, sağ kurtulan işçilerden Hasan Serhat Öztürk'ün, ifadesiyle başladı. Madenci ölümlerinin en fazla meydana geldiği S panosunda yaklaşık bir yıldır çalıştığını anlatan Hasan Serhat Öztürk, olay günüyle ilgili, “O gün işi erken bitirmiş, taşeronun izniyle çıkıyordum. Aynı ayakta çalışan arkadaşlar da eğer işlerini erken bitirebilseydiler, belki kurtulurlardı. Ana galeriye çıkışta, elektrikçiyi gördüm, elektriği kapatmış. 'Aşağıda sorun var' dedi. Yoluma devam ettim. Bir süre sonra yanık plastik kokusuyla hafif duman geldi. Yaklaşık 2 dakika sonra da yoğun duman geldi, 1 metre önümü göremiyordum. 340 ana nefeslik doğrultusundaki kaçmağa girdik. 'Bu dumandan çıkarız' diyen 2 kişinin cesedi, daha sonra 20 metre ötede bulundu. Kapısından giren dumanı engelleyemeyince kaçamağın yukarısına gittik, ama olduğu söylenen çıkışı bulamadık. Herkes ağlıyordu, helalleştik. Arkadaşıma 'Kelime-i Şehadet getir de öyle öl' dedim. Çıkabilen, diğerinin yakınlarına selam söyleyecekti. Birimiz dumana girdi, fazla gidemeden döndü, bayıldı. Bir süre sonra maskelerle aşağıya indik, tahlisiye ekibini gördük, onlara sarıldık bizi çıkardılar" dedi. 

Hasan Serhat Öztürk'ün olay anını anlattığı sırada solundaki çok sayıda madenci yakını gözyaşı döktü. Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, salondakilerin etkilenip ağlamalarını göz önünde bulundurup olay sırasındaki diyalogları anlatmamasını istemesi üzerine ise Hasan Serhat Öztürk, “Buraya ifade vermeye geldim. Ne yaşandıysa olduğu gibi anlatacağım" dedi. Ancak Öztürk'ün, gerek Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı gerekse de sanık avukatlarının ve sanıkların kendisine yönelttiği sorulara, zaman zaman da argo içerikli yanıtlar vermesi, bu kez salondakilerin gülmesine neden oldu. Bu cevaplar Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'yı bile gülümsetti. 

TERDEN ÜÇ KEZ SU DOLAN ÇİZMELERİMİ BOŞALTIRDIM
Ocaktaki dumanın hızı ve yoğunluğu dolayısıyla gaz maskesinin fayda etmeyeceğini anlatan Hasan Serhat Öztürk, “S panosunda çalışanların cesetleri, ayakların çıkışında üst üste bulundu. Ayak çıkışına kadar ancak çıkabilmişler, kaçamağa gelebilmeleri için yaklaşık 1 kilometreyi 10 saniyede geçmeleri gerekiyordu. Ayrıca gaz yüksekliği dolayısıyla çalışmalar hiç durdurulmadı. O sırada usta, dinamit atımında emniyetçi görevini görüyordu. Emniyetçi bize hiç gelmezdi" dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın "Emniyetçi olması gerekmiyor mu'" sorusuna ise, “O kadar düşünsen, madene hiç girmeyeceksin" cevabını verdi.

HERKES KENDİNDEN SORUMLU
Öztürk, ayrıca, “İş güvenliğinden kim sorumluydu'" sorusunu da “Herkes kendinden sorumluydu" dedi. Çalıştığı yerin sıcaklığı dolayısıyla çizmelerinini içine dolan suyu günde üç kez boşalttığını, evden buzlu su götürdüğünü de anlatan Hasan Serhat Öztürk, “Sıcaktan ocak içerisinde yemek bile yiyemiyorduk. Bir gün sıcakta hem kendimin hem de arkadaşımın tişörtünü yırttım" dedi. 

TAŞERON İŞÇİ BAŞI 5 İLE 7 TL PARA ALIRDI
Kendisine yöneltilen sorular üzerine taşeron sistemiyle ilgili de önemli bilgiler veren Hasan Serhat Öztürk, “Taşeron olarak madende çalışanları, getirdiği zaman kişi başına günlük 5 - 7 lira alırdı. Bunu da bizzat taşeronun ağzından duydum. Taşeronlar işle ilgili yol gösterirdi. İşin ardından çay simit veren taşeron vardı bir tane o çok sevilirdi. Bizimki vermiyordu" dedi. Ocakta “Karbonmonoksitte yasal sınır 50 PPM'nin üzerine çıkıldığı söylenirse ne yaparsın" şeklindeki soruya “Gidecek miyiz, kalacak mıyız diye sorardım", tuvaleti geldiği zaman ne yaptıklarının sorulmasına da, “olduğumuz yere yapardık" dedi. Öztürk, bu cevaplarıyla da da yine salondakiler güldürdü. Hasan Serhat Öztürk, ayrıca, üyesi olduğu sendikanın seçiminde oy kullanmadığını ama giden arkadaşlarının eline verilen kapalı zarfın, sandığa atılmasının istendiğini ileri sürdü. 

BAŞIMIZDAKİ SORUMLU GAZ MASKESİNE GÜVENMİYORDU
Hasan Serhat Öztürk'ten sonra ayaklarda söküm ustası olan İbrahim Genç ifade verdi. Olay anını anlatan Genç, “Olayı ilk başta gelip geçici gördük. Gaz maskem sonra lazım olur diye kullanmadım. Tişörtümle falan ağzımı kapattım. Gaz maskemi sonra kullandım. Gaz maskesini açtığın zaman, bir bölümünü ağzına sokman lazım. Bir aparatıyla da burnunu kapatman lazım. Ama işçilerin bir çoğu burnunu kapatamadı. Bacalardan geçen boruları delmişlerdi oralardan hava almaya çalışıyorlardı. Ama burunlarından pis hava girdiği için zarar gördüler. Bir süre sonra arkadaşlarımın çoğu hareketsizdi. Ben bayılmamıştım, bulunduğumuz yerde de 200 kişi vardı. Orada arkadaşlarımız, birbirine 'hakkını helal edin' dedi. Burada kimse çıkamayacak, çaresiz şekilde öleceğiz dedim. Ardından arkamızdan duman geldi. O anlarda çaresiz kaldığımı hissettim. Bulunduğumuz yerde oturacak yer bile kalmamıştı. Çünkü herkes üst üste yere düşmüştü" dedi.

DUMAN GEÇİNCE ÇALIŞIRDIK
Kendilerine olay sırasında doğru bilgi gelseydi, olaydan bu kadar etkilenmeyebileceklerini savunan İbrahim Genç, kendilerine ayağı boşaltın talimatının gediğini ancak onu da başaramadıklarını anlattı. İbrahim Genç, kullandığı gaz maskesinin de 5 yıllık olduğunu ve hiç bakımının yapılmadığını, bu tür olaylar içinde kendilerine ne yapmaları gerektiğinin tatbikatla anlatılmadığını savundu.

İbrahim Genç, olay sırasında, hayatını kaybeden üst amirinin de gaz maskelerine güvenmediğini söylediğini de, ifade etti. Genç, dinamit patlatmalarıyla ilgili olarak ise, “Ayaklarda dinamit atımlarını, güvenlikçiler içerideki gaz oranını ölçmeden patlatırdık. Duman geçince de çalışmaya devam ederdik" dedi.

Olaydan önce son üç ayda, ocaktaki sıcaklığın çok arttığını, bunu amirlerine söylemelerine rağmen tedbir alınmadığını öne süren İbrahim Genç, müfettişlerin de geleceğini önceden bildiklerini, buna göre de hazırlıklar yaptıklarını ileri sürdü. Üretimin artmasıyla, işçi güvenliğinin geri plana itildiğini, ocağın çok genişlemesinden dolayı hakimiyetin azıldığını da savunan İbrahim Genç, şikayetçi olup olmadığı yönündeki soruya ise, “Şikayetçi değilim ama, suçu olan varsa da cezasını çeksin" dedi. 

KAZADAN KURTULAN İŞÇİNİN ANLATTIKLARI AİLELERİ KIZDIRDI

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasında, son olarak mağdur işçilerden Mehmet Çelik'in ifadesi alındı. Savcılıkta verdiği ifadenin aksine mahkemede ifadesinin bazı bölümlerini değiştiren Mehmet Çelik, olay günüyle ilgili olarak, “Ben saat 16.00.24.00 vardiyasında çalışıyordum. Saat 15.15 sıralarında ocağa girdim. Biraz ilerledikten sonra duman gelmeye başladı. Ama ben dinamit patlatmasından kaynaklanan duman olduğunu düşürdüm. 300 metre ilerledikten sonra duman yoğunlaştı. Arkadaşıma dönelim dedim. Çıkış kapısına 40 metre kala arkadaşım fenalaşıp yere düştü. Ben de sürünerek çıktım. Çıkar çıkmaz da bayılmışım. Biz girdikten sonra kapıya emniyet şeridi çekmişler, kimse girmesin diye. Ama biz girdiğimiz sırada kimse engel olmadı. Olayla ilgili bir alarm da yoktu" dedi. Dinamit atımlarında bazen emniyetçilerin bulunmadığını da söyleyen Mehmet Çelik, onlar bulunmadığı zamanlarda da başlarındaki çavuşun yönlendirmesiyle hareket ettiklerini ileri sürdü. 

Bir vardiya sırasında emniyetçilerin iki kez bulundukları bölümlere gelip ölçüm yaptıklarını da ifade eden Çelik, “Emniyetçiler bizlere, iş önemli değil, bir saat sonra da olsa olur. Canınızı yakmayın diye bizi uyarıyordu" dedi. Bu sözler üzerine salondaki madenci aileler büyük tepki gösterdi. Müfettişlerin geleceğini önceden öğrendiklerini ama her zaman aldıkları önlemleri yerine getirdiklerini anlatan Mehmet Çelik, kömürün ısınmasıyla ilgili olarak da, “Olaydan iki üç ay önce sıcaklık artmıştı. Bu da kömürden kaynaklanıyordu. Arada sıcak kömür çıkıyordu çünkü. O zaman emniyetçilere haber verirdik, gelip bakarlardı" dedi.

BAŞKA BİR YOKSULU LİNÇ ETTİREMEYECEKLER
Mehmet Çelik'e soru sorma sırası mağdur ailelere geldiği zaman ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı bir açıklama yaptı. Koçağaçlı, “301 kişinin ölümünü, yalan söyleyen bir başka yoksulu bize linç ettirerek gölgeletmeyeceğiz. İşle korkuttukları başka bir yoksulu, alın linç edin dediler ama biz bunu yapmadık. Onun için soru sormayacağız" dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı da duruşmayı yarına erteledi. Duruşma sonrasında, mağdur ve sanık avukatları arasında da sözlü tartışma çıktı. (DHA)

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.