Dolar 32,3374
%-0.07
Euro 34,8108
%0.06
Altın 2.393,270
%-0.15
Bist-100 10.277,00
%0.67

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Soma Davası'nın üçüncü duruşması

Soma Davası'nın üçüncü duruşması

Manisa'nın Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 8'i tutuklu, 37 tutuksuz sanık hakkında Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın üçüncü duruşması yapılıyor. Bugünkü oturumda, iddianamenin okunması tamamlandı ve sanık ifadelerine geçildi. Davanın bir numaralı sanığı Soma Kömürleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, 'Bu kaza bizi çok yaraladı. Sicilimizde 3 kişinin öldüğü bir kaza bile yok. 301 eve ateş düştü ama bize 301 ateş düştü. Bilirkişi raporunun hatalı yaklaşımları oldu' dedi. Can Gürkan kendini böyle savundu

  • Ege Postası
  • 16.04.2015 - 10:45
MANİSA - İşletme Müdür Akın Çelik de kurtarma çalışmaları sırasında kendisinin de ölmekten bir dakikayla kurtulduğunu söyledi ve ekledi: ''Ben hapishanede hergün gözyaşımla yatağımı ıslatıp neden olduğunu çözmeye çalışıyorum. Bize yöneltilen suçlamaya değil sadece arkadaşlarımızın katili olarak görmelerine üzülüyorum''

Soma'da geçen 13 Mayıs'ta meydana gelen maden faicasında, hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünde kusurları bulunduğu için haklarında, 'olası kastla öldürme', 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma' suçlarından dava açılan 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'in yanı sıra, 37 tutuksuz sanıktan da 25'i hazır bulundu.



Dün saat 18.15'e kadar süren duruşmada şehit maden işçileri, müştekiler ve sanıkların kimlikleri ile sanıkların savcılık sorgusunda verdikleri ifadeler, bilirkişi, TÜBİTAK ve Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarının yer aldığı 163 sayfadan oluşan ilk 8 bölümünü okundu.

Bugün kaldığı 9. bölümden devam edecek duruşma öncesi aralarında Soma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'ın da bulunduğu 8 sanık Akhisar'daki salona erken saatlerde getirildi.


BAŞSAĞLIĞI DİLEDİ, AİLELER TEPKİ GÖSTERDİ

İddianamenin okunmasının ardından Can Gürkan'ın savunmasına geçildi. Savunmasına "Başsağlığı" dileyerek başlayan Gürkan'a aileler "Sen dileme" diye tepki gösterdi. Gürkan savunmasında şunları söyledi:
Biliyorum 301 ocağa ateş düştü ama inanın bizim yüreğimize de ateş düştü. Şirketimiz uzmanlaşmaya çok önem veren kurumsal bir şirkettir. Bilirkişi raporu hem hatalı hem de önyargılı yaklaşımlar var. Bilirkişi olay yerine bile gitmeden yalnızca yoruma dayalı analiz yaptı. Şirketimizde modernizasyon yenileştirme mekanizasyon çalışmalarına 500 milyon harcadık.


Sanıkların, sanık avukatlarının, mağdur avukatlarının ve duruşmaya katılan işçi yakınlarının isimlerinin kayda alınmasının ardından da, dün yarım kalan iddianamenin okunmasına geçildi. Duruşmayı çeşitli sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileri de izledi. İlk iki duruşmayı izleyen CHP milletvekili Özgür Özel, iddianamenin okunmasının tamamlanmasının ardından yarından itibaren tekrar hem kendisinin, hem de partili milletvekillerinin duruşmayı izlemeyi sürdüreceklerini söyledi. 
TANIK İFADELERİ AĞLATTI
      
İddianamenin olayın oluş şekline ilişkin savcılık değerlendirmesinde yer verilen bazı tanık ifadelerinin okunması sırasında, salonda müştekilere ayrılan bölümden ağlama sesleri duyuldu.
      
İddianamede, madendeki çalışma koşullarına ve güvenlik tedbirlerini hiçe sayarak üretim baskısına işaret eden bazı tanık beyanlarında, şu ifadeler yer aldı:
      
Maden işçisi Hüseyin Koç: Son 1 aydır S3 klasik ayakta sıcaklık çok aşırı idi. Devamlı da bu sıcaklığın sebebini soruyorduk. Kömür ısınması, motorların sıcaklığı, havanın da ısınmasına bağlıyorlardı. Biz de mecburen çalışmaya devam ediyorduk, İsmail Adalı, teknik müdür ve müdür yardımcısı olarak sürekli yer altını gezer. Sıcaklık arttığını fark etmesine rağmen bilerek gerekli tedbiri almamıştır. Amacı üretimi arttırmaktır.
      
Maden işçisi Aşkın Akgül: Maden içerisinde özellikle S Panosunda sıcaklık çoktu. Daha işe başlamadan sırılsıklam terliyorduk. Bu durum özellikle son 1-2 ayda meydana geldi. Emniyetçilere söylediğimizde ölçüm yaptıklarını, oksijenin yeterli olduğunu söylüyorlardı. Sıcak kömür çıkıyordu. Bunu hatta emniyetçiler de görüyordu. Fakat herhangi bir tedbir alınmıyordu. Havalandırma yok derecede azdı. Daha önce İmbat şirketinde çalışmıştım. İmbatta havalandırma çok iyiydi. Maden içerisi bu kadar sıcak olmuyordu. Fakat çalıştığıımız bu maden çok sıcaktı. İnsanın içeri giresi bile gelmiyordu.
      
Maden işçisi Ahmet Çetin:
 Oksijen oranı düşüktü, emniyetçi her geldiğinde elindeki cihaz sürekli ötüyordu, çok sıcaktı, emniyetçi Mehmet Efe'ye 12 Mayıs 2014 tarihinde ilettiğimde bana 'sorun yok, çalışmaya devam edin' dedi.
      
Maden işçisi Mehmet Bekil: Çalıştığım yer çok sıcaktı. Hatta son zamanlarda daha da sıcak olmuştu. Günde 10 litre su içiyordum. Yemek yiyemiyordum, yemek yemeğe kalksam oturacak yer dahi yoktu, her yer ıslaktı, konvör geçiyordu, oturacak yer yoktu.
      
Maden işçisi Ümit Çetin: Ana yolda normalde çok soğuk rüzgarların esmesi gerekmektedir. U3 bölgesine yaklaştıkça üzerimizdeki mont ya da kapağı çıkarmak zorunda kalıyorduk, hatta hiç çalışmadan üzerimizdeki eşyalar sırılsıklam oluyordu, son 1,5 aydır böyleydi. Ben eski çalışan olmanın avantajı ile her amir ile rahatça konuşabiliyordum. Konuştuğum amirler yeni bir fan kurulacağını söylüyordu, amaç üretim olduğu için elektrik aksamındaki en ufak arızada gidermemiz konusunda çavuşlar bile baskı yapıyordu."

AĞLAYARAK SALON DIŞINA ÇIKTI
      
Oturumda okunan bu tanık ifadeleri sırasında ağlayan madenci yakınlarından Uğur Çolak'ın annesi Gülsüm Çolak, bir yakınının yardımıyla hıçkırıklar içinde salon dışına çıktı.
      
Salon dışında fenalık geçiren Çolak'a, hazır bekletilen 112 Acil Servis ekiplerince müdahale edildi.

 
SANIK İFADELERİNE GEÇİLDİ
CAN GÜRKAN; EN BÜYÜK GURURUMUZ, TERTEMİZ SİCİLİMİZ

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı davada, iddianamenin okunmasının tamamlanmasından sonra ifadelere geçildi. İlk olarak soruşturmanın bir numaralı sanığı Soma Kömür İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan ifade verdi. Bilirkişi raporuna itiraz eden ve en büyük gururlarının, tertemiz sicilleri olduğunu anlatan Gürkan şunları söyledi: 

"Bu konuda büyük üzüntü duyuyorum. Allah'tan rahmet diliyorum. 301 ocağa ateş düştü ama, bizim yüreğimize de 301 kez ateş düştü. Çok samimiyim. Bizim gruba bağlı 6 maden ocağında 6 bin 750 işçi çalışıyordu. Kurumsal bir firmayız. Babam emekli olana kadar firmada ailemizden 3 kişi çalışıyordu. Ondan sonra 2 kişi çalışmaya başladık. Madencilik uzmanlık gerektiren bir iş. Bunun için bilirkişi raporunu bekledik heyecanla. Bizim şirketin kurumsal olmadığı, çok basit bir yapılanması olduğu yönünde tarifler oldu. Şirkette 150 maden mühendisi çalışıyordu.

EYNEZ OCAĞINI RAMAZAN DOĞRU KURDU

Ramazan Doğru yönetiminde Eynez ocağı kuruldu. Yönetimi o kurdu. 25 maden mühendisi vardı. 2009 yılında kendisinin altında gerekli birimler kuruldu. Onun da altında işletme müdürü olarak Akın Çelik vardı. Bizim şirkette uzmanlık gerektirdiği için bu işi de uzmanlar yapıyordu. Kaza olduğunda 50 maden mühendisi, 70'den fazla maden teknikeri olmak üzere 400 kişilik idari bir kadro yönetiyordu madeni.

Kazanın nedenini bizler de merak ettik. Kazadan sonra cezaevinde olduğumuz için gerekli araştırmayı yapamadık. Ancak sonrasında bilirkişiler olay yerine gitmedi. 

BEN FİNANS UZMANIYIM

Bakanlık ile TBMM komisyonunun raporları, bilirkişilerin raporlarından farklı çıktı. Ancak şu var. Bilirkişi raporundaki gibi kömür topundan yangın çıkmadı. Olay yerinde yangın olmadığı kesin. Şirketimize ön yargılı yaklaşımlar oldu. Biz şirkete 550 milyon TL yatırım yaptık. Ben finans uzmanıyım. Yatırımlar için finans sağlar, bu finansları yönlendiririm.

Bu güne kadar madenlerimizde 3 kişinin öldüğü bir patlama dahi olmadı. Kaza neden oldu, adil yargılama için, madenlerde bu tür başka kazalar olmaması için, bu kazanın neden olduğu mutlaka bilinmeli. Bunun için kazanın çok iyi incelenmesi, değerlendirilmesi lazım. Ancak yorumlarla ortaya çıkmış bir bilirkişi raporu var. Ancak bu raporu, bilimsel olarak yalanlayan raporlarda var.

MADENCİLİĞE EN BÜYÜK YATIRIMI YAPAN FİRMAYIZ

Türkiye'de madencilik alanında son 5 yılda en büyük yatırımı yapan firmayız. Bizim için en büyük gururumuz, tertemiz sicilimizdir. Olası kast ile bizleri yargılanmak, bizleri çok yaraladı. Çünkü burada canlarını hiçe sayan kişiler var tutuklu olarak. Adalet er ya da geç ortaya çıkacak. Er ya da geç kazanın nedeninin ortaya çıkması, bu araştırmanın yapılması lazım. Ben işim icabı benden istenen her türlü ihtiyacı karşıladım. Her harcamayı yaptım. Kazanın gerçek nedeninin ortaya çıkması, acımızı hafifletecektir. Bizim ocaklarımızda çok modern malzemeler kullanıldı. Ahşap tahkimat kullanıldığı gibi haberler oldu. Avrupa'daki maden ocaklarıyla bizimkiler karşılaştırıldı ve ahşap tahkimat kullandığımız yazıldı. Ancak biz ahşap tahkimatı ben 8 yaşında bir çocukken bıraktık. En iyi tahkimatları kullandık. Ben son kez tahliyemi ve yargılama sonunda da beraatımı istiyorum." 

BANA RAMAZAN DOĞRU BİLGİ VERİR

Bu sırada hakim Aytaç Ballı'nın "Size kim bilgi verir'" sorusuna Can Gürkan, "Bana Ramazan Doğru bilgi verir. Bir de iki ayda bir yapılan toplantılarda, Akın bey verir. Ancak madenlerde tehlike olduğuna yönelik bir bilgi verilmedi. Biz aylık 20 milyon TL maaş veririz. Elbette böyle bir maaşı veren firma olarak her türlü ihtiyacı karşılarız. Zaten madenler bankalardan zor finans desteği alırlar. Zaten bu ihtiyaçları gidermesek, bankalar gerekli finansal desteği vermezler. En büyük sicilimiz, tertemiz mazimizdir. Kazanın nasıl olduğunu bilmek en büyük arzumuzdur" yanıtını erdi.

BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ ETTİK

Hakim Aytaç Ballı'nın bilirkişi raporunda yer alan eksiklikleri sorması üzerine ise, Can Gürkan, “Bizler, zaten bilirkişi raporuna itiraz ettik, dava açtık. Sensör bakımı, işçi eğitimi her bir işlem için uzman ekipler vardı. Hiçbir zaman bana eksikliklerden bahsedilmedi. 2011 yılında madenin bir yerinde metan gazı çıktı. 35 milyon TL'lik zararı göze aldık işçi güvenliği için bu bölgeden kömür çıkarmadık" dedi. 

Can Günkan ayrıca, TBMM araştırma komisyonuna, iş müfettişlerine ve savcılıkta verdiği ifadeleri doğruladığını da ifade etti. 

RAMAZAN DOĞRU: AİLELER TAHKİLERİNDE HAKLI

Can Gürkan'ın ardından Genel Müdür Ramazan Doğru ifade verdi. Hakimin 115 sayfadan oluşan savunmasının kendilerine iletildiğini söylemesinin ardından söz alan Ramazan Doğru şunları söyledi: 

“2009 yılından beri bu madende çalışıyorum. 13 Mayıs'ta bizleri ülkeyi derinden etkiyen kazada ölenlere Allah'tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı diliyorum. Bir daha da böyle bir kaza olmaması için de dua ediyorum. Ben 6 binin üzerinde çalışanı olan 6 ayrı maden firmasının genel müdürüyüm. Yönetim kuruluna bağlı olarak çalışırdım. Kazanın olduğu Eynez maden ocağında 50'den fazla maden mühendisi, teknikeri vardı. Ben işletmelerden ihtiyaçları problemleri, işletme müdürlerinden öğrenir. Yönetim kuruluna aktarırdım. Yönetim kurulu her ay Soma'da ya da İstanbul'da toplantı yapardı. Bu toplantılardaki konuşmalarda daha sonra mail ortamında bizlere gönderilirdi. Ben bu toplantılarda yaşanan sıkıntıları ve problemleri talepleri, Yönetim kuruluna aktarırdım. Bu yönetim kurulu toplantılarında alınan kararların da yerine getirilip getirilmediğini takip ederdim. Soma Kömür İşletmeleri'ndeki görevim, savcılıkta işveren vekili gibi ortaya çıktı ancak benim işveren vekilliğim protokol düzeyinde. İşveren vekiliyim ama gerekli belgelerde imzam yoktur."

NASIL OLDUĞUNU ANLAMADIM

Olay günü de saat 15.00 sıralarında Işıklar Madene Ocağı'nda olduğunu da anlatan Doğru, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Saat 15.20 sıralarında bir personel bana mesaj attı. Ocaktan yoğun duman çıktığını ve tahliye ekiplerinin ocağa girdiğini aktardı. Kendi aracımla ocağa gittim. 15 dakika sonra oraya vardım. O zaman trafo patladığına yönelik söylenti vardı. Ocakta da bir panik havası vardı ve yaralılar çıkartılıyordu. Ben hemen ELİ Müdürü Hakkı Duran'ı aradım ancak ona ulaşamadım bunun üzerine yardımcısını aradım ve başka madenlerden kurtarma ekipleri için yardım istedim. İnsanları kurtarmak için çalışma başlattık. Ben de gaz lambası ve maskeyle ocağa girdim. 45 dakika belli bir noktaya vardım. İnsanların S panosunun olduğu yere sığınmalarını bekliyorduk ama orada sadece 5 kişi vardı. Aslında 7 kişilermiş ama 2 kişi çıkışta can vermiş. Ancak buradaki görüşmelerden sonra yangınını trafodan çıkmadığına karar verdim. Ardından cezaevinde, tüm ifadeleri okudum. Olayın bambaşka bir nedenle olduğunu anladım. Akın Bey'le birlikte cezaevinde kalıyorum. Zamanımız çoktu. Ancak 11 aydır kazanın nasıl olduğunu anlamış değiliz. Zamanımız olduğu için binlerce ifadeyi tek tek okuduk ama kazanın nasıl olduğunu buna rağmen anlamadık. Bu kazanın nasıl olduğunun bilinip araştırılması lazım. Soma havzasındaki 500 milyon ton kömür buradan çıkartılmalı."

Bilirkişi heyetinin kaza yerine gitmediğini ileri süren Ramazan Doğru, "Kazanın nasıl olduğunu böyle tespit ettiler. Bilirkişiler her nedense olay yerini görmekten imtina ettiler. Tamamen yorumlara dayanan, demeçlerle olayını nasıl geliştiğine dair yorumda bulunmuşlardır. TBMM araştırma komisyonu da bilirkişilerden farklı bir görüş sunmakta, Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin de farklı bir raporu var. Üç tane birbiriyle çelişen rapor vardır" dedi. 

25 yıllık madenci olduğunu ve bunun 24 yılının Soma'da geçtiğini aktaran Ramazan Doğru, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yeraltı madenciliğinde çalıştım. Kaybettiklerimizin çoğunun babasını tanıyorum. Çalışma arkadaşımdır onlar. 13 Mayıs'a kadar madencilik konusunda bir kariyerim vardı ama yerle bir oldu. İnsanlara haklılar tepki göstermekte. Bu kazada ben de ölseydim. Ailem sizlerin yanında olacaktı. Tepkiler gösterecekti. Biz de üzgünüz. Bu işi yapan insanlarız, iş güvenliği mühendisi arkadaşımız kendisini feda etti. Hayatını kaybeden arkadaşlarımız şehit, dışarıda kalanlar sanık oldu. Mesleğimiz bu. Maden mühendisliğinin kaderinde olan bir olay. 11 aydır bu kazanın nasıl olduğuna dair bir fikrimiz yok ve araştırılmasını istiyoruz."

MADENE HAFTADA BİR GİDERDİM

Mahkeme başkanı Aytaç Ballı'nın, "Genel Müdür müsünü? İşveren vekili misini? İş güvenliğinde sorumluluğunuz nedi? Ne kadar sürede madene gidersiniz'" yönündeki sorularına Ramazan Doğru, “Benim işveren vekilliğim protokol düzeyindedir. Benim görevim idarecilik. Tüm işletmelerden aldığım bilgileri yönetim kuruluna aktarmaktır. Ben işletmelere devamlı gitmem. Kazanın olduğu madene haftada bir gün giderdim. Çoğu zaman şehir dışında bulunuyordum" dedi.

Kazanın olduğu maden ocağını da 2009 yılında devraldıklarını söyleyen Ramazan Doğru, ocakta metan gazı bulunduğuna yönelik soru üzerine de "Eynez'i devraldık. A panosu olan bir yer vardı. Orada yandaki diğer madende biriken suyun patlamasından dolayı binlerce ton su dolmuştu. Bizler iki ayda bu suyun önemli bir bölümünü çıkardık. Oradan kömür çıkarmaya başladığım sırada metan gazı olduğunu fark ettik. Hemen TKİ'ye bilgi verdik. Onlar da ihale ile anlaştıkları firmanın, bu gazı çıkarmasını sağladı. Tekrar üretim yapabileceğimiz bizlere aktarıldı" dedi.

Ramazan Doğru kendisine yönelik sensörlerle ilgili suçlamayı kabul etmeyip, sensör sayısının kendisine göre yeterli olduğunu, zaten yönetmeliklerde sensör sayısıyla ilgili bir bilginin olmadığını ifade etti.

“KENDİMİ MADENCİ HEYKELİNDE YAKARIM" DEDİ FENALAŞTI

Ramazan Doğru'nun ardından ise İşletme Müdürü Akın Çelik, ifade verdi. Kazada arkadaşlarının çoğunu kaybettiğini söyleyen ve duygusal anlar yaşayan Akın Çelik, "Bir çoğunu tanıyorum. Hepsine Allah'tan rahmet. Milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Beni de bir dakika ile kurtardılar. O yüzden tüm ailelerin acısını yürekten hissediyorum" dedi. 

Üniversiteyi birincilikle bitirdiğini anlatan Akın Çelik, "96 yılında onlarla birlikte 6 ay bir madenci gibi çalışıp madenciliğe başladım. Burada her gün yüzüne baktığım arkadaşlarımı öldürmekle suçlanıyorum. Bu beni çok yıprattı. Keşke ölseydim. Uyuyamaz durumdayım. Cezaevinde her akşam ağlıyorum. Her türlü cezaya razıyım, ama ailelerin 'katil' demesiyle üzülüyorum. Onlar bizim arkadaşlarımız. Keşke böyle bir kaza olmasaydı biz de kurban olmasaydık. Aileler de bu davayı takip etsin. Bu olay böyle değil. Mesleğimin 20'nci yılındayım. İnsanların sağlığı ve güvenliği için çalıştım. Bilirkişiler benim üniversiteden hocalarım. Ama gerçekler mutlaka ortaya çıkmalı ki, başka ocaklarda çalışanlar rahat çalışılmalı" dedi.

"YAK YAK" SESLERİ

Akın Çelik, olayın gereği gibi araştırılmadığından yakınarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz belki yıllarca burada kalacağız. Olay yerinden bir parça bile alıp incelenmedi. Dışarıda ifadeler okundu. Maden içinde ısıyı ölçen bir termometre bile kullanılmadı. Grafiklere baktılar, gazı gördüler. Kafalarında bir senaryo oluştu. İki ay sonra kapanan ocak tekrar açıldı, yine olay yerine gitmediler. Kömür yangını dendi gitti. Eğer bu kendiliğinden yanan, bizden kaynaklanan bir yangınsa ben Soma'da madenci anıtı önünde kendimi yakacağım. (o sırada yak yak diyen işçi yakınlarına karşılık olarak ise,) bize katil diyebilirsiniz. Bilirkişi heyetleri, ama bilerek ama bilmeyerek bu kazayı manüpüle ettiler. Çocuğum o gün hastaydı. İzmir'e gittim. Orada panosunda herkes tahliye oluyor diye yoğun duman var diye telefon geldi. Hemen geri döndüm. Aşağıdaki İsmail'e sordum 'yoğun duman var' dedi, 'ne biz girebiliyoruz, ne de onlar ocaktan çıkabiliyorlar' dedi. Ben de temiz hava girişini değiştirmelerini söyledim." 

KİMSEYİ İÇERİDE BIRAKMAK İSTEMEDİK

Bu sırada hakimin dumanın rengini ve tüm işçilere tehlikenin durumunu söyleyecek imkanları olup olmadığını sorması üzerine ise, Akın Çelik, "A tarafındakiler H tarafındakilerle karşılaşmışlar, teknikerlerin vasıtasıyla, A panosuna sığınmışlar. Yarım metre gidilecek bir durum yoktu. Çok organize olmuşlardı içerdekiler ama duman tüm madeni sarmıştı. İlk çıkan dumana S panosuna gitmiş, bir iki dakikada A panosuna geçmiş, Ben ölmek üzereydim. Çıkmak istemedim. Dışarıda kargaşa gözükmesine rağmen içeride daha organizeydik. Kimseyi içeride bırakmak istemedik. Kömür yanabilir. İşçi bunu tespit eder. Yönetimin tespit edemediği çok ağır bir suçlama. Ayrıca sensörler kritik yere konulur. Konumlandırmayla ilgili baş mühendisler bunu uygun görür. Ocakta sıcaklık sensör şart değildir, önemli olan ölçümdür" dedi.

RAHATSIZLANDI

Akın Çelik ayrıca, dinamitlerin kim tarafından, nerede ne zaman patlatılacağının belli olduğunu, ancak o günkü kaos ortamında bunun çöpte bulunduğunu anlattı. Çelik, son olarak, "Sanki işçileri gaz yangın içerisinde çalıştırılmış imajı var. Eğer öyle bir şey varsa. Kendimi Soma heykelde yakacağım. Hakkımı da helal ediyorum" dedi. Akın Çelik, ifadesinin tamamlanmasının ardından yorulduğunu söyleyip, kendisini iyi hissetmediğini aktarınca, duruşma salonu çıkışında bekletilen ambulansta müdahale edildi. 

Bu arada ifadeler alınırken bazen madenci yakınlarının protestoları yükseldi. Mahkeme başkanı sık sık bu kişileri uyardı. Fenalaşan madenci yakınları da dışarı çıkarılıp müdahale edildi.


"KATİLLER ASIN KENDİNİZİ"

Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı davada, ifadelere devam edildi. Soruşturmada Can Gürkan, Ramazan Doğru ve Akın Çelik'in ardından İsmail Adalı ifade verdi. İfadesinde İşletme Müdür Yardımcısı olduğu yönündeki bilgiyi kabul etmeyip teknik müdür olduğunu söyleyen İsmail Adalı, sadece üretimden sorumlu bulunduğunu anlattı.

İfade verdiği sırada İsmail Adalı'nın, iş güvenliğinden faciada can veren başmühendis Mehmet Efe'nin sorumlu olduğunu söylemesi üzerine salonda bulunan işçi aileleri tepki gösterdi. Aileler, “Öldü ya, her şeyi ona yükleyin" diye bağırdı.

Üretim baskısı yönündeki iddiaları da kabul etmeyen Adalı, şunları söyledi:

"Çok ifade var bu yönde, 'zorlama var' deniyor. Böyle bir şey asla yok. Madene yatırım yapılır. Bir iken iki hava girişi ve hava çıkışı yapıldı. Makinayla üretime geçildi. İşçinin işi azaldı. İnsanı zorlayarak ne kadar çalışı? İşçi 8 saat çalışır, işini yapar, zorlamayla nasıl çalışı? Biz geldiğimizde, 700 işçi vardı, 3 bin işçiye çıktı. Makinalar arttırıldı. Üretim baskısını kabul etmiyorum. Gaz maskesiyle işim de olmaz, benim gaz maskem vardı ama ben üretimden sorumlu olduğum için onlarla ilgilenmiyordum. Ben madende arkadaşlarımı, akrabalarımı kaybettim. Eğer bir sorun olsa ben o madene girer miydi? Benim de ailem, eşim çocuğum var. Ben insanlara o acıları yaşatmak istermiyi? Benim de kalbim var. Ben insanları zorlamadım."

BİZİMKİLER MEZARDA

Ayrıca kendisinin de 6 yaşında bir çocuğu bulunduğunu ifade eden İsmail Adalı, "O da bana, 'baba neden eve gelmiyorsun'' diye soruyor. O zaman ben de bunu söylemek zorundayım" dedi. Bu sözlere salondaki işçi yakınları bir kez daha tepki gösterdi ve “Keşke bizimkiler de cezaevinde olsalardı ama onlar mezarda" dedi. 

İsmail Adalı'nın ardından bu kez 5'inci sanık Ertan Ersoy'un ifadesine geçildi. Ölen arkadaşları için rahmet dileyen ve onlarla toprağa oturup kahvaltı yaptıklarını anlatan Ersoy, "Ben de 301 kez acı yaşadım. Duygularımı anlatamıyorum. Teknik nezaretciyim. Maden kanunundaki kurallara göre işimi yaptım. Denetimlerimde tespit ettiğim aksaklıkları işletme sorumlularına aktardım. Sensörlerle ilgili sorunlar başmühendiste toplanır. Eğer varsa bir sorun onlar da bana bildirir ben de teknik nezaretçi defterine kaydederim. Bunun haricinde ölçüm yapanlar zaten kendileri toplantı yapıyorlar. Kanuna göre 15 günde bir madenini bütün bölümlerini dolaşır eksiklikler varsa tespit ederdim. En son denetimimde ayaklarda bozulmalar vardı bunu da deftere kaydettim" dedi. 

SEN DAHA CEHENNEMİ YAŞAMADIN

Kül basmanın ise yangın çıktığı anlamına gelmeyeceğini, yangını önlemek için de bu çalışmanın yapıldığı bilgisini veren Ertan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Savcılık ifademle, avukatım yoktu. Orada kazanın travmasıyla bazı ifadeler verdim. Ben bu ellerimle arkadaşlarımın cesetlerini çıkardım. Bir işçi yanıma geldi, ailemin beni ölü bildiğini dışarıda oldukları aktardı. Ben de onlara iyi olduğumu söylemesini ve son arkadaşımı da içeriden çıkarmadan ocaktan ayrılmayacağımı söyledim. Cehennemi yaşadım orada" dedi. Vatandaşların bu sözler üzerine “Sen daha cehennemi yaşamadın" sözleriyle tepki gösterdiği Ertan Ersoy, “Bilirkişi bu olayı çözmek isteseydi olay yerine giderdi. Biz olay yerine gittik. Bilirkişinin dediği gibi eğer orada yangın çıksaydı, çökme olurdu ama öyle bir bulgu yoktu."

Kurtarma çalışmaları tamamlandıktan hemen sonra gözaltına alındığını söyleyen Ersoy, “Üzerim çamurluydu, zor üstümü değiştirdim. Gözaltına alınıp tutuklandım. Ben TBMM araştırma komisyonunun ve müfettişlerin raporlarına katılıyorum. Dünyanın en büyük maden kazası, hikayelerle aydınlatılmaya çalışılmasını kabul etmiyorum. Kazadan sonra aynen futbol maçından sonra olduğu gibi, herkes konuştu. Üniversiteden hocalar gelip araştırsın ama onlar da araştırma yapmıyorlar" dedi.

Ocak içerisinde yeterli temiz hava olmadığı yönündeki suçlamaları da kabul etmeyen Ertan Ersoy, "İş güvenliği uzmanı öldü, ben tutuklandım, müdürlerim tutuklandı. Gerekli belgeleri verecek kimse kalmadı. Havalandırma sistemini MİGEM ve müfettişler denetledi. Eğer kötü bir olumsuzluk olsa, bizleri uyarırlardı. Ama bu uyarılar olmadı. S panosuna yeterli hava gittiği açık açık belgelerde görülüyor. Bilirkişi raporuna göre 3 bin 300 kişi aynı anda ocağa giriyormuş gibi biri hava var. Ama 800- 900 kişi ocağa giriyordu. Bu da havanın yeterli olduğunu ortaya koyar. Yani mevzuata uygun" dedi. Ertan Ersoy'un ifadesi tamamlandıktan sonra mahkeme başkanı duruşmaya, yarın devam etmek üzere ara verdi. Duruşma bittikten sonra vatandaşlar hep bir ağızdan, 'Katiller, asın kendinizi' diye bağırdı. Ayrıca sanıkların sık sık suçladığı başmühendis Mehmet Efe'nin ismine de tempo tutuldu.

ETTEN DUVAR
Duruşma salonunda polis sanık avukatlarının, jandarma da sanıkların çevresinde iki sıra oluşturup etten duvar ördü. Bu arada ilginç bir durum da ortaya çıktı. Savcılık ifadelerinde birbirlerini suçlayan bu nedenle de Şakran Cezaevi'nde ayrı bölümlerde kalan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan ve Genel Müdürü Ramazan Doğru'nun mahkemedeki durumu da dikkat çekti. Gürkan ve Doğru tutuklu sanıkların bulunduğu sıranın iki ayrı ucunda oturdukları, birbirleriyle hiç konuşmadıkları da dikkat çekti. 

İDDİANAMENİN OKUNMASI TAMAMLANDI
Salonda hazır bulunan sanıkların yoklamaları alınarak başlayan duruşmanın,öğleden önceki bölümünde iddianamenin okunması tamamlandı. 

ŞEHİT MADENCİ ÇOLAK'IN ANNESİ FENALAŞTI
İddianamenin tanık ifadeleri bölümünde işçilerden birinin zaman zaman olumsuzluklar yaşandığında yöneticilere şikayette bulunduğu ve yöneticilerin 'Biz buranın Allah'ıyız' dediği yer aldı. Bu sırada madende hayatını kaybeden işçilerden Uğur Çolak'ın annesi Gülsüm Çolak fenalık geçirdi. Çolak'a sağlık ekipleri müdahale etti.


DAVANIN GEÇMİŞİ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde geçen 13 Mayıs'ta, 301 işçi hayatını kaybetti. Faciadan sonra başlatılan adli süreçte. Aralarında Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Faciadan yaklaşık 6 ay sonra Soma Cumhuriyet Savcılığı 3 Kasım'da fezlekeyi hazırlayıp Ağır Ceza Mahkemesi mevcut bulunan en yakın Akhisar Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi. Akhisar Cumhuriyet Savcılığı ise fezlekeyi inceleyip, hazırlamış olduğu iddianameyi Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne 10 Kasım'da sundu. İddianameyi inceleyen Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi de 25 Kasım'da 4 noksan madde sebebiyle savcılığa iade etti. Bunun üzerine Akhisar Cumhuriyet Savcılığı iddianamenin iadesine itiraz etti. İddianame bu defa Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Manisa Ağır Ceza Mahkemesi ise eksikleri iki maddeye indirdi. Bunun üzerine geçen Aralık'ta Soma Savcılığı'na dönen dosyada eksiklerin giderilmesi için yeniden çalışma yapıldı. Facianın yıldönümüne iki ay kala 2 Mart tarihinde iddianame Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. İddianamede, tutuklu 8 kişi için, 'olası kastla öldürme' suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama' suçundan 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istedi. Tutuksuz 37 zanlı için de, 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma' suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Ancak bu kişilerden, 25'inin cezalarının, kusur durumundan dolayı üçte bir oranında artırılması talep edildi. 



DURUŞMANIN SANIKLARI 

Cezalandırılmaları istenen sanıklardan tutuklu olan ilk 8 kişi; Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik. Tutuksuz yargılanan 37 kişi ise; maden mühendisleri Yalçın Erdoğan, Harun Güneş, Fuat Ünal Aydın, emniyet teknikerleri Ergün Yılmaz, Coşkun Derici, Necati Karadeniz ve Harun Yılmaz, Erdem Cambaz, Serkan Kocaman, Soner Günay, Ümit Şahin, Nazmicem Nesemioğulları, Hüseyin Alkan, Adem Ormanoğlu, Burhan Karabaş, Sertaç Büyükgüney, Nimetullah Uğurlu, Efkan Kurt, Mehmet Bayri, Sertan Günay, Batuhan Ünlüyol, Ozan Sezer, Erdoğan Cinoğlu, Halil Sarı, Serhat Dinç, Saltuk Alp Demir, Uğur Karabulut, Serdar Günay, Mehmet Uçgun, Ömer Değirmenci, Fahri Pançar, Olcay Erşin, Mehmet Avcı, Halil Burhan, Hüseyin Ergin, Hilmi Karakoç, Caner Uysal'dan oluştu.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.